PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

Adaletin perişanlığı ve Hizbullah olayı

Kemal Burkay

On yılı aşkın süredir tutuklu olan bir bölüm Hizbullahçının bırakılması yoğun tartışmalara neden oldu. Bunların bir dönem Kürdistan’da dehşet estiren katiller olduğuna kuşku yok. Hizbullah’ın sokaklarda nasıl satırla adam doğradığı, insanları tek kurşunla enselerinden vurduğu hatırlarda. Kaçırılıp domuz bağı ile boğulan insanların gömüldüğü mezar evler de.

O dönem bu katiller bu cinayetleri rahat rahat, pervasızca işlediler; çünkü devlet himayesinde ve denetiminde idiler. Türk Hizbullahı bizzat devletin istihbarat örgütleri tarafından yönlendirildi, jandarma bölgesinde ve subaylar tarafından eğitildi, silahlandırıldı, kendilerine hedefler gösterildi. Sokak ortasında adam öldürüp kayıplara karıştılar. Halk tarafından izlenip yakalananlar karakolların bir kapısından girip ötekinden çıktılar.

Hizbullah’ın tüm bu eylemlerinden bölge valileri, hükümet ve MGK haberdardı. Hizbullah yalnızca PKK ile savaşsın diye devreye konmamıştı, Kürt hareketi bir bütün olarak hedef seçilmişti. PKK da Hizbullah’la çatışmaya balıklama dalınca bölgede kanlı bir kaos yaşandı. Kürtler Kürtlerle vuruşturuldu.

Bu kanlı boğuşma Öcalan yakalanıp İmralı’ya konuncaya ve onun yardımıyla PKK tam bir denetime alınıncaya kadar sürdü. PKK’nın silahlı eylemlerine son verdiği söz konusu ortamda Hizbullah’ın eylemleri de durduruldu. Bu ortamda kendisine ihtiyaç kalmamıştı. Üstelik, boş kalan böylesi bir örgüt, El Kaide türünden radikal İslamcı örgütlerin tırmandığı ve terör eylemleriyle dörtbir yanda dehşet saldığı bir ortamda tehlikeli olabilir, denetimden çıkabilirdi. Bu nedenle bir anda Hizbullah’ın defteri dürüldü. Polis birkaç günün içinde Hizbullah kadrolarını eliyle koymuş gibi bir bir topladı, mezar evleri basıp silahlara el koydu, evlerin tabanına gömülmüş cesetleri ortaya çıkardı. Örgüt’ün lideri Velioğlu, İstanbul’da kaldığı evde kurşunlanarak yok edildi; böylece büyük ihtimalle istihbaratla var olan baş halka yok edilerek susturuldu.

Son günlerde serbest bırakılanlar arasında işte bir dönem böylesine devlet himayesinde dehşet saçmış, onlarca cinayet işlemiş katiller, bizzat Hizbullah’ın askeri sorumluları var.

Bu serbest bırakmayla birlikte kamuoyunda yeni bazı kaygılar oluştu. Bununla belli bir amaç mı güdülüyor? Hizbullah’ı canlandırmak, bölgede yeni bir çatışma ortamı yaratılmak mı isteniyor?

Eğer işin arkasında derin devlet varsa böyle bir plan ve çaba mümkün. Ama AK Parti Hükümeti böylesi bir oyunun içinde değilse eskiyi tekrarlamak o kadar da kolay değil. Hükümetin ise, son dönemde militarizmle uzlaşma ve tutuculaşma yönünde belirgin hale gelen siyasi tavrına rağmen, böylesi bir oyuna ortak olacağı kanısında değilim; çünkü bu aynı zamanda onun işine yaramaz; böylesi bir oyunla canlanacak terör ve kaos ortamı onun varlığını da tehdit eder. Ayrıca Hizbullah da nasıl kullanıldığını ve günü gelince, bizzat kendisini kullananlar tarafından nasıl acımasızca defterinin dürüldüğünü gördü. MHP’nin bile bu tür kullanılmalardan dersler çıkardığı bir ortamda, kadrolarının çoğu Kürtlerden oluşan Hizbullah’ın ders çıkarmaması düşünülemez.

Sonuç olarak, bugünün ortamı 1990’lardan farklıdır. Bugün de aynı oyunu sahnelemek isteyenler olsa, şu veya bu örgüt içinde rejimin elinde maşa olmaya uygun unsurlar bulunsa bile, işleri 15-20 yıl öncesi kadar kolay değil.

Son dönemde, kamu vicdanını rahatsız eden söz konusu tahliyeler ve Hizbullah olayı işin bir yanı. Diğer yandan son tahliyelerle Türkiyede adalet mekanizmasının perişan durumu da bir kez daha gözler önüne serildi.

Bu perişanlığın göstergelerinden biri geç gerçekleşen adalettir. Bir davanın karara bağlanması, kararın kesinleşmesi bazen 10 yılı, 15 yılı alıyor. Kişi suçlu olmasa ve sonunda beraat etse bile böylesine uzun sürelerle tutuklu kalıyor. Öyle olunca beraatın anlamı ne, böylesine beraate adaletin tecellisi denebilir mi? Bazen de yargılama süreci 20, hatta otuz yılı alıyor, bu arada davalar zamanaşımına uğruyor ve fail eğer suçluysa sıyırıyor. Bunlar da bu ülkede çok yaşandı. Özellikle 1960’lı,70’li yıllardan bu yana devlet güdümünde pervasızca cinayetler işlemiş, kıyımlar yapmış olan faşist unsurların davaları uzadıkça uzadı ve sonuçlanmadı. Üstelik onlar çoğu zaman tutuklu da değillerdi. Ve günü geldi, toplumla ve mağdurlarla alay eder gibi zamanaşımı ile davalar bitirildi.

