Yurt dışında
lobi çalışmasının ve diplomasinin önemi
Ulusal kurumlar
Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) Dış İlişkiler Bürosu,
8-9 Şubat 2003 tarihinde Federal Almanya´nın Köln kentinde,
dış ilişkiler ve lobi çalışmalarına ilişkin olarak gençlere
yönelik bir seminer düzenledi. Partinin Genel Sekreteri Kemal
Burkay bu toplantıya katılarak bu konulara ilişkin bir konuşma
yaptı, bu alandaki deneyimlerini anlattı ve gençlerle sohbet
etti. Aşağıdaki metin Burkay´ın konuşmasının bir özetidir.
Kürt ulusal kurtuluş mücadelesi bakımından
lobi çalışmasının ve diplomasinin
önemi – yöntemleri
Ulusal kurtuluş mücadalemizde temel mücadele biçimi elbet
siyasaldır. Yani ulusal hedeflerin belirlenmesi ve bu hedefe
varmak için kitlelerin aydınlatılması ve örgütlenmesi. Kitleler
kendi durumları ve ülkenin durumu hakkında iyi biçimde aydınlanmadan
neyi niçin yapmaları gerektiğini anlayamazlar. Ve kitleleri
örgütlemeden, harekete geçirmeden ulusal kurtuluş mücadelesini
zafere ulaştırmak mümkün değildir
Bu mücadelenin temel aracı siyasi partilerdir.
Kürt halkı bakımından diğer bir önemli mücadele alanı kültüreldir.
Kürt tarihinin öğrenilmesi, Kürt dilinin ve kültürünün korunması
ve geliştirilmesi büyük önem taşıyor. Bunun araçları ise kültür
dernekleri ve kurumlarıdır.
Bu mücadelenin diğer bir sac ayağı ise diplomasidir, yurt
dışı lobi çalışmalarıdır. Kürt halkının haklı davasını dünya
kamuoyuna duyurmak, mücadelemize dış destek kazanmak, ülkemizi
bölen ve bizi hak ve özgürlüklerimizden yoksun kılan baskı
rejimlerini köşeye sıkıştırmak bununla mümkündür.
Diplomasi çalışmaları, aynı zamanda siyasal çalışmanın bir
parçasıdır.
Kürtlerin diplomasi çalışmaları Kürt ulusal kurtuluş mücadelesiyle
eşzamanlı olarak 19. Yüzyıla uzanıyor. Ama bu mücadelenin
özellikle son 30-40 yıl içinde yoğunlaştığını söyleyebiliriz.
Bunun bir nedeni, bu dönemde Kürdistan´ın Irak, İran
ve Türkiye parçalarında ulusal mücadelenin yükselmesi, süreklilik
kazanması, diğer bir neden ise önemli bir Kürt kitlesinin,
siyasi ve ekonomik nedenlerle yurt dışına çıkması, yurt dışında,
özellikle de Avrupa ülkelerinde önemli bir Kürt göçmen kitlesinin
oluşmasıdır.
Bu kitle, yurt içindeki mücadeleye paralel olarak gerek siyasal,
gerekse kültürel ve diplomasi alanındaki çalışmalarıyla, Kürt
ulusal mücadelesinde yıldan yıla artan, önem kazanan bir rol
oynamaktadır.
Partimiz (Kürdistan Sosyalist Partisi) bu alanda sistemli,
örnek bir çalışma yaptı. Bu çalışmalar partinin kuruluşunun
hemen ertesinde başladı. 12 Eylül´1980 faşist darbesinin ardından,
bir bölüm kadromuzun yurt dışına çıkmasıyla bu çalışmalar
hızlandı.
Birleşmiş Milletler Örgütü, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı, Avrupa Konseyi ve Parlamentosu, AB kurumları başta
olmak üzere çok sayıda uluslararası kuruluşa, devlet ve hükümet
başkanlarına, parlamentolara, siyasi partilere, demokratik
kuruluşlara halkımızın durumuyla ilgili olarak mektuplar gönderdik,
raporlar sonduk, isteklerimizi duyurduk. Bunların birçoğundan
cevaplar aldık.
Parti heyetlerimiz çeşitli ülkelere ziyaretler düzenledi
ve hükümetlere, parlomentolara, siyasi partilere, demokratik
kuruluşlara yönelik olarak yoğun bir diplomasi trafiği yaşadık,
pek çok görüşmeler yaptık; halkımızın durumu, istemleri ve
partimizle ilgili olarak bilgi verdik.
