PSK Genel Sekreteri Mesut Tek'in Almanya
Başbakanı Gerhard Schröder'e gönderdiği mektup
Almanya Başbakanı Gerhard Schörder’in önümüzdeki
günlende resmi bir ziyaret için Türkiye’ye gidip Türk hükümeti
yetkilileriyle görüşecek.
PSK Genel Sekreteri Mesut Tek, Schröder’in Türkiye ziyareti
nedeniyle kendisine bir mektup yazarak, görüşmelerde
dile getirmesini istedikleri bir kısım talepleri
dile getirdi. Türk hükümetinin Kopenhag Kriterlerini sulandırdığına
dikkati çeken Almanya Başbakanı Schröder’den, Kürt
sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için
ağırlığını kullanmasını
istedi. PSK Genel Sekreteri Mesut Tek mektubunu aşağıda veriyoruz.
Sayın Gerhard Schröder
Almanya Başbakanı,
Ekselansları,
Türkiye ziyaretiniz, ziyareti gerçekleştireceğiniz
dönemde, Türkiye’de ve bölgede yaşanan gelişmeler
nedeniyle rutin bir görüşmenin ötesinde bir anlam ifade
etmektedir. Höşgörünüze sığınarak, Kürdistan
Sosyalist Partisi-PSK olarak, Kürtleri ve AB’yi yakından
ilgilendiren sözkonusu gelişmeleri aktarmak, Türk yetkilileriyle
yapacağınız görüşmelerde, dile getirmenizi
istediğimiz, Türkiye’de ve bölgede barışın,
demokrasinin yerleşmesine yardımcı olacaklarına
inandığımız bazı taleplerimizi iletmek
istiyoruz.
Ekselansları,
Ziyaretiniz, Türkiye ve bölgede önemli gelişmelerin
yaşandığı bir döneme rastlıyor. Irak’ın
yeniden yapılanmasıyla ilgili takvimin belirlenmesiyle
birlikte, bu ülkenin gelecekte alacağı siyasi yapı
konusu, komşu ülkeri de içine alan geniş bir yelpazede
tartışılıyor. Bu çerçevede, onlarca yıl
“Irak’a demokrasi, Kürdistan’a otonomi” şiarı altında
mücadele yürüten; özgürlük mücadelesi sürecinde binlerce köyü
yerle bir olan, yüzbinler halinde ata baba topraklarından
kopartılıp “toplama kampları”nda yaşama
mahkum edilen, Halepçe katliamıyla Enfellarda 200 bini
aşkın kurban veren Kürtler’in, kendi gelecekleriyle
ilgili olarak hazırladıkları federasyon projesi,
beklendiği gibi Türkiye’nin tepkisine yol açtı.
Ülkemizi işgal altına tutan İran ve Suriye’den
önce davranan Türkiye, yetkililerin ağzından, federasyon
projesini Türkiye’nin çıkarlarına aykırı
ve kabul edilmez olarak gördüğünü resmen açıkladı.
Türkiye’nin, Irak’ın aslı unsurlarından biri
olan Kürtlerin, kendi gelecekleriyle ilgili olarak ortaya
koyduğu iradeye karşı aldığı
bu tavır, ırkçı- şöven olmasının
yanısıra, aynı zamanda komşu bir ülkenin
içişlerine kabaca müdahale etmedir; bölge barışına
hizmet etmediği gibi gerginlik yaratmaktadır. 31
Aralık günü Kerkük kentinde yaşanan olaylarda bu
tavrın küçümsenmeyecek bir payı vardır.
Ekselansları,
Almanya, Irak’a yönelik operasyonunun hazırlık
aşamasında, Türkiye’nin bu ülkeye asker göndermesi
konusunda takındığı tavrı devam ettirmelidir.
Lütfen, AB içinde önemli bir yeri olan ve Türkiye ile çok
yönlü ilişkiler içinde bulunan Almanya’nın Başbakanı
olarak, Türk hükümetini, bölgede çözümsüzlüğü artıran,
Irak’ın içişlerine ve Kürtlerin iradesine müdahale
olan bu tavrından vazgeçmesi için etkinizi kullanınız.
Çünkü bölgede barış, istikrar ve huzur Kürt sorunun
çözümüyle mümkündür. Sorunun çözümsüz kalması sadece
bölgeyi değil Avrupa’yı ve çok sayıda Kürdün
yaşadığı ülkenizi de etkileyecektir.
Ekselansları,
Ziyaretinizde Türkiye’nin AB üyeliği de gündeme gelecektir.
