PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
“Başkan”ı anlamayan kim?

Hüseyin Azad

Bazen düşünürüm, bazıları için PKK’lılık acaba, alkol ve sigara tiryakiliği gibi, hatta bundan da beter, kurtuluşu zor bir tür bağımlılık mı? Yoksa işin içinde tatlı çıkarlar, cazip nedenler mi var? Çünkü bunca olup bitenlerden sonra, hem de yurtseverlik veya devrimcilik adına PKK’lı olmak, “Serok”a secde etmek, onun gösterdiği yolda yürümek aklın alacağı iş değil… Hangi pranga, hangi çıkar ilişkisi, ya da hangi gönül bağı bu adamları orada tutuyor?

Eğer maksat Kürt halkını ve Kürdistan’ı kurtarmak idiyse, şimdi bu maksat kalmamıştır. Apo çoktandır ki teslim olmuş, sömürgeci Türk devletinin önünde secdeye gelmiş, onun tekçi (tek ulus, tek dil, tek bayrak, tek hükümet, tek parlamento vb.) yapısına bağlılığını dile getirmiş, ideolojisini (Kemalizm) benimsemiş, onun hizmetinde olduğunu kameralar önünde ilan etmiştir. Gerçekten de, hizmette kusur etmemektedir.

Bu yüzdendir ki Kürtler için, bırakın bağımsızlığı, artık otonomi bile istememekte, böyle şeyleri gericilik saymaktadır.

Hatta, tatlı canı karşılığında Türkiye’deki Kürtlerin davasını satmakla yetinmeyip öteki parçalardaki Kürtlerin özgürlük mücadelesine karşı da grev kırıcı bir rol oynamaktadır. Bunun içindir ki Güney Kürdistan’daki oluşuma karşıdır ve uzun zamandır ki PKK’yı bir kez daha oraya saldırtmak için çırpınmaktadır.

Güneydeki Kürt özerk yönetimini, “İkinci İsrail” diye niteleyip karşı çıkmakta, Türk devlet yöneticilerini bile geride bırakan bir kin ve düşmanlıkla karalamaktadır.

Bu kişinin “Serok”luğu nasıl bir şeydir? Böyle bir tavır Kürt halkının hakları, özgürlüğü için yürütülen mücadele ile nasıl bağdaşır? Böyle bir kişiye nasıl saygı duyulur ve ardından gidilir? “Apo’nun Kürtleri” ne tür insanlardır? Bütün bunları görmez, anlamazlar mı?

Tüm bu olup bitenlere rağmen bu kadar insanın, “Fareli Köyün Kavalcısı”nın ardından gider gibi, Apo’nun ve adamlarının arkasından gitmesine aklı başında her insan şaşırır!

Ama bu aklı başında insanlar, eğer Türkiye’yi ve Kürdistan’ı tanıyorlarsa, eğer bir Ortadoğu ülkesinde yaşıyorlarsa, şaşırmaları için hiçbir neden yoktur. Bu ülkelerde böyle şeyler olur, bir meczubun ardından binler koşturur. Burada Marksizm adına Pol Potlar, sosyalizm adına Saddam Hüseyinler sahne alır…

Evet, onlarca TV kamerası önünde söylediklerine, yıllardır “avukat” etiketli görevliler vasıtasıyla kamuoyuna yansıtılan “Görüşme Notları”na rağmen, Apo’nun teslim olmadığını, davayı satmadığını sanmak için dünyanın en safı, budalası olmak lazım…

Ama PKK’nın ve şimdiki Kongra Gel’in, olup bitenleri aslında çok iyi bilen ve bile bile lades diyen kimi gediklileri, kitleleri ve safları aldatma oyununa devam ederek sık sık şöyle derler:

“Başkan’ı anlamıyorlar!”

PKK’nın gediklilerinden ve Kongra Gel’in de sözcülerinden Duran Kalkan da bundan bir süre önce, Özgür Politika gazetesinde yayınlanan söyleşide aynen böyle diyordu: “Başkan’ı anlamıyorlar…”

Bayım, anlamıyacak ne var! Biz aptal  mıyız? Senin pek sayın “Başkan”ının ne dediği, ne yaptığı gün gibi ortada. O Türk devletinin, hem de derin devletinin ağzıyla konuşuyor. Bunu artık çocuklar bile biliyor, sen bilmez misin?..

Yapma, Duran Kalkan, yapma! Sen de bu tezgahın çok iyi farkındasın. Sen de “onlardan biri”sin, PKK’yı kuran o meşhur dörtlüden biri: Apo, Pilot, Kesire ve sen... Yıllar içinde PKK’nın kadroları buğday başağı gibi biçilirken dördünüzün de burnu kanamadı..

