PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Şemdinli’de gidiş nereye?

Hüseyin Azad

Şemdinli ile ilgili hem olumlu, hem olumsuz gelişmeler var.

Olumlu olan şunlar: Öncelikle Şemdinli halkı yüreklice ve onurluca tutumuyla, katilleri kendi eliyle yakalayıp suç kanıtlarını da ortaya dökerek ve kitlesel gösterilerle konunun gündemleşmesinde büyük rol oynadı.

Ardından Kürdistan halkımız Van’da, Doğu Beyazıt’ta, Dersim’de ve son olarak Diyarbakır’daki miting ve gösterilerle buna destek verdi.

Ankara, İstanbul gibi büyük kentlerde de Şemdinli’ye, küçük çapta da olsa, sol ve demokratik çevrelerden gelen kitlesel destek var.

Basında dürüst, demokrat, barışsever kalemler söz konusu komploya karşı seslerini yükselttiler.

Bunun yanısıra, Susurluk olayından farklı olarak bu kez hükümet olayları gizleme çabasında değil. O zaman Çiller “kurşun atan da, kurşun yiyen de ” edebiyatı yaparak Susurluk çetesine sahip çıkmıştı. Erbakan ise Susurluk’u “fasa fiso” diye niteleyerek ve demokratik güçlerin olayların aydınlatılması için gösterdiği çabaları “gulu-gulu dansı” diye alaya alarak büyük bir sorumsuzluk örneği vermişti. Oysa şimdi gerek Başbakan Erdoğan’ın, gerek Dışişleri Bakanı Gül’ün ve Meclis Başkanı Arınç’ın tavır ve mesajları olumlu.

Erdoğan Şemdinli olaylarını ciddi olarak niteledi ve aydınlığa kuvuşturulmasını istedi,  “kimse kayırılmamlı” dedi. Ayrıca Cumhurbaşkanı ve Generlkurmay Başkanı’nın da kendisi gibi düşündüğünü söyledi. Umarız ki öyledir. Genelkurmay Başkanı Özkök’ün “personelimi ne korurum, ne suçlarım; olay adliyeye intikal etmiştir” demesi, olumlu sayılmalı.

Hükümet kararlı biçimde sözlerinin arkasında durur ve bu olayı aydınlığa çıkarmaya, faillerini adalete teslim etmeye çalışırsa barış ve demokrasi güçlerinden destek görecektir. Yok, bu sözler bir kez daha kamuoyunu sakinleştirmeye, oyalamaya yönelikse bu da yeni bir düş kırıklığı ve umutsuzluk yaratır.

Bu kez Baykal bile her zamanki, hükümete ve kitlelerin istemine karşıt tutumundan farklı olarak, olay aydınlatılmalı, diyor. Bunda CHP’nin yöresel örgütünün, özellikle CHP Hakkari milletvekili Esat Cenan’ın, olayların hemen ertesinde takındığı yüreklice ve olumlu tavrın da rolü var. Herhalde Baykal bu kez örgütüne bile ters düşmeyi göze alamadı..

Bunların tümü, olayların perde gerisinin aydınlatılması için olumlu bir ortama işaret ediyor. Öte yandan, Şemdinli’yi de Susurluk gibi örtbas etmeye çalışan güçler az değil ve bunlar da yoğun çaba içindeler.

Susurluk’tan yakayı sıyıran Mehmet Ağar bunlardan biri. Ama daha önemlisi ordu, polis ve yargı içindeki tutucular koalisyonu.

Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt bunların başında geliyor. Daha ilk andan bombacı assubaya sahip çıktı, “tanırım iyi bir askerdir!” dedi. Bu, onunla birlikte diğer JİTEM’cinin de serbest bırakılmasında rol oynadı.

Org. Büyükanıt Cumhurbaşkanlığına mı oynuyor?

Büyükanıt, pervasızca beyanları ve demeçleriyle, kamuoyuna yönelik terör yaygaralarıyla aylardır ilgi çeken bir kişilik ve adeta, bölgede terör sahneleyen derin devletin baş sözcüsü.. Bir yandan derin devlet İmralı’daki Apo vasıtasıyla PKK’yı hareketlendirirken, Büyükanıt’da kamuoyuna “PKK’nın hazırlıklarına, C-4 patlayıcılarına” ilişkin düzmece raporlar sundu. Onun şimdi bombacılara sahip çıkması şaşırtıcı değil. Belli ki bunlardan ve bölgede yangın çıkaran ötekilerden haberi haberi var, bunlar “yanıbaşında bulunmuş iyi askerler…”

Büyükanıt şu anda derin devletin ordu içindeki önde gelen adı mı? Militarist devleti korumaya, AB sürecini bloke etmeye çalışıyor ve de cumhurbaşkanlığına, yani yeni bir Kenan Evrenliğe mi oynuyor?

