Eğer Erdoğan Samimi
İse...
Mesud Tek
Türkiye Başbakanı Recep Tayip Erdoğan, Japonya
ziyaretinde ilginç ve kısmen doğru şeyler söyledi.
Bir toplantıda konuşan Erdoğan, Irak’daki olaylara
değinirken, terörün en önemli nedeninin yoksulluk olduğunu
dile getirdi. Ki, elbette, terörün en önemli nedeni yoksulluk.
Ama tek neden bu değil. Devlet terörü, sömürü, ulusal,
dinsel, sınıfsal baskılar, adaletsizlik, gelir
dağılımındaki uçurum, vb. de terörü doğuran
nedenlerdir. Silaha yatırım yapmak yerine yoksulluğun
önlenmesi çağrısını yapan Erdoğan,
Hamas’ın kurucusu Şeyh Ahmet Yasin’in öldürülmesine
de değindi. “Bir devlet kin tutmaz. Tuttuğu kinden
dolayı hukuku askıya almaz. Böyle olursa bu da bir
terördür” diyerek, olayı devlet terörü olarak nitelendirdi.
Erdoğan köşe yazarı ya da muhalefet partisi
lideri değil, Türk hükümetinin başıdır.
Bu nedenle doğru tesbitler yapmakla yetinemez. Yaptığı
tesbitler doğrultusunda adımlar atmak zorundadır,
eğer inandırıcı olmak istiyorsa...
AKP hükümeti Parlamento’da ezici bir çoğunluğa
sahip. Ayrıca 28 Mart Yerel Seçimleri’nden de oylarını
artırıp, güçlenerek çıktı. “Halkın
güvenine mazhar olmakla” övünen, bu güveni sorunları
çözme doğrultusunda kullanacaklarını ilan eden
Başbakan, Japonya dönüşü, terörün en önemli nedeni
olarak gösterdiği yoksulluğu önlemek için hemen
harekete geçmelidir, eğer özü, sözü bir ise..
Erdoğan eğer samimi ise, dünyaya yaptığı
çağrının ilk uygulayıcısı olur,
Türkiye bütçesinin önemli bir bölümünü yutan Milli Savunma
Bakanlığı Bütçesi’nden ve silahlanmaya ayrılan
öteki kalemlerden kısıtlamaya gider. Oluşacak
kaynağı da, “teröristlere yardım ve yataklık
ettikleri” gerekçesiyle zorla sürgüne gönderilen ve büyük
şehirlerin varoşlarında yoksulluk ve sefalet
içinde yaşamaya mahkum edilenlerin durumlarını
iyileştirmeye harcar. Örneğin zorla sürgüne gönderilenlerin
zararlarını tazmin etmede, yakılıp yıkılan
köylerin yeniden inşa edilmesinde kullanır. Ya da
Türkiye’nin, UNICEF’in “Dünya Çocuklarının Durumu
2004” adlı raporunda yer alan ve kız çocuklarının
eğitilmesi konusunda verilen bilgilerle “çizilen” imajını
düzeltmek için harcar!.. Çünkü sözkonusu raporda yer alan
bilgilere göre, kişi başına milli geliri 2500
dolar olan Türkiye, kız çocuklarının eğitimi
konusunda, kişi başına milli geliri yıllık
250 dolar olan Uganda’dan daha geride.
HAMAS’ın kurucusu Şeyh Ahmet Yasin’in öldürülmesini
devlet terörü olarak niteleyen Erdoğan acaba yöneticilerinden
biri olduğu Türk devletinin uyguladığı
terörü itiraf edebilecek mi? Susurluk Raporları orta
iken, JİTEM’in yaptıkları günlük bir gazetede
tefrika edilip ayyuka çıkmışken, hesap sorulması
için gerekenleri yapacak mı? İsrail devletini,
“kin tutmakla” suçlayan Erdoğan, Türk devletinin Kürtlere
duyduğu kini ortadan kaldırmak için neler yapacak?
Örneğin, “kin tutmayı” bir yana bırakıp,
genel bir af çıkarmak için çaba sarfedecek mi?
Yoksa eski başkanalardan Tansu Çiller gibi mi olacak?
Tansu Çiller başbakanlığı döneminde “dilinin
sürçmesi”nin yanısıra, içerde ayrı, dışarda
ayrı konuşmakla da ünlüydü. Dış gezilere
çıktığında, uçakta ya da ziyaret ettiği
ülkelerde yaptığı konuşmalarda demokrat
bir görüntü sergileyen Tansu Çiller, Türkiye’ye döndüğünde
söylediklerini unutuyordu. Bu nedenle de adı “havada
demokrata”, “uçak demokratı”na çıkmıştı.
Tayyip Erdoğan Çiller’in yolundan gidip yurtdışı
demokratı mı olacak? Yoksa halkın kendisine
verdiği desteğe dayanıp tabu olarak görülen
sorunların üstüne mi gidecek? Özünü sözüne uydurup, militaristlerden,
Genelkurmay’dan gelecek tepkileri de gögüsleyip, yoksulluğu
engellemek amacıyla silahlanma masraflarını
kısacak mı? Türkiye’de çok yaygın olan devlet
terörünü ortadan kaldırmak için, gerekli düzenlemeleri
yapıp hesap sorabilecek mi? Bunu zaman gösterecek.
Gönlümüz Erdoğan’ın bu konularda başarılı
olmasından, demokrasi ve değişim doğrultusunda
adımlar atmasından yana. Ama Erdoğan ve hükümetinin
bugüne kadar yaptıkları da fazla iyimser olmamamız
gerektiğini söylüyor. “Havada demokrat” Çiller’i cezalandıran
halk, özünü sözüne uydurmadığında Erdoğan'dan
da uzaklaşacaktır.
Değişim ve demokrasiden yana olanlara, devrimci
ve demokratlara düşen ise, AKP’den uzaklaşacak olan
kitlelerin bir başka düzen partisine gitmesini önlemek,
ülkenin gerçeklerine uygun bir program sunup, halkı bu
program etrafında örgütleyip mücadeleye çekmektir.
|