Üç kez, resmen davetli olarak Avrupa Parlamentosu´nda yapılan
toplantılara heyet halinde katıldık ve orada Kürt sorunuyla
ilgili olarak konuşma yaptım.
Kürt sorunuyla ilgili olarak düzenlenen birçok uluslararası
konferansta yer aldık ve bu konferansların bazısını (örneğin
1989 Bremen, 1991 Bonn) kendimiz düzenledik.
Tüm bu çalışmalar hem Kürt sorununun dış kamuoyunda yaygın
biçimde duyulmasına, kavranmasına ve partimizin tanınmasına
yol açtı, hem de bize pek çok dost kazandırdı, halkımızın
mücadelesine dayanışmayı yükseltti. Bu dış ilgi ve destek
zaman zaman Türkiye´deki baskı rejimini köşeye sıkıştırdı,
geri adımlar atmasına yol açtı.
Parti olarak yalnız Türk rejimine karşı değil, aynı zamanda
Kürt halkına benzer baskılar uygulayan, terör estiren İran
ve Irak rejimlerine karşı da birhayli teşhir edici çaba harcadık
ve bu parçalardaki halkımızın mücadelesine dayanışma gösterdik.
Yurtiçi ve Yurtdışı Mücadele´nin sıkı bağı
Ulusal kurtuluş mücadelemiz, elbet asıl olarak yurt içinde
verilmektedir ve başarı da yine asıl olarak yurt içindeki
mücadelemizin düzeyine, ordaki güçler dengesine bağlıdır.
Ancak yurt dışındaki mücadele ve destek de son derece önemlidir.
Her ikisi birbirini karşılıklı etkiler, moral verir, güç katar.
Yurt dışında, salt Avrupa ülkelerinde şu anda, Kürdistan´ın
dört parçasından gelmiş iki milyon dolayında Kürdistanlı var
ve bunun bir milyon kadarı Kuzey Kürdistan´dan (Türkiye Kürdistanı).
Bu insanların bir bölümü siyasi nedenlerle, bir bölümü ise
öğrenim için veya ekonomik nedenlerle yurdu terk ettiler.
Ekonomik nedenlerle terk edenler daha çok gibi görünüyorsa
da bunun da temelinde yine Kürdistan´da süregelen ağır baskılar,
savaş, yani hayatı çekilmez hale getiren koşullar var. Bu
nedenledir ki son 30-40 yıl içinde Kürdistan´ın dört parçasından
Avrupa´ya yoğun bir göç yaşandı.
Bu insanlar içinde başlangıçta Avrupa´da kalmak için gelenler
çok azdı, büyük çoğunluk, belki yüzde 99´u koşullar düzelir
düzelmez veya, biraz para kazanır kazanmaz, ya da okul biter
bitmez, yani bir an önce yurda dönmeyi düşünüyordu. Ama düşündükleri
gibi olmadı. Hem yurt içinde siyasi ve ekonomik koşullar düzelmedi,
gurbet yaşamı uzun sürdü, hem de onlar giderek burada bir
düzen kurdular, kalıcı oldular, göçmen durumuna düştüler.
Bu kitle içinden dönen çok azdır ve gelecekte daha az olacaktır.
Bunu doğal karşılamak gerekir. Göçmen durumundaki bu Kürt
kitlesi artık Avrupalıdır ve bu ülkelerdeki hayata giderek
uyum sağlayacak, entegre olacaktır.
Ama bu kitlenin ülkemiz Kürdistan´la, kendi kültürümüzle,
yurt içindeki halkımızla, onun mücadelesiyle bağı elbet son
bulmayacak ve çeşitli biçimlerde sürecektir, sürmektedir.
Bu kitle, yurt içindeki mücadeleye önemli bir destek verebilir
ve vermektedir.
Yurt dışında kuşaklar arası fark
Bu bakımdan, buraya gelen ve hemen dönmeyi düşünen ilk kuşakla
sonrakiler arasında elbet farklar vardır.
