Burkay Hamburg ve Berlin´de Konuştu: “Hak
ve özgürlüklerin çerçevesi asıl olarak bizim mücadelemize bağlı” PSK
genel Sekreteri Kemal Burkay, çeşitli Avrupa ülkelerinde vereceği “Türkiye- Avrupa
Birliği ilişkileri ve Kürtler” konulu konferanslar dizisinin ilkine 31 Ağustos
tarihinde Hamburg´da başladı. 300 dolayında kişinin izlediği konferans
saat 15.00´te başladı ve iki bölüm halinde saat 19´a kadar devam etti. Yaklaşık
iki saat süren birinci bölümde Burkay, Avrupa Birliği´nin önümüzdeki aylarda 13
aday ülke hakkında bir karara varacağını belirterek bu açıdan Türkiye´nin durumunu
değerlendirdi. Burkay, 1999 Aralık ayında Helsinki zirvesinde aday üyeliğe
kabul edilen Türkiye´nin bunu izleyen yaklaşık üç yıl içinde, Kopenhag Kriterleri´ne
ayak dirediğini, özellikle siyasi kriterler bakımından AB´ye uyum sağlamak için
yapılanların ihtiyacı karşılamaktan çok uzak olduğunu söyledi. 2001 yılında yapılan
Anayasa değişikliğinin basit rötuşlardan ibaret olduğunu, son uyum paketinin ise
özellikle insan hakları ve Kürt sorununun çözümü bakımından göstermelik olduğunu
belirtti. Burkay şöyle dedi: “Türk yönetimi, gerek insan haklarının sınırlarını
genişletme, gerekse Kürt sorununun çözümü, Kopenhag Kriterlerinin çerçevesinde
de olsa Kürt halkına kültürel ve siyasal haklar tanıma yönünde ciddi adımlar atmaya
yanaşmıyor. Yaptığı bazı basit, önemsiz yasa değişikliklerini ise alayu vala ile
kamuoyuna sunuyor. Bu gürültü patırtı ile iç ve dış kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor.
Pratik ise eskisi gibi, hatta eskisinden beter, devam ediyor. “Türkiye 2001
yılında sözde bir anayasa değişikliği paketini parlamentodan geçirdi. Ama içinde
dişe dokunur bir şey yoktu. Ne düşünce özgürlüğünün önü açıldı, ne siyasi partiler
kapanma tehditinden kurtuldu. Yazarlar düşüncelerinden dolayı yargılanmaya devam
ediyor. HADEP ve HAK-PAR ise kapanma istemiyle Anayasa Mahkemesi önündeler. “Bu
değişiklik, anadilde eğitim ve yayın bakımından hiçbir şey getirmedi. Bunu izleyen
yıl içinde ise anadilde eğitim ve seçmeli ders isteyen 10 bini aşkın öğrenci yüzlerce
davanın hedefi oldular, terörist olmakla suçlandılar. Yüzlercesi tutuklandı, işkence
gördüler, cezalar aldılar. Bu davaların büyük bölümü hala devam ediyor. “Aynı
dönemde ¢çişleri Bakanlığı emriyle ´Türk Kültürüyle bağdaşmıyor´ denerek Kürt
isimleri yasaklandı ve ülkenin dörtbir yanında bu isimlerin değiştirilmesi için
anne-babalar mahkemeye verildi. Bakan Rüşdi ise Sözde AB yanlısı ANAP´tandı ve
kendi adı da Türkçe değildi!” Burkay, 2-3 Ağustos 2002´de parlamentodan
geçirilen 14 maddelik “Uyum Paketi” üzerinde de durarak şöyle dedi: “Bu
pakette ¢dam cezasının “savaş ve yakın savaş durumu” dışında, yani sınırlı da
olsa kaldırılması olumlu. Zaten 1984 yılından beri idam cezaları infaz edilmiyordu.
Ama bu iş başka türlü, üstelik bir mahkeme kararı ve parlamento onayı olmaksızın
yapılıyordu. Son 20 yıl içinde binlerce insan –Kürt yurtseveri ve Türk demokratı-
yargısız infaza ve faili meçhullere hedef olup öldürüldüler. Ne polis ve asker
tarafından keyfi biçimde yapılan yargısız infazların hesabı soruldu, ne “faili
meçhul” denen cinayetler açığa çıkarıldı. Çünkü bunlar da devlet güdümlü çeteler
tarafından işlendi. “Acaba bu durum sona erecek mi? Uygulamada göreceğiz.
Yakın dönem için iyimser değilim. Bu ülkede işkence de sözde yasak, ama sistemli
biçimde işlemeye devam ediyor. “Yapılan değişikliklerden biri de sözde anadilde
eğitim ile ilgili. Rejim bu değişiklikle ne Kürt halkına ne de öteki etnik gruplara
anadilde eğitim hakkı tanımadı. Bundan böyle de, ne ilk, ne orta, ne yüksek öğrenim
düzeyinde bir Kürt okulu olmayacak. Yapılan şey okul dışı zamanlarda dil kursları
açılmasına olanak tanımaktır. Ki bu da sıkı denetim altında, belki de binbir şekilde
engellenecektir. “Kaldı ki, anadilde eğitim hakkı birtakım kurslara indirgenemez.
