PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

HAKPAR’ın suçları..

Cemil BARAN

Abdülmelik Fırat’ın başkanlığındaki Hak ve Özgürlükler Partisi (HAKPAR) 11 Şubat’ta kuruldu ve ayı dolmadan, Yargıtay Başsavcısı tarafından hakkında, hem de 14 sayfalık başvuru ile kapatma davası açıldı. Belli ki Başsavcı Sabih Kanadoğlu pek çalışkan ve dakik bir adam, daha ilk günden kapatma dilekçesini hazırlamaya başlamış!..

Bu “yüksek” yargı organının başsavcıları oldukça ilginç oluyorlar. Bundan önceki Vural Savaş tam bir ırkçı ve şovendi. Yani bıraksalar yalnız suçlamakla kalmaz, hoşuna gitmeyen partileri kendi eliyle kapatır, yöneticilerine idam cezaları dağıtır ve iplerini de kendi eliyle çekerdi.. Bütün bunları da “vatan-millet” adına yaptığını söylerdi. O gidince Yargıtay belki adam gibi bir başsavcıya kavuşur, diye düşündük. Nerdee!.. Gelen gideni aratıyor.

Bu Kanadoğlu parti kapama işinde selefinden çok daha gayretkeş. Şu, başlıca işi nerdeyse siyasi parti kapamak olan Anayasa Mahkemesi’ne bile geçende, HADEP’i kapamakta geç kaldı diye posta attı. AKP Genel Başkanı Erdoğan’ı siyasetten tasfiye çabalarına destek vermediği için Danıştay’la bozuştu. Şimdi de yıldırım hızıyla HAKPAR’ın kapatılmasına çalışıyor.

Yani Bay Kanadoğlu, “vatan-millet” için büyük efor harcıyor! Emekli olunca onu da Vural Savaş’ın partisinde veya MHP’nin saflarında görürüz herhalde. Yani istikbali parlak! 

Bay Kanadoğlu’nun gerekçeleri ne? HAKPAR’ın programında Türkiye’nin “tekçi otoriter yapısı” eleştirilmiş, yani çoğulculuk, çok seslilik istenmiş. İşte bu, düzenin bu baş bekçisine göre büyük suçtur. Bir siyasi parti bu kutsal düzeni nasıl eleştirebilir!

Diğer bir deyişle, Bay Kanadoğlu, “demokrasi isteyemezsiniz!” diyor. “İsteseniz bile, demokratik olmayan bu düzeni eleştiremezsiniz!” diyor..

HAKPAR’ın öteki suçlarına bakalım: “Kürt sorunu hak eşitliği temelinde, toplumsal uzlaşma ile çözülmeli” demiş.. Bu daha da ağır bir suç! Bir kere Kürt sorunundan söz ettiği için, ikincisi “hak eşitliği” istediği için, üçüncüsü “toplumsal uzlaşma yoluyla” yani diyalogla, barışçı biçimde çözüm istediği için..

Malum ya, bu ülkede Kürt sorununun ister silahlı, ister barışçı, çözümü yasaktır, bunu istemek suçtur, HAKPAR bütün bu kuralları çiğnemiştir!.. O halde ferman eyle padişahım, ensesi vurulsun!

Kanadoğlu her zamanki nakaratı tekrarlıyor: “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür!”

Ama Kürt var demek, milleti böler!.. Peki Kürt yok mu? Vaar… Hem de salt “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”nin sınırları içinde 20 milyondan fazla, nüfusun üçte biri, hatta belki ondan da fazla!

Kürtler, Türkler bu ülkeye gelmeden önce vardılar. Yurtları da vardı: Kürdistan.. Evet daha yüzyıl öncesine kadar “Türkiye” yoktu, ama binlerce yıldan beri burada bir Kürdistan var..

Var da, var demek suç! “Milleti ve ülkeyi böler...”

Efendim, eğer gerekirse, “vatan ve millet” için mesela Ağrı Dağı’nı da, Van Gölü’nü de yok edebiliriz. Yok deriz, yok olur! Ders kitaplarından, haritalardan adlarını sileriz.. Varlıgından söz eden okul çocuklarını hapse atarız, siyasi partileri kapatırız.. Olmazsa işkence de ederiz. Daha da olmazsa süreriz, bir faili meçhule kurban ederiz..

Ayrıca, Kürtler var olsa bile, bir sorunları ve hakları yoktur, olamaz! Atatürk döneminin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt ne demişti: “Bu memlekette yalnızca Türklerin hakları vardır. Ötekilere düşen ise Türk halkına hizmet etmektir!.” Bu anlayış o günden bu yana, yetmiş yıldır değişmemiş..

Elbet bu suçlamalar, Kanadoğlu ve benzerlerinin salt kişisel tavırları tutumları değil. Bu sistemin tavrı. Türk rejimi başından beri Kürtlere karşı inkar ve yoketme politikası izledi. Başsavcı da rejimin bir sözcüsü, bekçisi olarak “görevini yapıyor.. Onun görevi muhakeme yürütmek, haklıyı haksızı ayırmak değil; bu haksız, zorba sistemi “hertürlü tehlikeden” korumak!