İster siyasal, ister ekonomik nedenlerle gelmiş olsun,
buraya yerleşmeyi değil, dönmeyi düşünen ve siyasal düşünce
ve kültür olarak Kürt toplumunun başlıca özelliklerini taşıyan
ilk kuşak, doğal olarak, benzer bir militanca mücadeleyi,
özellikle ilk yıllarda burada da yaşadı. Ama pekçok insan
için yıllar geçtikçe sözkonusu coşku tavsadı. İnsanların
bir bölümü yoruldular, gevşediler, hatta umutlarını yitirip
bir krenara çekildiler. Bir bölümü ise, her şeye rağmen mücadeleyi
ilk günkü gibi sürdürüyor.
Ama Kürdistan´daki hayatı doğrudan yaşamayan Yurt dışındaki
yeni kuşaklar için durum farklı olacaktır. Onların iyi bildiği
dil Kürtçe ya da Türkçe değil, bulundukları ülkenin dilidir.
Çoğu bu ülkenin yurttaşıdır. Buradaki farklı ekonomik, sosyal
ve kültürel yaşam, farklı değerler onlara da biçim veriyor.
Bu doğaldır ve bundan korkmamak gerekir. Ama önemli olan Kürt
kimliğini tümden yitirmemek, kendi dil ve kültürümüzle bağları
tümden koparmamak, en azından Kürt halkının mücadelesine ilgiyi
korumak ve koşullara uygun biçimde bu mücadeleye destek vermektir.
Bu ilgi ve destek ilk kuşaklarınki gibi olmaz, ister istemez
farklı olacaktır.
Avrupa´da ve diğer ülkelerde oluşturacağımız göçmenlik ve
kültür kurumları ve lobi çalışmaları, diplomasi alanındaki
çalışmalar, bu desteğin ve katkının başlıca alanları olacaktır.
Avrupa´da doğup büyüyen yeni kuşaklar ise, burada aldıkları
eğitim ve edindikleri donanımla, bu işi bizden, ilk kuşaklardan
çok daha iyi yapabilirler.
Bir kere yeni kuşaklar için dil sorunu yoktur. Burada aldıkları
eğitimle bulundukları ülkenin dilinin yanısıra bir ya da iki
yabancı dili iyi öğrenme şansına sahiptirler. Ayrıca bulundukları
ülkenin siyasal ve demokratik kurumlarıyla, aydınlarıyla çok
daha rahat ilişki kurabilirler. Bu da onların Kürt ulusal
mücadelesiyle ilgili olarak lobi yapmalarına, diplomasi alanında
aktif ve verimli olmalarına büyük kolaylık sağlar.
Elbet bu iş kendiliğinden olmaz. Bunun için ilgi, heves ve
çaba da gerekir. Öncelikle burada büyüyen gençlerimizin kendi
halkına yabancılaşmamış, onun mücadelesine ilgi duyuyor olmaları
gerekir.
Böylesine birhayli, binlerce, hatta onbinlerce genç olduğunu
söyleyebiliriz. Bu sevendiricidir ve bu çalışmanın örgütlenmesi
yürütülmesi için elverişli bir zemindir.
Gençlerimiz, halkımızın özgürlük mücadelesine bu alanda katkıda
bulunmak, destek vermek istiyorlarsa ne yapmalılar?
Dış ilişkilerde yabancı dilin ve deneyimin
önemi
Bunun için iyi bir eğitim gerekli ve bu ülkelerde bunun koşulları
var. Mümkün olduğunca orta ve yüksek öğrenimi tamamlamalı.
Öncelikle bulunduğumuz ülkenin dilini, bunun yanı sıra, İngilizce,
Fransızca, Almanca gibi uluslararası önem taşıyan dillerden
birini, gerektiğinde sözlü ve yazılı çeviri yapacak kadar
iyi öğrenmeli.
Bir dilin iyi kullanılması, o dilde siyasal ve edebi hayatı
izlemeye, bu tür ürünleri okumaya, yani belli bir kültür düzeyine
bağlıdır aynı zamanda.
Dış kamuoyuna yönelik çalışmanın, hem diplomasinin, hem kamuoyunu
etkilemenin önemli bir alanı yayın araçları yoluyla yapılan
propaganda ve aydınlatma çalışmasıdır. Görüşlerimizi, istemlerimizi
bazan bir mektupla, bazan bir bildiriyle, bazan da daha geniş
kapsamlı bir raporla iletiriz. O halde bu mektup, bildiri
ve raporları iyi kaleme alabilecek insanlara, kadrolara ihtiyaç
var. Bu bir bilgi ve deneyim işidir. Böyle kadrolar bu işleri
yaparak yetişir.
