PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
JİYAN Dergisi ve Kadın Yazarlar...

Kemal Burkay

Jiyan Dergisi yurt dışındaki Kürt kadın örgütü KOMJIN tarafından 10 yılı aşkın bir süreden beri Federal Almanya´da ve üç ayda bir çıkarılan bir dergi. İçinde üç dilden (Kürtçe, Türkçe ve Almanca) yazılara yer veriliyor.Yazarlarının tümü kadınlar.

Bir ara yurt içinde yayınlanan Jin ve Jiyan dergisiyle birleşerek yayınını durdurdu. Ancak Türk rejiminin tüm Kürt basınına ve ilerici basına karşı izlediği zorbalık politikası nedeniyle Jin ve Jiyan yayın hayatını sürdüremeyince yurt dışında yeniden yayınlanır oldu.

Bütün sayılarını değilse de zaman zaman bazı sayılarını, en azından Kürtçe ve Türkçe yazıların bir bölümünü okuma fırsatı buldum. Söylemeye gerek var mı bilmem, insanın düzenli izlediği yayın organlarında bile sevdiği, hoşlandığı yazarlar vardır, hoşlanmadıkları da. Öylesi vardır ki her yazısını mutlaka okursunuz. Öylesi de vardır ki ne konuları sizi ilgilendirir, ne de üslubundan hoşlanırsınız. Ama zaman zaman bazı yazılarını ilginç bulup okuduğunuz yazarlar da vardır.

Bir başka deyişle, hiçbir derginin bütün yazıları, hiçbir gazetenin bütün köşe yazarları okunmaz.

Jiyan´ın Haziran-Temmuz 2004 tarihli 34. Sayısını ise, bir süre önce, yani çıkışından epey sonra, ama baştan sona okudum. Yalnızca uygun bir zamanıma denk geldiği için değil, ama yazılarını birbirinden ilginç bulduğum için. Bu sayıdaki yazılar ve yazarları, dergide yer aldıkları sırayla şöyle: Z. Revşen (Biz nerede Hata Yaptık?), Zühre Misto (Ola Dîya Min), Nazenin (Ararat Diye Bir Film ve Bir İtiraf), Müzeyyen Epözdemir (Çocuk Yetiştirmek ve Biz), Diya Azad (Silav ji Te ra Bavo Can), Necla Morsümbül („Namus Cinayetlerine“ Bir Bakış) , Songül Akdağ (İki Yüzlülüğün), Yüksel Güner Çiçek (Abimden Mektup Var), Sevda Berçile (Ezilmişliğin, Susmanın, Buzdağına Karşı Çikmanın, Konuşmanın Sicağına...KOMJIN), Keça Kurd (Helbesta Folklorî a Kurdî û Jinê Çi Para Xwe di Hûnana Wê de Heye) ve Kejê (Bir Haziran Sabahının Hissettirdikleri).

Diğer sayılarda da düzenli biçimde yazanlar arasında, yukardaki birçok imzanın yanısıra Rojda, Zübeyde, Zerin, Belgin adları ilgi  çekiyor.

Doğal olarak yazıların birçoğu kadın yaşamıyla ilgili. Kadınlara yönelik baskı ve eşitsizlik ile kadınların yüz yüze olduğu öteki sorunlar ele alınıyor. Ama bir ağlama duvarı gibi, ya da zaman zaman „erkek düşmanlığına“ varacak bir duygusallıkla değil; yazılarda nesnellik ağır basıyor. Onları okudukça gördüm ki, kadın sorunuyla ilgilenen ve bu sorunları iyi bildiğini sanan erkekler bakımından bile, bu yazılardan öğrenilecek çok şey var. Ama kuşku olmasın ki bizzat kadınların kendi sorunlarını iyi tanımaları için de bu sorunlar üzerinde kafa yoran, onların çözümü için özel çaba gösteren, emek harcayan kendi hemcinslerini dinlemeleri, okumaları gerekiyor.

Jiyan‘da bunun dışında da değişik toplumsal konuları ele alan, dil ve içerik olarak ilgiyle okunacak yazılar var. Örneğin Rojda´nın çeşitli sayılarda göçün, daha doğrusu sürgün´ün Kürt kadını üzerindeki derin ve olumsuz etkilerini konu edinen yazıları, aynı zamanda bir bütün olarak Kürt çocukları, Kürt ailesi ve Kürt toplumu üzerindeki yıkıcı sonuçları da gözler önüne seriyor. Kejê nin 31. Sayıdaki „Savaş, Şiddet, Göç...“ başlıklı yazısı da öyle.

