PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

 “Yüce Meclis”in acınası hali..

Cumhurbaşkanı Sezer, son anayasa değişikliği paketini onaylarken, milletvekilleri maaşına ilişkin maddeyi referanduma götürme kararı aldı. Çok iyi de etti. Sayın Sezer´i kutlamak gerekir.

Milletvekilleri, son anayasa değişikliğini de yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Değişiklik paketindeki azbuçuk önem taşıyan birkaç öneriyi de budayarak ya da düpedüz reddederek demokratikleşme yönündeki en basit adımlara bile karşı çıkarken, maaşlarını yarı yarıya yükselten ve kendilerine kıyak emeklilik olanağı sağlayan bir hükmü el çabukluğuyla anayasaya yerleştirdiler.

Bu kendileri açısından yüz kızartıcı bir durumdu, yaşanan kriz ortamında tam bir rezaletti. Halk haklı olarak yoğun tepki gösterdi, basın bu tepkiyi yansıttı.

Cumhurbaşkanı´nın buna ilişkin hükmü referanduma götürmesi çok isabetli olmuştur. Böyle bir durumda halkın yüzde 90, belki de yüzde 99 oranında hayır demesi şaşırtıcı olmayacaktır.

O zaman bu meclisin hükmü biter. Aslında şimdiden bitmiştir.

Hükümet tarafı ve milletvekilleri Sezer´in bu tasarrufunu meclise karşı siyasi bir tavır olarak niteliyor, ateş püskürüyorlar. Sezer kendisini meclisin üstünde görüyor, onu biz seçtik, bizi hiçe sayıyor, diyorlar. Daha da zırvalayıp, anayasada cumhurbaşkanına referanduma gitme yetkisi veren hükmün 12 Eylül ürünü olduğunu söyleyerek, onu dikta anayasasına dayanmakla suçluyorlar...

Vay şaşkınlar vay!..

Sözkonusu hükümler 12 Eylül faşizminin ürünü ve diktatörlüğe yol açar türden idiyse, bu baylar şimdiye kadar nerdeydiler? Üstelik yıllardır kamuoyu, aydınlar, hatta Sayın Sezer´in kendisi, bu anayasanın değiştirilmesi, hukukun üstünlüğüne dayalı bir sistem getirilmesi için meclise çağrı üstüne çağrı yaparken.. Dahası, AB üyeliği için böylesine bir demokratikleşme zorunlu iken.. Neden yıllardır bu darbe anayasasına, “polis tüzüğü”ne, deli gömleğine dokundurtmamak için o kadar direndiler ve hala direniyorlar? Bu anayasanın ne olduğunu yeni mi keşfettiler?

Şimdi keselerine dokundu değil mi?.

Gerçekte bu bayların şimdiye kadar aldıkları maaş da fazladır. Bunu hiç hak etmiyorlar.

Şimdi de referandumdan kaçmak için yollar yöntemler arıyorlar. Bugüne kadar kutsadıkları darbe anayasasını nerdeyse çiğneyip atacaklar. (Gerçi bu fena olmaz!) Sezer´in yetkilerini kırpıp yasa ve kararnameleri meclise iade etme, ya da referanduma götürme gibi kendileri açısından tatsız uygulamalara son verecekler. Öylesine gözleri dönmüş.

Ne var ki bu duruma düştükten sonra böyle bir meclisin ve hükümetin yapması gereken, daha fazla rezil olmadan derhal seçime gitmektir.

Seçimden ne çıkar, o da ayrı birşey. Zaten bundan müthiş korkuyorlar. Şu anda meclisteki çoğu parti barajın altında kalacak, belki istenmeyen birileri yeniden öne fırlayacak.. Belki yeni 28 Şubatlara, belki de 12 Eylüllere gerek duyulacak!..

Öyle olsa ne farkeder! Zaten generaller yönetmiyorlar mı? Hükümetin ve parlamentonun yaptığı MGK kararlarını yasa haline dönüştürmek değil mi? Çok çok askerler perde gerisinden perde önüne çıkarlar.

Bu belki daha da iyi olur. Böylece bu göstermelik durum, bu aldatmaca son bulur.

Parlamentolar gerçekten halkın sözcüsü iseler, özgürce karar veriyor ve işlevlerini yerine getiriyorlarsa parlamentodur.

Parlamento gösterişli bir bina, yaldızlı bir tabela ve içindeki smokinli, yüksek maaşlı, çoğu boş kafalı 550 adam değildir.

Bu ülkede parlamento da yalan, demokrasi de.

Dünden bugüne ülkeyi yöneten düzen partileri, onların liderleri bir türlü halka özgürlüğü ve demokrasiyi layık görmediler, ülke yönetiminde baskıya, yalana dayandılar. Halkı aldatmayı, soyup soğana çevirmeyi ustaca bir yönetim tarzı sandılar.

Bu tutumla iyi bir yere varamazlardı. Sonunda rejim işte geldi tıkandı. Toplumun bu liderlere, bu partilere, parlamentoya hiçbir güveni kalmadı. Beş paralık oldular. Kendileriyle birlikte şu demokrasi oyununu da rezil rüsva ettiler.

Biz yıllarca bunu anlatmaya çalıştık. Çıkaryolun Kürt sorununun barışçı çözümünde ve demokraside olduğunu söyledik. Ama dinleyen kim!

Ne bu ülkeyi yöneten “güçlülere” laf anlatabildik, ne de yönetilen güçsüzlere.

Ve söylenecek başka söz kalmadı. Şimdi de:

Buyrun cenaze namazına!

18 Ekim 2001

Kemal Burkay
Kürdistan Sosyalist Partisi
Genel Sekreter

 
PSK Bulten © 2001