Bu mektup, bildiri ve raporları başka dillere çevirecek kadrolara
gerek vardır. Bu da belli bir deneyim gerektirir.
Şu anda Avrupa ülkelerinde Partimizin yüzlerce kadrosu, binlerce
sempatizanı var. Bunlar arasında birhayli de dil bilen insan
var. Ama bunlar arasında bir mektubu diplomatik bir dille,
düzgün şekilde kaleme alacak kaç kişi var? İyi bir bildiri
yazacak ya da iyi bir raporu kaleme alacak kaç kişi var? Ne
yazık ki çok fazla değil. Çünkü bu insanlar bu konuda eğitilmiş,
çaba göstermiş, deney kazanmış değiller.
Ya bir diplomatik heyette yer alıp gündemdeki konuları, istemlerimizi
ilgili kurum ve kişilere iyi biçimde yansıtacak kadrolar?
Bunlar da çok fazla değil.
Oysa elde, bu tür çalışmalara ilgi ve heves duyan, dil bilen
yeterince genç insan var. Bütün sorun bu insanları bu iş için
örgütlemek, ya da yönlendirmek, onlara yardımcı olmak, onları
işin içine sokmak.
Bu konuda benim gençlere tavsiyelerim ne olabilir?
Öncelikle kendinizi donatın derim. Hiçbir işte ustalık ve
uzmanlık tanrı vergisi değildir, bu insan çabasının ürünüdür.
Sözkonusu işe ilgi ve heves duymalı ve o alanda bilgi ve deneyim
kazanmak için çaba göstermelisiniz.
Bu tür çalışmalar için size belli bir siyasal deneyim, örgüt
deneyimi gerekir. Bunu salt PSK içinde, KOMKAR derneklerinde
veya benzer Kürtlere özgü örgütlerde edinemezsiniz. PSK´nın
ve KOMKAR´ın elbet size hakımızın mücadelesini, kültürümüzü
kavramanız, aynı zamanda örgütsel deneyim kazanmanız için
verebileceği çok şey var. Ama diplomasi ve lobi çalışmaları
için donanmak istiyorsanız başka kanallara ve kaynaklara da
başvurmak gerekir.
Bunlardan biri bulunduğumuz ülkenin gençlik derneklerinden
başlayarak siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri içinde
çalışmadır. Buralarda hem politik ve örgütsel deneyim edinebilir,
hem de bu ülkenin insanlarıyla geniş ilişkiler sağlayabilirsiniz.
Bu ülkeleri yöneten kadrolar ve kamuoyunu etkileyen, yön veren
aydınları bu tür örgütlerde tanıyabilirsiniz.
İnsanlar bir işi nasıl örgütlüyor, bir eylemi nasıl
hazırlıyor, nasıl tartışıyor ve karar alıyorlar? Bütün bunlar
bir gençlik derneğinde, partide, çalışmalara bizzat katılarak
öğrenilebilir. Burada sağlanan dostluklar, ilişkiler ise çok
işinize yarar. Siyasi partilerle, insan hakları alanında çalışma
yürüten kişi ve kuruluşlarla, hatta hükümetlerle ilişki sağlamanın
en iyi yollarından biri budur.
Sözkonusu siyasi partilerin bir üyesi olarak onların politikalarını
etkilemek çok daha kolaydır. Zamanla örgütün üst organlarına,
belediye meclislerine ya da parlamentoya seçilmek de mümkündür.
Bu size çok daha geniş olanaklar kazandırır. Yurt dışında
çeşitli ülkelerde dostlar edinmek, yurt içindeki mücadeleye
dayanışma komiteleri ve kampanyalar örgütlemek böylece çok
daha kolaylaşır.
Lobi çalışması ve diplomasi işi de, daha önce de söylediğim
gibi, bizzat bu işte görev alarak öğrenilebilir. Bunun için
de en tepeden, en üst düzeyde değil, alt düzeyde çalışmalarla
başlamak gerekir.
Bulunduğunuz okulda, işyerinde, çevrede tanıdığınız insanlarla
diyalog kurmakla, onlara Kürtlerle ilgili bilgi vermekle başlayabilirsiniz.
