PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

”Demokratik Özerklik” üzerine

Kemal Burkay

Bu yazı, 16 Ağustos tarihli Star Gazetesi’nin eki ”Açık Görüş”te, yayımlandı. Onu Dengê Kurdistan okurları için de aşağıda veriyoruz.

İsveç’te yaşayan Kürt siyasetçi yazar Kemal Burkay: “Öcalan, neredeyse altı ayda bir yeni bir tez ortaya atıyor, çözüm için yeni bir statü öneriyor. Dün özerklik gericiliktir, ilkelliktir diyordu. Şimdi onu demokrasi jelatinine sararak ilaç diye piyasaya sürüyor.

Kürt sorununa çözüm kapsamında bir süreden beri “demokratik özerklik” tartışılıyor. Bu istemi dile getiren PKK ve BDP kesimi oldu. Elbet öneri, bu kesimlerin dile getirdiği tüm belli başlı öneriler gibi Öcalan’dan geldi. Son olarak, aynı çevrenin Demokratik Toplum Kongresi (DTK) dediği oluşum da Diyarbakır’da toplanıp aldığı kararla bu istemi  benimseyince tartışma daha da yaygınlaştı.

Aslında bu tartışma bir yanıyla olumlu bir gelişme ve tartışma sürecinde yeni bir aşamayı gösteriyor.  “Kürtlerle birlikte yaşamak zorunda mıyız?” diyen Ertuğrul Özkök’ün ve bazı Cumhuriyet yazarlarının söyledikleri de, özellikle batıdaki Kürtler için tehdit ve göz korkutma koksa bile, bu sorunu tartışma gündemine taşımaya katkıda bulundu bence.

Öte yandan “demokratik özerklik ”le ilgili, hem getiriliş biçimi, hem terim, hem de içerik olarak benim ciddi kaygılarım var.

Bu önerinin kapsamı nedir? Bu istemi öne süren kesim ondan ne anlıyor, tartışmaya katılan başka kesimler ne anlıyor ve nasıl karşılıyor? O ne ölçüde Kürt sorununun çözümünü sağlayabilir? Bütün bunlar bir yana, öncelikle özerklik kavramı üzerinde durmak ve söz konusu “demokratik özerklik” teriminin nasıl ortaya çıktığına değinmek istiyorum.

‘Demokratik özerklik’ ne demek?

Özerklik kavramı, Batı dillerindeki “otonomi”nin Türkçesi. Eskiden “muhtariyet” deniyordu. (Kürtçede de buna karşılık “xwemuxtari” kavramı var.) Sonradan kavramları Türkçeleştirme modasına uyularak “özerklik” kelimesi türetildi. 

Otonomi, ya da özerklik, bir kendi kendini yönetim biçimidir. Daha çok bir devletin sınırları içindeki, kültürel ya da coğrafi farklılık gösteren bölge ya da bölgeler için söz konusu olabilir.

Muhtariyet, özerklik ya da otonomi... Terim budur. Peki “demokratik özerklik” neyin nesi? Ben şimdiye kadar otonomi teriminin başına demokratik sıfatının getirildiği bir örnek görmedim, duymadım. Kanımca buna gerek yok ve böyle bir sıfat kullanmak yanlış da olur; sanki otonominin -ya da özerkliğin- iki türü var: biri demokratik, öteki antidemokratik!

Özerklik ya da otonomi zaten, bir bölge halkına tanınan statüdür, yönetim planındaki hak ve özgürlüklerdir. Diğer bir deyişle demokratik niteliği içindedir.

Peki bu “demokratik özerklik” nerden çıktı? Besbelli bu da bir Öcalan prodüksiyonudur.

Öcalan İmralı sürecinin başında eski istemlerini (bu uzun yıllar mutlak bağımsızlıktı, 1990’lı yıllarda buna aynı zamanda federatif çözüm de eklendi) terk etti, onlarla birlikte otonomi istemini de gericilik, ilkellik saydı ve “demokratik cumhuriyeti” savunur oldu.

Bir süre sonra ne olduysa “demokratik konfederasyon” diye bir şey ortaya attı. Bu da “demokratik özerklik” gibi, siyasi terminolojide bir ilkti. Dünyanın her yerinde konfederasyon terimi bir başına kullanılırken, Öcalan’ınki “demokratik” olmalıydı...

