PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
Yeraltı Devleti

Kemal Burkay

Birkaç gün önce bazı Türk gazatelerinin sürmanşete çıkardıkları ilginç bir haber vardı: „Milli Güvenlik Siyaset Belgesi değişiyor...“

Şu, „Milli Güvenlik Siyaset Belgesi“ (MGSB) denilen şey, ilk kez bundan birkaç yıl önce, kamuoyuna yansımış ve birhayli tartışma konusu olmuştu. Bu Türkiye´nin „Gizli Anayasa“sı... MGK Genel Sekreterliği tarafından uygulanan gizli yönetmelik; ama Türkiye´nin gerçek anayasası!

MGK ise bu siyaset belgesi ve öteki yetki ve fonksiyonlarıyla Türkiye´nin yalnızca gerçek hükümeti değil, gerçek parlamentosu ve gerçek yargısı olmuş; yani oligarşik bir kurul, daha doğrusu generaller, ülkenin iktidarına el koymuş... MGSB ile saptanan siyasetler ve MGK kararı haline gelen öneriler hükümeti, parlamentoyu ve tüm diğer devlet organlarını bağlıyor.

Ülkenin yasama, yürütme ve yargı gücü, basını ve üniversitesi tam bir kıskaca alınmış.

Bunun sonucu, ülkenin gerçek başbakanı yıllardır MGK Genel Sekreteridir; Demirel, Ecevit, Çiller, Erbakan ve Yılmaz gibi sahnede görünenleri değil. Bunlar biçare, yetkisiz kişiler, militarist rejimin perde önündeki sivil kuklaları...

Bugün de hala, hem de şu AB adaylığı sürecinde aynı şey devam ediyor…

Bu durum 12 Eylül sonrasının, yani olağanüstü dönemin ürünü idi ve 12 Eylül sonrası sahne alan hiçbir hükümet ve parlamento bunu değiştirmek için çaba harcamadı, buna cesaret edemedi. Üstelik, bu gizli yasa, tam da söz konusu sivil hükümetler, Demirel ve Ecevit döneminde son ve kapsamlı biçimini almıştı. Sivillerimiz, yılların sözde liberalleri, demokratları, sosyal demokratları, militarist rejime teslim olmuştu…

AKP iktidara geldiğinde konu basına yansımış ve birhayli gürültü kopmuştu. „Demokratik bir ülkede böyle şey olur mu?“ denmiş, bu gizli yönetmeliğin kaldırılacağı ileri sürülmüş, sonra da unutulmuştu.

„Gizli Anayasa“ yerli yerinde kaldı, başbakanlar da generaller önünde boynu bükük...

Ülkenin kaderine yön veren siyasi kararlar hep söz konusu derin mahfillerde üretildi ve hükümetlere bunu uygulamak düştü. Dostu-düşmanı, ve onlara karşı yapılması gerekenleri, MGSB´ne uygun olarak MGK Genel Sekreterliği belirledi.

Şimdi basına yansıyan haberlere göre bu belge değişecekmiş... Değişiklik de ne, „dost-düşman sıralaması yeniden düzenlenecekmiş… “ Örneğin „Suriye tehdit olmaktan artık çıkmışmış... Ama „Kuzey Irak“ yani Güney Kürdistan şimdi en büyük tehdit kaynağıymış…“

Aslında, baylarımıza göre dün de öyleydi. Kürtler içerde de dışarda da hep tehdit, değişmez düşman…

Terör ve irtica elbet, ihtiyaca binaen, tehditler arasında devam ediyor; ama belki yeni bir derecelendirme söz konusu...

Şu rezalete ne dersiniz sevgili okurlar ve de, Mine Hanım‘ın deyişiyle, sayın seyirciler!..

Kimse bu MGSB, bu „Gizli Anayasa“ da ne oluyor, nasıl demokrat geçinen, hele hele AB üyeliğinin eşiğindeki bir ülkede böyle şey olur?“ demiyor.

Ülkenin en büyük gazeteleri, anlı şanlı köşe yazarları olayı doğal bir şeymiş gibi yansıtıyorlar...

Yargı ve üniversite çevrelerinden ses yok... Birkaç cılız sesin ötesinde aydınlar sus pus...

Hükümet ve Parlamento için konu bile değil; ya da işte böylesine bir konu.. Yani söz konusu belge bugün de geçerli, doğal ve gerekli! Yalnızca „günün şartlarına uygun olarak“ değiştirilmekte...

Ne ala memleket, ne ala demokrasi! Gizli anayasalı, MGK yönetimli, oyuncak parlamentolu, oyuncak hükümetli, güdümlü yargılı ve güdümlü bilimli!..

Geçmişte, bu „gizli anayasa“nın dışında, gizli yasalar, kararnameler de birkaç kez kamuoyuna yansıdı. Gizli vurucu kuvvetler, Kontrgerilla, Jitem vs. de cabası. Yani düpedüz bir yer altı devleti…

Yeraltı örgütlerinin bile hiç değilse programı kamuoyuna açıklanıyor; bunlarınki gizli!

Halkına karşı güveni olmayan bir devlet.. Halk bir tehdit. Kürtler, Aleviler, azınlıklar, öteki etnik gruplar;  işçiler, aydınlar, gençler; herkes, her şey bir tehdit…

İşin garibi, bu konuda Avrupa Birliği kurumlarından bile ses seda yok...

Gizli anayasalı, tam anlamıyla militarist bir ülke AB´ye üye olur mu, olur...

Kimbilir, belki de Avusturyalı Heider´e yapılanlar da bir şakaydı; Saddam ikizi, soykırımcı, faşist bir ülke de AB‘ye üye olabilir...

Biz bazan Türkiye için, 12 Eylül Anayasa´sının, bu deli gömleğinin tümden bir yana atılarak, yeni ve demokratik bir anayasa yapılması önerisinde bulunuyoruz. Türk basınında da zaman zaman böyle istekleri dile getiren demokrat insanlara rastlanıyor.

Ama galiba hepimiz düş görüyoruz!

Bu konuda Erdoğan´ı, ve AKP‘yi suçlamakta da sanırım haksızız.. Onlar da en az, kendi selefleri Demirel, Ecevit, Çiller, Erbakan ve Yılmaz kadar gariban ve biçareler...

Bir yandan yıllardır gelip geçen politikacılara, parlamentoyu dolduranların çapına, düzeyine, siyasal anlayışına, demokrasi kültürüne -daha doğrusu kültürsüzlüğüne-, cesaretine -daha doğrusu korkaklığına-, diğer yandan nice ırkçı-şoven masalla beyinleri yıkınmaş, kafaları perşembe pazarına dönmüş insanlarımızın, kitlelerin, Osmanlı‘dan devralınmış kul yığınlarının haline bakınca, insan bu memleketle ilgili olarak umutsuzluğa düşmesin de ne yapsın...

Bu ülkede 12 Eylül Anayasası´nın yerine demokratik bir anayasa yapılabilir mi? Böylesi kıraç, çorak bir ortamdan güzelim bir bahçe bekleyebilir miyiz? Zor!..

Onu kiminle yapacaksın, kafası demokrasi almayan; militarizmle, ırkçılıkla, şovenizmle, koşullanmış; tabuların ve öcülerin tutsağı bu adamlarla mı?..

Demokratiğini yapmak bir yana, daha gizlisini bile ortadan kaldıramıyoruz; nerdeyse Evren‘in polis tüzüğüne bile şükür diyeceğiz!..

Anlaşılan bu hamur daha çok su kaldırır. Ama bunun için çaba göstermekten başka yolumuz da yok..

 
 
PSK Bulten © 2004