Dünyanın gözaçıkları
Ve terör oyunu
Kemal Burkay
Türkiye’yi yönetenler kendilerini herhalde dünyanın
gözaçığı sanıyorlar. Baksanıza,
Irak’a gönderecekleri askeri nasıl da büyük bedellerle
pazarlamaya çabalıyorlar..
8,5 milyar dolarlık yeni kredi ile ilgili anlaşma
imzalandı. Demek ki muratlarının bir bölümü
yerine geldi; artık gönül huzuruyla “memetçik”i Bağdat
çevresindeki şeytan üçgenine gönderebilirler. Nasıl
olsa Memetçik çok ve hayatı da sudan ucuz..
Ama murat yalnızca o değil. Gidiş yolu üzerinde,
yani Güney Kürdistan’da, sözde geçiş güvenliği
için ve “lojistik destek üsleri” adı altında,
kışlalar karakollar kurmak istiyorlar. Bununla
da asıl amaçları Güney Kürdistan’ı denetime
almak. Yani kapıdan giremediler, bacadan girmeye çabalıyorlar.
Ayrıca, Irak’ın geleceği de baylarımızın
gönlüne göre düzenlenmeli.. Yani ne federasyon, ne de Kürtler
için otonomi; Irak da üniter olmalı!..
Ayrıca, Türk şirketleri için yağlı
ballı ihaleler…
Dahası, Amerikalılar ve Güneyli Kürtler tarafından
PKK-KADEK ortadan kaldırılmalı! Amerikaya’ya
dönüp:
“Hani teröre karşıydınız!” diyorlar.
“Öyleyse neden PKK-KADEK’i ortadan kaldırmıyorsunuz?
Üslerini dağıtın, yöneticilerini tutuklayın
ve bize teslim edin!” diyorlar. “Üstlerine atacak üç-beş
füzeniz de mi yok?” diyorlar.
Oh oh, biz Amerika başkalarını kullanır
sanıyorduk, bunlar Amerika’yı kulanmak istiyorlar!
İnsanın soracağı geliyor: “Başka
arzunuz?.. Üstüne bir Maraş dondurması veya Antep
baklavası gibi Kerkük ve Musul’u da istemez misiniz?
Hiç değilse petrolden kıyak bir pay?..
Sanki dünya alem bu ülkede terör denen olgunun, PKK ve
Hizbullah gibi örgütlerin nasıl ortaya çıktığını,
psikolojik savaşın bu harika ürünlerini bilmiyor.
Sanki dünya alem İmralı’daki Bay’ın kime
hizmet ettiğinin ve PKK-KADEK politikalarının
Türk Genelkurmayı tarafından dizayn edildiğinin
farkında değil..
Acaba Apo’ya artık ihtiyaçları kalmadı mı?
Acaba KADEK’i gerçekten tasfiye etmek mi istiyorlar? Peki
bunu yaparlarsa Kürt hareketini bundan böyle kimin eliyle
pasifize edecekler? Kim üniter devleti, Kemalizmi, şu
içi boş “demokratik cumhuriyet” söylemini savunacak?
Kürtleri kim oyalıyacak?. Güney Kürtlerine karşı
kimi kullanacaklar?.
Psikolojik savaşlarını Kürt kesiminde kime
dayandıracaklar; yani danışıklı
dövüşlerin diğer tarafı kim olacak?..
Yoksa Irak’taki son gelişmelerden sonra KADEK’in varlığı
artık riskli mi? Onun denetimden çıkabileceği
kaygısını mı taşıyorlar?
Evet bu kaygı var ve KADEK’i tasfiye ederken de bunu
doğrudan Amerikalılara ve güney Kürtlerine yaptırmak
istiyor gözaçıklarımız. Akılları
sıra Amerika’yı kuzeyli Kürtlerin gözünde kötü
gösterecekler, kuzeyli ve güneyli Kürtler arasına yeni
düşmanlık tohumları serpecekler..
Vay gözaçıklar vayy!..