Diya Azad´ın „Dalanê Tirkmentirk“ başlıklı yazısı, İstanbul eski Belediye Başkanı ve Kürt kökenli Dalan´ın Kürt diliyle ilgili inkarcı herzelerine iyi bir cevap niteliğinde.

Zuhre Misto Kürtçe yazısında eski Kürt inancı Zerdüştiliği, Müzeyyen Epözdemir çocuk eğitimini, Necla Morsümbül ise, „internetle dostluk“ olayından yola çıkarak „mutluluk“ konusunu ele almışlar.

KOMJIN yönetiminde uzun yıllar emek veren Zübeyde ise, 31. Sayıdaki „Oh be, Bugünleri de Gördüm ya!“ başlıklı yazısında Kürt sorununa ve Güney Kürdistan´daki gelişmelere değinmiş.

31. sayıda Zerin iki değişik konuda yazıyor. Kürtçe yazısında Güney Kürdistan´daki gelişmeler üzerinde dururken, Türkçe yazısında „Dil ve Kültürlerin Transferi“ne ilişkin Transpuk Projesi adlı AB projesine değinmiş.

Z. Revşen Jiyan‘ın 32. sayısında „Sistemin Birey Üzerindeki Etkisi  ve Kadına Biçtiği Rol“ başlıklı yazısında, kadın sorununun doğuşunda ve bugününde sistemin rolünü, bilimsel bir bakış açısıyla, iyi biçimde tahlil ediliyor. 34. sayıdaki „Biz Nerede Hata Yaptık“ başlıklı yazıda ise, Federal Almanya´da, çoğu geleneksel biçimde evliliğe zorlanmış, aileleri ve eşleri tarafından uygulanan baskılara dayanamıyarak sıgınma evlerine başvuran Kürt kadınlarının –ve elbet ailelerinin de- dramı ele alınıyor.

Sevda Berçile´nin Jiyan´ın 32. sayısındaki „Saat Sabah´ın 06:45-09:00 Arası ve Yorgun“ başlıklı yazısı ise, yabancı bir ülkede (Hollanda´da) işi, evi ve çocuk bakımı arasında sıkışan, bu yetmiyormuş gibi zaman zaman da radikal dincilerin ve ırkçıların, yabancı düşmanlarının olumsuz tavırlarına muhatap olan bir Kürt kadınının duygularını çok sürükleyici bir anlatımla dile getiriyor.

İlgimi çeken bir şey de, Jiyan yazarlarının gerek Kürtçe, gerekse Türkçe yazılarda oldukça iyi bir anlatımı yakalamış olmaları. Yazıların çoğu hayatın içinden; bizzat kendi yaşadıklarına veya gözleme dayanıyor. Bu nedenle de doğal, ilgi çekecek ve okunacak türden. Diğer bir deyişle Jiyan´ın, öyle her dergiye, gazeteye nasip olmayacak kadar iyi bir yazı kadrosu var.

Peki bu nitelikli yayın ne ölçüde okurlara ulaşıyor veya okunuyor. Erkekler bir yana, Kürt kadınları kendi dergilerine, hatta kendi örgütlerine yeterince ilgi gösteriyorlar mı? Ne yazık ki bu sorunun cevabı olumsuz.

Aslında Jiyan´ı yalnızca kadınların dergisi saymak da yanlış. O toplumumuzun bir yayını, kadınlar kadar erkeklerin de.

Günümüzde hem Kürtler, hem Türkler açısından, büyük teknik ve parasal olanaklara sahip olmayan ilerici ve yurtsever basının sorunları büyük. Özellikle televizyonlar devreye girdikten sonra yazılı basına ilgi azaldı. İnsanlar kolayını seçtiler, bakmakla yetiniyorlar... İnternet de, yazıya ve habere ulaşmadaki hızıyla, yazılı basını olumsuz biçimde etkiledi.

Öte yandan, bu dergiye yazan, adını yukarda saydığım ve saymadığım kadın yazarların çoğu başka bir yayına yazmıyorlar. Oysa Jiyan üç ayda bir çıkıyor ve buna zamanları var. Hem kadın sorunuyla, hem de başka sorunlarla ilgili görüşlerini, en azından kendilerine yakın buldukları dergi ve gazetelere, internet sitelerine yazmamaları için hiç bir neden yok. Böylece hem onlar daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaşabilirler, hem de yayın dünyamız salt erkeklere özgü olmaktan çıkar, kadın yazarların katkısıyla zenginleşir.

 
 
PSK Bulten © 2004