DEHAP olayı ve hukuk
denen komedi
Dört DEHAP yöneticisi resmi evrakta sahtecilik yapmaktan
mahkum oldu ve Yargıtay kararı onayladı.
Türkiye´de gündemin başına bu gelişme oturdu.
Sözkonusu karar önemli sonuçlar yaratacak görünüyor. YSK´ya
seçimlerin iptali ya da DEHAP oyları yok sayılarak
seçim sonuçlarının yeniden değerlendirilmesi,
yani AKP ve CHP´den düşülecek 66 milletvekilliğinin
DYP´ye verilmesi için başvurular var.
YSK nasıl bir karar verecek, bu istemlerden biri
yönünde mi, yoksa seçim sonuçlarına dokunmayacak mı?
YSK seçim sonuçlarına dokunmasa bile parlamento ve
hükümet için bir meşruiyet tartışması
başlayacak görünüyor. Bu, yeni genel seçimler için
zorlayabilir.
Türkiye´yi yönetenler cephesinde bu tartışma
başladı bile. Kimisi bundan yararlanıp AKP´den
kurtulmanın planlarını yapıyor. Kimisi
parlamentoya taşınmanın. Bütün bu kavga gürültü
ya „vatan-millet“ ya da „hukuk“ adına laflarla perdeleniyor.
Kimi de yeni bir seçimin ya da politik kargaşanın
hassas ekonomik dengeleri alt üst edebileceğinden kaygılanıyor.
İşin özüne inen, bu duruma yol açan asıl
hukuksuzluğu, çarpıklığı irdeleyen
ise yok. Basındaki az sayıda bazı namuslu,
demokrat kalemlerden başka..
Evet, ne AKP yöneticileri, ne CHP, DYP, MHP, GP gibi
öteki düzen partileri, ne durumdan görev çıkarmaya
yeltenen generaller, bir kez daha kendilerine iş düşüp
ahkam kesen hukukçular, proflar ve saireler, bu durumun,
işlerin böyle çarşafa dolanmasının nedenleri
üzerinde düşünmüyorlar, ya da işin özüne inmekten
elleri yanacakmış gibi kaçıyorlar.
Varsayalım ki DEHAP yöneticileri, mahkeme kararında
dile getirildiği gibi seçime girebilmek için yeter
sayıda ilde örgütlü değillerdi, ama evrakta sahtekarlık
yaparak girdiler. Peki kitlelerden iki milyon oy alan bir
partiyi buna zorlayan ne? (Arada şunu da belirtelim
ki birçok partinin de durumu benzerdir, ama Yargıtay
Başsavcısı onların üstüne gitmedi, buna
gerek görmedi.)
Bir başka soru: Seçim yasasındaki bu kadar engel,
örneğin bir sayasi partinin seçimlere girebilmek için
en az 45 ilde örgütlü olması şartı neden?
Ya seçimlerden en az altı ay önce söz konusu örgütlenmeyi
tamamlamış ve büyük kongresini yapmış
olmak?.
Ya yüzde 10 baraj engeli?.
Bu kadar engel, böylesine bir yüksek seçim barajı
hangi demokratik ülkenin secim ve siyasi partiler yasasında
var?
Neden baylarımız bunu hiç tartışmıyorlar?
Neden bir partiye verilmiş iki milyona, hatta üç milyona
varan oyun çöpe gitmesini umursamıyorlar, buna bir
çözüm bulmuyorlar?
Diyarbakır´da ve başka birçok ilde halkın
yüzde 40´nın, 50´sinin, hatta 70‘inin oy verdiği
bir partinin temsilci çıkaramaması neden hukuk
ve vicdan açısından kendilerini hiç düşündürmüyor?
Ama biz bu olağanüstü engellerin neden konduğunu
biliyoruz, herkes de biliyor. Bunlardan amaç Kürt halkını
ve solu engellemektir. Yıllar boyu seçim ve siyasi
partiler yasasıyla bunun için oynadılar, onları
binbir engel ve tuzakla donattılar.
Çoğu kez doğrudan partileri kapama yoluna gittiler.
Önce Kürt halkının kitlesel desteğine sahip
olan HEP´i kapadılar. Yerine DEP kuruldu. DEP, yüzde
10 barajını aşmak için SHP ile ortak seçimlere
girip meclise yirmiye yakın parlamenter sokunca, bu
kez bu parlamenterleri tutuklayıp bir daha çıkmamak
üzere cezaevine koydular!
