Irak seçimleri yaklaştıkça
Kemal Burkay
30 Ocak’ta yapılacak Irak seçimlerine üç gün kaldı.
Seçim günü yaklaştıkça Irak içinde ve Irak’ın
komşuları arasında, özellikle de şu pek
demokrat ve pek laik Türkiye Cumhuriyeti’nde gerilim ve telaş
artıyor.
Seçimler nedeniyle Irak’ın içindeki gerilim ve telaş
anlaşılırdır. Bir yanda seçimlerden yana
olan, Irak’ın barışa ve demokrasiye ulaşmasını
isteyen Iraklılar; Kürdü, Şii ve Sünni Arabı,
Hıristiyanı, Türkmeni ile bu seçimin mümkün olduğunca
hasarsız geçmesini, halkın sandıklara gidip
oy kullanmasını sağlamaya çalışıyorlar.
Diğer yanda, normal koşullara ve demokrasiye geçişi
engellemeye çalışan, bunun için öteden beri azgın
ve sınırsız bir terör estiren güçler var. Bunlar
eski rejimin kalıntıları ile El Kaide ve benzeri
kökten dinciler. Seçim günü yaklaştıkça bunların
saldırganlığı artıyor.
Irak’ın kendi içindeki bu sözde “direniş güçleri”nin
tutumu anlaşılırdır. Bunların bir
bölümü geçmiş rejimin yandaşlarıdır, diktatörlük
rejiminin yıkılması onların dünyalarını
da yıkmış, güç ve imtiyazlarını yitirmişlerdir.
Şimdi, çaresiz bir çırpınışla, hiç
bir kural tanımayan azgın bir şiddetle, değişim
sürecini engellemeye, eski dönemi geri getirmeye çabalamaktalar.
El Kaide ve benzerleri ise Irak’ta tam da gönüllerine göre
bir şiddet ortamı bulmuşlardır ve onlar
da demokratik bir Irak’a giden süreci engellemek ve düşman
bildikleri güçlerle hesaplaşmak için, eski rejimin yandaşları
ile yan yana sözde “kutsal” bir savaş veriyorlar…
Evet, bunları anlıyoruz. Peki ötekilere, Irak’ın
komşularına, özellikle de şu pek demokrat ve
pek laik TC’ye ne oluyor? Ama okurlarımız bu pek
sayın “komşuların” derdini kaygısını
da iyi bilirler. Bunların bir korkusu Irak’ın demokratikleşmesidir.
Hiç kuşkunuz olmasın, bunların arasında
demokrat geçinen, bu alanda, kendisi veya başkalarınca
bölge ülkelerine örnek gibi gösterilen Türkiye de var. Demokratik
bir Irak, kralcısıyla, şeyhi- melikiyle, Baasçısıyla,
Turancısıyla, bölgedeki tüm diktatörlük rejimleri
için kötü örnek olur.
Irak’ın komşularının, özellikle de herbiri
Kürdistan’ın bir parçasına el koymuş olan Türkiye,
İran ve Suriye’nin bir başka korkusu ise Irak’ın
federal olması ve böylece Güney Kürdistan’ın sahip
olduğu özerkliğin kalıcılaşması,
uluslararası güvenceye kavuşmasıdır. Söz
konusu üçlü bakımından bu, Irak’ın demokratikleşmesinden
duyulan korkudan da büyüktür. Bunun içindir ki bu sevgili
komşular, Irak’ta normalleşme, demokratikleşme
sürecini baltalamak için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Bu korku onları, düne kadar zaman zaman boğuştukları,
can düşmanı saydıkları Baasçılar
ve El Kaidecilerle yan yana düşürmüştür. Bu yüzdendir
ki Irak seçimlerine karşı onlar da bir seferberlik
ilan etmişler ve bu durum özellikle Türkiye’de, devlet
kurumlarında, hükümette, muhalefette, basında yaygın
olarak görülüyor.
