PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Kürt Kimliği’nin Tanınması Konusu ve Bir Çarpıtma

PKK çevreleri sözde Kürt kimliğinin tanınması konusunda bir kampanya açtılar. Acak bu kampanyanın ilginç yönü, Türkiye‘ye değil, Avrupa’ya yönelik olması ve bir dizi çarpıtmayı içermesidir.

Kuşkusuz, Kürtlerin Avrupa ülkelerinden de isteyebileceği ve istemesi gereken haklar var. Avrupa ülkelerinde şu anda bir milyonun üzerinde bir Kürt kitlesi var. Bu kitlenin, ülkenin yerli halkından farklı etnik gruplara, azınlıklara tanınan haklardan yararlanmayı istemesi doğaldır. Örneğin kendi anadilinde eğitim görme, kendi dillerinde radyo ve TV yayınlarından, sosyal danışmanlık ve benzeri sosyal haklardan yararlanma gibi. Bu kapsamda Kürt kimliğinin tanınmasını istemek de gereklidir ve bu yöndeki çabalar olumludur. Nitekim KOMKAR, İsveç Kürt Federasyonu gibi örgütler geçmişten beri bu alanda birhayli çalışma yaptılar ve bazı somut kazanımlar da sağladılar.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmeye çalıştığı yeni aşamada bunu daha örgütlü ve kapsamlı biçimde yapmakta da yarar var.

Ancak bu kampanyanın en başta Türkiye’ye yönelik olması gerekir. Anayasada değişiklikler yapıldığı şu dönemde bu daha da gerekli ve önemlidir. Kürt kimliğinin kabulü ve anayasal güvenceye kavuşturulması gerekir. Bunun için de, rejimin inkar ve asimilasyon politikasından vaz geçmesi, gerçeği kabul etmesi ve Kürtlerin meşru haklarını tanımaya, eşitlik temelinde birlikte yaşamaya evet demesi gerekir.

Kürt halkı en başta bunu istemelidir ve yurt dışındaki kampanyalar da aynı zamanda buna yönelik olmalı, rejim bu yönde zorlanmalıdır. Kürt halkının kendi anayurdunda özgür ve eşit yaşamaya yönelik temel istemlerini bir yana bırakıp, hatta bunlardan açıkça vazgeçip, kimliğin tanınmasını salt Avrupa’dan istemek gülünç kaçmıyor mu?

Öte yandan bu kesimin Avrupa’ya yönelik kimlik kampanyası da bazı çarpıtmalar üzerine inşa edilmiştir. Bunlardan biri “Kürtler üzerindeki yasağa“ dairdir. Tüm Kürt parti ve kuruluşları yasaklıymış gibi gösteriliyor. Yasağın kalkması da “ben PKK’liyim!“ istemi altında dile getiriliyor..

Avrupa’da Kürtlerin, ya da Kürt örgüt ve kuruluşlarının bir tüm olarak yasaklı olduğu iddiasının gerçekle bir ilgisi yok. Kürdistan’ın dört parçasından onlarca Kürt partisinin yandaşları Avrupa’da serbestçe faaliyet gösteriyor. Başta Irak KDP, YNK, PSK ve İran KDP olmak üzere, bu partilerin bir dizi diplomatik ilişkileri var; Avrupa Parlamentosu dahil, çeşitli toplantılara davetli olarak katılıp konuşma yapıyorlar. Avrupa ülkelerinde onlarca Kürt kurumu (federasyon, enstitü, vakıf vb.) serbestçe çalışma yapıyor. Örneğin daha kısa süre önce Federal Almanya’da KOMKAR 17. kongresini yaptı ve bizzat Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau, onun yanısıra eyalet başbakanları kutlama mesajı gönderdiler. Londra Belediye Başkanı da geçen yıl seçim kampanyasını Londra KOMKAR’da başlatmıştı.

Demek ki Avrupalılar Kürtleri ya da Kürt örgütlerini yasaklamış değiller. Yasaklanan sadece PKK’dır ve o da kendi yanlışları yüzünden yasaklanmıştır. Hiç bir ülke cinayet işlemeyi, bomba atmayı, dernek ya da otoban yakmayı ve benzeri şiddet eylemlerini temel yöntem haline getirmiş bir örgüte özgürlük tanımaz. Üstelik bu eylemlerin bir bölümü doğrudan Kürt ve Türk devrimci ve demokratlarına yönelikti.. PKK’yı yasaklı duruma getiren bu çılgınca eylemler, yalnız ona değil, bir bütün olarak Kürt davasına büyük zararlar verdi, Kürt hareketinin prestijini düşürdü.

PKK’nın kendi üstündeki yasağın kalkmasını istemesi elbette doğaldır. Ama bunu tüm Kürtler üzerindeki yasak gibi göstermesi bir çarpıtmadır.

Biz de PKK’nın üstündeki yasağın kaldırılmasını istiyoruz. Ama aynı zamanda sözkonusu yanlışlara devam etmemesini de istiyoruz. Oysa PKK yanlıları hala şurda burda bize yönelik tehdit ve saldırılarını sürdürüyorlar. Daha geçen yıl Londra’da bir KOMKAR üyesini yaraladılar. Kısa süre önce İsviçre’de yurtsever insanları tehdit ettiler, KOMKAR ve PSK yandaşlarına saldırdılar, yaraladılar. Berlin’de Rızgari’nin masasına saldırdılar. Kavacıların bazı toplantılarını bastılar. Kendilerinden ayrılan kimi insanları tehdit ettiler veya yaraladılar.

PKK ve taraftarları öncelikle tutarlı olmayı, hiç değilse Avrupa ülkelerinde şiddetsiz yaşamayı, diğer yurtsever örgütlerle demokratik ilişkileri öğrenmeliler.

Ayrıca Kürtlere kimlik isterken, bunu “ben PKK’lıyım!“ biçimine büründürmek, birçok şeyi olduğu gibi bu istemi de dejenere etmektir. Her Kürt PKK’lı değildir ve olmak zorunda da değildir. Hele hele PKK’nın Kürtlerin temel istemlerinden vazgeçtiği, Türk rejiminin yörüngesine girdiği bir dönemde..

PKK üzerindeki yasağın kaldırılması ile Kürt kimliğinin tanınması aynı şey değildir ve bu ikisini karıştırmamak gerekir. Bu ikisini birlikte sunmak, Kürtlere kimlik tanınması istemini ancak zayıflatır.

 
PSK Bulten © 2001