Ş I M A R I K…
Kemal Burkay
The Wall Street Journal adlı Amerikan gazetesinde
çıkan Robert L. Pollock imzalı ve “Türkiye
Yine Avrupa’nın Hasta Adamı” başlıklı
zehir zemberek yazı, ardından ABD Savunma Bakanı
Yardımcısı Douglas feith’in, “Türkiye’deki
anti Amerikancılık böyle devam ederse ilişkilerin
sürdürülmesi zorlaşır” biçimindeki uyarıları,
Türk siyasi çevrelerini ve basınını adeta şoka
soktu.
Belli ki böyle bir şey beklemiyorlardı. Peki neden
beklemiyorlardı? Son iki yıldır, özellikle
Amerika’nın Irak savaşına ve Saddam rejiminin
çökmesine yol açan politikaları nedeniyle Türkiye’de
habire yükselen ABD aleytarlığının, açık
açık dile getirilen düşmanca duyguların karşı
tarafta bir rahatsızlık yaratması doğal
değil miydi? Belli ki biriken rahatsızlık sonunda,
ABD yönetiminin de göz yummasıyla, onun görüş ve
duygularına tercüman olan bir büyük Amerikan gazetesinde
dile geldi.
Bu baylar Yunanistan için sık sık “Batının
şımarık çocuğu” deyimini kullanmayı
severler. Oysa sözleri ve eylemleriyle bu tabire kendileri
Yunanistan’dan çok daha fazla uygun düşüyor..
Türk rejimi, ABD güdümünde Kore’ye asker yolladığı,
NATO’ya girdiği 1950’li yıllardan bu yana Batı’nın
şımarık çocuğudur. O, sosyalist sistemin
çöküşüyle batı için bir tehlike olmaktan çıktığı
1990’lı yılların başına kadar komünizm
tehditine karşı Batı’nın ileri karakolu
idi…
Bu nedenle hep sırtı sıvazlandı, cebi
dolduruldu, insan hakları alanındaki tüm kötü uygulamalarına,
askeri darbelerine göz yumuldu. Hatta bu darbeler, Şili
benzeri, birlikte tezgahlandı…
Daha Pollock’un yazısından birkaç gün önce, Hürriyet
Başyazarı Oktay Ekşi şöyle diyordu:
“Artık herkes Amerika’nın Türk dostu olmadığını
anlamıştır…”
Peki ne oldu da, yıllar yılı ABD’nin bu ülkedeki
fanatik bir taraftarı olan, onu Türkiye’ye en büyük dost
ve müttefik sayan Hürriyet gibi bir gazetenin başyazarı
bu sözleri söyleyecek hale geldi?
Olanlar son iki yılda oldu. Baylarımıza göre
ABD bu iki yılda, “dostluğa sığmayan”
çok kötü şeyler yaptı!
Bu “kötü şeylere” değinmeden önce eskiye bir bakalım:
ABD daha önce hiç kötü şeyler yapmaz mıydı?
Örneğin Kore iç savaşına taraf olmak nasıl
bir şeydi? (Ki Türkiye de ABD güdümünde bu savaşa
taraf oldu, hayatı ucuz “memetçik”i dünyanın ta
öbür ucuna yolladı, orada tugaylarını telef
etti…)
Ya ABD yıllar yılı Vietnam’da, Laos’ta, Kamboçya’da
savaşırken iyi bir iş mi yapıyordu?
Ya Afgan gericilerine sağladığı destek?..
Ya Atlantik kıyısındaki Fas’tan Hindistan’a,
Çin’e kadar oluşturulan “Yeşil Kuşak”?.. (Ki
bunun ürünlerinden biri şu ünlü El Kaide ve eski Taliban
yönetimi ise, bir bölümü de Hizbullah ve benzerleridir…)
Ya Şili’de, Yunanistan’da, Türkiye’de düzenlenen askeri
faşist darbeler? Bu ülkeler için eğitilen işkence
kadroları, solu ve demokratik güçleri biçen kontrgerillalar?..
ABD, bir bütün olarak Türkiye solunu, demokrasi güçlerini
ve bunun yanı sıra Kürt ulusal demokratik hareketini
amansızca ezen 12 Mart ve 12 Eylül darbelerine destek
verirken iyi miydi?
Evet, o zaman ABD, “donumuza kadar veren” mükemmel bir dosttu,
müttefikti, canımızın içiydi…
ABD son iki yılda kötü oldu! Çünkü Saddam rejimini devirdi
ve bu nedenle Kürdistan’ın bir parçasına özgürlük
yolu açıldı. İşte bu, baylarımızın
hassas bir yerlerine hançer batmış kadar onları
rahatsız ediyor, çığlık atmalarına,
yaygara koparmalarına yol açıyor. Gerisi, bu savaş
nedeniyle Irak halkının çektiği acılar
üzerine yaktıkları ağıtlar, bir lafı
güzaftır.
