Verheugen kimin avukatı?
E. Havin
Verhuegen daha Türkiye’de iken en azından dört konuda
Türkiye’nin ciddi eksiklerinden bahsetti. Bunlardan biri sistemli
işkenceye, biri köylerinden zorla sürülen Kürtlerin dönüşüne
ilişkindi. Kürtlerin dil ve kültür haklarıyla ilgili
olarak da yapılanları bir başlangıç sayıyor
ve bu yolda daha yapılması gereken çok şey
olduğunu söylüyordu. Bu tavır olumlu sayılırdı.
Ancak zina konusunda ortaya çıkan tartışma
bütün bunları örttü. İçerde ve dışarda
TC’nin AB üyeliğinden yana olan herkes, AKP pişman
mı oldu diye kaygıya kapıldı. Erdoğan,
aradan bir hafta bile geçmeden, hiçbir şey olmamış
gibi tükürdüğünü yalayınca da genel bir memnuniyet
belirdi; tüm eleştiriler kesildi. Eğer Erdoğan
bunu bir taktik olarak yaptıysa, helal olsun, şark
kurnazımız başardı sayılır.
Bazılarının deyişiyle, ölümü gösterip
sıtmaya razı etti.
Son günlerdeki büyük iyimserlerden biri de Bay Ferheugen.
Türkiye ile müzakere tarihinin başlatılması
için her şeyin yolunda gittiğini, Komisyon olarak
başka hiçbir şart koşmayacaklarını
belirtti.
Olabilir. Bu Avrupalıların bileceği şey.
Dilerlerse koyunlarına şeytanı bile alabilirler;
kaygısı derdi bize düşmez. Ama Bay Ferheugen
Kürtler adına da konuşuyor ve öyle laflar ediyor
ki işte bu bizi ilgilendirir. Bay Ferheugen şöyle
diyor:
“Biz Kürtleri bir azınlık saymıyoruz...”
Biz de saymıyoruz! Kürtler elbet azınlık değil.
Biz bir millettiz. Aynen Türkler, Farslar ve Araplar gibi.
Aynen Almanlar ve Fransızlar gibi…
Ama Bay Fernheugen’in bu laftan muradı başka. O
Kürtleri azınlıktan fazla bir şey saydığı
için değil, Kopenhag Kriterleri’ni onlardan esirgemek
için böyle diyor. Yani tam da Türk şovenlerinin ağzıyla
konuşuyor, bizi azınlık bile saymıyor...
İşte burada çizmeyi aşıyor Bay Ferheugen.
Kendileri kimin avukatıdırlar acaba, Kürtlerin
mi, Türklerin mi? Ona böyle konuşma hakkını
kim veriyor? 40 milyonluk bir halkı ya da ulusu azınlık
bile saymamak için insanın aklını peynir ekmekle
yemesi, ya da Kürtleri hiçe sayacak kadar sorumsuz olması
gerekir. Bu 40 milyonun 20 milyondan fazlası Türkiye
sınırları içindeki Kuzey Kürdistan’dadır
ve orada nüfusun yüzde 90’ını oluşturuyor.
Diğer bir deyişle Kürtler kendi ülkelerinde çoğunluklar.
Bay Ferheugen’in veya başkalarının gerçekleri
çarpıtmaya hakları yok.
Kürtler kaderlerini kimseye teslim etmiş değiller.
Türklerle birlikte yaşamayı seçtikleri iddiası
ancak Türk ırkçı ve şovenlerinin uydurmasıdır.
Kürtler iki yüz yıldır özgürlükleri için önce Osmanlı
ile, sonra da onun mirasçısı TC ile savaş halindeler.
Salt şu TC dönemindeki Kürt ayaklanmalarının
sayısı 30 kadardır.
Kaldı ki birlikte yaşamayı seçmek, hak ve
özgürlüklerden vaz geçmek anlamına gelmiyor. Eşit
haklara sahip olsak elbet birlikte yaşayabiliriz. Bunun
biçimi ise konfederasyon ya da federasyondur. Bize hiçbir
hak tanımayan ve bizi yok etmeye çalışanlarla
birlikte ve boyunduruk altında yaşamaya ise evet
diyecek kadar aptal, onursuz veya köle değiliz. Bay Ferhueugen
de herkes de iyi bilsin ki biz onurlu bir halkız. Bu,
bin yıllara ulaşan tarihimizden, dur durak bilmeyen
direnişçi geleneklerimizden belli.
Kopenhag Kriterleri tam uygulansa bile Kürt sorununu çözmeye
yetmez; ama çözüm yönünde daha elverişli, barışçı
bir ortam oluşturabilir. Bu nedenle Kopenhag Kriterleri’nin
sulandırılmadan, dejenere edilmeden hayata geçmesini
istiyoruz. Türkiye ise bunları sulandırmak, baypas
etmek için elinden geleni yapıyor.
AB’ye düşen ise TC’nin bu sahtekarlığına
destek olmak değil, prensiplerine sahip çıkmaktır.
Türk şovenlerin gönlünü hoş etmek için Kürt sorununu
gizlemek veya onların ağzı ile konuşmak
çirkin bir tutumdur.
TC’yi AB’ye aday üye yapanlar ve ona tam üyelik yolunda müzakere
tarihi tanımaya hazırlananlar, kendileri de Kürt
sorunu konusunda ciddi bir sorumluluk üstlenmeye hazır
olsunlar. AB Kürdistan’daki zorba ve işgalci rejime destek
olmaya kalkışmasın.
Kürdistan birkaç AB ülkesinin toplamına eşit bir
coğrafyaya ve birkaç AB ülkesinin nüfusuna eşit
bir nüfus büyüklüğüne sahip. Özgür yaşamak, kendi
kaderi hakkında özgürce karar vermek Kürt halkının
da hakkıdır.
Kimse kendi çıkarları için bizim özgürlüğümüzü,
haklarımızı pazarlık konusu yapmasın!
-----------------------------
Not: HAK-PAR’ın 3 Ekim’de Brüksel’de yapacağı
mitinge katılmanın zamanıdır. Koşulları
olanlar, özellikle de Brüksel’e yakın merkezlerde, çevre
ülkelerde yaşayan Kürtler oraya koşmalı, omuz
vermeli.
|