Musul Olayı Ve Görevlerimiz
H. Bengin
Öyle anlaşılıyor ki ulusal, özellikle de uluslararası
şartlar askeri darbelere cevaz vermez hale gelince işsiz
kalan paşalar kendilerini toplumsal faaliyetlere adadılar.
Daha önce mesailerinin önemli bir bölümünü “durumdan vazife
çıkartıp” darbe planları yapmakla geçiren genareller,
artık sosyal etkinliklerde de yer alıyorlar. Aşı,
ağaçlandırma, vb. kampanyaları düzenliyorlar.
Çoğu Atatürk heykeli olmak üzere çeşitli açılışlara
katılarak nutuk atıyorlar. Konuşmalarında
çeşitli konulara ilişkin mesajlar veriyorlar.
1. Ordu Komutanı Hurşit Tolon da, bir köyde ''Toplumsal
Gelişime Destek Faaliyetleri'' kapsamında düzenlenen
etkinlikte yaptığı açıklamada, Musul’da
5 Türk güvenlik görevlisinin öldürülmesiyle sonuçlanan saldırının
faillerini açıkladı: “Irak’ı kontrolu altında
tutan ABD” ile Türkiye’nin beslediği nankör kargalar!..
ABD’nin nankör karga olduğuna şüphe yok. Ama bir
Türk politikacısının itiraf ettiği gibi,
Türkiye’nin, kendisine don da dahil herşey veren ABD’yi
beslemesi mümkün olmadığına göre, sozkonusu
göz çıkaran kargalar Güney Kürtleri oluyor.
Hurşit Tolon suçluları belirlemekle kalmıyor,
ayrıca bir de “not” düşüyor. Ekümenik tartışmaları
esnasında, Türkiye’nin tavrına “bunu not ettik”
diye tepki gösteren ABD hakkında tutulan çeteleye bir
çendik daha atıyor, “biz de bunu not ettik” diye gürlüyor
paşamız!..
Tolon Paşa’nın açıklamalarını izleyen
Pertagon’daki generaller çok korkmuşlardır, Türk
meslektaşlarımızın hakkımızda
tuttukları kara defter kabarıyor diyerek telaşlanmışlardır
mutlaka!..
Şaka bir yana, Tolon Paşa’nın açıklamaları
birkaç açıdan dikkat çekicidir.
Paşa açıklamalarını AB’ye tam üyeliği
için görüşme tarihinin belirlenmesinden sonra yapmıştır.
Bu, ordunun her konuda açıklama yapmayı sürdüreceğinin
bir başka ifadesidir. Generallerin her konuda görüş
belirtme alışkanlıklarından vezgeçmeyeceklerinin
ilanıdır. Paşa’nın konunun birinci dereceden
muhatabı Dışişleri Bakanı’nın
söylediklerini yalanlarcasına yaptığı
açıklama, aynı zamanda “AB ilkeleri ne olursa olsun,
kim ne derse desin bu ülke bizden sorulur, son sözü biz söyleriz”
demektir.
Dişişleri Bakanı, saldırganların
kimliği konusunda herhangi bir belirlemede bulunmuyor,
“saldırganlardan birisi yakalandı, soruşturma
sürüyor” açıklamasını yapıyor. Tolon Paşa
yangından mal kaçırırcasına olayı
Kürtlerin sırtına yüklüyor. Acelesi olan Paşamız
kimi veya kimleri saklamaya çalışıyor acaba?
Paşa ayrıca kendinden emin bir biçimde “benzeri
olaylar devam edecektir” diyor. Bu, Paşa’nın Musul’daki
olaydan önceden haberdar olduğunun kendi ağzından
itirafıdır.
JİTEM’in gülü Yeşil’le Susurluk Çetesi üyesi Kontrgerillacı
Albay Veli Küçük’ün de aralarında bulunduğu bir
gurubun Güney Kürdistan’da faaliyet yürüttükleri, Kerkük ve
çevresinde Türkmenler ve öteki “direnişciler”le ilişki
içinde oldukları basına yansıdı.