Bunu “ekolojik toplum” diye bir tez izledi...

Şimdi de “demokratik özerklik...”

Kavramların içini boşaltıyor

Bütün bu “demokratik” sıfatları, bir yönüyle hem Öcalan, hem PKK için bir ironidir. Sanki Öcalan ve PKK hayatlarında demokrasi denen şeyin semtinden geçmişler gibi! Bu elbise, hem örgüt içinde, hem örgüt dışında her şeyi, her sorunu şiddetle çözmeye çalışan, tartışma özgürlüğü diye bir şey bilmeyen, farklı sesleri acımasızca bastıran Öcalan’a ve PKK’ya hiç mi hiç uymuyor. Öte yandan bu terimlerin her biri bir yönetim biçimini gösterir. Bir devlet üniter, federal veya konfederal olabilir. Demokratik olup olmamasıysa ayrı bir durum. Ayrıca demokrasiyle kimin ne kast ettiği de ayrı bir olaydır. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (Kuzey Kore) ne kadar demokratiktir? Almanya’da bir dönem bölünmüştü ve Doğu’da “Demokratik Alman Cumhuriyeti” (DDR), Batı’da ise Federal Alman Cumhuriyeti (BRD)vardı. Hangisi daha demokratikti, o da ayrı mesele...

Öcalan’ın “demokratik Cumhuriyet”i nasıl bir şeydi, örneğin Kürtler için nasıl bir statü öneriyordu? Hiçbir şey... Çünkü ne federasyonu kapsıyordu, ne otonomiyi. Devlet üniter olacaktı, resmi dil yine Türkçe... Kürt halkına temel haklarını tanımayan ve sorunu eşitlik temelinde çözmeyen bir cumhuriyet nasıl demokratik olabilirdi? Belli ki Öcalan kavramların içini boşaltıyor, dejenere ediyordu.

Peki Öcalan’ın “demokratik konfederasyon”u nasıl bir şeydi? Örneğin Kıbrıs’ta Türk tarafının istediği türden, eşit haklara sahip, iki bölgeli, iki devletli bir konfederal birlik mi? Hiç ilgisi yok. Öcalan böyle olmadığına dair yemin kasem ediyordu. Öcalan’ın “demokratik konfederasyonu” yeryüzünde rastlanmamış, herhangi bir şey içermeyen, herhangi bir şeye benzemeyen amorf bir şeydi... İçi boş bir isimden ibaretti.

Öcalan’ın son ürünü işte bu “demokratik özerklik...” Peki o nasıl bir şey?..  Öcalan henüz bu konuda içerik belirlemiş değil. PKK, BDP ve DTK da.Yalnızca yedi bölgeden söz ediliyor. Gerçi Osman Baydemir Dersim’deki konuşmasında yerel yönetimin vergi toplama ve harcama hakkından ve yerel bir bayraktan söz etti ama, Öcalan bu konuda konuşmadan, önerilerinin kapsamı hakkında fikir sahibi olamayız. O konuşmadan Kürt tarafının umutlanması gibi, Türk tarafında bölünme korkusu yaşayanların telaşlanması için de erkendir...

Çünkü “irade” odur. Ne olacağına her keresinde O, -görünüşe göre- İmralı’daki bilmem kaç metrekarelik hücresinde daldığı derin tefekkür sonucu karar veriyor, avukatları vasıtasıyla iletiyor. PKK ve öteki kurumların, legal partilerin yaptığı ise Öcalan’ın tezlerini derhal ve tartışmadan benimsemek, onlara kılıf biçmektir. Bu durum trajikomiktir, ama gerçektir.

Talep sahibinin isteminin gerçekte ne olduğunu bilmeden üzerine ahkam kesmek ise bizi gülünç duruma düşürür.

Öcalan’ın iradesi

Öte yandan Öcalan, yarın “demokratik özerkliği” de bir yana atıp başka bir şeyi piyasaya sürebilir. Çünkü onun çözüm talepleri hiç de uzun ömürlü değil, onun ipiyle kuyuya inilmez. Öcalan, nerdeyse altı ayda bir yeni bir tez ortaya atıyor, çözüm için yeni bir statü öneriyor; lego oynar gibi, yıkıp yıkıp yenisini yapıyor... Dün otonomi, yani özerklik gericiliktir, ilkelliktir diyordu. Şimdi onu demokrasi jelatinine sararak ilaç diye piyasaya sürüyor. Yarın ne yapacağı belli olur mu?..

