Kerkük Seferi Blöf mü?
Kemal Burkay
Son MGK toplantısının ardından Türk
derin devletinin „güvenilir“ basınında, önce Cumhuriyet
ve Ortadoğu gazetelerinde, ardından da Milliyet´te
sansasyonel bir haber yayınlandı: Türk ordusu 18
saat içinde Kerkük´e el koymaya hazırmış ve
ABD de buna yeşil ışık yakmışmış...
Buna gerekçe olarak ise „Kürtlerin Kerkük´ün demografik
yapısını kendi leyhlerine çevirmek için çabalarını
yoğunlaştırmaları“ gösteriliyor. İddialarına
göre Kürtler son dönemde 70 bin kişiyi Kerkük´e taşımışlar...
Türk devletinin ve basınının yıllardır
Kerkük üzerine yaptıkları demagoji, açtıkları
kampanyalar malum. Onlar hep Kerkük´te nüfus çoğunluğunun
Türkmenler´de olduğunu iddia ettiler. Önümüzdeki ocak
ayında ise Irak´ta seçim yapılacak ve gerçeğin
ne olduğu anlaşılacak. Bu ise Türkiye´deki
söz konusu şoven ve yayılmacı çevrelerde panige
yol açıyor.
Kopardıkları gürültünün bir nedeni bu.
Aslında Kerkük´ün demografik yapısı yıllar
boyu Saddam zorbası ve Baas rejimi tarafından bozulmaya
çalışıdı ve birhayli de bozuldu. Baas
iktidarı döneminde bir yandan kıyım ve sürgünle
Kürt nüfus azaltılıp yerlerine başka bölgelerden
onbinlerce Arap taşınırken, öte yandan Kerkük´ün
yoğun Kürt nüfus barındıran Çemçemal ve benzeri
ilçeleri, Kerkük´ten koparılıp başka illere
bağlandı. Türkmenler bile bir ölçüde bu baskılardan
payını aldı. Ama ne ilginçtir ki o zaman Türk
devletinden, basınından hiçbir ses duyulmadı.
Baylarımızın şimdi bunca çığırtkanlık
yapmalarının nedeni ise, Kürt sürgünlerin evlerine,
topraklarına dönme çabası, yani çok geç de olsa
adaletin sağlanması, yaraların onarılmasıdır.
Kürtler bunu tek taraflı bir kararla ve olup bitti gibi
de yapmıyorlar. Bu konu Irak Geçici Anayasası´nda
da ele alınmış ve sürgünlerin yerlerine dönmeleri
kabul edilmiş, bunun hayata geçirilmesi görevi ise merkezi
hükümete verilmiştir. Kürtler şimdi, haklı
olarak bu hükmün hayata geçmesini istiyorlar.
Türk yönetimi ise tehdit ve çığırtkanlıkla,
Irka‘ın iç işlerine de kabaca müdahale ederek işte
bunu engellemeye çabalıyor.
Öte yandan, MGK, gerçekten, iddia edildiği gibi Türk
ordusunun Güney Kürdistan´a operasyon yapıp Kerkük´ü
ele geçirmesini kararlaştırdı mı? ABD
buna yeşil ışık yaktı mı? Türk
ordusu şu koşullarda bunu yapabilir mi?
Kanımca, basına yansıyan buna ilişkin
iddia ve bilgilerin bir bölümü yalan, bir bölümü ise blöftür.
Örneğin, ABD´nin bu girişime yeşil ışık
yaktığı iddiası gerçek olabilir mi? Tamam,
geçmişte ABD Kürtlere birkaç kez kazık attı;
ama bu tarihin tekrarlanacağı anlamına gelmiyor.
Ben, ABD´nin bu kez bu denli aptalca davranacağını
sanmıyorum; çünkü Irak´ta şu anda içinde bulunduğu
zor koşullarda Kürtleri de kaybederse her şeyi kaybedeceği
açık. Zaten Amerikalılar da söz konusu Türk iddiasını
yalanladılar, bu konuda herhangi bir görüşme bile
yapılmadığını söylediler. Türk basınında
da bölgedeki durumu, ABD yönetici çevrelerindeki havayı
iyi bilen bazı yazarlar kuşkularını dile
getirdiler.
ABD´nin, dün olduğu gibi bugün de Güney Kürdistan´a,
veya Kerkük bölgesine yönelik herhangi bir Türk müdahalesine
karşı olduğu iyi biliniyor. Bu politikanın
birden değişmesi için ne sebep var?
ABD eğer yeşil ışık yaksaydı
baylarımız belki böyle bir maceraya girebilirlerdi.