Bunu o insanları sıkmayacak biçimde, bir sohbet ve diyalog
havası içinde, fırsat buldukça yapmalı. Aynı insanlara zaman
zaman, herhangi bir konuda çıkan yabancı dilde (onların okuyabileceği
bir dilde) bir bildiri veya yayını vererek ilişkiyi güçlendirebilirsiniz.
Bu insanlar newroza ve benzer kültürel etkinlik ve festlerimize
davet edilerek Kürt sorununa ve Kürt kitlesine ilgileri arttırılabilir.
Bulunduğunuz kasaba ve kentlerdeki KOMKAR veya Parti biriminin
veya varsa yerel gençlik derneğinin dış ilişkilerinde rol
alabilirsiniz. Örneğin önce çevirmen olarak ya da bu işlerde
deneyimli bir arkadaşınızın yanında bazı yerel randevulara
katılmak mümkündür. Böylece deneyim edinirsiniz. Daha sonra
bizzat görüşmeci ve sözcü olarak da bazı görüşmelere katılmak
veya onları yönetmek mümkün olabilir.
Bu tür ilişkiler bir kez başladıktan sonra peşini bırakmamak,
sürdürmek gerekir. Daha önce görüştüğümüz kişiler, kurumlar,
örgüt temsilcileriyle zaman zaman yeniden görüşmek ve onlara
yeni ve önemli gelişmelerle ilgili bilgi vermek gerekir. Zaten
onların kendileri de, eğer Kürt sorununa ilgi duyuyorlarsa
sizden bunu beklerler.
Bu tür lokal plandaki ilişkiler önemlidir. Bu iş sistemli
biçimde yapılır, mümkün olduğunca çok yerde, mümkün olduğunca
çok insan bu tür çalışmaların içine girebilirse, yaygın bir
ilişkiler ağı oluşur. Bu, üst düzeyde ilişkiler için de sağlam
bir temel oluşturur.
Bu konularda bilginiz, deneyiminiz arttıkça daha üst düzeyde,
örneğin ülkeler kapsamında siyasi parti ve demokratik kuruluşların
üst görevlileri, liderleri veya kimi uluslararası kurumların
temsilcileriyle yapılan görüşmelere katılmak mümkündür.
Diplomatik görüşmelerde ve uluslararası konferanslarda
nelere dikkat etmeli?
Üst düzeyde görüşmeleri heyet halinde, en azından iki kişiyle
yapmakta yarar var. Heyet başkanı ve aynı zamanda sözcü olan
kişi konuşurken, öteki not alır veya, eğer sözcü görüşmenin
diğer tarafının bilmediği bir dilde (örneğin Kürtçe ya da
Türkçe) konuşuyorsa, çeviri yapar.
Öte yandan, heyet, istisnai durumlar hariç, üç kişiden fazla
olmamalı.
Randevulara zamanında gitmeyi kural haline getirmeli. Beş
dakika önce gitmekte bir sakınca yok. Gecikmek ise asla hoş
değildir ve ilişkileri zedeler.
Görüşmeye gitmeden önce görüşme konusuyla ilgili olarak hazırlıklı
olmalı. Bunun için olayları iyi izlemeli, konu hakkında gerekli
bilgileri edinmeli ve karşı tarafa ne iletilecekse, karşı
taraftan neler bekleniyorsa (bizim öneri ve istemlerimiz)
önceden saptanmalı, özetle not edilmeli. Böylece görüşme verimli
geçer.
Bazı durumlarda elimizde bir rapor veya dosya varsa, bunu
da sunarız.
Görüşme için ayrılan zamanı göz önünde tutmalı. Görüşme sırasında
söyleyeceklerimizi gereksiz yere uzatmadan, ayrıntıya boğmadan
söylemeli. Kısa ve öz konuşmak yararlıdır. Diğer taraf bazı
şeyleri ve ayrıntıları merak ediyorsa kendisi soracaktır.
Kısa, anlaşılır cümlelerle konuşmaya dikkat etmeli. Eğer
çeviri yapılıyorsa, kısa ve açık her ifadenin ardından çevirmene
çeviri fırsatı vermeli. Uzun ve çok sayıda cümle sıralanırsa,
çevirmen bir bölümünü unutabilir.
