Ecevit’insevgili dostu Saddam için
yazdığı şiir (*)
Belki Bağdat‘a bir film gelir
Sevgili Saddam,
Aziz dostum!
Dün akşam
Seni bir tavşan deliğinde
Saç sakal karışmış
Bitkin ve bitli
Gördüğüm zaman
Diken oldu postum
İnan, duygularımı anlatamam...
Son olarak 3 Kasım seçimlerinde
Yani sıfırı tükettiğim zaman
Başımı Rahşan‘ın göğsüne koyup
Hüngür hangür ağlamıştım.
Bir de şimdi.
Böyle günler de mi gösterecektin tanrım!
Neden ama?
Dürüstlügüyle ün salmış Ecevit kuluna,
Bu ülkenin çalmayan çırpmayan tek başbakanına
Bütün bunlar reva mı?..
Sevgili Saddam!
Eğer sorunlara Anadolu mistikleri
Ve Bağdat miskinlerinin
Gözü ve yüreğiyle bakarsak
Tanrı bize çile çektiriyor..
Bir zamanlar sen başkan, ben başbakandım
Milyonların baştacıydık
Ben „Umudumuz Ecevit“, „Karaoğlan“
Sen Iraklıların
„Yüregi, canı, ruhuyla“ bağlı olduğu
Çağdaş Salmanasar, koca Saddam‘dın…
Şimdi sen bir örümcek deliğinde
Bitkin, bitlenmiş...
Bense bir evceğizin loş salonunda, küflü koltuğunda
Adeta unutulmuş adam…
Ama sakın üzülme ve Mevlana oku
Gel, kim olursan gel, Saddam da Sadist de olsan gel!
Bin kere tövbe edip tövbeni bozmuş olsan da gel!
İran‘ı, Kuveyt‘i işgal etmiş
Yüzbinleri sağ sağ çukura gömmüş
Halepçe‘ye kimyevi atmış olsan da gel!..
Unutma, sabırdır her işin başı
İster tavşan deliğinde, ister sultan sarayında
ol!
Bir de fırsat bulursan
Tekkeye odun taşı!
Yalınayak, başı kabak, sırtında
bir çul…
„İnsanı kamile“ varır
Bu yolun sonu...
Sevgili Saddam,
Senle ben
Yani iki dost ülkenin iki eşi bulunmaz lideri!
Ulusalcı, çağdaş, laik,
Sosyalist ve demokratik sol!..
Birinin petrolü, sarayları
Ötekinin düşleri zengin, lafı bol!..
Ne vartalar, ne darbeler atlatmışız
Biliyor musun benim şanssızlığım
Elden ayaktan düşmem...
Yoksa üç-beş türediye yenik düşer miydim?
Senin şanssızlığınsa
Benim şu günlerde başbakan olmamam!
Yoksa ortalığı velveleye verir, sana kalkan
olurdum
Hiçbir şey yapamasam
Yeni bir „barış hareketi“ ile
Şu „Kuzey Irak’ı“ işgal eder
Kuzey Irak Türk Cumhuriyeti’ni kurar,
Başına bir „Cenktaş“ koyardım.
Senin içinse Kandil Dağı’nda
Şanına uygun bir sığınak yapardım.
Hem Türkiye’yi bin beladan korurdum,
Hem sen sittin sene ele geçmezdin...
Gel gör ki sevgili dostum
Şu sözde stratejik dostumuz Amerikalılar
Senin gibi bize de kazık attılar...
(„Dost“ filan dediğime bakma,
Gerçekte „Türkün Türkten başka dostu yok!..“
Sağımız solumuz
Bulgar, Ermeni, Yunan, Rus...
Kürdü, komünisti, dincisi, cincisiyle
Bir dizi iç ve dış düşman...
Ayrıca, ta Osmanlı’dan beri ezeli rakibimiz İran...
Bir de Birinci Dünya Savaşı’nda
Gavurla birleşip hançerini sırtımızdan
vuran
Sözde din kardeşimiz Araplar...
Şimdi de bir yandan Antakya bir yandan su deyip...
Pardon, Arap dedikse sen başkasın, Saddam!)
Her ne ise...
İşte bu sözde dost Amerika
Önce İran savaşı için sana yeşil ışık
yaktı
Silahla donattı, kimyasal sattı
Kürtleri keyfince ezdin biçtin
Yani bizim gibi...
Ne emperyalisti ses çıkardı, ne komünisti.
Çünkü biz NATO’nun kalesiydik, Kürtlerse garibin teki!..
Sen ise hem „sosyalist“tin
Hem de emperyalizmin yeni gözdesi...
Doğrusu iyi oynadın!.
Ama gün geldi
Eski çamlar bardak
Eski dostlar düşman oldu..
Sen büyük oynadın, boynuz kulağı geçti..
Kolayca traş etmek için Amerika
Senin gibi bir dikeni
Derviş denen Truva Atı
Ve Tayyip denen dinciyle anlaşıp
Bölgedeki sadık dostlarını,
Beş kuruşa sattı!
Atını, itini
Ve bunca yılın çağdaş, laik Ecevitini!..
İşte böyle oldu, sevgili dostum, Saddam!
Ne olup bittiğini anlamadan
Zirveden düştük çukura
Umut kaldı başka bahara
Ben ki kaç kez gittim, kaç kez geldim
Bakarsın elim ayağım tutar yeniden
Dilim düzelir, bülbül gibi şakırım
Bir güzel darbe olur Ankara’da
Bağdat’a bir film gelir...
Umudu canlı, kuyruğu dik tutalım!
Bakarsın devran döner,
Coni evine döner..
Biz de çukurdan çıkar, döneriz başa!
Baksana,
Şu bizim Süleyman Efendi, doksanlık dede
Fırsat kolluyor hala...
Hap şuuu!...
Yaşa sevgili dostum, Saddam,
Çok yaşa!...
-------------------------------------
(*) Sevgili okurlar,
Büyük Türk devlet adamı, Kıbrıs fatihi
ve şair Ecevit’in bu şiiri neden bir Türk
dergi ve gazetesinde değil de bizim sitemizde yayınlandı?
Üstelik de ırkçısı, faşisti, kemalisti,
dincisi, hatta solcusu molcusuyla Türkiye basınında
bunca Saddam muhibbi varken?.. Siz de çok merak ettiniz
değil mi?
Sebep şu: Aslında Ecevit bu şiiri henüz
yayınlanması için herhangi bir dergi veya gazeteye
vermedi. Onu, sevgili eşi Rahşan’dan başka
bir tek bizim Cemali’ye gösterdi. (Siz Evecit’le
Cemali’nin dost olduğunu belki bilmezsiniz. Bu dostluk,
eski ve derindir. Cemali’nin „Kargalar Ülkesi’ne
Seyahati“ ile başlar, dört perdelik „Telefon“
oyunuyla devam eder...)
Cemali’ninse gönlü bu güzel, duygu ve düşünce yüklü
tarihi şiirin daha fazla saklı kalmasına
razı olmadı ve yayınlanmak üzere bize verdi.
Onu okurlarımıza ulaştırmaktan mutluyuz!..