PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Fikirler Yasak, Darbeler serbest!

Geçen Mayıs ayında bültenimizde çıkan yazılardan biri Demirel ve Kenan Evren üzerine idi. Demirel gibi yolsuzluğa batmış olanlardan, Evren gibi darbecilerden hesap sorulmadıkça, bunlar yargılanıp cezalandırılmadıkça, bu ülkenin asla temizlenmeyeceğine, adaletin gerçekleşmeyeceğine değinmiştik. Bu alanda dünyadan da birçok örnek vermiş, Markos’tan, Pinoşe’den ve benzerlerinden söz etmiş, bunlardan hesap sorulduğunu söylemiştik.

Ne var ki Türkiye’de böyle şeyler olmuyor. Demirel ile Türk Pinoşesi Evren yine köşklerinde, keyiflerindeler. Çeşitli toplantılarda hatırlı, saygın kişiler gibi kabul görüyor, konuşuyor, alkışlanıyorlar. Televizyon ekranlarından , gazete sayfalarından düşmüyorlar.

 Türkiye’de kimse bu türden “hem suçlu hem güçlü”lerden hesap soramıyor. Aksine, onlardan hesap sorulmasını istemek insanların başına iş açıyor. Adana eski savcılarından Sacit Kayasu’nun başına gelenler bunun taze bir örneği. Kayasu az rastlanan yürekli ve dürüst savcılardan biriydi. 12 Eylül darbecileri Evren ve arkadaşları hakkında dava açmak istedi. Hazırladığı iddianamede onların silah gücüyle iktidarı ele geçirip parlamentoyu ve hükümeti dağıttığını, siyasi partileri ve demokratik kuruluşları kapattığını, anayasayı ilga ettiğini belirterek yargılanıp cezalandırılmalarını istedi.

Bu yapılanlar dünyanın her yerinde ağır suçtur ve TC yasalarına göre de cezası idamdır..

Gerçekten de Evren ve öteki komutanlar, 12 Eylül darbesinin ardından bütün bunları ve çok daha fazlasını yaptılar. Onbinlerce insanı işkence çarklarından geçirdiler, tutukladılar, onlarcasını öldürdüler, idam ettiler. Savcı Kayasu’nun iddianamesi geç bile kalmıştı.

Ama ne gariptir ki –aslında Türkiye için hiç de garip değil- bu iddianame işleme konmadı. Üstelik böyle bir istemde bulunduğu için, Savcı Kayasu şov yapmakla suçlandı, meslekten çıkarıldı ve kendisi mahkemeye verildi. “Devletin askeri güçlerine hakaretten” 10 ay hapis ve yaklaşık bir milyar lira para cezasıyla cezalandırıldı. Kayasu buna itiraz ettiyse de fayda etmedi. Önce Yargıtay’ın 9. Ceza dairesi, sonra da Ceza Daireleri Genel Kurulu mahkumiyet kararını onayladı..

Varın bu ülkede adaletten söz edin!

Bu ülkede baklava çalan çocuklara altışar yıl hapis cesazı verilir. Duvarlara slogan yazan gençlere ise karakollarda hertürlü işkence edilir ve 15’er yıl verilir… İşkenceciler ise beraat ederler. Askeri darbe yapıp hükümeti ve parlamentoyu dağıtanlar, siyasi partileri kapatanlar, anayasayı ilga edenler, halka zulmedenler ise “meclisi meyde şerefraz”lar! Böyleleri zorla gaspettikleri iktidardan zamanla gitseler bile, kimse onlardan hesap soramaz. Savcı onlar hakkında dava açamaz. Dava açmaya kalksa kendisi mahkum olur! Bu memleketin en üst mahkemesiYargıtay bile darbecilerden yana çıkar, onlardan hesap sorulmasını isteyen kendi meslektaşını suçlu bulur, cezalandırır. Böylece darbeyi meşrulaştırır. Kısacası, bu memlekette adalet çarkı güçlü suçluların, generallerin, zorbaların önünde eğilir, secdeye gelir!..

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bu kararı, bir içtihat olma özelliği nedeniyle de çok daha talihsiz bir karardır, kötü örnek olacaktır. Hukuk açısından belki de dünyada eşi benzeri görülmemiş bir yüzkarasıdır. Bu, darbeleri aklayan, onlara yeşil ışık yakan bir karardır.

Bir de arada bir “adalet kurumuna müdahale edilmesin, mahkemeler bağımsızdır” derler. Bayım, senin kendine saygın yok ki başkasının olsun.

Türkiye’de adaletin bu duruma düşeceği, yüksek yargıçların ve savcıların 28 Şubat sürecinde Genelkurmay’ın brifinglerine katılıp, uslu öğrenciler gibi dizilip subaylardan ders almalarından belliydi.. Bunlar da postmodern darbelerin postmodern yargıçları işte…

Evren ve şürekası, 12 Eylül öncesinin anayasasını çiğneyip çöpe attılar. Bir deli gömleğini andıran kendi anayasalarını ise halka zorla giydirdiler. Bunu yaptığı için kimse Evren’i suçlayamıyor. Ama Evren’in anayasasının pekçok hükmünü normal yollardan, yasal prosedürü izleyerek bile değiştirmek mümkün değil. Bu parlamentoya bile yasaklanmış! Bu maddelerin bazısını yasal yoldan değiştirmek isteyen, bunu programına alan birçok siyasi parti Anayasa Mahkemesi’nce kapatıldı.

Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerini, neyi nasıl yapacağını da yine aynı deli gömleği, “Evren’in Anayasası” belirliyor. Yani bu mahkemenin kendisi de bir emir kulu!

Evet, bu ülkede fikirler yasak, ama darbeler serbest! Taşları bağlamış, ama köpekleri serbest bırakmışlar..

Sen gel de böyle bir ülkede adaletten, demokrasiden, haktan-hukuktan söz et!..

Eğer yargıçların onuru varsa, önce “12 Eylül Anayasası”na, bu deli gömleğine hayır derler. Ve onunla birlikte, bir bütün olarak, hak ve özgürlükler bakımından bir iğneli fıçıyı andıran mevcut hukuk sistemine hayır derler.

Ama nerdee o yargıçlar?!. Burası Roma değil.. 

 
PSK Bulten © 2001