Bu nedenle Öcalan’ın ve iradelerini ona emenat etmiş olan arkadaşların “önerileri” üzerinde tartışırsak havanda su dövmüş olabiliriz. Bu işin ciddiyeti yok. Ben birçok çevrenin bu durumu göz önüne almadan, şu uyduruk “demokratik özerklik” teriminin gülünçlüğünün de adeta farkında olmadan, bu konuyu böyle ciddiyetle tartışmasına şaşıyorum.

Doğrusu Öcalan ve onun “izinden” giden arkadaşların bu gündem belirleme ve kamuoyunu meşgul etme beceresine hayranım. Ama bu beceri ve bunca tutarsızlık, bir günden diğerine görüş değiştirme, lego oynar gibi yapıp bozma, acaba salt onların kendi ürünü mü? Öcalan’ın İmralı’da hangi ilişki ve etkiler altında olduğunu göz önüne almadan bunu kavrıyamayız.

Gerçekte bu tezlerin, Öcalan’ın, hücresinde okuduğu kitaplarca da beslenen tefekkür ve fantazilerinin bir ürünü olduğu kanısında değilim. Perde arkasında bu işle görevlendirilmiş, ne yaptıklarını bilen derin uzmanlar var. Bu tezler, değişen duruma ve ihtiyaca göre bu uzmanlar tarafından pişirilip Öcalan eliyle piyasaya sürülüyor. Öcalan’ı ortak “irade”ye ve “güneş”e çeviren kampanyaların da aynı mutfaklarda pişirildiğine kuşkum yok. Çünkü böyle bir mit yaratılmadan birbirini tutmayan, bir günden diğerine değişen tüm bu saçma sapan, içi boş çözüm önerileri taraftar kitleye benimsetilemezdi. Elbet, Öcalan’ın yanı sıra, kurumların kilit noktalarına yerleştirilmiş öteki elemanların da çabası ve desteğiyle...

Özetle söylersek, böylece kamu oyuyla, en başta da Kürt halkıyla alay ediliyor, onun kaderiyle oynanıyor. PKK bir yana, BDP ve DTK içindeki koca koca adamlar ise kendilerini bu hacivat-karagöz oyununa kaptırmış, oyun kurucuların arkasından sürüklenip gidiyorlar. Tezler değişiyor, cambaz her keresinde yeni bir hedef gösteriyor ve onlar yüzlerini oraya dönüyorlar.

Çözüm gerçekte zor değil

Meselenin diğer yanına gelince, elbet Kürt sorununun çözümünün nasıl, hangi biçimde olabileceği konusunda, Türkiye kamuoyunun, siyasilerin ve aydınların, Kürdü ve Türküyle  yol yöntem aramalarını, bu konuyu tartışmalarını çok gerekli buluyorum. Bunun şakaya gelir yanı yok, bu işte geç bile kalındı.

Çözüm gerçekte zor değil. Çözüm biçimini tartışırken de, eğer amacımız suyu yokuşa sürmek, ya da ipe un sermek değilse, fili tarife kalkan körlerin durumuna düşmek için bir neden yok. Kürt sorununun boyutları gözler önünde. Bu ulusal bir sorun. Adına Kürdistan denen coğrafya üzerinde yaşayan, kendilerine özgü bir dilleri ve tarihleri olan 40 milyonluk bir halkın sorunu. Böylesi bir sorunla karşılaşan ilk ülke de Türkiye değil. Dünyanın şu ya da bu ülkesinde benzer sorunlar nasıl çözülmüşse ona bakalım. Bir asır önce İsveç-Norveç sorunu nasıl çözüldü? 1920’li yıllarda Sovyetler Birliği’nde, bu sorun nasıl çözüldü? Daha dün Çeklerin ve Slovakların sorunu nasıl çözüldü? Kanada, Belçika, İsviçre, İspanya örnekleri...Daha yakınımızda Kıbrıs’ta 150 bin Türk için Türkiye’nin istediği çözüm... Bundan da yakını, Irak sınırları içindeki Güney Kürdistan’da nasıl bir çözüm sağlandı?..

