PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Korkunç bir yalan ve ikiyüzlülük

Kemal Burkay

Kürt toplumu ve Türk toplumu şu son 30 yıldan beri, devlet ve PKK eliyle sahnelenen korkunç bir yalan ve ikiyüzlülükle, acımasız bir oyunla karşı karşıya.

Bu oyunu düzenleyen Türk derin devleti, taşeronu PKK.

Önce Apo eliyle PKK’yı kurdular, yani Kürdistan’a bir “Marksist-Leninist işçi partisi”! Devrimci kılık altında bir paravan örgüt…

Apo onların adamıydı. Daha tapu kadastro okulunda okurken, “Komünizmle Mücadele Derneği”ne üye iken, benzeri birçok kişi gibi onu da keşfedip yönlendirdiler. Önce Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kaydedip öğrenci derneğine soktular. 1971-72 yıllarında, yayınladığı bir bildiri nedeniyle Ankara Yüksek Öğrenim Derneği (AYÖD) yöneticileri tutuklandı, Apo da içindeydi. Ama sıkıyönetim mahkemesine Milli Emniyet’ten gelen bir yazıda, “bizim adamımızdır” denince Sıkıyönetim Savcılığı tarafından serbest bırakılmıştı.(Bu bilgi o zamanki  Ankara Sıkıyönetim Savcısı Binbaşı Baki Tuğ tarafından gazeteci Uğur Mumcu’ya söylenmişti ve Mumcu bunu yazdı).

Sonra, Karakoçan’da, ta 1925’ten beri devlete ajanlık-muhbirlik yapmakla tanınan birinin, Ali Yıldırım’ın kızı Kesire ile evlendirildi… (Ali Yıldırım, çok sonraları, Hürriyet Gazetesi’nin kendisiyle bu konuda yaptığı bir röportajda, “Ben kızımı devlete verdim!” demişti…)

1978 yılında Apo’ya PKK kurduruldu. Kurucular arasında “Pilot” lakaplı sözde ordudan ayrılmış bir Türk subayı da vardı. PKK kurulur kurulmaz teröre başladı ve tüm Kürt örgütlerini kendisine düşman ilan etti, onları tasfiyeye girişti. Zaten kuruluş amacının biri, başlıcası buydu.

Apo daha sonra onlarca kez, “PKK kurulduktan sonra üç yıl süreyle ekmeğimizi ve silahımızı devlet verdi, korumamızı bile o sağladı. Bizden istedikleri diğer Kürt örgütlerine karşı savaşmaktı ve üç yıl boyunca (1978-1980) ne istedilerse yaptık…” dedi, bunları yazdı, TV programlarında söyledi.

Apo böyle diyerek övünmekte, Türk devletini oyuna getirdiğini, ona dayanarak PKK gibi güçlü bir örgüt kurduğunu iddia etmektedir.

PKK’nın ajan olmayan, harekete inanmış veya kanmış merkez kadroları 12 Eylül öncesi derdest ve tasfiye edilirken, darbeden az önce Apo Suriye’ye geçti, ya da geçirildi. Çok geçmeden Suriye istihbaratı ona el attı. Sonra 1984 Ağustosu ve yeniden silahlı eylemlerin başlaması…

Dostu düşmanı birbirine karıştıran bir terör… Çocuk-kadın demeden korucu ailelerinin, Kürt köylülerinin kıyımı, örgüt içinde eleştiri yöneltenlerin kıyımı, örgüt dışında PKK’nın yöntemlerini eleştirenlerin veya Avrupa’da faşist cuntaya karşı mücadele yürüten Kürt ve Türk devrimcilerinin kıyımı… Sağa sola bombalar, kundaklamalar, elçilikleri, Newroz gecelerini basmalar, otoban yakmalar… Kürt hareketinin adını teröriste çıkarmak için ne gerekiyorsa…

Güney Kürtlerine karşı savaş, Suriye Kürtlerine karşı terör…

Sözde kurtarılmış bölgeler, her bahar ve yaz kurulmakta olan Kürt devleti palavraları…

Bu durumdan yararlanan Cunta’nın Kürdistan’da başlattığı kirli savaş… Koruculaştırma, binlerce köyün, onlarca kasabanın yakılıp yıkılması, milyonların göçü, Kürdistan’ı boşaltma operasyonları …

Apo’nun Şam’da, en güvenlikli bölgede, Türk askeri ateşesi ile aynı binada kalması (biri 2. katta, diğeri 10. katta…)

Bir yandan da Türkiye’nin uyuşturucu ticaretine yol olması, Türk devletinin çeteleşmesi, binlerce faili meçhul cinayet… PKK’nın ve Türk Devleti´nin kirli savaşının uyuşturucu parasıyla finanse edilmesi, Suriye’de Esat ailesinin bu işten payını alması…

Derken 1998… Türkiye’nin artık yeter deyip Suriye’ye yüklenmesi, Apo’nun oradan çıkarılması, Kürdistan’da arkadaşlarının yanına gideceğine Avrupa yollarına düşmesi, sahip olduğu milyonlara dayanarak rahat yaşıyabileceği, hesap vermeyeceği bir ülke araması, derken Amerika tarafından derdest edilip Türkiye’ye teslim edilmesi…

Ondan sonrası daha da malum: İmralı, pişmanlık ve Türk devletine yeniden kuzu kuzu hizmet sunma dönemi…

Yine, Türk devletinin çıkarlarına uygun olarak, gerektiğinde “demokratik cumhuriyet”e, üniter devlete, kemalizme övgüler, “barış, demokrasi” filan… Gerektiğinde biraz savaş, biraz terör; bomba, mayın, çat pat…

Türk devletinin yaptığı açık: Kürt sorununu Apo ve PKK eliyle hem terörize, hem pasifize etmek. Her iki durumda da amaç aynı: Kürt halkının haklı özgürlük mücadelesini bastırmak, kitleleri sindirmek, Kürt dilini ve kültürünü yok etmek, zorla asimilasyon…

Bir halkı ve bir kültürü yok etme, yani soykırım.

Oyun özetle bu, sevgili okurlar. Biz yıllardır bunları yazıp söylüyoruz.  Kürt halkına ve Türk halkına onyıllardır korkunç bir şekilde yalan söyleniyor, kitleler aldatılıyor. Ama bu oyunu tezgahlıyanların, yalan ve zulüm korosunun sesi bizimkinden çok güçlü. Elimizde kitleleri aydınlatacak araçlar ne yazık ki yok.

Türk ve Kürt kesiminde siyasetçi, aydın geçinenlerin çoğu ise ya bunu kavrayamıyacak kadar ufuksuz, ya deşifre etmeyi göze alamıyacak kadar çıkarcı, sorumsuz, ya da düpedüz korkak. (Bu işin sorumluları ve bu oyuna destek verenler, zaten ayrı.)

Şimdi de çözüm önerileri karşısında, sistemin sahip ve sorumlularının suyu yokuşa sürmek için öne sürdüğü bahanelere bakın:

 “Kürt sorunu yok, PKK sorunu var, terör sorunu var!

“Teröristler muhatap alınamaz!

“Teröristlere af çıkarılamaz, siyasal çalışmanın yolu açılamaz!”

Sizi gidi yalancılar sizi, sizi gidi utanmazlar sizi! Dünya alemi aptal yerine mi koyuyorsunuz? Apo sizin adamınız, PKK sizin güdümünüzde ve terör sizin eseriniz. Bu ülkeyi kana ateşe boğan sizsiniz, siz!

 
 
PSK Bulten © 2005