Musul olayına ilişkin yapılan açıklamalar,
tetiği çeken parmakların kimliği ne olursa
olsun, olayın planlayıcısının Türk
Kontgerillası olduğunu ortaya koyuyor. Tolon Paşa’nın
elinde hiçbir kanıt olmadan olaylardan Kürtleri sorumlu
tutması bundandır.
Musul’daki olay ve Tolon Paşa’nın Güneyli Kürtleri
açık hedef olarak göstermesi, Güney Kürdistan’ın
geleceği açısından çok önemli olan “Selahaddin
Anlaşması” sonrasına denk geliyor.
İki güçlü Kürt partisinin Irak’ın geleceğinin
belirleneceği genel seçimlerde ortak liste çıkartmaları,
Kerkük, Xanıqin, Sıncar gibi yeni kurtulmuş
Kürt bölgelerine ilişkin birlikte hareket etme kararı
almaları, yeminli Kürt düşmanlarını rahatsız
etmişe benziyor.
Tolon Paşa Musul olaylarını Kürtlerin üzerine
yıkarak Güney Kürdistan düşmanlığını
körüklüyor. Önümüzdeki günlerde ülkücülerin, ulusal solcuların
Barzani ve Talabani’yi protesto etmek amacıyla sokaklara
dökülmeleri, intikam yemini etmeleri uzak bir ihtimal değildir.
Gerici ve şoven televizyon kanalları, basın-yayın
organları da bu uğursuz korunun bir parçasıdırlar,
onlara söylenecek bir şey yok.
Çok değil, daha bundan bir kaç yıl önce, emir komuta
zinciri içinde “Mehmetcik gazeteciliği” yapan, Türkiye’nin
AB üyeliğini savundukları için derin devlet ve basındaki
temsilcileri tarafından “mütareke basını” diye
suçlanan “merkezi” basın, bakalım ne diyecek? Savundukları
AB’nin prensiblerini hatırlayarak, Tolon Paşa’ya
bir memur olduğunu, haddini bilmesi gerektiğini,
amirlerine ait konularda görüş bildirmesinin yanlış
olduğunu söyleyebilecekler mi?
Hurşit Tolon’un “benzeri olaylar devam edecektir” demesi
saldırı ve provokasyonların önümüzdeki dönemde
de süreceğinin ilanıdır. Bölgede huzur ve güvenin
olmaması, çatışma ve kargaşanın sürmesi,
en başta militarist ve gericilere yarıyor.
Acaba Tolon Paşa’nın amirleri, “AB tam üyelik sürecinde
girdik. Haydi ‘evli evine, köylü köyüne’, ordu da kışlasına”
deyip, askerlerin toplum ve devlet içindeki etkisini AB ülkeleri
düzeyine çekebilecek mi?
Gönlüm “merkezi basın”la hükümetin militarizme boyun
eğmemesinden yana; her ne kadar günümüze değin yaşananlar
bu konuda fazla iyimser olmamızı engellese de...
Biz Kürtlere düşen, Güney Kürtlerine yönelik saldırıyı
önlemek amacıyla siperlerimizi Türkiye’de, Kuzey Kürdistan’da
kurmaktır. Kanımca bunun tek yolu, yurtsever aydın
ve şahsiyetlerle tüm gurup ve partilerin, ulusal-demokratik
bir temelde, çağın ve ülkemiz gerçeklerinin gerektirdiği
doğrultuda bir araya gelmeleri, buna uygun ortak örgütler
oluşturmalarıdır.
Ki, biz Kuzeyli Kürtler bunu başardığımızda
mücadelemizi güçlendirmek, kurtuluşa bir adım daha
yaklaşmakla kalmayacak, Güneyli kardeşlerimize büyük
bir yardımda bulunmuş olacağız. Çünkü
parçaların birbirine sunacağı en büyük destek
her parçada ulusal demokratik mücadelenin güçlenmesi, kalıcı
başarılar elde etmesidir.
|