Orduda ve basında bir bölüm ise olayı lokal göstermeye çalışıyor. Güya bombacılar kendi başlarına bir donkişotluğa soyunmuşlar…

Ama daha da kötüsü, son dönemde hukuk tanımaz marifetleriyle ünlenen savcıların durumu. Soruşturmayı başlatan Şemdinli Savcısı ve şimdi yürütecek olan Van Savcısı da, onca suç kanıtlarıyla yakalanan JİTEM’cileri serbest bırakıverdiler. Hatta Şemdinli Savcısı, “bu belgeler normal, suç sayılmaz!” diyerek basınla polemiğe bile girmekten kaçınmadı.

Ya şimdi soruşturmayı yürüten Van Savcısı’ndan ne beklenebilir? Van Barosu avukatlarının yarıdan çoğunu PKK üyeliğiyle suçlayan biri bu olayda objektif olabilir mi?.

Gülünç senaryolar: “Loto oynamış, çişi gelmiş…”

Suçüstü yakalanmış bombacılar önce serbest bırakıldılar, “güvenlikli yere” götürüldüler; ertesi gün ifadeleri ezberletilmiş olarak geri getirildiler ve savcıya ifade verdiler, sonra da yine serbest bırakıldılar.

Nasıl mı? Efendim, bombayı atan PKK itirafçısı meğer dükkana “Loto oynamaya gidiyormuş! Bombanın patladığını duyunca kaçmış!..”

Jiptekiler de “tesadüfen ordan geçiyorlarmış… Birinin çişi gelince durmuşlar! O sırada bomba patlamış!..” Ya arabadaki silahlar, bombalar, krokiler, üzerine çarpı işareti konmuş Umut kitabevi, ölüm listeleri, filan… “Onlar da normal jandarma istihbaratı ve silahlarıymış!..”

Tanju Çavuş mu? O da o sırada Van’dan dönmüş ve tesadüfen ordaymış!.. Ürküp silahını ateşlemiş! Silahı nedense keşif yapan heyete yönelmiş, orada bulunan birini öldürmüş ve birkaçını da yaralamış; Savcı, Kaymakam ve ötekiler de keşfi yarıda bırakıp kaçmışlar…

Düzen basını, ilk iki günkü şaşkınlıktan sonra kendini toparlayıp şimdi bu gülünç senaryoyu piyasaya sürüyor…

PKK bir kez daha provokatörlük yapmaya mecbur mu?

Evet Türk tarafında durum bu merkezde. Kürt tarafına gelince. Bu kesimde de PKK yanlıları bilerek ya da bilmeyerek, çeşitli provakatörce eylem ve tavırlarıyla ortaya çıkan bu değerli fırsatı heder etmek, bir kez daha derin devlete soluk aldırmak için çaba içindeler.

Diyarbakır mitinginde sergiledikleri “dağlara çıkacağız, savaşacağız!” pankartı bu nitelikte idi. Zaten dağdasın, gerçekten savaşacaksan buyur savaş, elini tutan mı var?. Ama baylar, zaten siz bu savaşı durdurmamış mıydınız? Siz Kürt halkının, devlet, federasyon otonomi dahil, tüm temel istemlerini bir yana bırakmış ve  Kemalizme, üniter devlete biat etmiş değil miydiniz?

O zaman savaşınız ne için? Salt Apo’nun özgürlüğü, ya da hatta, salt burun sağlığı için mi?..

Şemdinli’deki bir başka manzara da çok ilginçti. Sözde kontrol noktası kurmuş, üzerine “PPK-Apo Kontrol Noktası” yazmış ve kente giren araçları durdurup parola soran çocuklar!..

Bu çocuklara bunu yaptıran kim? Yaptıkları çocuksu bir oyunsa, Türk kamuoyu bakımından bu son derece kışkırtıcı oyunu sürdürmelerine göz yuman kim?..

Yani Türk devleti, ordusu ve polisiyle o “kontrol noktasını” kaldıracak güce sahip değil mi?! Öyleyse neden göz yumuyor? Olaylar büyümesin diye bir sorumluluk anlayışıyla mı, yoksa bu manzaraları çekip dört bir yana sergilemek ve Türk kamuoyuna dönüp: “Bakın, bunlar terörist, bu işin arkasında PKK var. Meydanı bunlara mı bırakalım?..” demek için mi?.

O halde, rejimin suç örgütleri yakayı ele vermişken, bu komploların daha da açığa çıkması, Türkiye kamuoyunun aydınlatılması ve bu suç örgütlerinin dağıtılması için uygun ortam yaratılması, aynı zamanda, aylardır tezgahlanan bir onunun boşa çıkarılması gerekirken, böylesine kışkırtıcı tutumlara girip kamuoyunun ilgi ve öfkesini kendi üstüne çekmenin bir alemi var mı?

Üstelik, hani dün barış ve demokrasi masalları okuyordunuz, şimdi neden böylesine şahinleştiniz?

Bu düpedüz provokatörlüktür. Kürt kamuoyu buna dikkat etmeli, buna meydan vermemeli. Yoksa PKK bir kez daha bir çuval inciri berbat edecek.

 
 
PSK Bulten © 2005