Siz demek dünyayı aptal sanıyorsunuz! Yalnız
güneyli Kürtleri değil, Amerikayı da.. Oysa oyun
kurmakta, hile ve dubarada, Bizans’ın ve Osmanlı’nın
zengin mirasını devralmış olsanız
da, o Amerika bu tür oyunlarda piriniz sayılır.
Sizi kirli işler ve komplo sanatı babında
“Panama Okulları”nda eğiten onlar değil mi?.
Amerika bu kadar mı size muhtaç? Oraya göndereceğiniz
10 bin askerle var olan sorunların şıpın
işi çözüleceğini mi sanıyorsunuz, yoksa Amerika
mı böyle sanıyor?..
Amerika’nın böyle sanmadığı, Pentagon
savunma politikası kurulu üyesi ve ABD’nin eski savunma
bakan yardımcılarından Richard Perle’nin
daha birkaç gün önce ettiği şu sözlerden belli:
“ABD’nin ek askere ihtiyacı yok ve Türkiye’nin asker
göndermesi hayati önem taşımıyor.”
Demek ki kendi kendine gelin güvey olmanın alemi yok!
Öte yandan, Amerika bütün bu dediklerinizi yapsa, ortada
ne demokratik Irak hedefi kalır, ne de bölgede statüko
değişir. O zaman ABD ne diye bu işe girişti,
dünyayı ayağa kaldırdı ve bunca ağır
bedelleri ödedi? O, böyle bir şeyin tek güvenli bölgeyi,
Güney Kürdistan’ı da yangın yerine çevireceğini,
bilmez mi?
Belki de, siz Amerika’yı kullanma hayalleri kurarken,
o sizi belanın tam ortasına sürüklüyordur..
Ya güneyli Kürtler? KADEK’i ortadan kaldırmak onların
işi mi?
Aslında Amerikalılar da Güneyli Kürtler de size
şöyle deseler daha akla yatkın olmaz mı?
“Her şey savaşla çözülmez. Bugüne kadar Kürt
sorununu bir terör sorunu gibi gösterdiniz; bu doğru
değil. Bu tutumla sorun çözülmedi, giderek büyüdü.
Kürtlerle diyalog kurun, haklarını tanıyın;
bu sorunu iyilikle çözün.
“100 bin Kıbrıs Türkü için istediğiniz hakları
neden 20 milyon Kürde tanımıyorsunuz?
“Bir genel af bile çıkarmadınız. ‘Eve dönüş
yasası’ dediğiniz yeni bir teslimiyet ve ihanet
yasası. Oysa KADEK fazla şey de istemiyor, silah
bırakmak ve kendisini dağıtmak için bir genel
afa fit.. Bunu öpün de başınıza koyun!
“Üstelik KADEK’i Irak’a (daha doğrusu Güney Kürdistan’a)
biz taşımadık, aksine, siz taşıdınız..
Daha birkaç ay öncesi onları güneyli Kürtlere saldırtmak
için pazarlıklar yapıyordunuz. Şu anda bile
“Türkmen Cephesi” denen uydu örgütünüzle KADEK arasında
ortak bir cephe için çalıştığınızı
biliyoruz.. Irak’ta güvenlik sağlanınca elbet
yeni yönetim burada KADEK’in veya başkasının
silahlı güçlerine izin vermeyecek. Ama acelesi ne?
Sorunu iyilikle, savaşsız çözmeyi deneyelim önce…”
Evet, onların yerinde olsam, işte böyle derdim..
Onlar da (Amerikalılar, İngilizler ve güneyli
Kürtler) herhalde bütün bunları bilmeyecek, görmeyecek
kadar aptal değiller.
İşte bu nedenle, sevgili gözaçıklar, boşa
kürek sallıyorsunuz!
KADEK’in ateşkesi tek yanlı kesmesi ne ifade
eder?
PKK-KADEK, 5 yıldan beri tek yanlı ilan edip
sürdürdüğü ateşkesi, geçtiğimiz 1 Eylülde
yine tek yanlı olarak kaldırdı.
