Cezaevleri kıyımı üzerindeki
yalan sisi dağılırken..
2000 yılının son ayıydı.
Dünya görkemli eserler ve törenlerle, havai fişeklerle,
dansla, şarkıyla yeni binyılı kutlamaya
hazırlanıyordu. Türk hükümeti ise aynı günlerde,
onbinleri bulan bir asker ve polis gücüyle ve gerçek mermilerle,
gaz bombalarıyla kendi ülkesinin cezaevlerine kanlı
bir operasyon düzenledi. Yaktı, yıktı, öldürdü.
Yirmi tutuklu ve iki asker operasyon sırasında öldü,
on kadar yaralı tutuklu ise daha sonra.
Yeni bin yıla girerken Tük hükümetine
yaraşan tam da buydu!
Türk hükümeti utanmadan, bu babarlığa
“hayata dönüş” operasyonu adını verdi.
Boyalı Türk basını, benzer durumlarda
hep yaptığı gibi, olayı büyük bir sansasyon
havası içinde ve hükümetin istediği biçimde kamuoyuna
duyurdu. Sözde ölüm orucundakiler örgütleri tarafından
buna zorlanmışlardı. Operasyon sırasında,
silahlarla, yangın tüpleriyle direnmişlerdi, iki
jandarma öldürmüşlerdi, örgüt kararıyla kendilerini
yakmışlardı!..
Bütün bunların kocaman yalanlar olduğu
belliydi ve olayın ertesinde biz de bültenimizde bunu
yazdık:
“Türk hükümeti bu operasyonun adını
da, dünya alemle alay eder gibi “hayata dönüş” koydu!
Böylece amacını, ölüm orucundakilerin hayatını
kurtarmak istermiş gibi göstermeye çalıştı.
Ne var ki bu büyük bir yalandı. Hükümetin amacı
tutuklu ve hükümlüleri F tipi cezaevine nakletmekti. Nitekim
İçişleri Bakanı Tantan, buna ilişkin operasyon
hazırlıklarının bir yıl öncesinden
başlatıldığını itiraf etti.
“Rejimin kolluk güçleri bu operasyon sırasında
ülkenin dörtbir yanındaki 20 kadar cezaevine aynı
anda baskın düzenlediler. Resmi rakamlara göre 8 bini
aşkın komando ve jandarma ile binlerce polis bu
işte görev aldı ve bu operasyon sırasında
cezaevlerine atılan gaz bombalarının sayısı
20 binden fazlaydı. Asker ve polis siyasi tutuklu ve
hükümlülere öylesine saldırdı ki, saldırı
sırasında 20 kişi öldü, yüzlercesi ağır
yaralandı. O günden bu yana da ağır yaralılar
arasında ölümler devam etmekte. Toplam ölü sayısı
daha şimdiden 30’u aştı ve görünen o ki daha
da artacak.” (Bak: PSK-Bülten, Ocak
2001)
Operasyon, onu yapanlar açısından
bir yönüyle hedefine ulaştı, siyasi tutukluların
sağ kalanları hasta ve yaralı halde, dövülerek,
sürüklenerek F Tipi cezaevlerinin tecrit hücrelerine taşındılar.
Ama açlık grevleri, ölüm oruçları son bulmadı.
Buna dışardaki yakınlarının ölüm
oruçları eklendi. O günden bu yana ölenlerle yitirilen
can sayısı yetmişe yaklaştı. Bu trajik
durum hala devam ediyor ve ne acıdır ki iç ve dış
kamuoyu olup bitenler karşısında sessiz, kanıksamış..
Bu operasyon sırasında kamuoyuna
boca edilen yalanlar ise şimdi bir bir açığa
çıkmakta. En başta Adli Tıp raporu, belki de
ilk kez, mesleğe yaraşır bir tarafsızlıkla
gerçeği ortaya seriyor. Ölümlerin komando, polis ve jandarmaca
sıkılan kurşunların, atılan bombaların
sonucu olduğunu ortaya koyuyor. Öldürülen iki ere isabet
eden kurşunlar da dahil..
Bu rapor yedi ay kamuoyundan gizlendi.
Böyle bir rejim için, bu acımasızlık,
zorbalık ve bunca yalan karşısında söylenecek
fazla söze gerek var mı?.
|