Bu baylar, ağızlarına sakız yaptıkları
bir lafla, hep Irak’ın bölünmesinden kaygı duyduklarını
söylüyorlar. Ama bu doğru değil. Onlar Irak’ın
federal olmasından da en az bölünmesi ve ayrı bir
Kürt devleti kurulması kadar korkuyorlar. Öyle olmasa
mevcut “demokratik ve federal Irak”projesine bu kadar karşı
olmazlardı. Kürtler bunu istiyor, Irak’ın demokratik
güçleri bunu istiyor, ABD ve ingiltere bunu destekliyor. Öyleyse
neden bu baylar bu yöndeki çabaları sabote etmek için,
Baas artıkları ve El Kaidecilerle birlikte bu denli
çırpınıyorlar? Bu tam da onların sözde
korktukları şeye, Irak’ın parçalanmasına
yol açmaz mı?.
Gerek Irak’taki terör gruplarının, gerekse Türkiye’de
onlara paralel bir kampanya açmış olanların,
30 Ocak seçimlerine karşı tezlerinden biri, bu seçimlerin
işgal güçlerinin denetimi altında yapılacak
olmasıdır. Bu nedenle seçimin serbest ve demokratik
olamıyacağına dair bin dereden su getiriyorlar.
Baas artıklarının, El Kaide ve benzerlerinin
seçimlere ilişkin söz ve gerekçeleri elbet ciddiye alınamaz.
Bunların demokrasiyle, barışla filan ilgisi
yoktur. Amerikalılar çekip gidince bunlar seçim mi isteyecekler
yani?
Ötekilere gelince, Irak’ın mevcut durumdan çıkışı
için onların önerisi nedir? Onlar da seçim filan yapmadan,
yönetimi Iraklılara bütünüyle devretmeye uygun koşulları
yaratmadan, ABD’nin çekip gitmesini mi istiyorlar? Böyle bir
şey çözüm olabilir mi? Böyle bir durumda Irak’ın
daha büyük bir kaos içine düşeceğini, asıl
kanlı kargaşanın, bölge ülkelerini de içine
çekebilecek etnik savaşların asıl o zaman patlak
vereceğini bilmek için herhalde kahin olmaya gerek yok.
Sonuç olarak, Irak’ın normalleşmesini, demokratikleşmesini,
bu ülkede barış ve sükunun oluşmasını
isteyen aklı başında her kişi, gerçekçi
olmak, sağduyulu davranmak zorundadır.
ABD’nin hangi nedenlerle, ya da hangi niyet ve hesaplarla
Irak’ı işgal ettiği ayrı bir konudur;
onu geçmişte birhayli tartıştık ve bu
konuda herkesin görüşleri biliniyor; tekrarlamaya gerek
yok. Şimdi sorun mevcut durumdan nasıl çıkılacağıdır
ve geleceğe yönelik olarak nasıl bir Irak istediğimizdir.
Yeniden bir Saddam Irak’ı mı istiyoruz? Irak’ta
bunu isteyenler var elbet. Özellikle Sünni kesimdeki direnişi
tetikleyenler eski rejimin artıklarıdır. Ama
bu mümkün değil. Hiçbir güç Irak’ı iki yıl
öncesine dönderemez.
El Kaide’nin, Zarkavi’nin istediği türden bir Irak mı
istiyoruz? Bunu isteyenler ve bunun için dövüşenler de
var elbet. Şu veya bu nedenle onlara alkış
çalanlar da. Ama Irak halkının ezici çoğunluğu
böyle bir Irak da istemiyor ve bunun da gerçekleşme şansı
yok.
Böylesi bir Irak’ta ayrıca, bizim ülkemizde veya başka
ülkelerdeki bir bölüm solcunun gönüllerinden geçtiği
türden, “antiemperyalist bir devrim” de beklenmez.
Tüm güçlüklerine rağmen gerçekleşme şansı
olan ve olması gereken, her demokrat, sosyalist kişinin
isteyebileceği, federal ve demokratik bir Irak’tır.
Bu da kolay değil elbet, bu iş zaman ister. Süreç
inişli çıkışlı, çetin olacak. Seçimler
bu yönde sadece bir adım; ama önemli bir adım. Eğer
özgürlükten, insan haklarından, barıştan yanaysak,
Irak’ın Kürt, Arap, Türkmen halklarının, ya
da Sünni, Şii, Hıristiyan, Yezidi tüm inanç gruplarının
mutluluğunu, iyiliğini düşünüyorsak isteğimiz
ve çabamız bu yönde olmalı. Amerikalıların
ve öteki işgal güçlerinin bir an önce çekip gitmesini
istiyorsak çabamız yine bu yönde olmalı. Çünkü,
işgal nedenleri ne olursa olsun, Amerikalılar ve
İngilizler, şimdi kendileri için de bir batağa
dönüşen Irak’tan ordularını çekmenin, buradan
mümkün olduğunca az hasarla çıkmanın yollarını
arıyorlar. Ama durumu bu hale getirdikten sonra, meydanı
Baas artıklarına ve Ek Kaide yanlılarına
bırakarak çekip gidemezler.