Nitekim, söylenenler eğer yalan değilse, ikinci
Körfez Savaşı döneminde (iki yıl öncesi) Kerkük
ve Musul´un düştüğü günlerde Bay Gül, ABD Dışişleri
Bakanı Powell´i arayarak, „Kürtler Kerkük ve Musul´a
girdiler, siz engelliyemiyorsanız, Türk ordusu iki saatte
girip engellemeye hazır!“ demiş de karşı
taraf bunu kabul etmemiş. Şimdi neden etsin?..
ABD yeşil ışık yakmadığı
için de, Türk devletinin basına yansıttığı
bu operasyon kararı ve hazırlığı
iddiası, bir yanıyla, Güneydeki Kürt yönetimini
ürkütmeye ve Kerkük´le ilgili kararlı adımlar atmaktan
caydırmaya yönelik bir blöf.
Aynı zamanda Kürtler arasında ABD´ye karşı
güvensizlik ve kuşku yaratmaya yönelik bir çaba...
Diğer yanıyla ise Amerika test ediliyor, böyle
bir durumda ne tepki vereceği ölçülüyor...
Ama varsayalım ki ABD yeşil ışık
yaktı ve Türk yönetimi de iddia edildiği gibi 20
ya da 40 bin kişilik bir güçle girip Kerkük´e el koymakta
kararlı...
Bu kolay mı? Kerkük´e el koymak için tüm Güney Kürdistan´ı
boydan boya işgal etmek gerekecek. Diyelim bunu yaptılar,
ya sonrası?.. Kürtler kendilerine „hoş geldiniz!“
mi diyecekler? Özgürlükleri ellerinden alınan, umutlarıyla
oynanan Kürt halkı nasıl bir tepki gösterecek? Bu
tepki Kürdistan´ın tüm parçalarına, en başta
da kuzeye yansımıyacak mı?..
Bu bayların Kürt düşmanlığında
gözlerinin döndüğünü biliyoruz; ama dünyanın en
güçlü, en modern ordusunun Irak‘taki „Sünni Üçgeni“ninde düştüğü
durumdan ders almayacak kadar mı dönmüş?..
Güney Kürdistan´a giriş belki kolay, ama çıkış
zordur! Bazan bir batağa da bir tek adımla ve bir
anda girilir; ama çıkmak için bir ömür yetmez...
Kanımca, bir yanıyla blöf olan bu çığırtkanlığın
ve tehditlerin bir başka nedeni ve hedefi var: AB´nin
17 Aralık´ta Türkiye ile ilgili vereceği kararı
etkilemek. Elbet, olumlu anlamda değil, olumsuz anlamda...
AB ile müzakereler başlasa bile, Türkiye´nin Güney
Kürdistan´a yönelik bir operasyonunun müzakerelerin kesilmesine
yol açabileceği, daha önce açıklanmıştı.
Bu, Türkiye´deki AB karşıtları için de bir
bakma iyi bir gerekçe! Şu günlerde, Kerkük´e yönelik
operasyon niyetlerini böylesine pervasızca piyasaya sürmekle
AB´ye mesaj veriyor ve müzakere tarihinin verilmesini bile
zora sokmak istiyorlar.
Elbet, bu alandaki tek çabaları bu değil. Son
günlerde Türk savaş uçaklarının Ege denizinde
ısrarla Yunan hava sahasını ihlal etmeleri
boşuna değil. Cumhuriyet Bayramında Başbakan
Erdoğan´ın evinin üstüne yapılan pike dalışları
da...
Başbakanlığa bağlı kurulun azınlıklarla
ilgili raporu üstüne yaratılan fırtına da...
Ordunun parlamento ve hükümet üstü yetkilerinin sınırlandırılmasına
karşı, ordu içinde açılan tartışma
ve anket olayı da...
Tam da aynı günlerde İmralı´daki Bay, bir
kez daha, hükümeti tehdit ediyor, 17 Aralık´a kadar süre
tanıyor, bu arada kendisi veya adamlarıyla görüşme
olmazsa, gerillayı serbest bırakacağını
söylüyor... Bunun da bir takım derin devlet odaklarından
bağımsız bir girişim olmadığına
ve aynı frekansta yapıldığına kuşku
olmasın.
Söz konusu odaklar gerilim yaratmak ve AB sürecini sabote
etmek için bayağı ataktalar, bütün araçlarını
seferber etmişler ve bu araçlardan biri de, her zaman
olduğu gibi, İmralı´daki Bay...
Bay Erdoğan´la, Kürtler karşısında hep
şahin kesilen Bay Gül, umarım bu oyunun da farkındadırlar;
çünkü aynı zamanda kendi kaderlerini ilgilendiriyor.
|