PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
Ey “Fail-i Meçhul”, nerdesin?..

Büyük yankı yapan Uğur Mumcu cinayetinin ardından Demirel şöyle demişti: “Çok sürmez, katilleri yakalarız; bu, dewlet için namus borcudur.”

Aradan yıllar geçti, katiller hala ortada yok..

Bu arada katil diye birileri yakalandı elbet. Hem de bir değil, birkaç kez ve birçok katil! Her keresinde büyük bir yaygarayla katilin ya da katillerin yakalandığı, suçlarını itiraf ettikleri ve eylemin arkasında İran’ın olduğu söylendi. Ama her keresinde de fos çıktı. 

Ya Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan ve arkadaşlarının katli olayı? Bu olay da delilsiz, kanıtsız Hizbullah’a mal edildi ve arkasında yine İran gösterildi. Ama ortada katiller yoktu, eylem timi sırra kadem basmıştı.. Aylar sonra kuşku dolu bir operasyonla Hasan Sarıağaç diye biri, bir ev baskınında öldürüldü ve sözkonusu cinayetin tetikçilerden olduğu söylendi. Madem öyle, adamı neden sağ yakalamaya çalışmazsın? O konuşunca belki olay aydınlanırdı.. Ardından Mehmet Fidancı diye biri yakalandı ve yine Fidancı’nın her şeyi itiraf ettiğine, olayın açığa çıkarıldığına ilişkin yaygara koparıldı. Ama bunun da aslı çıkmadı.

Son günlerde yeniden bir miktar katil ve sözde Okan suikastinde kullanılmış silahlar yakalandığı ileri sürülüyor. Buna inanalım mı? Bu insanlar işkenceden geçirilip parmakları da bu silahlara bastırılmış olamaz mı? Öyle ya, her zaman kurana el basılmaz, bazan da kirli silahlara basılır..

Bugüne kadar onlarca kez görüldü ki bu ülkede cinayetleri aydınlatmakla görevli ve sorumlu olanlar, habire hedef şaşırtıyor, halka yalan söylüyorlar.

Türk devleti bugüne kadar ne Mumcu, ne Okan cinayetlerini, ne de öteki binlerce faili meçhul cinayeti açığa çıkardı.

Elbet bu, Türkiye için son derece normal. Türk devleti istese bu cinayetleri bir bir çözer. Ama istemiyor. İstemesi mümkün de değil; çünkü bu işin içinde kendisi var. Mumcu da, Okan da, öteki yüzlerce, binlerce insan da Kontrgerilla, JİTEM, “Özel Tim” ve benzeri rejimin güdümündeki resmi, yarı resmi suç örgütleri tarafından öldürüldüler. Hepsi de “vatan-millet adına…” Türk devletinin yetkilileri, bu iğrenç, çağdışı rejimi, bu Zalim Dehak’ı yaşatmak için Kürt yurtseverlerini, Türk devrimci ve demokratlarını bu şekilde acımasızca ortadan kaldırdılar.

Bizzat Hizbullah onların eseri değil mi? Bu örgütü kendi elleriyle kurup jandarma bölgesinde kurulan kamplarda eğitmediler mi, eylemlerini bizzat planlayıp yönlendirmediler mi, katilleri korumadılar mı?.

Peki, herşey ayan beyan ortadayken, bu ülkenin halkı, aydınları ve medyası, bunca komplo ve yalan karşısında neden suskunlar? Denebilir ki halk baskıdan, soygundan artık serseme dönmüş; aydın demeye layık kişi bu ülkede zaten pek az; medyaya gelince, o da rejimin suç ortağı, yalan kusan ağzı, komployu süsleyip püsleyerek pazarlıyan tezgahı..

Ama birşey çok açık: Bu devletin yalancılığı, komploculuğu… Onu tepeden tırnağa kanser gibi sarmış… Yurtta ve dünyada bu rejimin sorumlularına, yetkililerine inanacak bir allahın kulu bulmak artık mümkün değil.

 

 
PSK Bulten © 2001