PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…

Kemal Burkay

Son günlerde yine “Kürt devleti” konusu Türkiye’nin gündeminde. Sıcak mı sıcak, el yakıcı mı yakıcı…

Bu kaçıncısıdır, bu ülkenin Kürt devleti korkusu ve telaşıyla yatıp kalkması?. Bu konu yılda birkaç kez gündeme girer, basın yaygarayı basar, Türk politikacıları tehditler savurur. Bazen  kahraman ordu sınır boylarında zaten var olan yığınağını arttırır, gözdağı verir…

Yazık bu ülkeye valla, bu kaygı ve endişeyle yaşanmaz! Hani Kürt devleti sahiden bir an önce kurulsa da bu adamlar artık bu dertten kurtulsalar, olan oldu deyip rahat uyusalar, diyeceği geliyor insanın…

Ruh doktorları daha iyi bilir, bazı korkular yaşanınca aşılır. Uçma korkusu duyan biri bir-iki kez uçağa bindi mi geçer. Acemi şarkıcı sahneye, acemi politikacı da kürsüye çıka çıka…

Üstelik, “korkulan başa gelir,” diye bir söz vardır. Başa gelince de korkmak için artık neden kalmaz; “başa gelen çekilir…”

Biz bu Türk kardeşlerimize, bu korkuyu aşmaları için acaba ne yapsak, Kürt devletini bir an önce kursak mı?

Öcalan bunu az daha yapıyordu; 15 yıl boyunca her bahar vakti, her yaz mevsimi!.. Ama yakalanınca bu işten cayıverdi, derin devlet hizmetine girdi. Şimdi Kürtler için ne ayrı devlet istiyor, ne federasyon, ne otonomi. Hatta kurulması muhtemel tüm Kürt devletlerine düşman mı düşman! İmralı’da, Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletlerine uzun ömür için dua etmekle ve onların toprak bütünlüğünü güvenceye alacak “Ortadoğu konfederasyonu” türünden garip tezler üretmekle meşgul… Belki böylece, Kürtleri kurtaramasa bile, Ortadoğu’yu ve dünyayı Kürtlerden kurtaracak bir formül bulur! Yani belki de Öcalan’ın orda bulunuşu, yalnızca Türk Genelkurmayı için değil, dünyamız için de bir şanstır!..

Neyse, konumuza dönelim. Bu Kürt devleti korkusu neden? Türk “kardeşlerimiz” pekala Kıbrıs’taki yüzbin Türk için, ordularını da harekete geçirip, adayı da bölüp, kadim Rum toprağında bir devlet kurdular.. Şimdi o devleti federal düzeye indirmemek için çırpınıyorlar.. Kürdistan’da ise ne ayrı ne de federal türden herhangi bir Kürt devleti istemiyorlar…

Neden acaba? Hani Kürt-Türk kardeşti?.. Hatta Kürtler “dağlı Türkler” idi?.. Hani biz de “bir Oğuz boyu” idik?..

Türk “kardeşlerimiz” Bosna’daki Müslüman Slavları bile Türk sayıp, bir devlet kurmaları için NATO ile birlikte askerlerini ve savaş uçaklarını harekete geçirip Sırplarla savaşmadılar mı? Aynı şeyi Kosovalı Müslüman Arnavutlar, Müslüman olan ve olmayan Makedonlar için de yapmadılar mı? Peki sıra Müslüman Kürtlere gelince neden böyle oluyor?

Hani ötekilerle Osmanlı’dan kalan “tarihi bir hukukları” varsa bizimle yok mu? Biz de, bin yıl öncesi, Malazgirt Savaşı sırasında Romen Diyojen’in ordusundayken, Müslümanlığımız tutup, Alparslan’ın ordusuna geçip Türklere zaferin ve Anadolu’nun yolunu açmadık mı?.

1514’te de Çaldıran’da İran Şahı’na karşı birlikte savaşıp bu toprakları Osmanlı egemenliğine sokmadık mı?..

Birinci Dünya Savaşı’nda tüm Arabistan, Osmanlı Sultanı’na ve Halife’ye karşı ayağa kalkıp, Fransız ve İngiliz emperyalistleri ile el ele verip Türkleri kovar ve -himaye altında da olsa- onlarce devlet kurarken, biz Mustafa Kemal’in çağrısına uyup “Saltanatı ve kutsal Halifelik makamını korumak üzere” Doğu ve Güney cephelerinde ilk direnişleri başlatıp, Sivas ve Erzurum kongrelerinde yer alıp “yedi düvele karşı” Anadolu’yu birlikte savunmadık mı?..