Peki bu ne ifade ediyor? KADEK yeniden savaş mı
başlatıyor? Hayır, böyle bir şey yok
ve aslında böyle bir niyet de yok.
Kanımızca bu sadece danışıklı
dövüşün yeni bir perdesi. Bir yanda Türk derin devleti,
bir yanda KADEK.. Rejim bu kez de oyunu İmralı’daki
Öcalan eliyle sahneye koydu ve PKK-KADEK her zaman olduğu
gibi kuzu kuzu uydu..
Bin kez söylenmiş şeyi binbirinci kez söylemenin
bir alemi yok: Öcalan’ın, yakalandığı
günden bu yana TC´nin hizmetinde olduğu herkesin malumu;
önce can kaygısıyla, şimdi de yine can kaygısıyla!.
Arada bir ufak tefek sorunlar oluyorsa, bu da onun sağlık
sorunları nedeniyledir. Kürdistan’ın geleceği,
Kürt halkının durumu onlar için artık sorun
filan değil ve hiçbir önem taşımıyor.
Ama Türk devletinin geleceği, güvenliği, esenliği
elbette Öcalan ve onu gözü kapalı izleyen adamları
için sorundur, hem de en büyük kaygı konusudur. Bu
nedenledir ki Öcalan sık sık Türk Genelkurmayı’nı
tehlikeler karşısında uyarıyor. “Güney’de
Kürt devleti kuruluyor!” diyor, “Amerika 40 milyon dağ
Kürdünü eğitecek, KADEK’i bile yanına çekecek,
Türkiye’yi, İran’ı, Suriye’yi bölecek!” diye feryad
ediyor.
Apo’yu en çok düşündüren, kaygılandıran
konu bu! “Beni dinlemiyorlar, önerilerimi göz önüne almıyorlar!”
diye de Genelkurmay’ı bile eleştiriyor. Suçları
ise AKP’ye yüklüyor…
Peki Apo’nun Genelkurmay’a tavsiyeleri ne? O da açıkçası
şu: Apo Türk derin devletine ittifak teklif ediyor.
Kendisinin ve KADEK’in Türk devletince önemsenmesini, af
çıkarılmasını istiyor. Kürt devleti
tehlikesini ortadan kaldırmak için Güneyli Kürtlere
ve Amerika’ya karşı birlikte harekete geçmeyi
öneriyor.. (Mihri Belli gibileri de bu işte aracılık
ediyorlar!) Bu olmazsa, ABD’nin yanına geçebiliriz
diye de gözdağı veriyor..
Peki böyle bir Öcalan ve bu duruma düşmüş bir
PKK-KADEK Türk devleti için hangi tehlikeyi oluşturabilir?.
Bu Türk devletine karşı tam da dost işi bir
tutum değil mi?.
Ama PKK yönünden, ateşkes nasıl tek yanlı
ise bu dostluk ve muhabbet de tek yanlıdır. Türk
tarafının oyununda PKK ve Öcalan yalnızca
Karagöz perdesindeki bir figürandır.
İstenmeyen AKP’nin hükümet olduğu, bazı
demokratikleşme paketlerinin parlamentodan geçirildiği,
özellikle de askerlerin olağanüstü imtiyazlarının
kırpıldığı, bir yanda AB’ye üyelik
“tehlikesi”nin ciddiye bindiği, diğer yanda Güney’de,
federe biçimde de olsa, Kürtlerin yeni bir statü elde etmelerinin
gündeme geldiği bir aşamada PKK-KADEK’in harekete
geçirilmesi, ortamın ısıtılması
değişim karşıtı güçlerin, derin
devletin tam da istediği şeydir.
Bu nedenle Apo’nun kulağına fısıldadılar:
“Birşeyler yap!”
Apo da onu yapıyor işte. Tek yanlı ateşkesin
sona erdirilmesi fermanını verdi ve KADEK buna
aynen uydu. Danışıklı dövüşe inandırıcılık
kazandırmak için sağda solda ufak hareketlenmeler
de oldu. Bingöl’ün Pule köyüne, PKK’nın mı yoksa
özel timlerin mi yaptığı pek anlaşılmayan
bir baskın düzenlendi, Tunceli Valisi’nin konvoyuna
ateş açıldı, Nusaybin’de polis öldürüldü.
