Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kemal Burkay
Cumhurbaşkanlığı seçiminde birinci turun
hemen ardından, Genelkurmay sitesinde 27 Nisan gecesi
yayınlanan bildiri, kamuoyunda bir ”muhtıra” gibi
algılandı. Öyle olduğuna da kuşku yok.
Bildiride şöyle deniyor:
”Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde
öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması
konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk
silahlı kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir.
Unutulmamalıdır ki, Türk silahlı kuvvetleri
bu aşamada taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur…”
Son cumhurbaşkanlığı seçimini ”laikliğin
tartışması” haline dönüştüren, malum olduğu
üzere, başta CHP olmak üzere, Kemalist, ulusalcı
geçinen çevrelerdir. Asker-sivil bürokrasi de buna dahil.
Bu çevreler cumhurbaşkanlığının AKP’li
birine geçmesi halinde laikliğin elden gideceği,
hatta cumhuriyetin tümden tehlikeye gireceği iddiasındadırlar.
Genelkurmay son bildirisiyle bu cepheye açık destek verdiğini
bir kez daha ilan ediyor.
Okurlarımız bilir, ben hem bu cumhurbaşkanlığı
seçimi, hem de ona paralel yürütülen laiklik tartışmaları
üstüne birkaç kez yazdım. Önceki yazılarımda
da dile getirdiğim gibi, laiklik üstüne bu çığırtkanlığı
yapanlar dediklerinde samimi değiller. Öncelikle Türkiye’de
gerçek anlamda laik bir rejim yok ve olmamasında laikçilerin
payı büyük. Diyanet İşleri Teşkilatı
gibi, nerdeyse Milli Eğitim Bakanlığı
büyüklüğünde ve devlet güdümünde, tek dine ve o dinin
de tek mezhebine dayalı bir örgütün olduğu bir ülkede
laiklikten söz etmek ikiyüzlülüktür. Okullarda zorunlu din
derslerinin olduğu bir ülkede de…
Bu ülkede yurttaşlar hiçbir dönemde dini inançlarında
özgür olmadılar, eşit olmadılar. Kimi gruplara
imtiyaz tanınırken kimi din ve mezhep mensuplarına
da baskı yapıldı, bazen de inançları tümden
yasaklandı, ağır saldırılara uğradılar.
Türkiye’de devlet nasıl yıllardır, baskılar,
yasaklar ve zoraki asimilasyonla başka halkların,
diğer etnik grupların dil ve kültürlerini ortadan
kaldırıp herkesi Türk yapmaya çalışıyorsa,
Diyanet İşleri Teşkilatı ve zorunlu din
dersleri yoluyla da tüm yurttaşlarının dini
hayatını yönetmeye, tek renk ve biçim vermeye, herkesi
Sünni-Hanefi yapmaya, diğer inançları ortadan kaldırmaya
çalışıyor. Bu ”Türk-İslam sentezi” politikasıdır.
Dünden bugüne ülkeyi yöneten sağ ve CHP türünden sözde
sol renkli hükümetler de, darbeli-darbesiz yönetimde rol alan,
etkin olan generaller de bu politikanın suç ortağıdır.
Diyanet İşleri Teşkilatı da, yüzlerce
imam hatip okulu ve binlerce kuran kursu da bu politikanın
eseridir. Bunlar sola ve Kürt hareketine karşı bir
”panzehir” olarak düşünüldü..
Bazen de bütün bunlar yetmez, sokaklardaki linççi kalabalıklar,
bozkurtlar, çeteler yardıma koşar. 6-7 Eylül Olayları,
Maraş ve Sivas kıyımları, son olarak Rahip
Santoro ve Hrant Dink cinayetleri, Malatya katliamı bunun
göstergesidir.
Siz, laiklik şampiyonu geçinen ve şimdi cumhurbaşkanlığı
seçimleri nedeniyle ortalığı velveleye veren
bu çevrelerin Diyanet İşleri Teşkilatı
ile zorunlu din derslerine itiraz ettiklerini hiç duydunuz
mu? Hayır, bu konuda gıkları çıkmaz.
