Hindi-Japonya’yı dolaşan
yalan..
Kemal Burkay
Okurlarımız hatırlar, The New Yorker dergisi,
ünlü gazeteci Seymour Hersch’ın imzasıyla Haziran
ayı başlarında Irak Kürdistanı ile ilgili
bir haber yayınlamış, İsrail-Kürt ilişkilerine
dair bir dizi spekülatif iddiada bulunmuştu. Fikret Bila
da aynı günlerde Washington’da Kerkük konulu, kentin
Kürtlere bırakılması halinde Türkiye’nin tavrının
ne olacağını araştırmaya yönelik
bir toplantı yapıldığını ileri
sürmüştü.
Türk ve Arap basını hemen bu haberlerin üstüne
atıldı. O kadar demagoji yapıldı ki aynı
konuyu bölgeyle ilgilenen çok daha uzak ülkelerin basını
da ele aldı ve aynı masalları kendi ülkesine
taşıdı. Örneğin bir Hint ve bir Japon
gezetesi... Tabi Türk basını bu makaleleri de çevirip
kendi tezlerine dayanak yapmaktan geri kalmadı.
Oysa bu Türk yapımı bir yalandı
ve bu yalanı düzenleyenlerin mumu çok çabuk söndü. Seymour
Hersch adlı zehir hafiyeye, söz konusu “bilgileri” (siz
düzmece anlayın) aktaran bizzat Türk Dışişleri
idi. Bu iş 27 Mayıs’ta Ankara’daki yemekte yapılmıştı.
Partisi ve kendisi sık sık “psikolojik hareketlere”
hedef olan Bakan Gül bile, bu kez bu oyunda gönüllü rol almış,
tertibe araç olmuştu.
Oysa İsrail–Kürt ilişkileriyle ilgili spekülasyonların
hiçbir dayanağı yoktu. Olay Türkiye’de alışık
olduğumuz, yalan dolan üzerine kamuoyu oluşturmaya
yönelik tipik bir psikolojik savaş kampanyası idi.
Washington’da Bila’nın sözünü ettiği türden bir
toplantı da yapılmamıştı. Bu toplantıya
katıldığı söylenenler bir bir yalanladılar.
Ama Türk ve Arap basını, siyasileri bu yalanları
büyük bir zevk ve iştahla kullandılar. “Türk yalanı”
başka ülkeleri dolaştıktan sonra geri geldiğinde,
belki onun yaratıcıları bile kendi dediklerine
inanır olmuşlardı!
Ben de o zaman, bizim sayfamızda (www.kurdistan.nu)
yayınlanan “Kürt-İsrail İlişkileri ve
Psikolojik Savaş” başlıklı uzunca bir
makalede bu konuyu işledim, bunun yeni ve tipik bir andıç
olayı olduğunu dile getirdim. (Şu anda aynı
yazı sayfamızda duruyor). Şimdiye kadar benzer
tertiplerle ilgili tahminlerimde olduğu gibi, bu kez
de, çok şükür yalancı çıkmadım. Bu rejimi
ve onun gizli açık güçlerini, onların marifetlerini
iyi biliyoruz, bu konunun uzmanı sayılırız,
bu nedenle yanılmamak pek sürpriz sayılmaz...
Son günlerde bu kampanya ile ilgili çok daha ilginç bilgiler
ortaya döküldü, işin iç yüzü ayan beyan ortaya çıktı.
Tercüman Gazetesinden Nazlı Ilıcak ve Cengiz Çandar
yazdılar: Bu gerçekten de bir andıç. Bir yandan
Güney Kürdistan’a yönelik müdahaleler için kitleler kışkırtılıp
kamuoyu oluşturulmak istenirken, diğer yandan bazı
liberal gazeteciler de hedef yapılmış. Washington
toplantısına katıldığı söylenen
Hakan Yavuz adlı Türk (ABD’nin Utah kentinde öğretim
görevlisi) bu işte kullanılmış. Türk Genelkurmayı’nda
bu tertibin içinde olan bir korgeneral ile bir tümgeneralin
adı açıklandı. Bunlar söz konusu düzmece belgeleri
hem Hakan Yavuz’a hem Fikret Bila’ya vermişler. Bu işe
angaje etmek için Yavuz’a birhayli baskı yapmışlar.
