PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Bu çılgınlıkla nereye?..

Kemal Burkay

Şırnak’ta 13 askerin, henüz iç yüzü aydınlanmayan ve bu gidişle yakın bir zamanda aydınlanmayacak olan ölümünün ardından Türk televizyonlarına baktım. Heyecan,  çığırtkanlık ve farfaranın hiçbir dönemde eksik olmadığı bu kanallar yine de beni şaşırttı. Spikeri, yorumcusu, seyircisi ile, politikacısı, askeri, gazetecisi ile tam bir çılgınlık, bir histeri yaşanıyordu. Kürtlere yönelik bir düşman ve savaş edebiyatı yeri göğü inletiyordu. Ordu hemen harekete geçmeli, PKK’ya ve Barzani’ye, ”içerdeki işbirlikçilerine” derslerini vermeli, terör denen canavarın kökünü kazımalıydı!..

Bu duruma düşürülmüş kitleleri anlıyorum. Yalan ve demagoji üzerine yıllar yıllı yapılan bunca propaganda ve ajitasyon, bunca provokasyon kitlelerde akıl mı bırakmıştı. Toplumda ırkçılık ve şovenizm bir kez daha şaha kalkmıştı işte. Bir dönemlerin ”Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır! Ya taksim ya ölüm!” mitinglerindeki gibi…

İşini bilir senaristler ve rejisörler yıllar yılıdır toplumu bu hale getirmek için az çaba harcamadılar; onlar emeklerinin ürününü derliyorlar şimdi.

Militarist güçleri de anlıyorum. Bugünkü ortamın baş yaratıcısı onlar. Yıllardır Kürt sorununu bir asayiş ve terör sorunu olarak gösterdiler, her türlü sivil ve barışçı çözümün önüne dikildiler, bundan kendilerine eşi az görülür bir güç ve rant sağladılar.

Örneğin, Öcalan’ın ve PKK denen örgütün nasıl Kürdistan ve Türkiye sahnesine çıktığı, bunda hangi ellerin ve niyetlerin rol oynadığı bir yana –bu konuda çok yazdım ve yeniden yazmayı kendi açımdan abesle iştigal olarak görüyorum- böylesi bir örgüt bile, koşulların ve gerçeklerin zorlamasıyla da olsa, 1993 yılından başlayarak kaç kez tek yanlı ateş kesti ve barışın yolunu açtı. Ama Türk rejimi, hiçbir aklı başında rejimin yapmayacağı biçimde, ondan ve genel olarak Kürt tarafından gelen barışçı çözüm önerilerini ayağıyla itti, savaşı, yani o denli yakınır göründüğü terörü tercih etti.

Son olarak Öcalan yakalandıktan sonra olanlarsa malum: PKK yeniden ateş kesti ve silahlı mücadeleye tümden son verdiğini açıkladı. Programını, hatta adını terk etti. Üniter devleti ve Kamalizmi savunur oldu. ”Demokratik cumhuriyet” türünden, ama içi boş, Demirel gibilerin bile altına imza atabilecekleri bir istemle yatinir oldu. Hatta, ”bir genel af çıkarın, dağdakiler gelip teslim olsun” dedi. Böylece PKK kendini bitirmiş sayılırdı. Türk rejimi bundan fazla ne isteyebilirdi ki?

Ama istemedi. PKK’nın dağdan inmasini, terörün son bulmasını istemedi. PKK’yı, güçlerini Güney Kürdistan’a geçirip orada tutmaya yöneltti, Güney’deki Kürt hareketine karşı kullanmak için. 500 kişi ise, el altında bulunsun, lazım olur anlayışıyla içerde tutuldu…

Ama bir süre sonra, kuzulaşmış, güvercinleşmiş, ”barış ve demokrasi sözlerinden başka bir şey etmez olmuş PKK’yı, kendi emelleri açısından sakıncalı bile buldu ve İmralı’da kendi hizmetindeki Öcalan’a yeniden sert mesajlar, savaş direktifleri verdirmeye başladı. Çünkü bu, AB üyeliği ve demokratikleşme sürecini engellemek, bu ülkede militarizmin gücünü, imtiyazlarını sürdürmek için gerekliydi.

