PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Zaman Gazetesi’nden Emre Demir’in sorularına cevaplar

Burkay: Bir genel af kilit çözücü adım olur

Zaman Gazetesi Fransa Muhabiri Emre Demir, PKK’nın son eylemleri ve PKK-derin devlet ilişkileri üzerine arkadaşımız Burkay’a bazı sorular yöneltti. Burkay’ın verdiği cevapların bir bölümü 17 Eylül tarihli Zaman’da yayınlandı. Söyleşinin tamamını aşağıda okurlarımıza sunuyoruz:

1.      Tekrar canlanan PKK’nın silahlı saldırılarını ve Öcalan’ın serbest bırakılması için yapılan toplu gösterileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Basında bu yaşananların provokasyon olduğu iddiası sık sık yer alıyor. www.kurdistan.nu sitesinde yayınlanan son yazınızda da, son haftalarda yaşananların kızıl  elma koalisyonunun provokasyon amaçlı eylemleri olduğunu savunuyorsunuz. PKK ve Öcalan bu koalisyonun bir parçası mıdır? Yoksa kendisi ve örgütü kullanılıyor mu?

Ben bunun derin devlet eliyle planlandığı ve Öcalan ve PKK’nın da bu işte kullanıldığı kanısındayım. Bunu birçok kez yazdım. Öcalan daha yakalandığı gün canı karşılığında devlete hizmet teklif etti. Duruşması sırasında tüm Türkiye kamuoyunun ve dünyanın gözleri önünde pişmanlığını dile getirdi, “ne isterseniz” yapayım” dedi. Devletin de işine gelen buydu. Bizzat o zamanki Başbakan Ecevit’in ağzından, “ölüsü işe yaramaz; herkes kullanıyor, biz neden kullanmayalım?” dendi.

O günden beri de Apo her isteneni yapmakta. Kemalist devletin ideolojisini, üniter devlet anlayışını benimsedi, bunu tabanına ve Tüm Kürtlere empoze etmeye çalıştı. Kürtlerin tüm temel istemlerini bir yana bıraktı, eski Kürt direnişlerini gericilik saydı. “Demokratik cumhuriyet” diye içi boş bir slogana sarıldı. Kadrolarını, istek üzerine sınır ötesine, Güney’e geçirdi. Eğer istenseydi, bunları tümden silahsızlandırabilirdi. Örneğin bir genel af çıkarılsaydı şimdi dağda kimse yoktu. Ama istenmedi. PKK’nın şahsında Kürt hareketi bir teror olayı diye iç ve dış kamuoyuna sunulmuştu; bu bahene elden bırakılmak istenmedi. Nitekim şu anda onu yeniden, kendi planları doğrultusunda harekete geçirdiler.

Öcalan’ın taraftarları ise, Kürt sorununu Öcalan’ın sağlık sorununa dönüştürdüler. Yaptıkları eylemlerin kimin işine yaradığına bakmadan adeta sürükleniyorlar.

Cenaze törenleri sırasında kışkırtılan kitleler ise, her iki tarafta da elbet arka planda hangi ellerin bulunduğunun farkında değiller. Bu oyunu düzenleyenlerin bir eli Kürtlerin, bir eli Türklerin içinde. Bu derin devletten başkası değil. Amaçları ortamı terörize ederek AB sürecini bloke etmek, demokratik yöndeki adımları engellemek, hatta geri almak, statükoyu korumak. Geçmişte olduğu gibi bundan bir darbe çıkarmak isteyenler de elbet var ve çağrılarını açık açık yapıyorlar.

2- Irak’ta Kürtlerin önemli hak kazanımları elde ettiği, Türkiye Kürtlerinin son yıllardaki demokratikleşme rüzgarında nisbeten rahatladığı bir dönemde PKK’nın silahlı eylemlerinin ve Öcalan’ın serbest bırakılması için seferberlik başlatmasının nedenleri ne olabilir? Bu çıkışlar Kürt toplumunda destek buluyor mu? 90’lardaki yoğun çatışma döneminde, PKK Kürt halkı tarafından destek gören bir hareketti. Bugün, Güneydoğu bölgesinde aynı sosyolojik temeller mevcut mudur?

Zaten, PKK’yı da kullanarak ortamı terörize edenlerin bir amacı da Güney’e müdahalenin bahenesini oluşturmak. Böylece uykularını kaçıran Güney Kürdistan’daki özerk yapıyı ezebilmeyi umut ediyorlar.

PKK tarafından yapılan bu eylemlerin ne sınırın bu yanındaki, ne öbür yanındaki Kürtlere bir yararı yok. Zaten eylemlerin kendisi ne için? Öcalan’ın sağlığı içinse bunun için pekala barışçı yollarla, kışkırtıcı olmayan eylemlerle çaba göstermek mümkün. Kaldı ki avukatlarıyla görüşmeyi durduran bizzat Öcalan’ın kendisi. Ben bunun da bir kışkırtma nedeni olarak sahnelendiği kanısındayım. Öcalan İmralı’da kendisiyle ilişkide olan devlet yetkililerinin istemediği hiçbir adımı atmaz.

PKK’nın desteği son dönemde azalmakta idi, dağılma süreci daha da belirginleşmişti. Ama derin devlet tüm bu kışkırtmalarla ona yeniden hayat öpücüğü veriyor. Geçmişte olduğu gibi, bir yandan Türk tarafında militarizm, ırkçılık ve şovenizm yükselirken, Kürt tarafında da kitleler Apo’nun ve PKK’nın kanatları altına itiliyor.

