Fikirler Yasak, Darbeler serbest!
Geçen Mayıs ayında bültenimizde çıkan yazılardan biri
Demirel ve Kenan Evren üzerine idi. Demirel gibi yolsuzluğa batmış
olanlardan, Evren gibi darbecilerden hesap sorulmadıkça,
bunlar yargılanıp cezalandırılmadıkça,
bu ülkenin asla temizlenmeyeceğine, adaletin gerçekleşmeyeceğine
değinmiştik. Bu alanda dünyadan da birçok örnek
vermiş, Markos’tan, Pinoşe’den ve benzerlerinden
söz etmiş, bunlardan hesap sorulduğunu söylemiştik.
Ne var ki Türkiye’de böyle şeyler olmuyor. Demirel ile Türk Pinoşesi
Evren yine köşklerinde, keyiflerindeler. Çeşitli
toplantılarda hatırlı, saygın kişiler
gibi kabul görüyor, konuşuyor, alkışlanıyorlar.
Televizyon ekranlarından , gazete sayfalarından
düşmüyorlar.
Türkiye’de kimse bu türden “hem suçlu
hem güçlü”lerden hesap soramıyor. Aksine, onlardan hesap
sorulmasını istemek insanların başına
iş açıyor. Adana eski savcılarından Sacit Kayasu’nun başına gelenler bunun taze bir örneği.
Kayasu az rastlanan yürekli ve dürüst savcılardan biriydi.
12 Eylül darbecileri Evren ve arkadaşları hakkında
dava açmak istedi. Hazırladığı iddianamede
onların silah gücüyle iktidarı ele geçirip parlamentoyu
ve hükümeti dağıttığını, siyasi
partileri ve demokratik kuruluşları kapattığını,
anayasayı ilga ettiğini belirterek yargılanıp
cezalandırılmalarını istedi.
Bu yapılanlar dünyanın her yerinde ağır suçtur ve TC yasalarına
göre de cezası idamdır..
Gerçekten de Evren ve öteki komutanlar, 12 Eylül darbesinin ardından
bütün bunları ve çok daha fazlasını yaptılar.
Onbinlerce insanı işkence çarklarından geçirdiler,
tutukladılar, onlarcasını öldürdüler, idam
ettiler. Savcı Kayasu’nun iddianamesi geç bile kalmıştı.
Ama ne gariptir ki –aslında Türkiye için hiç de garip değil- bu
iddianame işleme konmadı. Üstelik böyle bir istemde
bulunduğu için, Savcı Kayasu şov yapmakla suçlandı,
meslekten çıkarıldı ve kendisi mahkemeye verildi.
“Devletin askeri güçlerine hakaretten” 10 ay hapis ve yaklaşık
bir milyar lira para cezasıyla cezalandırıldı.
Kayasu buna itiraz ettiyse de fayda etmedi. Önce Yargıtay’ın
9. Ceza dairesi, sonra da Ceza Daireleri Genel Kurulu mahkumiyet
kararını onayladı..
Varın bu ülkede adaletten söz edin!
Bu ülkede baklava çalan çocuklara altışar yıl hapis cesazı
verilir. Duvarlara slogan yazan gençlere ise karakollarda
hertürlü işkence edilir ve 15’er yıl verilir… İşkenceciler
ise beraat ederler. Askeri darbe yapıp hükümeti ve parlamentoyu
dağıtanlar, siyasi partileri kapatanlar, anayasayı
ilga edenler, halka zulmedenler ise “meclisi meyde şerefraz”lar!
Böyleleri zorla gaspettikleri iktidardan zamanla gitseler
bile, kimse onlardan hesap soramaz. Savcı onlar hakkında
dava açamaz. Dava açmaya kalksa kendisi mahkum olur! Bu memleketin
en üst mahkemesiYargıtay bile darbecilerden yana çıkar,
onlardan hesap sorulmasını isteyen kendi meslektaşını
suçlu bulur, cezalandırır. Böylece darbeyi meşrulaştırır.
Kısacası, bu memlekette adalet çarkı güçlü
suçluların, generallerin, zorbaların önünde eğilir,
secdeye gelir!..
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bu kararı, bir içtihat olma özelliği
nedeniyle de çok daha talihsiz bir karardır, kötü örnek
olacaktır. Hukuk açısından belki de dünyada
eşi benzeri görülmemiş bir yüzkarasıdır.
Bu, darbeleri aklayan, onlara yeşil ışık
yakan bir karardır.
Bir de arada bir “adalet kurumuna müdahale edilmesin, mahkemeler bağımsızdır”
derler. Bayım, senin kendine saygın yok ki başkasının
olsun.
Türkiye’de adaletin bu duruma düşeceği, yüksek yargıçların
ve savcıların 28 Şubat sürecinde Genelkurmay’ın
brifinglerine katılıp, uslu öğrenciler gibi
dizilip subaylardan ders almalarından belliydi.. Bunlar
da postmodern darbelerin postmodern yargıçları işte…
Evren ve şürekası, 12 Eylül öncesinin anayasasını çiğneyip
çöpe attılar. Bir deli gömleğini andıran kendi
anayasalarını ise halka zorla giydirdiler. Bunu
yaptığı için kimse Evren’i suçlayamıyor.
Ama Evren’in anayasasının pekçok hükmünü normal
yollardan, yasal prosedürü izleyerek bile değiştirmek
mümkün değil. Bu parlamentoya bile yasaklanmış!
Bu maddelerin bazısını yasal yoldan değiştirmek
isteyen, bunu programına alan birçok siyasi parti Anayasa
Mahkemesi’nce kapatıldı.
Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerini, neyi nasıl yapacağını
da yine aynı deli gömleği, “Evren’in Anayasası”
belirliyor. Yani bu mahkemenin kendisi de bir emir kulu!
Evet, bu ülkede fikirler yasak, ama darbeler serbest! Taşları bağlamış,
ama köpekleri serbest bırakmışlar..
Sen gel de böyle bir ülkede adaletten, demokrasiden, haktan-hukuktan söz et!..
Eğer yargıçların onuru varsa, önce “12 Eylül Anayasası”na,
bu deli gömleğine hayır derler. Ve onunla birlikte,
bir bütün olarak, hak ve özgürlükler bakımından
bir iğneli fıçıyı andıran mevcut
hukuk sistemine hayır derler.
Ama nerdee o yargıçlar?!. Burası Roma değil..
|