Sonuç olarak, Irak’ta genel seçimlerin yapılması,
yönetimin Irak halkının seçtiği insanlara bırakılması,
Irak’ın, esasları “Irak Geçici Yönetim Yasası”nda
belirlenen bir federal ve demokratik yapıya kavuşması,
böylece durum adım adım normalleşirken işgal
birliklerinin de bir takvime uygun olarak geri çekilmesi en
istenir durumdur. Bunun başarılamaması halinde
geriye kaos, iç savaş ve bölünme kalıyor. Demokratik
sürece ve seçimlere karşı olanların istediği
bu mudur? Evet, bir bölümünün doğrudan budur; bir bölümünün
ise, istemeseler bile sonuçta buna varıyor.
Irak halkı adına seçimlere karşı çıkmanın
hiçbir haklı gerekçesi yok. Iraklılar tarihlerinde
ilk kez kendi temsilcilerini seçme fırsatına sahip
oldular. Bu, Saddam zorbasının geçmişte düzenlediği
göstermelik seçimlerden çok farklı. İlk kez Kürt,
Arap, Türkmen, Asuri tüm Irak halkları; liberal, komünist,
sosyalist, İslami ve Hıristiyan tüm sınıf
ve inançları temsil eden partiler serbestçe seçimlere
katılıyor. Hem de parlamentoya yansımaları
için en uygunu olan nisbi temsil sistemiyle. Bu, örneğin
Türkiye’deki binbir engelle, tuzakla, yasaklı partilerle,
yüzde 10 barajıyla kuşa çevrilen yalancı seçimler
türünden değil. Irak’ta bir bölüm seçmeni (özellikle
“Sünni Üçgen”de) engelleyen bir şey varsa, bu ne işgal
güçleridir, ne de başkası; yalnızca, yürüttükleri
azgın terörle bizzat Irak halkını, masum insanları
da hedef alarak bu süreci sabote etmeye çalışanlardır.
Bu seçimler nedeniyle Türkiye’deki haçlı cephesi, bir
kez daha çok kötü bir rol oynuyor. Türkmenleri kışkırtarak,
görülmemiş bir Kürt düşmanlığı sergileyerek,
seçim kampanyasına katılarak bu ülkenin içişlerine
kabaca karışıyor, demokratik süreci baltalamaya
çalışıyor.
Ama bu arsız ırkçı, yayılmacı, saldırgan
güçler bu kez amaçlarına ulaşamıyacaklar. Eğer
Irak’ın özgürlükçü ve demokratik güçlerinin önlerine
koydukları söz konusu süreç başarısızlığa
uğrarsa, bu Türk rejimi ve benzerleri için yine de bir
başarı olmayacak. Böylesi bir kanlı kaos ortamının
kimlere ne sürprizler sunacağı bilinmez…
Görünen o ki terör güçleri “Sünni Üçgeni” diye adlandırılan
orta bölgede halkın sandık başına gitmesini
büyük ölçüde engelleyecekler. Öte yandan, Kürdistan’da ve
Şiilerin ağırlıkta olduğu güney bölgelerinde
halk oyunu kullanmaya hazır ve kararlı. Bu bölgeler
Irak nüfusunun yüzde seksenini barındırıyor.
Irak’ta değişime ve demokratikleşmeye karşı
olan iç ve dış güçler ise, belli ki kolayca pes
etmeyecek ve seçimden sonra da bu azgın terör furyasını
sürdürecekler. Bu neye varır, ortalık zamanla yatışır
mı, yoksa Kürtler ve Araplar, Şiiler ve Sünniler
arasındaki ipler tümden kopar mı, bazıları
Güney’e doğru yeni bir maceraya atılır mı,
şimdiden kestirmek zor. Muhtemel gelişmeler yeni
bir yazının konusu olabilir.
|