Galiba şimdi bütün bu enayiliklerin cezasını çekiyoruz.. Hani “oh olsun!” diyeceği geliyor insanın…

Evet, kendimiz için hiç savaşmadık. Sizin için savaştık, size bir yurt ve devlet sağladık ve kendi yurdumuzdan olduk! Sizi ulus yaptık, kendimiz, sizin deyişinizle “aşiret” kaldık. Ne kadar alay etseniz haklısınız…

Size göre ise bu dünyada hertürlü devlet olur, ama Kürt devleti olamaz! Herkes özgür olmalı, ama Kürtler asla!..

Siz derken, Türk toplumu içindeki bu şoven, bu mantıksız ve zorba anlayışa bizim gibi tepki gösteren, bu yüzden başı belalara da giren onurlu, vicdanlı insanları ayırıyorum elbet. Böyleleri var. Ne yazık ki sesleri şu anda savaş trampetleri ve borazanları, kurt ulumaları arasında boğuluyor.

Neden baylar, neden Kürt devleti olmaz? Hadi burdaki Kürtleri, 20 milyon insanı, zincire vurdunuz, yurtlarına el koydunuz diyelim, peki sınırın öbür yanındaki Kürtlerin ne yapıp yapmıyacağına da siz mi karar vereceksiniz?

Siz Deli Dumrul musunuz, yoksa Köroğlu mu?

Türk folklorunda destan denince Deli Dumrul ile Köroğlu’ndan başka bir şey var mı? Biri köprünün başını tutmuş geçenden bir alıyorsa, geçmeyenden iki alıyor! Köroğlu da malum, Bolu Dağı’nın yolkeseni.

Türk yönetiminin bu gün de Deli Dumrul’u ve Köroğlu’nu oynaması hiç şaşırtıcı değil, tümüyle tarihi ve toplumsal geleneklerine uygun… (Köroğlu hiç değilse bir zorbaya başkaldırmış, bu nedenle dağa çıkmıştı; bunlarınkinde öylesi bir yiğitlik motifi de yok. Bunlar Bolu Beyi!)

Kürt fobisi ve düşmanlığı ile koşullanmış bu çevreler, son iki yıl içinde federal bir Irak’ın gündeme girmesi, Güney Kürdistan’daki özerk oluşumun kazandığı yeni statü ve nüfusunun ezici çoğunluğu Kürt olan Kerkük’ün de doğal olarak Kürdistan özerk bölgesi içinde yer alması güçlü ihtimali nedeniyle, hop oturup hop kalkıyorlar.

Güneyli Kürt liderlerden Mesut Barzani, bu yaygaradan artık bıkmış olmalı ki, birkaç gün önce bir gazetecinin sorusu üzerine şöyle dedi:

“Kürt devleti bir gün kurulucak, ama ne zaman bilemem. Ben de görmek isterdim.”

İşte bu sözler, zaten iğne üstünde duran baylarımızı iyice çılgına çevirdi. Bazıları “Irak’ın parçalanmasına ve bir Kürt devletine asla izin vermeyiz,” tarzındaki bildik nakaratı tekrarlarken, diğer bazıları “Kerkük içinde olmasın da Kürt devleti olacaksa olsun!” diyecek hale geldiler. Çünkü Kerkük’ü de kapsarsa, on yıl içinde Kürtlerin kişi başına ulusal geliri 8-10 bin doları bulurmuş… Türkiye Kürdistanı’nda ise bu, şu anda ancak 400 dolar!

Görülüyor ki bu bayların durumu tam bir klinik vaka. Bu işi artık Kürt devletinin kurulup kurulmaması da paklayamaz. Sistem çürümüş, kadroları hasta. Hani teneşir paklar derler ya, öyle bir durum işte.. Bu sistemin, çağdışı ideolojisiyle, köhnemiş kurumlarıyla, beyni sulanmış kadrolarıyla tarihin çöplüğüne gömülmesi gerek.

Bu işler bir anda olmuyor elbet. Baksanıza, Saddam rejiminin cenazesini kaldırmak bile kolay değil…

Ama eninde sonunda olur. Çürümüş hiçbir ağaç, hiçbir yapı, hiçbir kurum hayatın değişim fırtına ve sellerinin önünde tutunamaz.

 
 
PSK Bulten © 2004