(Bila’ya ise herhalde baskı için gerek yok..)
Kongra Gel’in aynı dönemdeki, ortalığı
kızıştırmaya yarıyan “ateşkesi
sona erdirme kararı” da bu bütünlük içinde okunmalı.
Nitekim Bay Öcalan, son olarak 4 Ağustos tarihli görüşme
notlarında da açıkça, PKK-Kongra Gel’i Barzani ve
Talabani ile (siz Güney Kürdistan’daki ulusal yönetim anlayın)
savaşmaya çağırıyor. Yani bayımızın
savaşı gerçekte Kürt halkına karşı,
Türk tarafının telaşlanması için bir sebep
yok! Zaten “ilgililer” de durumdan haberdar...
Türk ve Arap basınında bu kepaze kampanyaya kanan,
ya da , kimisi Amerikan ve İsrail düşmanlığı,
kimisi ise Kürt düşmanlığı nedeniyle,
söz konusu düzmece haberlerin üzerine balıklama atlayan
sağ ve soldaki çok sayıda kalem erbabının
yanı sıra, az da olsa, sağduyulu, saygıdeğer
kalemlere de rastlanıyor. Londra’da yayınlanan Şark
ül Evsat gazetesinin 28 Temmuz 2004 tarhli sayısında,
Adnan Hüseyin bu kampanya ile ilgili olarak şunları
diyor:
“Irak Kürdistanı'ndaki İsrail varlığını
Türkler icat etti ve belki de bu yalan Türk hükümetinden çıktı.
Bazı Arapların, özellikle de Kürtlere karşı
bakışlarında Türkiyeli Turancılarla yarıştığı
biliniyor. Bu Türk yalanı ürkütücü derecede başarılı
oldu.
“Türklerden çok bazı Araplarca üzerine atlanan Türk
yalanının, yalan olmadığını
ve İsrail'in Irak Kürdistanı'nda kendisine sunulan
fırsatı değerlendirdiğini varsayalım.
Soru şu: Peki Irak'ın Kürtleri neden bunu yapıyor?
Yanıt doğal olarak Kürtlerin İsrail devletine
tutkunluğu ya da biz Araplar gibi Yahudilerin amca çocukları
olmaları değil. Bu varsayımsal sorunun mantıksal
yanıtı Kürtlerin İsrail'e topraklarında
hizmet sunmalarında İsrail tarafından destek
sözü aldıkları bazı çıkarları bulunması.
“Peki niçin İsrail Kürtlere çıkarları hususunda
güven vermeye çalışıyor da biz Araplar aynı
şeyi Kürtlere yapmıyoruz? Niçin komşumuzu,
ülkedeki ortaklarımızı ve din kardeşlerimizi,
çıkarlarını elde etmeleri için ezeli düşman
olarak gördüğümüz kimselere terk ediyoruz? “ (Yazının
tamamı, www.kurdustan.nu
‘nun ana sayfasında, bu haftaki basından yapılan
seçmeler arasında yer alıyor.)
Adnan Hüseyin’in bu isabetli sorusunun aynısını
Türk yöneticilere de sormak gerekir...
Bu olayın diğer ilginç bir yanı da Seymour
Hersch gibi ünlü bir gazetecinin bile, Türkiye’deki, yalan,
düzmece ve komployu meslek edinmiş belli çevrelerin oyununa
gelmesi, faka basmasıdır. Demek ki bayımız
pek de „Ortadoğu uzmanı“ değilmiş; Bizans
oyunları konusunda pek acemi…
|