Evet, militarist güçleri de anlıyorum… Ya  sözde iktidarı-muhalefetiyle politikacılar?.. Onlar militarizmin dayatmaları yüzünden ülkeyi kendi görüş ve siyasetleri doğrultusunda yönetemediklerinin, hükümet oldukları zaman da iktidar olamadıklarının farkında değiller mi? Onlar militarizmin, sivilleşmeyi, demokratikleşmeyi, AB sürecini engellemek için yıllardır bilinçli ve sistemli bir şekilde yaptıklarının, derin devletin, devletle iç içe geçmiş çetelerin, siyasi cinayetlerin, Susurlukların vs. vs. farkında değiller mi? Onlar bu alçaltıcı duruma nasıl rıza gösterebiliyorlar?

Ama ikide bir yaşanan askeri darbeler, Yassıadalar, Zincirbozanlar, Mamaklar, hatta ipe gitmeler yüzünden bu politikacılar da nerdeyse iğdiş olmuş durumdalar. Ayrıca şu yüzyıllık ırkçılık, Kemalizm, şovenizm onların da ruhuna iliğine işlemiş. Kemalist olmayan da en azından Türk-İslam sentezcisi… Örneğin kendisi de militarizmin aşağılayıcı tavrına hedef olup duran AKP hükümeti, generallerin öfkesini başka taraflara yöneltmek için onların her dediğini yapmaya fit. Yeni tezkere meclisten bu hava içinde geçti. AKP hükümeti, toplumu aydınlatıp, kitleleri arkasına alıp statükocu, militarist ve maceracı güçlere dur diyeceğine, bir kez daha onlara teslim oldu.

Ya yazar-çizer takımı, yorumcular? Onlar oynanan oyunun farkında değiller mi? ”Terör” denen bu ”canavar”ı kimin, hangi politikaların yarattığını bilmezler mi? 12 Mart ve 12 Eylül öncesi yaşananları hatırlamıyorlar mı? Hele hele, şu son dönemlerde olup bitenlerin, Şemdinli olaylarının, Danıştay baskınının, Hrant Dink cinayetinin, Ankara’da patlayan ve patlamayan bombaların, orda burda pıtrak gibi yüze vuran çetelerin ardındaki ellerin kimin olduğunun farkında değiller mi? Hatta, son olarak kitle galeyanına vesile edilen Şırnak’taki eylemlerin (12 köylünün ve ardından Gabar’daki 13 askerin ölümünün) de bu provokasyon zincirinin son halkaları olduğunu göremiyorlar mı? Bu askerlerin nerdeyse tamamının Kürt olması acaba bir rastlantı mı? Bu askerler için timsah gözyaşları dökenler, önce onların nasıl seçildiğini ve olayın nasıl cereyan ettiğini açıklamalılar.

Ama ne ilginçtir ki, basının yalnızca memetçik kalemleri, iflah olmaz ırkçı ve şovenleri değil, birkaç namuslu kalemin dışında, demokrat geçinen birçok yazar ve yorumcu bile son şovenizm dalgası ve toplumu saran histeri karşısında şaşkın durumdalar.

Kimisi, kestirmeden ve kolay bir yöntemle, bu eylemleri Abdullah Öcalan’ın “Stalinci” kişiliğine bağlıyor ve onu sorumlu tutuyor. Bu müthiş “Stalinci”nin şu anda İmralı’da devletin hizmetinde olduğunu, Ecevit’in deyişiyle kullanıldığını, onun her söylediğinin Genelkurmay görevlilerince kendisine dikte ettirildiğini bilmezden gelerek…