Bu kızılelmacıların işine gelen bir durumdur. Derin devlet bir aşamadan sonra yine en sert yöntemlerle duruma el koyma hesabındadır. O zaman PKK’nın ve ırkçıların eylemleri de, aynen 12 Eylül sonrasında olduğu gibi, l999’da Öcalan yakalandıktan sonra olduğu gibi, şıp diye kesilecektir.

3- Türkiye’de son zamanlarda yaşananlar, Avrupa’da yaşayan milyonlarca Türk vatandaşını ve bir milyona yakın Kürt vatandaşını yakından ilgilendiriyor. 90’lı yıllardaki gergin ortam, Avrupa’daki göçmenlere de yansımış ve iki komünite arasında sürtüşmeler, saldırılar yaşanmıştı. Türkiye’deki provokatif ortamın Avrupa’ya tekrar sıçrama ihtimali var mıdır? İki komünite arasında son zamanlarda kısmen depolitize olmuş ilişkilerde bir geriye dönüş yaşanır mı?

1990’lı yıllardaki çatışmalar ne yurt içinde ne de dışında Türk ve Kürtlerin ilişkilerine fazla yansımadı. En azından Kürt ve Türklerin yan yana yaşadıkları bölgelerde çatışmalar olmadı. Yurt dışında Kürtlere ve bu arada bize yönelik bazı saldırılarsa PKK tarafından geldi. Şimdi yeniden yurt dışında benzer saldırılar olur mu, bilemem. Eğer derin devlet örgütlemezse olacağını da sanmıyorum. Ama Türkiye’deki provokatif ortam daha da kızışırsa sonuçların ne olacağını elbet şimdiden kestiremeyiz.

Bence şu anda yurt içinde Kürt ve Türklerin yer yer çatışması riski var ve daha şimdiden belli olaylar da yaşandı. Ancak bu Batı’daki Kürtlere karşı tek yönlü saldırılar biçiminde yaşanıyor. Bunlar kendiliğinden olaylar da değil, planlı bir çabanın ürünü. İşin içinde provokatörler var ve belli kesimler alttan alta kışkırtılıyor. Şu anda bir sitede “Kürtlerle alış veriş etmeyin, onların müziğini dinlemeyin; Kürtler dilimizi, müziğimizi, yemek kültürümüzü bozuyor!” türünden iğrenç ırkçı zırvalar, kışkırtmalar açık açık yapılıyor.

Böylesi bir ırkçı saldırganlıkla mücadele ise, Kürtlerden çok Türklere düşüyor. Biz kendi tarafımızda yanlış yapanları teşhir etmekte bugüne kadar tereddüt etmedik.

4- Türk hükümeti son dönemlerde Kürt sorunuyla ilgili önemli açılımlar yapıyor. Başbakan’ın Diyarbakır konuşmasını da içine alarak, bu açılımları nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz de hali hazırda siyasi çözümü destekliyorsunuz. Kürt sorunu çözüm yoluna girmiş midir? Çözüm için neler öngörüyorsunuz?

Türk hükümetinin bazı adımları omulu sayılsa bile (örneğin Erdoğan’ın Kürt sorununu adıyla kabul etmesi) önemli açılımlar yapıldığı kanısında değilim. Birkaç ilde birer Kürtçe kurs ile televizyonda haftada yarım saatlik yayın göstermeliktir. Nitekim bu kurslar hem paralı olduğu, hem de türlü baskılar nedeniyle yaşayamadı. Bir halkın dilinde yayın ve eğitim böyle olmaz, bunlar komiktir.

Biz geçmişten beri siyasal mücadeleyi temel aldık ve barışçı yöntemler izledik. Eğer bunlar engellenmeseydi ortam terörize olmazdı, sorunları barış ortamında tartışır ve çözümler arardık. Ama bugün de hala yasaklıyız. Hükümetin en başta yapması gereken tam bir düşünce ve örgütlenme özgürlüğü sağlamaktır. Bir genel af bu yolda kilit çözücü bir adım olur. Provokasyonları önleyecek olan da budur.

Eğer bugüne kadar dökülen kandan üzüntülüysek, eğer bundan sonra gençlerin ve masum insanların can vermesini ve her iki yanda da toplumun acı çekmesini istemiyorsak, bir genel afla siyasetin yolunu açalım. Bunu yapmamak, şu veya bu bahaneyle suyu yokuşa sürmek, gerilime, çatışmaya, provokasyonlara meydanı bırakmak demektir.

Sorunun nihayi çözümü ise, bu boyutta bir sorun (kendine özgü bir dile, kültüre, tarihe, coğrafyaya sahip olan, Ortadoğu’da nüfusu 40 milyona, kuzey parçasında ve Türkiye’de ise 20 milyona ulaşan bir halkın sorunu) dünyanın başka yerlerinde nasıl, hangi yöntemlerle çözülmüşse öyle çözülmeli. Bu eşitlik temelinde çağdaş, adil bir çözüm olmalı. Bize göre federal çözüm iyi bir çözümdür. Bunu kabul etmemek, eşitsizliğin sürmesinde, baskıda ısrar etmek demektir ki, Kürt halkı da bunu kabul etmez.

14 Eylül 2005

Kemal Burkay

 
 
PSK Bulten © 2005