Konudan sapmamalı. Her görüşmede Kürt tarihini ve Kürtlere
yapılanları ayrıntılarıyla anlatmak gerekmez. Karşımızdakiler
bunu biliyor ve daha önce de birçok kez dinlemiş olabilirler..
Böylece zamanı iyi değerlendirmiş ve karşı tarafı da sıkmamış
oluruz.
Görüşmeye temiz bir kıyafetle, erkekler için traşlı, duruma
göre takım elbesili ve kravatlı, kadınlar için de yine düzgün
bir kıyafetle gitmekte yarar var.
Görüşmenin başında heyetin başkanı kendisini ve arkadaşlarını
tanıtmalı.
Fotoğraf makinası ya da video kamera ile görüntü almakta
yarar varsa, bunun için karşı tarafın onayını almalı.
Görüşme sırasında tutulan notları daha sonra, mümkünse görüşmeyi
izleyen bir-iki gün içinde yazılı hale getirip dosyalamakta
yarar var. Böylece kimlerle görüşüldüğü, bizden görüşmeye
katılanlar, konuşulanlar, görüşülen konuyla ilgili tarafların
görüşlerindeki önemli noktalar tespit edilmiş olur. Bu bilgiler
arşivde korunur, gerek duyuldukça onlardan yararlanılır. Daha
sonraki görüşmeler bakımından da onlara gerek vardır.
Görüşme tümüyle gizli olmadıkça, yani taraflar gizli kalmasını
istemedikçe, kamuoyuna yansıtılabilir. Bu elbet görüşme sırasında
ele alınan ve söylenen her şeyin kamuoyuna yansıtılacağı anlamına
gelmez. Duruma göre bazı şeylerin yansımasında yarar olabilir,
bazılarında ise olmaz.
Uluslararası nitelikteki konferans ve seminerlerde de bu
kurallara dikkat etmek gerekir. Yani toplantıya hazırlıklı
gitmeli, ayrılan zamanı göz önüne almalı, konudan sapmamalı,
anlaşılır, sade bir dille konuşmaya dikkat etmeli.
Konferanslarda çoğu durumda yazılı bir metinle konuşma tercih
edilir. Derli toplu olacağı ve söylenmesi gerekenleri içereceği
için bu tür yazılı metinler yararlıdır. Aynı zamanda yayınlanma
kolaylığı da sağlar.
Konferanslar, uluslararası toplantılar, birçok kişi ve kurumla
ilişki sağlamak için fırsat sağlar; bu fırsatı iyi değerlendirmeli.
Görüşülen kişi ve kurumlar başta olmak üzere, Kürt sorunuyla,
insan haklarıyla ilgilenen kişi ve kurumlara ait adres listeleri
olmalı. Bunlara zaman zaman önemli gelişmelerle ilgili mektup
yazılabilir, bildiri veya rapor gönderilebilir. Bu bakımdan
internetin sağladığı kolaylıktan yararlanmak gerekir. Ancak
internet yoluyla enformasyon sunmanın olumsuz tarafı şu ki,
insanların e-mail yoluyla gelen her şeyi okumaya zamanları
yoktur. Bu nedenle yüzyüze görüşüp belge sunmanın etkisi çok
daha büyüktür.
Yurt dışında kalıcı ulusal ve kültürel kurumlar
Kürt halkı özgürlüğüne ulaşmadıkça ulusal kurtuluş mücadelesinin
sürmesi ve yurt dışındaki Kürdistanlıların da bu mücadeleden
çeşitli biçimde etkilenmeleri, ona destek vermeleri kaçınılmazdır.
Siyasi mücadele, bu anlamda yurt içindeki örgütlü yapıların
bir tür yansıması ve izdişümü, bundan böyle de yurt dışında
var olacaktır. Bu doğaldır. Elbet siyasal çalışmanın yurtdışı
koşullarına uyum sağlaması gerekir.
Öte yandan, Kürt ulusal hareketi için önemli bir ihtiyaç,
yurt dışında kalıcı ulusal kurumlar oluşturmaktır. Bunlar
yurt dışındaki geniş Kürt kitlesini saflarında barındıran
dernekler, kültür çalışması yapan enstitüler, çeşitli sosyal
ve kültürel hizmetler veren vakıflar, ulusal mücadelemizin
hizmetinde, özellikle de Kürt diliyle yayın yapan TV, radyo
ve günlük gazeteler, dergiler olabilir.
