PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
Gül Kürdistan deyince...

Kemal Burkay

Bizim Kürtçede gül bahçesine “gulistan” karınca yuvasına “mûrîstan”, ormana da “daristan” denir. (Gul: Gül, Mûrî: karınca, dar: ağaç).

Bir halkın yaşadığı ülke de böyle adlandırılır: Afganistan, Kazakistan, Tacikistan, Türkistan, Pakistan, Hindistan, Arabistan, Ermenistan ve de Kurdistan...

Bu “istan” takısı İrani dillere özgüdür, Kürtçede de, Farsçada da vardır.

Peki Türkçede nasıl denir? Böyle denmez mi?

Aynen böyle denir: Afganistan, Kazakistan, Tacikistan, Türkistan, Pakistan, Hindistan, Arabistan, Ermenistan...

Bir tanesi hariç: Kürdistan!..

Türk komşularımız eskiden bunu da derlerdi. Üstelik de bu adı, “Kürd” adına “istan” takısını ekleyerek ilk söyleyen bir Selçuklu Türk hükümdarıdır. Sultan Sancar 12. yüzyılda, Hemedan’ın kuzeybatısındaki Bahar kalesini merkez alan bir Kürdistan eyaleti oluşturdu. Bu eyaletin sınırları Zagros’un doğusunda Hemedan, Dinawer ve Kermanşah’ı, batısında ise Şehrezur ve Sincar bölgelerini kapsıyordu. Kanuni Süleyman da, Fransa Kralı 1. Fransuva’ya gönderdiği ünlü mektubunda, övünmek için, sahip olduğu ülkelerin adını sayıp dökerken “Kürdistan” adını da ekler... Bu isim Osmanlı tarihi boyunca hep var oldu. Osmanlı padişahları, özellikle tarihlerinin son yüzyılı içinde Kürdistan’ı yeniden ve yeniden zapteder oldular, zapteden askerlerine bu isimle madalyalar verdiler...

Osmanlı Meclisi Mebusanı’nda Kürt mebuslar “Kürdistan Mebusu” olarak adlandırılırdı. Ankara Büyük Millet Meclisi’nin ilk yıllarında da adları aynen böyleydi.

Mustafa Kemal hacılar ve hocalarla, Kürt şeyhleri ve ağalarıyla birlikte dualar okuyarak açtığı bu mecliste yaptığı bir konuşmada şöyle demişti:

“Meclisi alinizi teşkil eden zevat yalnızca Türk değildir, yalnızca Kürt, yalnızca Laz ve Çerkez değildir; fakat hepsinden mürekkep anasırı İslamiyedir...”

Ama sonra ne olduysa oldu, aradan kara kedi geçti, şu son seksen yıldır bunu demez oldular. Hem kendileri demez oldu, hem de demek isteyenlere ateş püskürdüler. Bu ismi her duyduklarında uykuları kaçtı, deli divaneye döner oldular...

Şu Edirneden Hakkâriye kadar, bir gecede ve ansızın “Türkiye” olan ülkede artık ne Kürt vardı ne Kürdistan... Ne Laz, ne Çerkez, ne Arap ne de başkası... Tüm bu “anasırı İslamiye” bir gecede Türkleşiverdi!..

Kürt ve Kürdistan diyenin burnundan getirdiler. Dayak, zindan, göç, sürgün ve kırım... Böylece bu adları unutturmaya çalıştılar. Ben de 1966 yılında Kürt sorunuyla ilgili ve içinde Kürt ve Kürdistan adları geçen bir yazı yazdığım için tutuklandım ve beş ay süreyle hapiste kaldım.

Ne var ki bu olacak şey değildi. Nitekim olmadı da. Bu anlayış onlarca Kürt ayaklanmasına, bunca kavgaya dövüşe, bunca acıya yol açıp hem Kürt halkına, hem Türk halkına, bu ülkenin tüm insanlarına büyük acılara, kayıplara yol açtıktan, bir bütün olarak gelişmeyi, özgürleşmeyi engelledikten sonra, ülkenin yönetenleri, yani “büyükleri ve efendileri” tenezzül buyurup Kürtlerin varlığını kabul ettiler...

Ama bu kez de Kürt vardı Kürdistan yoktu! Yo hayır, asla ve kata, yoktu böyle bir şey!

Ama gün oldu, devran döndü ve bu sözcük de bizzat Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ağzından, Bağdat yolunda (yanlış hesap Bağdat’tan döner misali) onlarca gazetecinin önünde dökülüverdi. Hem de “Kürdistan Bölgesel Hükümeti” biçiminde...