Ve Türk derin devleti bir kez daha dışa dönüp
terör edebiyatı yaptı. Bunu bir yandan demokratikleşmenin
hızını kesmek, öte yandan ABD ile pazarlıkta
Kürtler aleyhine yeni tevizler koparmak için kullanmaya
kalkıştı. Ve işin ilginci, yıldızının
hala bir türlü barışmadığı AKP
hükümetini de bu işin içine sürükledi.
Evet, bu iç ve dış kamuoyunu hedefleyen yeni
bir “psikolojik harekat”tır, “tavşana kaç, tazıya
tut” politikasıdır.
Peki şu anda bu uyduruk terör konusunda derin devletin
ağzıyla ajitasyon çeken AKP yöneticileri, en başta
da Erdoğan ve Gül bunu bilmezler mi? Bizce onların
bu işleri herkesten iyi bilmeleri lazım; çünkü
daha düne kadar, “irtica tehlikesi”nin özneleri olarak bu
psikolojik harekatların nesnesi idiler ve hala da öyleler.
Ama belli ki onlar, şer güçlerinin yıldırımlarını
çekmeme ve iktidar koltuğunu sağlamlaştırma
uğruna oyuna ve düzene uyum sağladılar..
“Yılan bana dokunmasın da Kürtlere ne yaparsa
yapsın!” diyorlar..
AKP yöneticileri, bile bile bunu yapabilir; kendilerinden
öncekiler de yaptılar. Bu devlette işler böyle
yürür, ya bu deve güdülür, ya bu diyardan gidilir..
Apo’nun durumu da anlaşılırdır. O gariban
da İmralı Adası’ndaki dört duvar arasında,
idam cezasının kalkmasına rağmen hala
can telaşında. Azıcık onuru ve cesareti
olsaydı zaten kendisi bu duruma düşmez, örgütünü
de düşürmezdi.
Peki ya KADEK’in dışardaki ve çoğu dağlarda
barınan yöneticileri? Cemil Bayık, Osman Öcalan,
Murat karayılan, Nizamettin Taş ve ötekiler?.
Onlar bu oyunun farkında değiller mi, yoksa bu
danışıklı dövüşe kendilerini kaptırmışlar
mı, bu kadar çaresizler mi?
Anladık, Apo rejimin elinde bir rehinedir; peki dağdakileri
rehin alan ne? Neden bu oyunu bozmak için çaba göstermiyorlar?
Onlar neyin esiri?
Bu bahtsız, rezilce rolü, terör oyununun figüranlığını
sonuna kadar oynamak zorundalar mı?
Oysa oyun sona yaklaşıyor ve onurlarını
bir parça da olsa kurtarmaları için çok az zamanları
var.
Yapılacak şey en başta İmralı’daki
rehinenin teslimiyet politikalarını reddedip ya
gerçekten direnmek, ya da o kadar insanı yıllarca
boşu boşuna dağlarda tutup Türk devletinin
terör oyununa dekor yapmaktan vazgeçmek, silahları
bir an önce Güney’deki Kürt yönetimine bırakmak ve
sivil yaşama geçmek.
Bizce gelinen noktada en akıllıca olanı
ikincisini yapmaktır; çünkü yeni bir savaş için
ne kendilerinde takat var, ne de ortam buna uygun. En başta
Kürt kitleleri kirli savaş yorgunudur ve kendilerinden
bunu beklemiyor. Kürdistan’da henüz boşaltılmamış
bir miktar köyü de boşaltmanın alemi yok..
Kendilerini ve halkı daha fazla aldatmaları için
bir neden yok.
Böylece Türk derin devletinin elindeki “terör” bahanesi
de sona erer.
PKK-KADEK Türk derin devletinin elinde daha fazla oyuncak
olmamak ve ona ciddi bir darbe vurmak istiyorsa işte
bunu yapmalı.