Bunların laikliği sahtekarlıktan başka
bir şey değil. Şu anda da söz konusu olan bir
iktidar savaşıdır. Kemalist ve militarist takımı,
asker-sivil bürokrasi, özellikle de AB üyeliğinin bir
gerçeğe dönüşmesi halinde güç ve imtiyazlarını
yitirmekten, köhnemiş Kemalist ideolojinin tarihin çöplüğüne
süpürülmesinden korkuyor…
Söz konusu bildiride ”irtica” üzerine koparılan gürültü
de bir kez daha kamuoyunu aldatma çabasından ibaret.
İşin ilginç tarafı, aynı bildiride ırkçı
sloganların da bir kez daha pervasızca yükseltilmesi,
”mürtecilerin” yanı sıra başkalarına da
tehditler savrulmasıdır. Şöyle deniyor:
”Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu
Türküm diyene!” anlayışına karşı
çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır
ve öyle kalacaktır.”
Böyle denmesinde şaşacak bir şey yok. ”Bölücülük
ve irtica” bunların literatüründe her zaman ikiz kardeş
gibi bir arada var oldular. Her ikisi de kamuoyunu öcülerle
ürkütmek ve kendilerini vazgeçilmez, paha biçilmez ”kurtarıcılar”
olarak sunmak için…
Peki bu iktidar savaşının karşı
tarafında kimler var? Gerçekten laik ve demokrat güçler
mi? Ne yazık ki hayır. Bu güçler hâlâ ciddi bir
seçenek değiller. Günümüzde terazinin öbür kefesinde
Türk-İslam sentezinin bir başka türevi, dinci bir
parti, AKP duruyor ve onun da ne laiklik ne de demokrasi diye
bir derdi var.
En başta AKP’nin kimyası Batı değerleriyle,
batılı yaşam tarzıyla hiç de uyuşmuyor.
Zaten bu kesim daha düne kadar AB’ye en çok karşı
olandı. Öte yandan, Kemalist ve militarist kesimin baskı
ve engellerine karşı ayakta kalabilmek için Batı’nın
desteğine ihtiyaç duyuyor. Bu yüzden, iki arada bir derede
kalmış… Kendisinden önceki hükümetler gibi, bir
yandan AB’yi, öte yandan ABD’yi idare ediyor, köklü bir reform
yapmadan yapmış gibi davranıyor. Ama AB’nin
zoruyla yapılan bu türden bazı reformlar da kağıt
üzerinde kalıyor.
AKP de kendisinden önceki hükümetler gibi, ülkenin hiçbir
temel sorununa el atmadı. Örneğin düşünce özgürlüğünün
önünü açmamak için adeta direndi. Bu konuda biraz istekli,
iyi niyetli olsa, bugün yazarlar, aydınlar 301. madde
türünden maddelerle yargı önüne sürüklenmez, ırkçı
ve şeriatçı bir saldırganlığın
hedefi olmazlardı. Militarist çevrelerin Kürt sorununu
çözümsüz bırakıp, terörü kışkırtıp
bununla aynı zamanda kendilerini de köşeye sıkıştırdığını
gördükleri halde, bunu boşa çıkarmak için gerekli
çabayı göstermediler. Erdoğan, önce Kürt sorununu
kabul edip diyaloga ve siyasal yöntemlere kapıyı
aralar gibi oldu; ama ardından, militarist kesimin baskıları
karşısında hemen sindi ve geriye çark etti.
AKP hukuk alanında yaşanan skandallere de göz yumdu
ve devlet yapısını çetelerden arındırmak,
hukuk devleti anlayışını egemen kılmak
için çaba göstermedi. Şemdinli olayı bunun en açık
örneği. Ordu içindeki haraç, uyuşturucu, cinayet
vb. suç ağını işaret eden Şemdinli
Savcısı, AKP hükümetinin de katkısıyla
kim vurduya getirildi, Susurluk gibi bunun da üstü örtüldü.
