PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

El Cezire televizyonunun KDP lideri Mesut Barzani’yle yaptığı röportaj

- Sayın Mesut Barzani, altı yıllık bir aradan sonra parlamenter hayata geri dönüş için seçtiğiniz zamanlama, şu sıralarda herkesin aklına gelen bir soru. Pek çok kişi, Kürtlerin Irak’taki muhtemel değişiklikler öncesinde sözlerini birleştirme uğraşında olduğunu söylüyor. Parlamentoyu neden daha önce veya daha sonra değil de, tam böyle bir dönemde topladınız?

BARZANİ: “Doğrusu, parlamentonun ayın dördünde bir oturumla biraraya gelmesi, Washington Barış Anlaşması’nın uygulanmasından ibaret. Toplantıyı gerçekleştirebilmek için daha önce de çabalarımız olmuştu, ama durumlar uygun değildi. Şimdi gerçekleşmesinin nedeni de, şu anda koşulların ve durumların buna elverişli olması. Gelecekteki her olasılığa karşı, Kürtlerin evini birleştirebilmek ve Kürtlerin saflarını birleştirebilmek için toplandığımız da doğru elbet”.

- Şu anda üzerinde anlaşmış olduğunuz konu nedir? Parlamento tekrar toplanacak. Gündeminizde ne var? Ya da beklentileriniz nedir?

BARZANİ: “Parlamento ilk oturumunda Washington Barış Anlaşması’na bağlılığını vurguladı. Şimdi ise KDP ve KYB partilerinin ortak projesi ve Kürt halkının önerisi olan federal sistemin ayrıntılarını belirleyecek. Gelecekte Irak’ın nasıl olacağı konusunda da ortak bir proje oluşturulmaya çalışacak. Kürdistan’ın normalizasyonunu değerlendirecek, seçim yasasını tekrar gözden geçirecek ve dokuz ay içerisinde de yeni seçimlerin yapılmasına zemin hazırlayacak”.

- Yani şu an itibarıyla Kürtlerin sözlerini birleştirdiklerini söylememiz olası mı? Mesela Amerika’nın müdahalesi ya da olası bir hücum sonrasında ortaya çıkacak yeni bir Irak’ta, gelecekteki Irak’ta, Kuzey Irak hususunda Kürtlerin kesinkes görüş birliği sağladıklarından söz edilebilir mi?

BARZANİ: “Kürtlerin evinde birlik, Kürtlerin sözünde birlik sağlanabilmesi için Kürdistan Parlamentosu’nun tüm üyelerin katılımıyla bir oturum gerçekleştirebilmesi bir kilit mesabesindeydi. Parlamentonun bu oturumu gerçekleştirmesinin ardından, şimdi Kürtler arasında söz birliğinin sağlanmış olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim”.

- Başka partilerle de mutabakat sağlanacak mı? Kürtlere ait başka partiler de olduğunu biliyoruz. Yine Türkmenlere, Asurilere ait partiler var. İslami hareketler var. Bunların hepsi bölgede yaşıyor ve gelecek onları da ilgilendiriyor. Onlarla da görüşmek gerekmez mi? Zira mevcut parlamentoda sadece iki parti temsil ediliyor...

BARZANİ: “Hayır. Şu anki parlementoda Kürdistan Demokrat Parti’nin 51, Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin 49 sandalyesi var. Asurilerin yani Hıristiyanların sandalye sayısı da beş. 1992’deki seçimlere diğer partiler de katılmışlardı. Ama gerekli oy oranı yüzde 7 idi. Bu oranı yakalayamadıkları için parlamentoya da giremediler. Türkmenlere gelince onlar zaten seçime de katılmamışlardı. Ama önümüzdeki seçimlerde hakları mahfuz elbet. Bu en doğal haklarıdır ve seçimlere katılma konusunda özgürdürler”.

- İyi ama şimdi seçimlerden önce önemli ve temel bir adım atılıyor. Bu da, federal sistem projesi. Projeyi kararlaştıran da çerçevesini çizen de şu anki parlamento. Sizce bu türden bir adımın daha geniş bir katılımla atılması, dolayısıyla federal sistem tartışmasını seçimler sonrasına ertelemeniz daha uygun olmaz mıydı?

BARZANİ: “Federal sistemi tüm partilerle tartışıyoruz. Bu herkesle tartışılacak, parlamento da kararını ondan sonra verecek. Yani bu konuda bütün gruplardan, tüzel kişiliklerin hepsinden görüş alıyoruz. Parlamentonun kararı daha sonra. Bu mesele, mevcut partilerin tümüyle görüşülecek”.