Bildiğiniz gibi Türk hükümeti Helsinki Zirvesi’nde önüne
konulan ev ödevlerini yaptığını, gerekli
yasal ve Anayasal değişikleri gerçekleştirdiğini,
bu nedenle kendisine müzakerelere başlama tarihi verilmesini
istiyor. Oysa durum Türk yetkililerinin iddia ettiği
gibi değil. Türkiye Kopenhag Kriterleri’ni özellikle
siyasi ve dolaylı da olsa Kürt sorunuyla ilgili olanlarını
yerine getirmede isteksiz davranıyor. Kıbrıs’da
yaşayan 200 bin Türk için konfederasyon isteyen Türkiye,
bu ülkede yaşayan 20 milyonu aşkın Kürd’e AB’ye
uyum çerçevesinde çıkartılan yasa ve yönetmeliklerde,
günde 1 saatlik radyo ve televizyon hakkını bile
çok görüyor, binbir şarta bağlıyor. Kürtlerin,
“Kürtçe, eğitimin tüm aşamalarında kullanılmalıdır”
talebini görmezlikten gelen Türk devleti yetkilileri, Kürtçe
dil kursu vermek için yapılan başvuruları “dershanenin
kapısı dar, penceresi yeterli değil” gibi sudan
bahanelerle kabul etmiyor, İnsan Hakları Derneği’nin
İnsan Hakları Günü nedeniyle çıkarttığı
Kürtçe afişi yasaklayan Van Mahkemesi’nin kararını,
uygulamaları amacıyla tüm illere iletiyorlar.
Diyarbakır İl Jandarma Alay Komutanlığı
daha da ileri giderek, AB’ye uyum yasalarıyla birlikte
Kürtçe isim alabilmek için mahkemelere başvuranları
yakın takibe almak amacıyla savcılıktan
başvuranların listesini istiyor ve savcılık
da bu istemi yerine getiriyor.
Türkiye’de kırsal kesimin, yani toprakların yaklaşık
yüzde 90’nın güvenliğinden Jandarma (asker) sorumlu.
Bu yetmezmiş gibi, Türk hükümeti, jandarmaya şehirlerde
de istihbarat görevlerini yerine getirme, terör ve organizeli
suçları takib etme, vb yetkileri veren bir kanunu çıkartmak
istiyor. Bu, AB’ye uyum yasaları çerçevesinde yetkileri
az da olsa kısılan askerlere, yasalarla daha fazla
yetki verme anlamına gelmektedir. Ki bunun Kopenhag Kriterleri
ve AB’nin öteki prensiplerine aykırı bir durum oluşturacağını
siz de takdir edersiniz.
Ekselansları,
Çıkartılan bunca uyum yasasına, yapılan
Anayasa değişikliklerine rağmen Türkiye’de
işkence ve yargısız infazlar devam ediyor.
Bir fikir vermesi için, hoşgörünüzü sığınarak,
İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nin
yayınladığı 2003 yılı raporundan
bazı rakamları aktarmak istiyoruz. Biliniz ki bu
rakamlar sadece bu şubeye yapılan başvuruları
dile getirmektedir ve Diyarbakır Kuzey Kürdistan’ın
küçük bir parçasıdır. Rapora göre 2003 yılında
bölgede yargısız infaz, faili meçhul saldırılar
sonucu 85 kişi hayatını kaybetmiş. 2003
yılında, mayın patlaması sonucu 21 kişinin
öldüğü bölgede, 548 kişi işkence ve kötü muamele
gördüğü iddiasıyla İHD’ye başvurmuş.
1298 memur düşünceleri ve eylemlerinden dolayı soruşturmaya
tabii tutulmuş, 40 etkinliğe izin verilmemiş.
Rapora göre bölgede 5625 hak ihlali yaşanmış
ve bunlardan 2089 kişi İHD’ye başvurmuş.
Bu rakamlar Diyarbakır İHD’ye başvurma cesaretini
gösterenleri işaret ediyor. Unutmayalım ki kırsal
kesimdeki hak ihlalleri, Jandarma ve Özel Tim’den duyulan
korku nedeniyle gerektiği kadarıyla ilgili kurumlara
yansımıyor.
Türk hükümeti, Kopenhag Kriterleri’ni hayata geçirmek amacıyla
gerekli önlemleri alma yerine, içeriğini boşaltıp
sulandırmak için kafa yoruyor. AB’ye uyum çerçevesinde
çıkarttığı yasaları ise pratikte
uygulamıyor. Bu gerçek, sizin de bildiğiniz gibi
5 Kasım 2003 tarihinde AB’nin yayınladığı
“İlerleme Raporu”nda da dile getiriliyor.
Ekselansları,
Türk hükümeti yetkileriyle yaptığınız
görüşmede, lütfen onlardan Kopenhag Kriterlerini sulandırmadan
yerine getirmelerini isteyiniz, bunun için kendilerine baskı
yapınız.
Ekselansları,
Bildiğiniz gibi, Türkiye’de, bu ülkede yaşayan
Kürt halkına büyük zararlar veren ve 15 yıl süren
bir savaş yaşandı: Kürdistan’da devlet güçleri
tarafından 4 bini aşkın yerleşim birimi
yerle bir edildi, ormanlar yakıldı, milyonlarca
insan yerinden yurdundan edilerek batıya sürgüne gönderildi.