Özellikle Kuzey kürdistan ve Türkiye sınırları içindeki 20 milyonluk bir ulus
için bu komiktir, insanlarla alay etmektir. “Anadilde yayın için yapılan
değişikliğin de durumu da bundan farklı değil. Özel kanallarda anadilde eğitime
yine izin verilmiyor. Yapılmak isitenen ise 15 dakikalık veya yarım saatlik, yine
güdümlü bir yayın.. Bu da komiktir.” Burkay, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü
bakımından da durumun değişmediğini, bu alanda da baskıcı, yasakçı rejimin devam
edeceğini, Kürt sorununu tartışmanın ve Kürt kimlikli dernek ve parti kurmanın
önünün açılmadığını, hükümet ve parlamento üstü MGK´nın statüsünün değişmediğini,
Türkiye´nin laik bir ülke olmadığını ve olması için gerekenlerin yapılmadığını
belirterek şöyle dedi: “Bu durumda Türkiye, AB´nin kendisinden istediklerini
yerine getirmemiştir. Kopenhag Kriterlerinin gereğini yapmaktan çok uzaktır. Biz
Türkiye´nin AB´ye girmesini isteriz, ama gerekli koşulları yerine getirme şartıyla.
Oysa Türk yönetimi, kendi halkı ve Kürtler gibi AB´yi de aldatmaya çalışıyor.
Bu durumda AB normlarını korumalı ve böyle bir rejime geçit vedrmemelidir. “Kürt
halkına gelince, biz, oynanan oyunu görmeliyiz. Kopenhag Kriterleri´nin göstermelik
biçimde, baypas edilerek değil, gerçek kapsamıyla hayata geçirilmesini istemeliyiz.
Bunun için yurt içinde ve dışında sesimizi yükseltmeliyiz. “Anadilde eğitim
okulda verilmeli. ¢lkokuldan üniversiteye kadar Kürt okulları açılmalı. “Anadilde
tam gün radyo ve televizyonun yayını yapılabilmeli. Bunun için bir TRT kanalı
bu işe ayrılmalı ve özel kanallar serbest bırakılmalı. “Kürt parti ve dernekleri
serbestçe faaliyet gösterebilmeli. “Köye dönüşler serbest bırakılmalı ve
zararlar tazmin edilmeli.” Burkay bu istemlerin dış kamuoyuna ve AB kurumlarına
etkin biçimde yansıtılması için yurt dışındaki Kürt kitlesine büyük görevler düştüğünü
belirterek son dönemde oluşan Avrupa Kürt Platformu´nun bu alanda önemli bir rol
oynayabileceğini belirtti. Bu amaçla kitle eylemleri yapılmasını, yabancı dillerde
bildiri ve raporlar yayınlanmasını, ortak heyetler oluşturarak diplomatik görüşmeler
yapılmasını önerdi. Burkay, Kopenhag Kriterleri´nin, insan hakları ve Kürt
sorunu bakımından ne kapsamda hayata geçeceği, asıl olarak Kürt halkının mücadelesine
bağlı, diyerek şöyle devam etti: “Türkiye hemen AB´ye alınacak değil. Bu
süreç, eğer işler ters gidip tam bir kesintiye uğramazsa, uzundur. Biz de örgütlü,
sabırlı mücadelemizi yürütelim. “Elbet Kürt sorunu salt Türkiye´nin AB´ye
katılması ve Kopenhag Kriterleri ile çözülemez. Bu büyük bir ülkenin ve ulusun
sorunudur ve ancak eşitlik temelinde çözülür. Bize göre bu, eşitlik temelinde
bir federasyonla mümkündür. Kürt halkının buna yönelik mücadelesinin devam edeceğine
ve başarıya ulaşacağına kuşku olmasın.” Verilen aradan sonra, Burkay ikinci
bölümde kitleden gelen soruları cevaplandırdı. Bunlar arasında AB´ye ilişkin olanların
yanı sıra, Güney Kürdistan´a, ABD´nin muhtemel askeri operasyonuna, Türkiye ve
Güney Kürt yönetimi arasındaki gerginliğe ilişkin olanlar da vardı. Toplantı
ilgiyle izlendi ve bitiminde Burkay, isteyenler için anılarını imzaladı. Burkay
ertesi gün (1 Eylül) Berlin´e geçti ve orada düzenlenen aynı konulu konferansta
konuştu. Kürtçe ve Türkçe olarak gelen soruları iki dilde cevaplandırdı. Berlin
toplantısına da 200 dolayında bir izleyici kitlesi katıldı ve toplantı, verilen
ara ile birlikte 3 saat sürdü. Toplantı sonunda Burkay, toplantıyı izleyen Amerika´nın
Sesi Radyosu´nun ve Hürriyet muhabirinin sorularını cevaplandırdı. |