Kışkırtıcılar
İş Başında
Bir yandan Güney Kürdistan’ın düne kadar
Baas rejiminin denetiminde olan bölgeleri, Kerkük, Hanekin,
Musul çevresi ve öteki kent ve kasabalar Kürt peşmerge
birlikleri tarafından özgürleştirilir ve buraların
halkı bayram yaparken, bir yandan da kışkırtıcalar
Türk ordusunun bölgeye girmesi için yoğun çaba ve tertipler
içindeler.
Bilidiği
gibi, Türkiye’nin ısrarlı çabaları, işgal
tehditleri üzerine, Kürt birliklerinin Kerkük ve Musul kentlerine
girmeyeceklerine dair ABD ve Kürt liderleri tarafından
Türkiye’ye teminat verilmiş, bu konuda bir mutabakata
varılmıştı. Bu yüzden Kerkük ve Musul
çevresinde konumlanan Kürt birlikleri uzun zaman bu iki kente
yönelik bir kurtarma girişiminde bulunmadı. Yani
sözkonusu mutabakat bir bakıma Koalisyon güçlerini frenledi
ve Saddam’a yaradı.
9
Nisan’da Bağdat’ın düşmesinin ardından
ise, rejimin Kerkük ve Musul’daki askeri güçleri de çözüldü.
Baas rejiminin yönetici ve sorumluları can telaşına
düşüp kaçtılar, ya da gözden sıvıştılar.
Güneydeki kentlerde ve Bağdat’ta olduğu gibi Kerkük
ve Musul’da da yağma olayları başladı.
Bunu başlatanlar ise bizzat Baas’ın kendi adamlarıydı.
Kaçarken yükte hafif, pahada ağır şeyleri de
aşırdılar. Özellikle kamu binaları ve
mağazaları, bankalar, devlet daireleri yağmalandı.
Bu kez de yağmadan şikayetler yükseldi. Diğer
bir deyişle, Türk devletinin “kırmızı
çizgileri” bu kez de yağmacılara yaradı.. Üstelik
yağmacılar, izleri yok etmek için sözkonusu binaları
ateşe de verdiler.
Bu
iki kentte güvenliği sağlamak, yağmayı
önlemek için Kürdistan Yurtsever Birliği ve Kürdistan
Demokrat Partisi’ne bağlı peşmerge güçleri,
az sayıdaki ABD Özel Kuvvetleri ile birlikte, ister istemez
Kerkük ve Musul’a girdiler. Ama bu kez de “kımızı
çizgileri” aşılan Türk devletinden feveranlar yükseldi.
Bunu
gerekçe göstererek Türk ordusunu Güney Kürdistan macerasına
sokmak isteyen provokatör unsurlar harekete geçtiler. Memetçik
Medya her zamanki gibi yangına körükle gitti. Yöredeki
Türkmenler de Kürtler ve Araplar’la birlikte diktatörlük rejiminden
kurtuluşu şarkılar ve halaylarla kutlarken,
kendileri Ankara ve İstanbul’da oturan, belki hayatlarında
hiç Kerkük ve Musul’u görmemiş bazı “Türkmen temsilcileri”
de ekranlara koşturup yağma olaylarını
peşmerge güçlerine mal etmeye, hatta Türkmenlere yönelik
dehşet verici katliam hikâyeleri anlatmaya başladılar.
Sözde Kürtler 50 Türkmeni kurşuna dizmişlerdi! Türk
ordusu geç kalmamalıydı!
Bunun
yalan olduğu ertesi gün anlaşıldı! Ama
provokasyon kampanyası bir kez başlamıştı.
Gazeteci veya muhabir kılığındaki bazı
“muhbir”ler kamuoyunu ateşlemeye çalışıyorlardı.
Bunlardan biri de SKY-Türk muhabiri Serdar Akinan adlı
zattı. O, Kürtlerin Türkmenlere saldıracağından
emindi!
Yıllardır
Türkiye’de yaşıyan ve bu günü bekleyen, Türk ordusuyla
birlikte Kerkük’e girip orada kurulacak “Kuzey Irak Türkmen
Cumhuriyeti”nin Denktaş’ı olmaya soyunan kimi herifler,
bir yandan uzman ya da temsilci pozlarında bir televizyondan
ötekine koşturup ortalığı kızıştırmaya
çalışırken, bir yandan da dumanlı havayı
seven MHP’li kurtların desteğinde mitingler düzenlemeye
başladılar.
Yıllar öncesinin Kıbrıs mitinglerini andıran
manzaralar oluştu. “Kerkük Türktür, Türk kalacaktır!”,
“Türk Ordusu Kerkük ve Musul’a!” haykırışları
yükseldi..
12 Nisan günü ise SKY-Türk ekibi, peşmergelerin güvenliği
sağladığı Musul merkezinden yayın
yapıyor, Serdar Akinan adlı sözde “savaş muhabiri”,
orada Kürt peşmergelerin korumasında Kürtlere ve
Amerikalılara verip veriştiriyor, yana yakıla
Türkmen ya da Arap olsun, halkın Türk Ordusu’nun yolunu
gözlediğini, konuştuğu herkesin “Türk ordusu
ne zaman gelecek?” dediğini anlatıyordu...
Bay
Akinan’ın bu heyecanlı çağrısının
üstünden bir saat geçmeden garip bir şey oldu ve yalancımızın
mumu ilginç bir şekilde söndü. İki Arap SKY-Türk
ekibini aldatıp “yaralı dolu bir hastaneye götürmek”
önerisiyle Baas militanlarının denetiminde olan
kesime sürüklemişti. Durumu fark edince arabalarıyla
kaçmışlar ama araçları taranmış ve
birisi başından yaralanırken, bir kameramanın
makinası da, iki parmağıyla birlikte orada
kalmıştı... Bay Serdar Akinan ise ucuz kurtarmıştı.
Dostları
acaba kendisini tanımadılar mı? Belki de bir
yanlışlık olmuştu..
Her
neyse, Bay Akinan ve ekibi için heyecanlı musul Macerası
böyle sona erdi. Yaralananlar Özerk Kürdistan’ın başkenti
Hewlêr’de bir hastanede tedavi olduktan sonra doğruca
Türkiye’ye döndüler.
Bakalım
bayımız döndükten sonra neler yumurtlayacak. Baasçı
dostlarının çağrısını Türk Ordusuna
ekranlardan nasıl iletecek?..
Evet,
kışkırtıcılar boş durmuyorlar;
ne var ki bu hızlı iletişim döneminde yalanlarının
ömrü bazan bir saat bile değil.
|