- Ama seçimler konusunda da eleştireler var. Seçimler, yedi veya dokuz ay sonra diyorsunuz. Bu oldukça uzun bir süre. Kaldı ki Irak’ın vurulma tehlikesini de biliyoruz. Çok hızlı gelişmeler yaşanabilir. Ve tüm bu olasılıkların, seçimlerden önce yaşanma ihtimali yüksek. Bunu, aslında seçimlerin yapılmayacağı anlamında yorumlamak mümkün mü?

BARZANİ: “Bu konuda bizim belirlediğimiz süre dokuz aydır. Bu süre içinde seçimlerin gerçekleştirilmesi planlanıyor. Ama bizim irademiz dışında bir gelişme yaşanırsa ya da seçimlerin ertelenmesini gerektirecek bir durum ortaya çıkarsa, ertelemek de mümkün. Ama bizler, seçimler belirlenen süre içinde gerçekleştirilecekmiş gibi çalışmaya devam edeceğiz”.

- Burada aslında önemli bir nokta var: Parlamentoyu yeniden toplamakla ve mutabakat sağlamakla, Kürtlerin söz birliğini sağlamayı ve federal sistemi uygulamayı hedeflediğinizi söylüyorsunuz. Ama bölgede birlikteliği sağlayabilmek için ortada somut adımlar da göremiyoruz. Yani seçimler, bunların ertelenme olasılığı gibi konular, iki Kürt partisi, daha doğrusu iki yönetim arasında birliği sağlamaktan ziyade her şeyi geciktirecek gibi görünüyor.

BARZANİ: “Hayır. Washington Anlaşması’nın uygulanması sürdürülecek. Anlaşmanın uygulanabilmesi için kilit mesele, parlamentonun tüm üyeleriyle toplanabilmesi ve faaliyetlerini sürdürebilmesiydi. Parlamento şimdi Kürdistan’ın normalleşmesini sağlayacak. İki yönetimi birleşmesini kolaylaştıracağı gibi seçimlere de zemin hazırlamış olacak. Ama becerebilirsek, ortamın müsait olduğunu ve koşulların elverişli olduğunu gördüğümüzde, iki idarenin birleştirilmesini seçimler öncesinde de gerçekleştirebiliriz. Ama yönetimi birleştirme işlemini seçimlerden sonraya bırakmanın daha yararlı olacağını düşünürsek, bu işi o zaman yaparız. Tüm bunlar, tabii ki iki taraf arasında tam bir mutabakat sağlanarak gerçekleştirilecek”.

- Parlamento konusunda bir şey daha sormak istiyorum. Diyelim ki ABD’nin Irak’ı vurma olasılığı gündeme geldi ve sizin de saldırıya veya Irak hükümetini değiştirme operasyonuna katılmanız istendi. Ne yapacaksınız? Parlamento’ya mı başvuracaksınız yoksa her parti kendi tavrını kendisi mi belirleyecek?

BARZANİ: “Kesinlikle parlamentoya başvuracağız. Bu noktadan sonra, böylesine hassas meselelerde, geleceğe ilişkin konularda, karar partilerin değil, bizzat parlamentonun olacaktır”.

- Parlamentodan ortak bir karar diyorsunuz yani?

BARZANİ: “Evet, yetki parlamentonundur”.

- Kürt parlamentosunun yeniden hayata geçirilmesi, komşu ülkelerde bir tür rahatsızlık yarattı. Hatta içerdeki bazı dahili güçler bile parlamentoya katılmayı reddetti. Örneğin Türkmen Cephesi, parlamentonun açılış oturumuna katılmadı. Kendilerine davetin geç geldiğini, adeta orada istenilmediklerini söylediler. Sonuçta da parlamentoyu boykot ettiler. Dilerseniz önce içerdeki durumdan başlayalım. Parlamentoyu yeniden açtığınız için eleştiri aldınız mı? Ya da bu tür bir parlamentoyu reddedenler de oldu mu?

BARZANİ: “Bizim gördüğümüz şu: Irak halkı bu adımımızı sevinçle karşıladı. Kürt halkı buna çok sevindi ve tüm gruplarıyla büyük bir şevkle destekledi. Halen de her gün tebrik mesajı geliyor bize. Yurt dışındaki, Amerika, Avrupa ve başka ülkelerdeki Araplar ve Kürtler de dahil buna. Türkmenlerin davet meselesine gelince.. Aslında biz bölgedeki bütün partilere aynı anda davet gönderdik. Yani geç davet edilmiş oldukları doğru değil. Kaldı ki kendileri parlamentoya çok yakın, neredeyse birkaç metrelik bir mesafede bulunuyorlar. Görüldüğü kadarıyla Türkmen Cephesi’nin katılmamasının ardında başka sebepler olmalı”.