Tüm bu örneklerden de anlaşılacağı üzere ulusal ve etnik sorunların çözümünde tek bir biçim yok. Her bir ülkeye, sorunun boyutlarına, tarihi koşullara uygun olarak ayrılıp kendi devletini kurabilmekten, gevşek bir konfederasyona, federasyona, otonomiye kadar çeşitli biçimler var.

Değişmek zorundayız

Şimdiye kadar Kürt ayaklanmaları hep yenilgiyle sonuçlandı ve son, 26 yıldır süren çatışma ortamı da kimseye bir zafer sağlamadı. PKK’nın ne istediği, ne yaptığı, hangi amaca hizmet ettiği, bu haliyle hangi sorunu çözeceği bir yana, Türk devleti de sorunun inkârı, baskı ve zor yöntemleriyle bir sonuca ulaşamadı. Bu işin şiddet yöntemleriyle çözülemiyeceği artık anlaşılmış olmalı. Bunca deneyim, sorunu barışçı yöntemlerle çözme gereğini önümüze koyuyor. Şiddette ısrar iki taraf için de  yanlışta ısrardır ve çıkmaz sokaktır.

Çözüm için öncelikle özgür bir tartışma ortamı ve diyalog olmalı. Bu da ülkenin demokratikleşmesine paralel olarak gerçekleşir. Önyargılar ve korkular, çatışma ortamının yarattığı kin ve öfke karşılıklı olarak ancak böyle aşılır. Türkiye’nin demokratikleşmesi için atılan her adım önemlidir ve çözüm isteyenlerin buna destek vermeleri gerekir.

Çağdaş dünya da bizi bu yolda zorluyor. Kürtler ve Türkler olarak değişmek zorundayız. Yeni bir dünyada günü dolmuş yöntemlerle, önyargılar ve korkularla sorun çözemeyiz, özgürlüğe ve refaha ulaşamayız.

Şu aşamada silahların karşılıklı olarak susturulması kuşkusuz en istenir durumdur. Ama bu mümkün değilse PKK’nın daha fazla beklemeden silahları tek yanlı susturması, hatta tümden bırakması Kürt davası için bir kayıp olmaz. Çünkü silahlı eylemlerle artık PKK’nın bir yere varamıyacağı, bu eylemlerin yarardan çok zarar verdiği artık anlaşılmış olmalı. Böylece savaşı ve çözümsüzlüğü sürdürmek isteyenlerin oyunu da bozulur. PKK silah bırakırsa onlar kiminle savaşacaklar?

Ama PKK bunu ister mi, istese bile yapabilir mi; Öcalan’ı İmralı’da denetleyen ve PKK’ya yön veren güçler buna fırsat verir mi? İşte bütün sorun burada...

Ortada sihirli bir kilit var ve bakalım bu kilidi hangi “Malik-i Ejder” ve nasıl çözecek?.. -------------------------------   

Yazarın önceki yazılarından:

Siyam İkizleri: Derin Devlet ve PKK
Militarist-faşist güçlerin son çırpınışları
Biz hiç susmadık;Ama bizi görüp duymadınız…
Kimlik sorunu- 3
Kadın sorunu ve sosyalizm
Kimlik sorunu -2
Kimlik sorunu -1
27 Mayıs “Devrimi”

Anılarımın 2. Cildi ve
Gerçeğin aynasına öfke duyanlar... (1. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Pusulayı şaşıranlar...
(2. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Zeki Adsız’la ilgili tepkiler (3. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
İki kazı bile güdemeyecek adam...

(Bölüm 4)

Viyana-İzlanda, Dil ve Şiir
Bir Dünyalıyım
Kovancılar Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten bir sayfa...
Çok laf değil, somut adımlar...
KÜRT SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar – Şiir
Ali Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki ihtimal
Ergenekon eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri uyanık olmalı
TBMM’de Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey, Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık insana özgüdür
Alevi sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik Fırat’ın ardından
Aldatanlar ve aldananlar...
Sisteme kurban edilenler...
Ayıp diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu bölme, bölünme hikâyesi...
Dema Nu ile söyleşi
Ne yazmalı?
Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko ile değişim arasında
Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
PSK Bulten © 2010