Demek ki Kürt de var, Kürdistan da... Üstelik yıllar yılı, bir yandan Kürt yoktur derken, diğer yandan “Ağaçtan maşa, Kürtten paşa olmaz!” lafını bir atasözüne çevirmiş olan sevgili komşularımız, Kürtten hükümet olabileceğini de yeniden keşfettiler...

“Yeniden” diyorum, çünkü Osmanlı devleti döneminde yüzyıllar boyu adı “Türk hükümeti” olan herhangi bir hükümet yoktu ama, Osmanlı ve İran sınırları içinde adı “hükümet” olan birçok özerk Kürt bölgesi ve beyliği vardı. Osmanlı padişahı da İran şahı da onları böyle tanıyordu.

Sayın Abdullah Gül, efendi ve çağın değiştiğini bilen biri. Başında bulunduğu devletin yıllar yılı yarattığı tabuların yalnız bürokrasiyi ve kurumları değil, medyayı ve kamuoyunu da esir aldığını bilmesine rağmen bu adı kullandı:

Kürdistan Bölgesel Hükümeti...

Nasıl kullanmasın? Görüştüğü kişi Nêçirvan Barzani, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin Başbakanı... Bu adı bütün dünya kullanıyor. İran’dan Çin’e, Kore’ye, Arabistan’dan Avrupa’ya, Amerika’ya kadar herkes...

Her şeyden önce bunu Irak devleti kabul etmiş. Daha Saddam döneminde burayı Kürdistan olarak tanımlayıp otonomi vermiş...

Şimdi de, halkoyu ile benimsenmiş yeni Irak Anayasasına göre orası “Federe Kürdistan Bölgesi”...

Öyle olunca da her aklı başında insan, diplomasinin ve uluslararası ilişkilerin ABC’sini bilen her kişi bu adı kullanır.

Ne var ki orada hazır olan Türk gazetecilerden bazıları, sayın Gül’ün, yani kendi cumhurbaşkanlarının lafını anında ağızına tıktılar:

“Efendim. Kürdistan mı dediniz?!.”

“Bir dil sürçmesi mi oldu?..”

Sayın Gül’ü uyardılar, sıkıştırdılar, dediğine bin pişman etmek, lafını geri aldırmak için ne lazımsa yaptılar...

Çünkü orası Türk resmi literatüründe şimdiye kadar “Kuzey Irak’tı” hep. Ya da “eski Musul Eyaletimiz...” Kuzey Kürdistan’ın “Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’su” olması gibi... Hatta İran, Doğu Kürdistan’ın en azından bir bölümüne, adı ve sanıyla Kürdistan derken –kaç yazar!- Türk  devlet adamları ve medyasınca oraya “İran’ın Batı’sı” denmekte ısrar edildi...

Sayın Gül Irak Anayasısı’ndan, oranın hem iç, hem uluslararası statüsünden söz etti. Ama ne fayda!..

Medya tayfası böyle yapınca, inkârcılıkla yoğrulmuş politikacı tayfası durur mu, onlar da hamen salvo atışlarına geçtiler.

Öyle olunca sayın Gül Türkiye’ye dönüşünde, onlarca gazetecinin önünde söylediği sözü “söylemedim” deme durumuna düşürüldü.

Ne var ki tüm bunlar da son çırpınışlardır ve para etmez. Köprülerin altından çok sular aktı. Eğer bu ülkenin cumhurbaşkanı, tepkileri de göze alarak, “Kürdistan” adını kullanacak hale geldiyse bu derdin artık başka çaresinin olmadığı anlaşılmıştır baylar!

Herkes önce Kürt adına alıştı. Şimdi Kürdistan’a sıra geldi, ona da alışılır...

İyi komşular olmamızın başka yolu yok.

Türkiye adı, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, yani topu topu 85 yıldır kullanılıyor... Ama Kürdistan adı yüzlerce, hatta, değişik biçimleriyle (Kardaka-Kurdiom vb...)  binlerce yıldan beri var.

Onu yok saymak zaten yeterince büyük bir ayıptı. Şimdi bu ayıptan kultulmaya ve bundan öteye, her iki halkın eşitlik ve özgürlük temelinde bir arada barış içinde yaşaması için gerekli adımları atmaya sıra geldi.

Belki zor olacak, ama bu da ergeç olacak.

Yazarın önceki yazılarından:

Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 
 
PSK Bulten © 2009