Bazen, PKK’nın nasıl kurulduğuna, nasıl yönetildiğine dair dördünüzden biri konuşsa, her şeyi açık açık ortaya dökse, kendi payına özür dilese, Kürt halkı için de Türk halkı için de ne büyük bir aydınlanma olur, diye düşünüyorum. Böyle biri onurlu bir şekilde tarihe de geçerdi. (Elbet, tarihe onursuzca geçmek de mümkündür ve bazıları bunu daha şimdiden hak etmiş durumdalar…)

Ama acaba, böylesine yüreklice bir itiraf olur mu? Olsa bile bir yararı olur mu?.

Tüm bu olup bitenler göz açamadığına göre?..

Aslında içinizde, hakkını yememek gerek, en açık sözlüsü Apo! Adam kaç kere kendisiyle söyleşi yapan gazetecilere söyledi, Özgür Politika’da yazdı, MED-TV’de açıkladı, dedi ki: “PKK’yı Türk devletine dayanarak kurduk. Üç yıl boyunca ekmeğimizi, silahımızı devlet verdi ve korumamızı o sağladı. Bizden istedikleri diğer Kürt örgütlerine karşı savaşmaktı. Ve üç yıl boyunca ne istedilerse yaptık!..”

Evet, aynen bunları söyledi. Yetmez mi? Daha ne söylesin!..

Ama, anlayan kim, aldıran kim!..

Bu sözleri bile insanlar anlamaz, ya da pek güzel anladıkları halde aldırmazlarsa, artık Apo ne yapsın, biz ne yapalım?!.

Apo, “bıji TC, kahrolsun Kürt devleti!” diyor, bunlar “Bıji Serok Apo!” diyorlar…

Bu işi anlamayan, ya da anlamazlıktan gelen kim?..

Diyelim ki Türk basını, yazarı çizeri bile bile bilmezlikten anlamazlıktan geliyor, kendi “devlet sırrı”nı ifşa etmek istemiyor. Öyle ya, devlettir, bu oyunları oynar! Maksat Kürtleri oyuna getirmek…

Ya hala Apo’nun arkasından gidenler,  kendi deyişleri ile “Apo’nun Kürtleri”?..

Son dönemlerde PKK’dan ayrılıp Apo’ya ateş püsküren kimileri ise, bu gerçeği kabul etmeyi  -yıllarca böyle bir örgüte kanıp ona hizmet etmiş olmanın itirafı olacağı için- kendilerine yediremiyorlar.

                      *   *   *

Duran Kalkan, söz konusu söyleşide aynı zamanda PSK’yı ve Kemal Burkay’ı suçluyor, “bize terörist dediler, yıllar önce hakkımızda kitap yazdılar” diyor. Doğrudur.

Çünkü siz, kuruluşunuzun hemen ardından sömürgeci rejime değil, Kürt yurtsever ve sosyalist örgütlerine savaş açtınız…

Kürdistan’da aşiret kavgaları çıkardınız…

Bunu Avrupa’daki devrimci avı ile sürdürdünüz; Kürt ve Türk devrimcilerini katlettiniz. Komkar derneklerini yaktınız, Newroz toplantılarını bastınız…

1984 yılında, sözde gerilla savaşı başlattıktan sonra da, korucu köylerini basıp çocuk-kadın ve yaşlı demeden kitle halinde katlettiniz. Böylece, siz yapmadığınız zaman da sizin adınıza yapması için Türk devletine uygun ortamı hazırladınız…

Bu politikaları eleştiren arkadaşlarınızı, sizden ayrılanları da Kürdistan’da, Bekaa’da veya Avrupa’da katlettiniz…

Avrupa ülkelerinde elçilikler bastınız, sağa sola bombalar attınız. Avrupa ülkeleri tepki gösterip üstünüze gelince de onların polisiyle çatıştınız, otobanlarını yaktınız. Kürt hareketine dost insanları da sovuttunuz, ya da Kürtlere düşman hale getirdiniz…

Uzatmaya gerek yok, siciliniz çok kirlidir.

Bu eylemlerin hiçbiri devrimci ve yurtsever eylem değildi, özgürlük davasına hizmet etmedi. Bunlar yalnızca düşmana hizmet eden kör terördü. Yaptığınız terörizmdi.

Siz Kürt hareketini terörizme sürükleyip köşeye sıkıştırmak isteyen Türk devletinin tam da istediği şeyi yaptınız. Söz konusu terör eylemleriyle Kürt hareketinin imajını ulusal ve uluslararası planda bozdunuz ve onunla birlikte kendinizi de tecrit ettiniz.

Terörist yaftasını kendi elinizle boynunuza astınız.

Biz de, sömürgeci rejime karşı silah kullandığınız için değil (çünkü zulme karşı direnmek, silahlı da silahsız da olsa, asla suç değildir), işte bu nedenlerle sizi eleştirdik. Sizi daha baştan doğru tanımladık, yaptığınız işin adını koyduk. Her şeye rağmen, bu utanç verici durumdan kurtulmanız için de sürekli olarak çağrı yaptık, el uzattık.