- Evet ama onlar bu konunun önemli bir mesele olduğunu söylüyorlar. Zira Türkmenler bölgede etnik bağlamda üçüncü grubu oluşturuyorlar. Dolayısıyla da parlamentoyu yeniden açma konusunda, kendileriyle istişare edilmememiş ve görüşülmemiş olmasından rahatsızlar. Bunlar yapılmaksızın parlamentonun yeniden çalıştırılmasını da kendilerinin peşinen bir kenara itilmesi biçiminde yorumluyorlar..

BARZANİ: “Evet, bu onların görüşü. Keyifleri bilir! Ama unutmayalım seçimler 1992’de yapıldı. Türkmenler de seçimlere katılmaya çağrılmışlardı. Seçimlere katılmak için önlerinde fırsat vardı. 92’de seçimlere girmeyi bizzat kendileri reddetti. Parlamento, Kürt halkının iradesini temsil ediyor. Kürt halkı, etnik sıralamada ikinci halk. Yani Kürtler çoğunluk konumunda. Söyledikleri makul değil. Ne yani? Parlamento’yu yeniden toplamak için de gidip onlardan onay mı almamız gerekirdi?! Tüm sorunlar da bu tür bir zihniyetin, bu türden bir yönelimin ürünü zaten! Kendi kendilerine sorun yaratıyorlar. Bunun doğru bir anlayış, doğru bir tavır olduğunu sanmıyorum”.

- Ama Türkiye’nin rahatsızlığı gün gibi ortada. Türk basını da attığınız adımların üzerine gidiyor. Ordunun hudutta olduğunu ve her şeyi yakından izlediğini söylüyorlar..

BARZANİ: “Biz bu tür beyanatlara alıştık artık. Aşağı yukarı her gün aynı şey. Sayın Ecevit ve bazı bakanları, her gün bu türden beyanatlar veriyorlar maalesef. Tabii, Türkiye bir komşu ülke. ABD ve İngiltere’yle birlikte bölgenin korunmasına da katkıda bulunuyor. Türkiye’yle iyi ve güzel ilişkiler kurma, yardımlaşma arzusundayız. Ama bir şeyi açıkça söyleyelim: Biz Kürdüz. Irak halkının bir parçasıyız. Geleceğimizi de bizzat biz belirleriz. Buna Türkmenler konusu da dahil. Türkmenler bizim kardeşimiz. Onların haklarını da savunacağız. Ortak maslahatımızın ne olduğunu da, yabancıların müdahalesi olmaksızın, onlarla birlikte belirleyeceğiz. Bir Kürt devleti kurulacak şeklindeki korku, asılsız kuruntulardan ibarettir. Defalarca söyledik. Parlamento’daki konuşmamda da belirttim. Burada yine tekrarlıyorum. Bizim parolamız şu. Biz birleşik ve demokratik bir Irak istiyoruz. Birleşik ve demokratik Irak bünyesinde, Kürt sorununu için de federal bir çözüm istiyoruz. Parolamız budur bizim. Ama yok, Sayın Ecevit’in kendine özgü düşünceleri varsa, bu onun problemidir!”.

- Son dönemlerde Ankara’yla ilişkileriniz oldukça gergin. İki taraf da gerilimi tırmandırdı. Türkiye Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun Kerkük ve Musul konusunda beyanatları oldu. Her iki kentin de 1923’teki Misak-ı Milli sınırları dahilinde olduğunu söyledi. Kendilerinin askeri hazırlıkları da var. MGK’da Kürtlerin özellikle Kerkük üzerinde egemenlik sağlamalarının önüne geçmek için karadan askeri müdahaleden söz ediliyor. Aynı şey federal çözüm durumunda da gündeme gelebilir. Oysa sizler daha önce Ankara’yla müttefik durumundaydınız. Ankara’yla ilişkileriniz neden bu denli gerginleşmiş durumda?