Bu “tehlikeler”den biri, başlıcası ise Kürtlerin örgütlenmesi, siyaset yapması.. Bunun silahlı silahsız, barşçı-barışçı olmayan, açık-gizli olması rejim açısından fark etmiyor. Onlar için Kürtlerin haklarını savunan, baskı ve eşitsizliğe karşı çıkan bir legal, barışçı parti de, dağlarda binlerce savaşçıya sahip bir örgüt kadar, hatta ondan daha tehlikeli. Çünkü dağdaki örgüte bomba yağdırmak mümkün; ama bu zamanda kentte, sokakta, barışçı biçimde haklarını isteyen sivilleri, genç-yaşlı, erkek-kadın binleri, yüzbinleri bombalamak olmaz. Günümüzün dünyası bunu kabul etmez. Bunu yapanlar bir anda Miloseviç’in durumuna düşebilirler.

İşte rejim, daha işin başında bunu önlemeye çalışıyor. Kürtlere hertürlü demokratik kanalı tıkıyor. En masum istemleri, barışçı eylemleri bile suç sayıyor. Anadilde eğitim isteyen gençleri terör örgütü mensubu gibi gösteriyor. HADEP'i, HAKPAR'ı her türlü araçla engelliyor, tümden kapamaya yöneliyor..

Bu, besbelli çağımız dünyasında eşi görülmemiş bir zorbalıktır ve bunu AB kapısındaki, sözde “laik ve demokratik”, sözde İslam dünyasına “örnek” TC yapıyor..

Aferin size, tam da Cemali’nin şiirindeki gibi “AB standardında” bir “mal”sınız!.  

Görüldüğü gibi AB’nin doğu cephesinde “yeni bir şey yok”.. Sözde, Kopenhag Kriterleri’ne uyum sağlamak için Anayasa değiştirildi, uyum yasaları çıkarıldı. Ama herşey göstermelik. Yasalar eski yasa, kafalar eski kafa..

Bu adamlar yasaksız, zulümsüz yapamaz, genlerine işlemiş!

Bay Kanadoğlu geçende Kürtlerin dil ve kimlik istemlerine de sert tepki göstererek “Türkiye Türklere bile dar geliyor!” demişti. Demek ki M.E. Bozkurt’un ırkçı kafası Kanadoğlu’nda yaşamaya devam ediyor…

Öyle ya, daha 80 yıl öncesine kadar adı Türkiye olmayan bu memleket, başka halkları vurarak kırarak, sürerek, asimile ederek “Türkiye” yapıldıktan sonra şimdi de “Türklere dar geliyor!” O yüzden Kıbrıs’a çıkarma yapıldı. Şimdi de Irak’ta bir “Türkmenistan” yaratma çabaları var.. Bugünkü Türk yöneticiler, Enver ve Talatların yapamadığını yapma çabasındalar, “Balkanlardan Çin Seddi’ne kadar bir Türklük dünyası” yaratmak için hareket halindeler...

Bay Kanadoğlu ırkçılığını ve yayılma eğilimlerini gizlemiyor, pervasızca konuşuyor. Demirel de gizlemiyordu. MHP’li kurt yavruları da gizlemiyorlar. Hayır, bu ülkede kimse ırkçılığını gizlemiyor. Irkçılık “ne mutlu Türküm diyene” sloganlarıyla okul kapılarına, dağlara taşlara kazılı. “Bir Türk dünyaya bedeldir” laflarıyla okul kitaplarında. Irkçılık Anayasa’da, siyasi partiler yasasında, savcıların iddianamelerinde, yargıçların kararlarında, her yerde...

Türk yöneticiler ırkçılık yapmakta özgürler; çünkü jeostratejileri buna uygun.. Onlar NATO’nun bekçileri, onlar Ortadoğu’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da ABD’ye ve AB’ye gerekli. Onlar “iyi asker!..” Bir onlar, bir Nepal’li gurkalar…

Avusturyalı Heider, bir-iki ileri geri laf etti diye, ırkçılıkla suçlanıp doğduğuna pişman edildi. Hatta onun yüzünden uygar Avusturya güç duruma düştü. Oysa tepeden tırnağa ırkçı ve şoven Türk rejimi, bu rejimin dünkü ve bugünkü sorumluları ırkçılık yapmakta, etnik temizlikte, hatta jenosit uygulamalarında son derece özgürler...

Bay Heider, siz de Türkiye’ye buyrun, burası ırkçıların cenneti!. Burada kimse size hesap soramaz; üstelik madalya bile verirler..

Sevgili okurlar, bu rejimin sorumluları, bu Demireller, Ecevitler, Vural Savaşlar, Kanadoğulları, Üniversitelerin başına çöreklenmiş Alemdaroğlu türünden eser aşırıcıları, yani hırsızlar, işleri güçleri demokrasiye, insan haklarına, yani kendi yurttaşlarına karşı savaşmak, işkence etmek olan polis ve ordu, bu cümle ırkçı ve şovenler taifesi bu ülkeyi nereye götürecek?

Diğer bir deyişle, bu işin sonu nereye varır?

Bakalım, görelim.. Onlar bu tutumlarıyla Kürtleri kaç kez dağa çıkardılar. Belli ki bu kez de iyi şeyler olmayacak. Kürtler bir yana, bizzat adına konuştukları Türk halkı, gün gelir bu yalancı ve zorbalardan gına getirip onları dağa sürer, sınır dışı eder ya da zındana tıkarsa hiç şaşmam. Ne Demişti Pir Sultan, Sivas Valisi Hızır Paşa’ya:

Hadi bıre Hızır Paşa

Senin de çarkın kırılır

Güvendiğin Padişahın

O da bir gün devrilir

Onların bu rezil düzeni de bir gün yıkılır yıkılmasına. Herşeyin hızla değiştiği günümüzde bu iş sanıldığından da hızlı gerçekleşebilir.


 
PSK Bulten © 2002