Sizden parti olarak gördüğümüz onca kötülüğe rağmen, olup bitenleri hiçbir zaman bir kan davası gibi görmedik. Bugün de görmüyoruz. Kim bu yanlış yoldan dönse, onunla selamlaşmaya hazırız. Çünkü amacımız sömürgeci ve faşist rejimin planının boşa çıkarılmasıdır. Biz politikamızı kin ve nefret üzerine kurmuyoruz. Ulusal çıkarlar neyi gerektiriyorsa onu yapıyoruz.

1993 yılında bu nedenle PKK ile protokol imzaladık, cephe çalışması başlattık. Bu girişim, PKK’nın bilinen kötü huyları nedeniyle sonuç vermedi, o ayrı mesele. Ama doğru olanı denedik, yapmaya çalıştık. (Ne yazık ki bazıları hala bunu anlayamadılar. Zaten bazılarının en basit şeyleri bile anlaması, anlasa bile kabul etmesi, çok zordur; onların siyasette deney kazanması için bir ömür de yetmez, birkaç örgüt kurup dağıtmak da… Ne beyinleri kaldırır bunu, ne yürekleri…)

Şu anda APO’nun ve onu izleyen  PKK kesiminin yaptığı ise, Kürt hareketini pasifikasyona yönelik sömürgeci planına tam bir sadakatle hizmettir.

Rejim PKK’yı Kürt halkına karşı iki yanı keskin bir kılıç gibi kullanıyor. Hem onun eliyle Kürt hareketini pasifize etmeye çalışıyor, hem de onun varlığını Kürt halkına karşı kendi saldırgan politikalarının gerekçesi yapıyor.  Böylece iç ve dış kamuoyunu iki yönlü aldatmaya çalışıyor.

PKK-Kongra Gel tabanına yaptırılan, ya da göz yumulan kimi eylemler ise ne Kürt halkı ne de Kürdistan içindir. Bu eylemlerin hedef ve istemleri arasında Kürt halkının özgürlüğüne yönelik hiçbir ciddi, somut istem yok. Eylemler tümüyle Apo’nun kişisel durumuna endekslenmiştir ve Apo kültünü (bir puta dönüşen apo simgesini) sürdürmeye yöneliktir. Rejimin şu anda buna ihtiyacı var. Ayrıca, böylece taban bu türden, kendileri açısından zararsız  eylemlerle oyalanmış, dağılması engellenmiş, istenilen kanalda tutulmuş oluyor. Bu tabanın dağılması veya Apo’nun denetiminden çıkması, rejimin de denetiminden çıkması anlamına geliyor. Böyle bir durumda Kürt hareketinin sağlıklı ve gerçekten yurtsever bir kanalda yeniden örgütlenip yükselme şansı doğar ki rejimin en korktuğu da budur.   

Osman Öcalan, Nizamettin Taş, Kani Yılmaz ve arkadaşları bu hattan ayrıldılar, iyi ettiler. Duran Kalkan, Cemil Bayık, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Zübeyir Aydar ve ötekiler de bunu yapabilseler seviniriz.

Ahmet Türk, Feridun Yazar, Murat Bozlak gibi deneyimli, aklı başında bildiğimiz insanlar da legal planda bu kervana katılıp, Kürtleri oyuna getirmeye yönelik bu politikaya daha fazla kan vermeseler iyi olur…

Hapisten daha yeni çıkan Leyla Zana, Orhan Doğan ve Hatip Dicle, eğer on yıllarını heba eden bu zulmün sahiplerine teslim olmak gibi akıl almaz ve yüz karası bir yolda yürümeyip, dünyayı kendilerine ve Kürt halkına güldürmeyip onurlu insanlar gibi davransalar o da iyi olurdu…

Hatta eğer bunu, yani yanlıştan dönmeyi Apo’nun kendisi yapabilse ne iyi olurdu! Ama onun için artık çok geç. O bir rehinedir ve eşi az bulunur derecede korkak bir adamdır. Onun tatlı canını kurtarmak, güvenceye almak için veremiyeceği şey yoktur.

O, bu işe Türk derin devletiyle başladı ve onunla sürdürüyor…

Onun gerçek öyküsünü ise, bugün “bıji Serok Apo!” diyen garibanlar değil, tarih yazacak.

Türk devletinin, Apo’yu kullanıp Kürt hareketine oynadığı bu oyun Kürt halkı için bir trajedidir. Bu oyunu görmemek, görüp de karşı çıkmamak, utanılacak bir durumdur, yüzkarasıdır. Bu oyunu boşa çıkarmak için her onurlu insana, en başta da hala bu hareketin safında olup durumu gören bilen, yurtsever duygularını ve sağduyusunu yitirmemiş olan kişilere görev düşüyor.

Bu oyunu bozmak Kürt halkı için bir ulusal onur sorunudur, varlık yokluk sorunudur.

 
 
PSK Bulten © 2005