Bunların bir bölümü daha şimdiden var. Örneğin İsveç´te
dört parçadan Kürtleri safında barındıran Kürt Federasyonu,
Almanya´da ve diğer ülkelerde KOMKAR örgütleri ve öteki dernekler,
insan hakları dernekleri, bazı enstitüler, yurt dışında çeşitli
ülkelerde çıkan dergi ve gazeteler, yayınevleri, Kürt kütüphaneleri...
Yapılacak işlerden biri bunları geliştirmek olmalı. Örneğin
derneklerin daha geniş kitlelere açılması. Bu da onlara daha
iyi hizmet sunmaya bağlı. Örneğin, dil, folklor, spor çalışmaları,
çocuk yuvaları, gençlerin ve kadınların sorunlarını çözmeye,
onları eğitmeye yönelik projeler.. Bunun yanı sıra yurt içindeki
mücadeleye destek niteliğindeki çalışmalar ve eylemler elbet
sürmelidir.
Yurt dışında yapılabilecek önemli işlerden biri, ulusal nitelikte
TV ve radyo, günlük gazete gibi kurumlar oluşturmaktır.
Bu alanda elbet, en başta yurt içinde anadilde eğitim ve
yayın hakkını hayata geçirmek için mücadelemizi sürdürmeli
ve yükseltmeliyiz. Lozan antlaşması ve Kopenhag Kriterleri
kapsamında da bu bizim hakkımızdır. Ama Türk devleti, Lozan´ın
buna ilişkin hükümlerini çiğnediği gibi, Kopenhag Siyasi Kritireleri´ni
de yerine getirmemek için ayak sürüyor, bu konuda göstermelik
şeyler düşünüyor. Örneğin Kürt dilinde günde 15-20 dakikalık
bir yayın..
Rejimin bu direnişini kırmak için mücadeleyi sürdürmeliyiz.
Ama, onun dışında da yapabileceğimiz çok şey var. Örneğin
neden Avrupa´da tam gün yayın yapan ve ülkede de izlenebilen
bir Kürtçe TV oluşturmayalım? Yurt dışındaki Kürtlerin sayısı
ve ekonomik gücü bu tür projeleri kolaylıkla hayata geçirmeye
yeter.
Öyle bir TV ki, lafta değil, gerçekte ulusal olsun. Bir kişi
ve grubun dar çıkarlarının, kaprislerinin değil, ulusal çıkarların
hizmetinde olsun. Kürt halkının tüm parçalardaki mücadelesini
yansıtsın. Tüm ulusal partilerin, derneklerin, kurumların,
aydınların sesi olsun. Kürt siyasal mücadelesindeki ve kültür
yaşamındaki her olumlu çabayı, ürünü yansıtsın. Kürt müziğini,
sanatını, dil ve kültürümüzün zenginliklerini en iyi biçimde
kitlelere iletsin. Öyle ki her Kürt evi, her Kürt aydını,
yurtseveri “bu televizyon benimdir” diyebilsin.
Böylesine yurtsever çizgide, çok sesli, kitlesel bir günlük
gazete de çıkarılabilir.
Günlük gazete ve özellikle de televizyon yoluyla her Kürt
evine girebilir, mesajınızı ulaştırabilirsiniz. Onlara anadilleriyle
seslenebilir, kendi kültürlerini yaşatabilirsiniz. TV yoluyla
dil eğitimi ve genel eğitim çalışması yapabilirsiniz. Dilimizi
ve kültürümüzü yok etmeye çalışan Türk rejimine ve ülkemizi
bölmüş öteki baskı rejimlerine vereceğimiz en iyi cevap budur.
Bunların yanı sıra, bir Kürt tiyatrosu ve Kürt sineması oluşturulabilir.
Son dönemde internet de televizyon kadar önemli bir iletişim
aracı olmuştur ve internet kullanımı yeni nesil için okuma-yazma
bilmek kadar doğal bir iştir. İnternet yoluyla da dünya
ölçüsünde geniş bir iletişim olanağı doğmuştur. Kürt yurtsever
hareketi de şimdi bu olanaktan yararlanıp mesajını kitlelere
ve uluslararası planda geniş çevrelere iletmeye çalışıyor.
İnternet aynı zamanda kültür ve sanatın, müziğin de bir
yayılma aracıdır. Üstelik internet televizyon ve gazeteye
göre çok ucuz bir araçtır.