BARZANİ: “Bu soruyu Türk yetkililere yöneltmelisiniz. İlişkileri gerenler bizzat onlar çünkü. Tabii, Türkiye Savunma Bakanı’nın beyanatları, son derece kışkırtıcı ve provakatif sözler. Aslında Türkiye’nin resmi tavrıyla da çelişiyor. Bir bakıyorsunuz, Irak’ın toprak bütünlüğünden, bu konuda ısrarlı olduklarından, Irak’ın parçalanmasını asla kabul etmeyeceklerinden söz ediyorlar. Derken bir bakıyoruz, Savunma Bakanları çıkıp açıklama yapmaya başlıyor ve Irak’ın bir bölümüne talip oluyor! Bu, tavırda çelişki göstergesidir. Burada açıkça söylüyorum: Biz, Kürdistan’daki Kerkük’ün kimliğini hiç kimseyle oturup asla tartışmayız! Ödeyeceğimiz bedel ne olursa olsun, bunu kimseyle tartışmayız! Kaldı ki Kerkük, Musul, Basra, Erbil, tüm bunlar Irak kentidir. Sorunların nasıl halledileceğine ilişkin seçeneği belirleme işi Irak halkına bırakılmalıdır. Dahası, askeri müdahale ve benzeri tehditlerin geçerli olduğu bir çağda değiliz artık. Arada diyalog, karşılıklı anlayış ve yardımlaşma olmalı. Bizler, nereden gelirse gelsin, tehdit üsluplarının tümünü reddediyoruz. Bununla birlikte, dostluk ve yardımlaşma esasına dayalı ilişkiler peşindeyiz. Bunu da defalarca söyledik. Türkiye’ye de bölgedeki diğer ülkelere de, onların güvenliği ve çıkarları açısından bir tehdit kaynağı oluşturmayacağız. Bu konuda istedikleri her türlü güvenceyi verebiliriz. Ama şu unutulmamalı: Biz başka bir halkız ve başka bir ülkede yaşıyoruz. Biz, Irak’ın bir parçasıyız. Irak çerçevesi haricinde bir çözüm de istemiyoruz. Dolayısıyla çözüm konusundaki seçeneğin belirlenmesi işini, Irak halkına ve Kürdistan halkına bırakmak lazım. Bizler, bölgesel veya dış müdahaleler olmaksızın, sorunlarını kendi kendimize çözebilecek kapasitedeyiz”.

- Federal çözüm, demokrasi ve özgürlük bağlamında yüksek bir birikimi zorunlu kılan bir yöntem. Sizler, Kürtlerin federal bir sistem bünyesinde yaşamayı ve Irak’ta kurulacak yeni düzenin diğer unsurlarıyla anlaşmayı başaracaklarına inanıyor musunuz gerçekten?

BARZANİ: “Neden inanmıyalım?! Bu bir hedeftir. Gerçekleşmesi için çaba göstereceğiz. Irak halkı, bilinçli bir halk. Neden demokratik ve federal bir çözümü hazmedecek düzeyde olmasın? Gerek hasıl olduğunda, bunu öğrenmesi de mümkün. Tabii bizler, hiç bir eksiği bulunmayan ideal bir deneyime sahip olduğumuzu iddia etmiyoruz. Ama insanlar insaflı olsunlar ve bizdeki durumla başkalarının durumu arasında karşılaştırma yapmayı da unutmasınlar”.

- Kürt sorunu için bu türden bir federal çözüm durumunda uluslararası gözetim ve korumanın zorunlu olacağı söyleniyor. Bu konuda düşünceniz nedir? Daha doğrusu, uluslararası gözetim veya uluslararası korumayla neyi kastediyorsunuz?

BARZANİ: “Aslında Irak’ta değişim gerçekleştiğinde, demokratik ve çoğulcu bir yönetim kurulursa, sorunların çözümü için federal çözüm benimsenirse buna gerek de yok. Tabi federal bir bölge, artı Irak gibi bir durum olamaz. Dediğim gibi Irak federal bir yapıya kavuştuğunda, dış güçlerin koruması gibi bir ihtiyaç olacağını sanmıyorum. Irak sorununu çözümlemeyi başarırsak, dış güçlerin koruması için geçerli bir neden de kalmayacak”.

- Federal yapı konusunda anlaşma sağlandıktan sonra uluslararası gözlemcilere de ihtiyaç olmayacak mı diyorsunuz?

BARZANİ: “Uluslararası bir ilgi ve özen olacaktır tabii ki. Ama bundan kasıt, İncirlik Üssü’nün halihazırdaki rolü yani uçakların gelip bölgeyi koruması gibi bir durumsa, bir siyasi çözüme kavuştuğumuzda, demokrat bir Irak ortaya çıktığında, bahsettiğim türden bir korumaya gerek kalmayacaktır. Ama uluslarası gözlemcilerin, en azından bir süre için zorunlu olacağı kanaatindeyim”.