Yaklaşık 25 bini sivil olmak üzere 35 bin Kürt yaşamını
yitirdi. Kürdistan’ın ekonomik yapısı yerle
bir edildi, ekolojisi bozuldu.
Savaşın durmasından sonra, Kürt sorununun
çözümü doğrultusunda adımların atılacağı
umudu doğdu. Ama Türk hükümetleri, bu fırsatı
değerlerdirmediler, inkar ve imha politikasında
israr ettiler, ediyorlar. Kürtlerin insani ve demokratik taleplerini
yerine getirme, genel bir af çıkartıp gerginliği
azaltma yerine “Topluma Kazandırma Yasası”yla insanlarla
alay ediyorlar, Kürtlere teslimiyeti dayatıyorlar.
Ekselansları,
Kürt sorunu, Türkiye’nin temel sorunlarından biridir.
Türkiye’nin demokratik, laik ve çağdaş bir ülke
haline gelmesi, bu sorunun çözümüne bağlıdır.
Kürt sorununun kökten çözümü ise, Kürtlere BM İnsan Hakları
Sözleşmesi başta olmak üzere birçok uluslararası
anlaşmada yer alan kendi kaderini tayin hakkının
tanınmasıyla olur.
Biz, Türkiye’nin AB’ne tam üye olmasını istiyoruz.
Eğer AB Türkiyeleşmek istemiyorsa, kendi prensiplerine
sahip çıkmalı, bu prensiplerin Türkiye tarafından
sulandırmasına müsade etmemeli, Kopenhag Kriterlerini
tam olarak hayata geçirmedikçe, bu ülkeye görüşme tarihi
vermemelidir. Lütfen, Türk hükümetleri ile yapacağınız
görüşmelerde, bu ülkeye AB kapılarını
da açacak olan aşağıdaki taleplerimizin yerine
getirilmesinde israrcı olunuz.
1- 12 Eylül faşist rejiminin ürünü olan anayasa değiştirilmeli,
yerine Kürtlerin varlığını resmen kabul
eden yeni bir anayasa yapılmalıdır.
2- Şiddete baş vurmadıkça, düşünme, düşündüğünü
söyleme ve örgütlenme özgürlüğü yasal güvence altına
alınmalıdır.
3- Kürtlere, anadillerini eğitim her aşamasında
kullanma hakkı tanınmalıdır.
5- Hiçbir kısıtlama olmaksızın, Kürtçe
radyo, televizyon ve her türlü yayın hakkı tanınmalıdır.
6 Kirli savaşın ürünleri olan JİTEM, Özel
Tim, köy koruculuğu gibi paramiliter kurumlar dağıtılmalı,
işledikleri suçların hesabı sorulmalıdır.
7- Kürt partilerine kendi kimlikleriyle serbestçe örgütlenme
hakkı tanınmalı, bunun için gerekli yasal düzenlemeler
yapılmalıdır.
8- Devlet, elini dinden çekmelidir. Her cemaat (Müslüman,
Hıristiyan, Yahudi, Yezidi, Süryani, Alevi) sivil kurumları
aracılığıyla dini vecibelerini özgürce
yerine getirmelidir.
9- Koşulsuz ve herkesi kapsayacak bir genel af çıkartılmalıdır.
Elbette Türkiye’nin yüzyüze olduğu sorunlar bunlarla
sınırlı değil. Ama biz bu taleplerin karşılanmasıyla
ülkenin demokrasi ve barış yoluna gireceğine,
öteki sorunların çözümünün kolaylaşacağına
inanıyoruz.
Ekselansları,
AB sınırları içinde bir milyonu aşkın
Kürt yaşamakta. Avrupa’daki Kürtlerin büyük bölümü sizin
ülkenizin ekonomik, kültürel ve sosyal yaşamına
katkı sunmaktadırlar. Yurtdışında
yaşayan Kürtler anavatanlarındaki gelişmeleri
yakından izliyor, üzüntüyü, çoşku ve sevinci halkıyla
birlikte yaşıyor, Kaldığı ülkelerin
Kürt sorunundaki tavrına göre siyasi tercihlerini yapıyor,
sahip olduğu demokratik haklarını, Kürt sorunun
barışçıl çözümü doğrultusunda kullanıyor.
Aynı zamanda bölgede barışın tesis edilmesine,
Türkiye’nin demokratikleşmesine yolaçacak olan Kürt sorunun
barışçıl çözümü doğrultusunda göstereceğiniz
çaba, şahsınızın ve partinizin Kürtler
arasındaki prestij ve sempatisini daha da artıracağından
emin olabilirsiniz.
Gezinizin başarılı geçmesini diler, saygılarımızın
kabulünü rica ederiz.
Mesut Tek
Kürdistan Sosyalist Partisi
Genel Sekreteri
15.02.2004
|