Gençlerimizin internet alanında da yapabilecekleri çok şey
var. Nitelikli internet safyaları açmak, bu sayfaları zenginleştirmek,
onlar eliyle geniş bir iletişim ağı kurmak, internet yoluyla
canlı yayın ve tartışma gibi..
Tüm bunlar için gerekli olan, bu araçlar için gerekli maddi
kaynakları yaratacak kurumları oluşturmaktır. Bu bir örgütlenme,
plan ve proje sorunudur. Biz, yurt dışındaki Kürtler bunun
için kolları sıvamalıyız.
Yurt dışındaki yeni kuşak gençlerimiz ise, bu ülkelerde aldıkları
eğitim ve donanımla, diplomasi alanında olduğu gibi bu alanda
da çok önemli bir rol oynayabilirler. Bu işler için plan ve
proje yapma, modern tekniği kullanma, bu çalışmaları örgütleme
gibi..
Yukarda sayılan türden projeler için öncelikle fikir gerekir.
Geniş ufuklu olmalı ve önümüze ileri hedefler koymalıyız.
Bu her şeyin başıdır, ama yetmez. Bu hedeflere ulaşmak bir
örgütlenme sorunudur. Yurt dışındaki Kürt kitlemizin bunları
başarmaya elverir bir ekonomik, siyasal, kültürel potansiyeli
var. Önemli olan bunu harekete geçirmektir.
Bilindiği üzere, son iki-üç yıl içinde gösterilen çabaların
sonucu yurt dışında “Kürt İnisiyatifleri” adı altında
aydın girişimleri oluştu. Demokratik dernekler bir araya gelerek
“Dem-Kurd”u oluşturdular. Bu ikisi, Kuzey Kürdistanlı Partiler
Platformu (PNK) ile birleşerek Avrupa Kürt Platformu´nu (PLATFORM)
oluşturdular. Şu anda platformun kapsamında 33 kadar örgüt
temsil ediliyor.
Bu, çeşitli alanlardaki Kürt birikimini bir araya getirmek
yönünde önemli bir gelişmedir ve sözkonusu ulusal kurumları
oluşturma için de iyi bir zemindir.
Şu yıllar Türkiye´nin AB´ye üye olmak için çaba sarfettiği
yıllardır. Üyelik için koşullardan biri de Kopenhag Siyasi
Kriterleri´nin yerine getirilmesidir. Bu, Kürt halkının mücadelesini
yakından ilgilendiriyor. Anadilde eğitim, yayın ve serbestçe
örgütlenme hakkı bunlar arasındadır. Ama Türkiye bu kriterleri
kuşa çevirmek, baypas etmek için elinden geleni yapıyor. Bunu
önlemek bizim mücadelemize bağlı. Yurt dışındaki iki milyon
Kürt eğer sorunun bilincinde olsa, bunun için örgütlenip harekete
geçse Avrupa´yı ve dünyayı sarsarız, Türkiye´ye dünyayı dar
ederiz, bu kriterlerin dejenere edilmesini önleriz. Böylece
Kürt sorununun çözümü önündeki bent yarılabilir.
Sevgili gençler,
Biz önümüze ileri hedefler koyduk. Bunun için girişimler
de başlattık. Sizler bu konulara kafa yormalı, bunun için
seferber olmalısınız. Gelecek sizindir. Mücadele bayrağını
bizden devralacaklar sizsiniz. Başarılı olmak için her şeyden
önce yaptığınız işin doğruluğuna, gerekliliğine inanmanız
ve kendinize güven duymanız gerekir.
Bu bir halkın varlığı, özgürlüğü ve onuru davasıdır. Haklı
olduğuna kuşku yok. Görev ise bu halkın evlatları olan size
düşüyor.
Bir amaca sahip olmak güzeldir. Bu hayatı anlamlı kılar.
Hele bu amaç kendi geleceğimiz ve özgürlüğümüz ise..
Eğer aklın yanı sıra coşkuyla çalışırsanız gelecekte yurt
dışındaki mücadelemiz çok daha güçlü olacak ve bu yurt içindeki
mücadeleye büyük moral ve hız kazandıracak.
Soluğunuzu uzun bir koşuya göre ayarlayın!
Size başarılar, uzun ve mutlu bir yaşam dilerim.
|