Bununla da kalmayıp DEP´i de kapadılar.
Kapananların yerine başka partiler, DDP, HADEP,
KDP kuruldu, ama onlar da aynı akıbete uğradılar.
DEHAP da satırın önündeki HADEP´in yedeği
idi. Aceleye geldi ve belki de seçimler için yeterli örgütlenmeyi
tamamlıyamadı.
Peki bu nasıl demokrasidir baylar? Neden Kürt halkını,
solu bu kadar engelliyorsunuz? Neden parlamentoda temsil
edilmelerine tahammül edemiyorsunuz?
Neden onların temsilcileri zindana?
Neden milyonlarca insanın temsil hakkını
gaspediyorsunuz?
Neden yüzde 10 baraji?
Bu nasıl demokrasidir baylar, bu nasıl halkoyuna
dayanan yönetimdir? Sizde hiç utanma, sıkılma
yok mu?
Bu demokrasi mi, yoksa Nasrettin Hoca´nın leyleği
türünden bir garabet mi?
Kürtlere ve sola tuzak üstüne tuzak kurdunuz, sonunda
bu tuzaklara kendiniz takıldınız. Yüzde 10
barajının ipi bizzat kendi boynunuza geçmeye başladı.
3 Kasım seçimlerinde oyların yüzde 45´i temsil
edilemedi.
Şimdi AKP yüzde 30 oyla parlamentoda yüzde 66 bir
ağırlık kazandı diyorsunuz.
Ama bundan şikayet etmeye hakkınız var
mı? Bu çarpık durum sizin ürününüz.
Oyun, hile, tuzak derken, işte sonunda çarşafa
dolandınız. DEHAP´a kurulan tuzağa hepiniz
düştünüz.
Çıkın bakalım işin içinden!
Ama DEHAP oyununun çok daha ilginç yönleri de var.
Hem HADEP´in, hem de yedeği DEHAP´ın baraji
aşma şansı yoktu. Bu nedenle başlangıçta
seçimlere bağımsız adaylarla girme eğilimi
ağır basıyordu. Ama bu, derin devlet ve onun
İmralı´daki sözcüsü tarafından engellendi.
Apo HADEP yönetimine cezaevinden emirler ve tehditler yağdırdı,
„örgütü seçime sokmamak ihanettir!“ dedi.
Bu arada bazı sözde „kamuoyu yoklamaları“ da
HADEP´i barajı aşar gösteriyordu!.
HADEP kapanma tehdidiyle yüzyüze kalınca seçimlerde
onun yerine, yeter ilde örgütlü olmadığı
biline biline, DEHAP devreye kondu. Örgüt içinde çoğu
kişi Yargıtay ve YSK bunu kabul etmez diye kaygılanırken,
aksine, Türk devletinin ilgili yargı mercileri oyuna
uygun olarak buna göz yumdular.
Böylece, İmralı süreciyle oldukça törpülenmiş,
rejimin dümen soyuna sokulmuş haliyle de olsa HADEP
çevresinin, yani Kürtlerin, bağımsız adaylarla
parlamentoya 15-20 kişi sokma „riski“ önlenmiş
oldu.
Girseler acaba ne olurdu, o da ayrı hikaye..
Ama işte size oyun içinde oyun! İki milyon oy
böylece boşa gitti. Sahtecilik işi ise kimi „derin“
güçler tarafından şimdi gündeme konuyor; bu kez
AKP´yi engellemek için...
Hukuk ise ne onların umurunda ne AKP´nin.
Eğer bu adamlarda azıcık demokrasi ve hukuk
terbiyesi olsa, utanırlar. En başta seçim ve siyasi
partiler yasalarındaki şu engel ve tuzakları
kaldırırlar. Seçime girmeyi siyasi partiler için
kolaylaştırırlar.
Yüzde 10 barajını yüzde ikiye-üçe düşürürler.
Kapı kapar gibi parti kapamaktan vazgeçerler.
Ama nerde onlarda o anlayış, o hoşgörü,
o demokrasi terbiyesi..
Böyle şeyler dağdaki kurtta var, bunlarda yok.
Bu halleriyle de AB´ye girmek istiyorlar. Bunlar mı
sapıtmış yoksa AB mi, anlaması güç...