PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
Cezaevleri kıyımı üzerindeki yalan sisi dağılırken..

2000 yılının son ayıydı. Dünya görkemli eserler ve törenlerle, havai fişeklerle, dansla, şarkıyla yeni binyılı kutlamaya hazırlanıyordu. Türk hükümeti ise aynı günlerde, onbinleri bulan bir asker ve polis gücüyle ve gerçek mermilerle, gaz bombalarıyla kendi ülkesinin cezaevlerine kanlı bir operasyon düzenledi. Yaktı, yıktı, öldürdü. Yirmi tutuklu ve iki asker operasyon sırasında öldü, on kadar yaralı tutuklu ise daha sonra.

Yeni bin yıla girerken Tük hükümetine yaraşan tam da buydu!

Türk hükümeti utanmadan, bu babarlığa “hayata dönüş” operasyonu adını verdi.

Boyalı Türk basını, benzer durumlarda hep yaptığı gibi, olayı büyük bir sansasyon havası içinde ve hükümetin istediği biçimde kamuoyuna duyurdu. Sözde ölüm orucundakiler örgütleri tarafından buna zorlanmışlardı. Operasyon sırasında, silahlarla, yangın tüpleriyle direnmişlerdi, iki jandarma öldürmüşlerdi, örgüt kararıyla kendilerini yakmışlardı!..

Bütün bunların kocaman yalanlar olduğu belliydi ve olayın ertesinde biz de bültenimizde bunu yazdık:

“Türk hükümeti bu operasyonun adını da, dünya alemle alay eder gibi “hayata dönüş” koydu! Böylece amacını, ölüm orucundakilerin hayatını kurtarmak istermiş gibi göstermeye çalıştı. Ne var ki bu büyük bir yalandı. Hükümetin amacı tutuklu ve hükümlüleri F tipi cezaevine nakletmekti. Nitekim İçişleri Bakanı Tantan, buna ilişkin operasyon hazırlıklarının bir yıl öncesinden başlatıldığını itiraf etti.

“Rejimin kolluk güçleri bu operasyon sırasında ülkenin dörtbir yanındaki 20 kadar cezaevine aynı anda baskın düzenlediler. Resmi rakamlara göre 8 bini aşkın komando ve jandarma ile binlerce polis bu işte görev aldı ve bu operasyon sırasında cezaevlerine atılan gaz bombalarının sayısı 20 binden fazlaydı. Asker ve polis siyasi tutuklu ve hükümlülere öylesine saldırdı ki, saldırı sırasında 20 kişi öldü, yüzlercesi ağır yaralandı. O günden bu yana da ağır yaralılar arasında ölümler devam etmekte. Toplam ölü sayısı daha şimdiden 30’u aştı ve görünen o ki daha da artacak.” (Bak: PSK-Bülten, Ocak 2001)

Operasyon, onu yapanlar açısından bir yönüyle hedefine ulaştı, siyasi tutukluların sağ kalanları hasta ve yaralı halde, dövülerek, sürüklenerek F Tipi cezaevlerinin tecrit hücrelerine taşındılar. Ama açlık grevleri, ölüm oruçları son bulmadı. Buna dışardaki yakınlarının ölüm oruçları eklendi. O günden bu yana ölenlerle yitirilen can sayısı yetmişe yaklaştı. Bu trajik durum hala devam ediyor ve ne acıdır ki iç ve dış kamuoyu olup bitenler karşısında sessiz, kanıksamış..

Bu operasyon sırasında kamuoyuna boca edilen yalanlar ise şimdi bir bir açığa çıkmakta. En başta Adli Tıp raporu, belki de ilk kez, mesleğe yaraşır bir tarafsızlıkla gerçeği ortaya seriyor. Ölümlerin komando, polis ve jandarmaca sıkılan kurşunların, atılan bombaların sonucu olduğunu ortaya koyuyor. Öldürülen iki ere isabet eden kurşunlar da dahil..

Bu rapor yedi ay kamuoyundan gizlendi.

Böyle bir rejim için, bu acımasızlık, zorbalık ve bunca yalan karşısında söylenecek fazla söze gerek var mı?.

 
PSK Bulten © 2001