İşte
terörist, işte onu koruyan devlet!
1986 yılında Hamburg'da,
DEVYOL'un seçkin kadrolarından Kürşat Timuroğlu'nu
öldürme suçundan dolayı kırmızı bültenle
aranan Ferit Aycan 15 yıl sonra yakalandı.
Aycan'ın cinayetten sonra önce
Bekaa’ya Apo’nun yanına, sonra Türkiye'ye gittiği,
İstanbul'da kendi adıyla şirket kurduğu,
Florya'da ev aldığı, ve yine kendi adını
taşıyan Türk pasaportu ile sekiz kez ülkeye giriş
çıkış yaptığı anlaşıldı!
Nerede mi yakalandı? Elbet Türkiye'de
değil, 18 Eylül 2000 tarihinde Hırvatistan'da yakalandı
ve Almanya'ya iade edildi. Alman Polisi, kırmızı
bültenle aradığı katil zanlısının
Türkiye'ye, defalarca giriş çıkış yaptığını
görünce şaşırdı. Hürriyet gazetesi de,
foya ortaya çıkınca şöyle başlık
atmış:
"Türk polisinin inanılmaz
gafleti!"
Aslında Türk polisi gaflet içinde
filan değil, doğrudan işin içinde. Başka
türlüsü mümkün mü? Kendi adıyla ve kırmızı
bültenle aranan adam, aynı adla Türk polisinden nasıl
pasaport almış? Nasıl 1993'ten beri sekiz kez
Türkiye'ye giriş çıkış yapmış?
Nasıl İstanbul'da kendi adıyla şirket
kurmuş ve ev almış. Belli ki hiçbir korkusu,
kaygısı yok.
Arkasında Türk devleti olunca
neden kaygı duysun?
Gazetenin haberinde bu kişinin
cinayetten sonra PKK'nın Lübnan'daki Helvi kampına
kaçtığı belirtiliyor. Zaten olayın hemen
ardından cinayetin bir PKK'lı tarafından işlendiği,
Kürtşat Timuroğlu'nun PKK’yı eleştirdiği
için hedef seçildiği söylenmişti. Oayın görgü
tanıkları da vardı.
O dönem PKK'nın kendi iç muhalefetine,
aynı zamanda kendisini eleştiren Kürt ve Türk devrimcilerine
yönelik olarak seri cinayetler işlediği bir dönemdi
ve Yoldaşlarımızdan Ali Hoca (Ramazan Adıgüzel)
Hannover'de, Hüseyin Ali Akagündüz ise Paris'te katledilmişti.
O zaman biz bu cinayetlerin arkasında
Türk devletinin olduğunu, Türk ajanlarının
PKK içine sızdığını, PKK'nın
bu cinayetlerde maşa olarak kullanıldığını,
amacın, faşist rejime karşı olan Kürt
ve Türk muhalefetini sindirmek olduğunu defalarca yazdık.
İşte son olayla bir kez daha
doğrulanıyoruz.
Kuşkusuz bu tekil bir olay değil.
Papa'ya Suikast da Ağca manyağının kişisel
tercihi değildi, onu cezaevinden kaçıran Türk kontrgerillasının
işiydi. Palme olayı da bir gün açığa kavuşur
ve altından aynı kesim, Çatlı ve ekibi çıkarsa
kimse şaşmasın. Türk devleti o yıllarda,
Kürt mültecilere "kucak açtığı" ve
Kürt sorununu gündeme getirdiği için İsveç'e, özellikle
de Palme'ye diş bilemekte, bir yandan cunta şefi
Evren'in, bir yandan PKK şefi Apo'nun ağzından
tehditler savurmakta idi.
Türk devleti ile Apo'nun buluşması
elbet salt bu olaya özgü değil. Daha PKK kurulmadan,
Apo'nun Komünizmle Mücadele Derneği üyeliğiyle başlayan
bu ilişki, bir ara kopmuş gibi görünse de, anlaşılan
sağlam bağlara sahipti ve dolaylı dolaysız
hep devam etti.
Devlet ve PKK, 12 Eylül öncesi yurt
içinde Kürt ve Türk devrimci hareketine karşı ortaklaşa
operasyonlar düzenlediler. 12 Eylül sonrası Avrupa'da
Türk faşist rejimini rahatsız eden Kürt ve Türk
muhalefetini dağıtmak için de. Yirmi yıl boyunca
Kürt sorununu birlikte terörize ettiler. Şimdi de birlikte
pasifize etmeye çalışıyorlar.
Evet gerçekler bu kadar açık.
Ama herkes görebiliyor mu? Ne yazık ki hayır. Ehli
müridan bir yana, politikada iddia sahibi pekçok koca adam
bile dün bu tuzakları, oyunları göremedi ve bugün
de hala göremiyor..
Hürriyet Gazetesi, Ferit Aycan olayı
için ”İkinci Susurluk” diyor. Tam da öyle. Perde bir
kalksa altından neler çıkacak neler!.. Ama o perde,
Birinci Susurluk’ta olduğu gibi bunda da kalkmayacak.
İşin içinde devlet var. Cumhurbaşkanları,
başbakanlar, içişleri bakanları, generaller,
polis şefleri, koca bir derin devlet var… Özal’ı
bile onlar götürdü. Adamlar bugün de iktidar, onları
yargılamaya kimin gücü yeter?.
Tam da Cemali’nin dediği gibi:
”Dız bûye Qadi, tu dıbêji ka lı ku ye dadi!”
(Hırsız kadı olmuş, sen adalet arıyorsun!)
Ama daha da ilginç olan, Hırvatistan’da
yakalanıp Almanya’ya verildikten sonra Türkiye’nin Aycan’a
talip olması, Almanya’dan iadesini istemesi.. Meğer
Türk polisinin gözleri önünde serbest dolaşan ”Bay katil”
1998’de de arabasında patlayıcılarla yakalanmış.
Ama nedense yine serbest bırakılmış! Belli
ki mesleğini daha sonra da sürdürmüş ve kim bilir
bu patlayıcılarla ne haltlar etmiş…(Bu işler
için iyi para aldığı da belli. Şirket
kurmuş, Florya’da ev almış, kelleyi kulağı
dizmiş..) Onu yargılamaksa Türk devletinin aklına
şimdi geliyor!..
Almanlar, sakın haa, bu adamı
Türkiye’ye vermeyin! İdamla yargılanacağı
için değil, hemen serbest bırakılacağı
için!
Belli ki Türk devleti telaşta,
ya adam konuşup da tüm ilişkileri ortaya dökerse?..
Hani Türkiye ”terörden çok çekmiş”
idi?. Hani Türkiye ”teröre karşı savaşmış”
idi?..
Utanmazlığın, yüzü yırtıklığın
bu kadarına pes!
|