Davaların ve tutukluluk halinin bu kadar uzun sürmesinin bir nedeni olarak, bu ülkede adaletin dar olanakları gösteriliyor. Bu doğrudur elbet. Milli Savunma ve İçişleri Bakanlığı, yani ordu ve polis bütçenin aslan payını alırken, adalet, eğitim ve sağlığın payı kesat. Bu ülkede militarizmin borusu öttükçe böyle de sürecek görünüyor. Ama öteki neden, bizzat adalet mekanizmasının da devletçi tutumudur. Bu ülkenin yargıçları da ezici çoğunlukla devletçi ve militarist bir kafa taşıyorlar. Rejim yıllar yılı nasıl Kürtleri, Alevileri, solcuları, azınlıkları, düzene eleştiri yönelten aydınları suçlu gözüyle gördüyse, bunlar da gördü. Bu ülkenin yargıçları da genarelleri, polis şefleri, valileri gibi, kendilerini düzenin bir bekçisi, kapıkulu gibi gördüler. Bu anlayıştan elbet adalet doğmaz.

Türkiye’de adaletin perişanlığının temel nedenleri bunlarsa, ki bence de bunlardır, bu sorunu çözmenin yolu da bellidir. Yapılacak işlerden biri, ülkenin kaynaklarını büyük oranda orduya ve polise aktarmak değil, eğitim, sağlık, adalet gibi alanlara yöneltmektir. Yurttaşı mutlu edecek olan budur. Ama bunun için öncelikle ”yurtta ve dünyada barış”ı istemek gerekir, özgür ve demokratik bir toplum istemek gerekir. Yurttaşları düşman gibi görmemek, onların haklarını tanımak gerekir. Türkiye Kürt sorununu adil biçimde çözdüğü, demokratikleşip özgürleştiği, komşularıyla sorunlarını barışçı biçimde çözdüğü oranda, büyük bir ordu ve polis gücüne ihtiyacı kalmaz.

Bu aynı zamanda adalate ilişkin olarak da yeni bir anlayışın egemen kılınması için uygun bir ortam oluşturur. Ülkenin yargıçları ve savcıları, artık zalim bir devletin, adaletsiz bir düzenin kapıkulları değil, uluslararası standartlara uygun bir hukuk sisteminin özgür, tarafsız uygulayıcıları gibi davranabilirler.

Türkiye için bu ne zaman mı olur? Gülümsediğinizi fark eder gibiyim. Belki de can çıkmadıkça huy çıkmaz demektesiniz…

Kim bilir, allahtan umut kesilmez! Belki can çıkarak, belki buna gerek kalmadan bu ülke de düzelir, adam olur.

Değişen dünyada değişmeden kalmak olanaksızdır.

Yazarın önceki yazılarından:

Özgür olmadıktan sonra vatandaşlığın önemi ne?
Bir protesto yazısı
Kurban Bayramı, Gizli Anayasa, Irak’ın içişleri vs…
HES’ler; Önce insan ve doğa mı, yoksa para mı?
Dışardan Türkiye manzaraları
Cumhuriyetin 87. yılında ilginç Türkiye manzaraları
Wek rexne li ser pêşangeha Bottropê
Bottrop’ta, 4. Kürt Kitapları Fuarı’nda
Anadilde eğitime bile karşı çıkanlar
Kürt sorununu nasıl çözecek?
Barışa ve demokrasiye susamışız
Boykot haklıdır
Anadilde eğitim anasütümüz kadar helaldır
Kurdun sevdiği dumanlı havalar
Referandumla iyi bir rüzgar yakaladık
Kılıçdaroğlu ve yanlış tarafta duranlar…
Kim kime karşı, kim kime rakip?
3. bölüm
Niçin PKK ve Öcalan üstüne yazıyorum?
Kim kime karşı, kim kime rakip?
2. Bölüm
Siyasetten ne bekliyorum?
Kim kime karşı, kim kime rakip?
”Demokratik Özerklik” üzerine
Siyam İkizleri: Derin Devlet ve PKK
Militarist-faşist güçlerin son çırpınışları
Biz hiç susmadık;Ama bizi görüp duymadınız…
Kimlik sorunu- 3
Kadın sorunu ve sosyalizm
Kimlik sorunu -2
Kimlik sorunu -1
27 Mayıs “Devrimi”

Anılarımın 2. Cildi ve
Gerçeğin aynasına öfke duyanlar... (1. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Pusulayı şaşıranlar...
(2. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Zeki Adsız’la ilgili tepkiler (3. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
İki kazı bile güdemeyecek adam...

(Bölüm 4)

Viyana-İzlanda, Dil ve Şiir
Bir Dünyalıyım
Kovancılar Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten bir sayfa...
Çok laf değil, somut adımlar...
KÜRT SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar – Şiir
Ali Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki ihtimal
Ergenekon eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri uyanık olmalı
TBMM’de Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey, Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık insana özgüdür
Alevi sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik Fırat’ın ardından
Aldatanlar ve aldananlar...
Sisteme kurban edilenler...
Ayıp diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu bölme, bölünme hikâyesi...
Dema Nu ile söyleşi
Ne yazmalı?
Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko ile değişim arasında
Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 

 
PSK Bulten © 2010