Kimisi bir başka kestirme yöntemle sorumluluğu Barzani’nin şahsında Güney Kürdistan yönetimine yüklüyor; PKK’nın geçmişten beri nasıl Güney Kürtleri için sorun olduğunu, onlarla savaştığını, Türkiye, İran ve Suriye tarafından Güney Kürdistan’ı destablize etmek, Kürt özerk yönetimini engellemek için kullanıldığını bilmezden gelerek…

Şu anda da Türkiye, İran ve Suriye’nin yapmak istediği tamamiyle budur: PKK ile Güney Kürtlerini çatıştırmak. Bölgeyi destabilize etmek, Kerkük bölgesinin Güney Kürdistan içinde yer almasını engellemek, hatta Kürt halkının Güney’deki kazanımlarını yok etmek… Böyle bir durumda Türk ve İran istihbaratının ve ordusunun, hatta Suriye’nin PKK’ya silah ve her türlü mühimmatı sağlayacaklarına, sınırdaki geçiş yollarını açık tutacaklarına hiç kuşkunuz olmasın. Güney’deki Kürt yönetimi de bu oyunun elbet farkında; onların bile bile lades demesi beklenebilir mi?

Türk militarizminin hedefinin PKK değil, Güney Kürdistan olduğunu Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ile Kara Kuvvetleri Komutanı Başbuğ daha kısa süre önce kendi ağızlarıyla açıkladılar. “PKK önemsiz, Güneyde bir Kürt devleti kuruluyor, Türkiye için asıl tehlike bu” dediler.

Çok açık, Türk militarizmi, ülke içinde Kürt halkına hak ve özgürlük tanımadığı, Kürt istemlerini zor ve şiddetle bastırdığı gibi, sınır ötesindeki Kürtlerin özgürleşmesini bile kendisi için büyük tehlike görüyor. Bu ırkçı, saldırgan, iğrenç bir anlayıştır. Bu tutumla Türk militarizmi ülkeyi  ve bölgeyi bir maceraya sürüklemenin eşiğindedir. Eğer eşiği aşarsa neler yaşanır ve bu bizzat Türkiye’ye ve onun yeni Enver ve Talatlarına neye mal olur, yaşayıp göreceğiz.

Sonuç olarak kitleleri anlıyorum, onlar, yıllardır estirilen şovenizm dalgasıyla, yalanla, provokasyonlarla aptallaştırıldılar. Bu kurt oyununun baş oyuncusu militarist kesimini, sinmiş, militarizme kul köle olmuş sünepe  politikacı tayfasını da anlıyorum. Ya sözde halkın gözü -kulağı, bilinci olan medya? Tüm o köşe yazarları, muhabirler, editörler, yorumcular?.. Onlar da gerçeği göremeyecek kadar aptal mı? Yoksa militarizmin kendilerine verdiği bu, kitleleri aptallaştırma ve kışkırtma rolünü bile bile mi oynuyorlar?

Elbet, onların sıradan halk gibi saf olması beklenemez. Besbelli ya korku ve kişilik zayıflığından, ya da aynı ırkçı-şoven değerleri paylaştıklarından Türk devletinin, militarist çarkın kendilerine verdiği bu alçakça rolü bile bile oynuyorlar. Gerçekleri toplumdan gizliyor, yalana ve saldırganlık kampanyasına borazan oluyorlar.

Sonuç olarak Türkiye sanki aklı, sağduyuyu yitirmiş durumda. Bir dönemlerin Nazi Almanyası’nı, Mussolini İtalyası’nı andırıyor. Bu çağda bu anlayış Türkiye’ye ne kazandırır, ya da ona nelere mal olur, yaşayıp göreceğiz…

--------------------------------------

Not: Bu yazı 21 Ekim’de Hakkari Yüksekova’da meydana gelen ve 12 askerin daha ölümüne yol açan çatışmadan önce yazılmıştı. Yazılarımı genellikle haftalık gazete Dema Nu’da yayınlandıktan sonra internete koyduğum için beklettim ve değiştirmeye de gerek görmedim.

Yazarın önceki yazılarından:

Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 
 
PSK Bulten © 2007