Bu baylar neden, Saddam şimdi olanların kat kat
fazlasını yıllar yılı Irak halkına
çektirirken, Kürdistan’ı yakıp yıkarken, enfalde
185 bin Kürdü yok ederken, Halepçe’ye kimyasal silah atıp
bir anda 5000 kişiyi cansız yere sererken, Şiileri
ezerken ses çıkarmadılar?
Çünkü buna yürekleri hiç burkulmadı. Üstelik bu işten
pek hoşlandılar. Zaten kendileri de aynı yıllarda,
benzer şeyleri Kuzey Kürdistan’da yapmakta, binlerce
köyü, onlarca kasabayı yerle bir edip milyonlarca Kürdü
sürmekteydiler…
İran da aynı yıllarda benzer şeyleri
Doğu Kürdistan’da yapıyordu. Böylece, Türk rejimi
bu konuda Saddam’la ve İran rejimiyle tam bir dosttu,
“can ciğer kuzu sarması” idi.
ABD’nin Irak savaşı bu üçlü -Suriye’yi de sayarsak,
dörtlü- sacayağının bir ayağını
kırdı ve ötekileri riske soktu.
Kürtlerin bir parçada da olsa özgür olma ihtimali bu zorbaları,
bu kanlı kurtları çılgına çeviriyor.
İşte, eskiden beri zaten antiemperyalist düşüncelerle
ABD karşıtı olan küçük sol grupları saymazsak,
Kemalisti, sözde sosyal demokratı, -üstelik bizzat ABD
desteği ile iktidar olabilmiş- İslamcılarıyla
Türkiye’deki geniş çevreleri son iki yılda ABD düşmanı
haline getiren budur.
Bunu açıkça söylüyorlar da: “Kürtleri engelle, ya da
bırak biz ezip engelleyelim, yine dost olalım!..”
Bu ne kadar iğrenç ve aşağılık bir
tutum!
Oysa ABD, son yüz yıllık tarihinde belki de ilk
kez bazı iyi şeyler yapmakta. Onun, dün besleyip
büyüttüğü El Kaide ve benzeri gerici ve ilkellere şimdi
karşı olması iyi bir şeydir. Elbet bu
politika değişikliği, beslediği kargalar
gözünü oyduğu içindir.. Olsun!
Afganistan’da kendi eliyle iktidara getirdiği Taliban
rejimini devirmesi de iyi bir şeydir.
Hele, Saddam rejimi gibi çağımızın en
iğrenç diktatörlüklerinden birini devirmesi çok daha
iyidir. Bu elverişli konjünktürde özgürleşen Kürt
halkı ve Irak’ın öteki ezilen grupları ve insanları
kadar kimse bunu anlayamaz.
ABD’nin, düne kadar toz kondurmadığı, desteklediği
Ortadadoğu’daki ortaçağ rejimlerini de artık
yalnız bıraktığı, bölge halklarına
özgürleşme ve demokratikleşme, despot rejimlere
başkaldırma yönünde çağrılar yaptığı
görülüyor. Çünkü yeni dönem bu rejimleri globalizm yönündeki
kaçınılmaz değişimin önünde bir ayak bağı
haline getirdi. ABD’nin de AB’nin de elbet bunda çıkarı
var. Ama bu kötü bir şey mi? Onlar istedi diye bizim
ille de karşı çıkmamız mı gerekiyor?
Bu çağı dolmuş ilkel ve zorba rejimlerin kaderine
ağlamak bize mi düşer?.
Ama tüm bunlar baylarımızın umurunda değil.
Onların derdi davası, Kürt sorunudur. Onlar dünyada
ve bölgede olup bitenlere, “Kürtlere ne getirecek ne götürecek?”
gözüyle bakıyorlar. Kürtleri tutsak ederken kendileri
de bu soruna tutsak olmuşlar…
ABD yıllar yılı Kuzey ve Doğu Kürtlerinin
(Türkiye ve İran Kürdistanı) ezilmesine sessiz kalır,
hatta destek verirken, Apo’yu tutup Türkiye’ye teslim ederken
iyiydi, büyük dosttu.. Ama şimdi Güney Kürtlerinin özgürleşmesine
karşı çıkmadığı, hatta Irak’a
saldırıp bunu kolaylaştırdığı
için çok kötüdür.. Türkiye’nin Güney Kürtlerine saldırmasına,
Musul’u Kerkük’ü almasına yeşil ışık
yakmadığı için de, kötü olmaktan öte, tam bir
düşmandır!
Bu yüzden şımarık çocuk bas bas bağırıyor…
Yıllar yılıdır parasıyla, silahıyla
beslendiği, kucağında oturduğu Sam Amca’nın
sakallarını çekiştiriyor, canını
acıtıyor…
Sabrı taşan koca adamın, “heyy, kendine gel!”
tarzındaki uyarısı üzerine ise şaşırıyor,
şoka giriyor…
Bu ülkenin rejimi geçmişten beri tipik hasta: Megaloman
ve paranoyak…
Kürtleri, yani kırk milyonluk bir ulusu yok etme tutkusu,
bu ham hayal, günün birinde bu rejimin kendisini yok edebilir.
Saddam rejimini yok ettiği gibi…
|