İşkenceciler, yargısız infazcılar
bu dönemde de paçayı rahatça sıyırdılar.
Son olarak Uğur Kaymaz’ın çocuk bedenini 13 kurşunla
dolduran polisler beraat ederken, Diyarbakır’da gösteri
yapan 80 çocuğa 24 yıla varan cezalar biçiliyor!
(On kadarı da kurşunlanarak öldürülmüştü…)
Buna karşılık AKP, türban sorunu, kuran kursları,
imam hatiplilerin önünü açma, içki yasakları, parklara
cami tutkusu ve kurumlarda islamcı kadrolaşmayı
içeren bir gündemle, gerçekten laik ve demokrat insanları
ürkütüyor. Bu türden ve sayıları az olmayan insanlar,
çağdaş ve uygar bir toplum olmayı beklerken,
İran ve Suudi Arabistan türü bir geriye gidişten
haklı olarak endişe ediyorlar.
İşte cumhurbaşkanlığı seçimi
bu iki kesim arasında cereyan ediyor… Bu durumda cumhurbaşkanlığına
Erdoğan, Gül ya da bir başka AKP’li seçilse olumlu
yönde ne değişecek? O AKP ki ordudan gelen her tehdit
karşısında hemen siniyor; demokrasiyi, hukuku
savunmak şurda kalsın, kendi hukukunu bile savunamıyor?..
Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın 12 Nisan’daki
basın toplantısında söyledikleri de bir muhtıraydı
aslında. Ama AKP hükümeti bunu içine sindirdi. Hatta,
AKP yandaşı basın, açık açık ”Erdoğan’ın
veya bir başka AKP’linin seçimini kabul etmeyiz!” demediği
için yürek sovuttular, Generali övgüye boğdular! Bu bir
kendi kendini aldatma olayı idi. O zaman ”General İstifa
Et!” başlıklı yazımda AKP’lilerin bu tutumunu
da eleştirmiş ve şöyle demiştim:
”Sen şu iktidarsız hükümeti ve yetkisiz parlamentoyu
tehdit ederken, onların yetki alanına el uzatır,
hatta el koyarken, onlar sana alkış çalıyorlar!
Tehdit ettiklerin bile, “General ne güzel konuştu!” diyorlar...
Akılları sıra, köprüyü geçinceye kadar ayıya
dayı diyorlar... Ama onlar bu yürek ve bu kafa ile köprüyü
geçemezler!”
(Bak: www.kurdistan.nu)
Generalin dün söyledikleri yeterince açık değilse,
bugünküler açık. AKP ve yandaşlarının
kaçabileceği alan git gide daralıyor. Eğer
demokrasi, insan hakları ve hukuk konusunda o kadar ürkek
davranmasalardı, eğer özgürlükleri dini inanç özgürlüğünden,
hukuku ise şeriat hukukundan ibaret sanmasalardı,
eğer başkalarının da hak ve özgürlüklerini
kendilerininki kadar değerli ve önemli sayıp ona
uygun davransalardı, bugün kitleler Tandoğan ve
Çağlayan alanında olduğu gibi, onlara karşı
yürümez, büyük ihtimalle arkalarından yürür, onlara destek
verirdi.
Ama AKP’liler bu ortak paydayı yakalayamadılar.
O örgüt ve o kişiler değillerdi…
Böylece ”Çankaya Savaşları” Genelkurmay’ın
son bildirisiyle yeni bir aşamaya girdi. Bu durumda AKP
devam edecek mi, yoksa bir kez daha yelkenleri indirecek mi?
Keşke dayatmalara boyun eğmeseler de bu ”paşalar
cumhuriyeti”nin artık bir sonu gelse, gerçek bir cumhuriyetin
ve demokrasinin yolu açılsa... Ama bugüne kadar yaptıklarına
bakarak pek umutlu değilim.
Yazarın önceki yazılarından:
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|