 - Bağdat’ın tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bağdat’taki merkezi hükümet sizi pek çok kez ABD’nin baskılarına boyun eğmekle ve Bağdat’la uzlaşma sağlayacak anlaşmalar imzalamaya yanaşmamakla suçladı. Washington Anlaşması, sizler ile Bağdat arasında sağlanabilecek muhtemel uzlaşmaların önünü de kesti. Şimdi olanlar da Washington Anlaşması’nın uzantısı zaten. Sonuçta da Bağdat’le aranız iyice açılmış durumda. Buna ne diyorsunuz?

BARZANİ: “Bu doğru değil. Bu yanlış bir düşünce. Biz Irak hükümetiyle 1991’de görüşmek için masa başına oturduğumuzda, Irak’ta son derece kötü bir durumdaydı. O sırada merkez hükümetle görüşmelere başlamamızdan ABD’nin hoşnut olduğunu da sanmıyorum. Ama Kürt halkının başına gelenleri, neler çektiğimizi, yaşadığımız trajedileri, toplu kıyımları, kimyasal bombaları herkes biliyor. Dolayısıyla bulunacak her türlü çözüm, Kürt halkının beklentileriyle örtüşmelidir. Kürt halkının fedakarlıklarıyla aynı düzeyde olmalıdır. Biz Kürt halkının beklentileriyle örtüşen her türlü çözüme öteden beri sıcak baktık. Kürt halkı diyaloğu hiç bir zaman reddetmedi. Ancak, savunamayacağımız ve Kürt halkının razı olmayacağı çözümleri de kabul edemeyiz”.

- Irak muhalefeti konusunda ne diyorsunuz? Federal çözüm dediğiniz bu öneriye Irak muhalefetinden de destek var mı? Irak muhalefetiyle de temaslarınız var. Bu temaslarınızdan hareketle, federal çözüm şeklindeki tasarınızın Irak muhalefeti ve Irak halkı nezdinde de kabul göreceğine inanıyor musunuz?

- BARZANİ: “Çoğunluk kabul ediyor. Pek çok kesimin federal çözüme sıcak bakıyor. Tabii, farklı görüşe sahip olanlar bulunduğu gibi, buna karşı çıkanlar da var. Ama Iraklılar olarak bu meseleyi kendi aramızda tartışmak ve çözüm konusunda bir uzlaşmaya varmak durumundayız. Tartıştığımızda, çözümü çoğunluğun kararı belirler. Esas olan çoğunluğun görüşüdür. Tabii herhalukarda federal çözüme karşı çıkanlar da olacaktır. Ama önemli olan, kabul edenlerin veya karşı çıkanların oranıdır”.

- Bu oran ne düzeyde olacaktır sizce?

BARZANİ: “Ben son derece iyimserim. Çoğunluk kabul edecektir. Hem de net bir çoğunluk”.

- Washinton’da son olarak yapılan konferansa siz katılmadınız. Bu pek çok soru işaretini de beraberinde getirdi. Birincisi, Washington’daki son toplantıya neden katılmadınız? İkincisi, Washington’daki toplantıya katılan ve Hollanda’da Amsterdam’da tekrar biraraya gelmeye hazırlanan Irak muhalefeti, ittifak ve anlaşma konusunda ABD’nin dediği kadar güçlü mü sizce?

BARZANİ: “Toplantıya katılamayışım, tamamen teknik sebeplerden kaynaklandı. Evet, muhalefet içinde uyumluluk ve birliktelik yok ama, bütün muhalif akımlarda aynı sorun yaşanır. Görüş farklılıkları var. Şu an her grubun istekleri asgari düzeyde de olsa memnun edebilecek ortak bir yol bulunabilmesi için uğraşılıyor. Bu konuda çalışmalar sürüyor. Neticenin ne olacağı da görülecektir”.

- Son zamanlarda ilginç haberler çıkıyor. Türk ordusunun Kuzey Irak’ta bir askeri üssü ve hava limanını ele geçirdiğinden bahsediliyor. Amerikalı özel timlerin oralarda hazırlık yaptıklarından, hava köprüsü için liman inşa ettiklerinden söz ediliyor. Anlatılan tüm bu hadiseler de Türkiye sınırı yakınlarında sizin denetiminizdeki bölgelerde yaşanıyor. Gerçekten orada bu tür hazırlıklar yapılıyor mu? Topraklarınızda askeri birlikler bulunuyor mu?

BARZANİ: “Bölgeyi gezip dolaşsaydınız size müteşekkir olurdum. Nerdeymiş bu kuvvetler bize de gösterirdiniz hiç olmazsa!”.

 - Amerikan askeri de Türk askeri de yok yani?

BARZANİ: “Sınır bölgesinde Türk askerleri var. PKK tehdidi döneminden kalma askerler. Sanırım artık oralarda durmalarının bir gerekçesi de kalmadı. Bu konuda, Türklerle anlaşıp ne yapılacağına bakarız. Ama bence, bu kuvvetlerin oralarda durmalarının bir manası da yok artık. Neticede sınıra yakın bölgelerde bazı birlikler var. Ama bölgemizde herhangi bir Amerikan kuvveti yok”.

- Washington’la sizler arasında halen muallakta olan konular var mı?

BARZANİ: “Doğrusu, bizi ilgilendiren, Washington’dan bize ulaşan son bilgiler. Amerikalılar, herhangi bir çözüm dayatmayacaklar. Geleceğin belirlenmesi işini bizzat Irak halkına bırakacaklar. Neticede herhangi bir sorun yok”.

- Türkiye’nin tehditlerine ne diyorsunuz? Tehditkar söylemleri kabul etmediğinizi söylediniz gerçi. Peki, Türk ordusu bölgeye gerçekten müdahale edecek olursa, Kerkük’ün Kürdistan’a ait olduğu şeklindeki ilkenizi reddederlerse ne olur? Türkler, Kerkük’ün Kürtlerin eline geçmesine müsaade etmeyeceklerini de söylüyorlar zaten. Gerçekten müdahale ederlerse, sizce ne olur?

BARZANİ: (Gülerek) “Bu soruyu geleceğe bırakalım. Böyle bir müdahale olursa... Her söz, zamanı gelince söylenmeli”.

- Ama Amerika’nın şemsiyesi altında, mesela uluslararası bir güç eşliğinde de müdahale edebilirler. Ya o zaman?

BARZANİ: “Amerika’nın bize verdiği güvenceler var. Irak’ın işlerine herhangi bir dış müdahale olmayacak. Bu sadece Türkiye’yle ilgili bir mesele değil. Biz bölgede yapılacak her türlü müdahaleye karşıyız. Üzerine basarak söylüyorum. Tehdit söylemini reddediyoruz. Hangi halk, hangi ülke olursa olsun, hedeflerini, umutlarını ve haklarını yerle bir etmeye yönelik bir müdahaleyle karşılaştığında, kendisini savunur. Meşru bir haktır bu. Ama bizim temennimiz, bizim arzumuz, işlerin bu noktaya gelmemesi!”.

-  Federal çözümün içeriğine dönelim.. Türkiye’de pek çok kimse, parlamento toplantınızda, hatta daha önce Kürdistan Yurtseverler Birliği’yle üzerinde mutabakat sağladığınız taslağa bakmalarının ardından, bunun federalizm şemsiyesi altında kurulmuş bir devlet olacağını söylüyorlar. Türkiye’nin kabul edemeyeceği yetkilerle donatılmış bir sistem yaratmaya uğraştığınıza dikkat çekiliyor. Bu, federal sistemin ötesinde bir şey olacak diyorlar!

BARZANİ: “Her şeyden önce bu mesele, Irak’ın ve Iraklıların meselesidir. Yani, Türkiye’nin meselesi değildir! Dahası, bu bir projedir. İlan edilmiş bir projedir. Tartışmaya da açık bir projedir. Biz Iraklılar kendi aramızda bu proje üzerinde anlaşırsak, Türkiye’nin veya herhangi bir devletin, buna müdahale etmek, bunu reddetmek, bunu onaylamak gibi bir hakkı olamaz! Bu, tümüyle bir Irak meselesidir. Iraklıların sorunudur. Meselelerimizi halledecek olanlar da, herhangi bir dış müdahale olmaksızın, Iraklılar olarak bizzat bizleriz. Tekrar söylüyorum: Her türlü dış müdahaleye karşıyız!”.

-  Ama Türkiye’nin Güney’inde bu türden bir federe devlet Türkiye’deki Kürtlerin durumu açısından bir tehdit oluşturmaz mı?

BARZANİ: “Bu dediğiniz Türkiye’nin sorunudur! Bizim burada söylediklerimiz, tamamen Irak’la ve Irak Kürdistanı’yla ilgili bir durumdur”.

 
PSK Bulten © 2002