AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
Mesud Tek
Görüşmeler yapmak üzere Ankara’ya gelen AB Troyası,
Türkiye’nin üyeliğe nasıl hazırlandığını,
güvenlik güçlerini AB standartları çerçevesinde nasıl
eğittiğini televizyon kanallarından canlı
olarak izledi; gördü, öğrendi.
Güvenlik güçlerinin 8 Mart nedeniyle gösteri yapan kadınları
nasıl jopladıklarını, göstericileri gaz
sıkarak nasıl dağıttıklarını,
kaçarken düşen kadınların arkadan gelip yetişen
polisler tarafından sırasıyla nasıl dövüldüklerini
AB Troyasıyla birlikte biz de izledik. Troya ile görüşme
yapan Türk Dışişleri Bakanı Gül de izlemiş
olacak ki, AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komisyon Üyesi
Olli Rehn ile birlikte basın mensuplarının
karşısına çıktığında yüzü
allak bullaktı. “Şimdi zamanı mıydı,
bu işi televizyonların karşısında
yapmanın ne alemi var?” der gibiydi.
AB Troyası’nın da gördüğü mızrak çuvala
sığmayacak kadar büyük ve de açıkta olunca
Dışişleri Bakanı ezberini bozmak zorunda
kalarak ilgili bakanlığın olayı soruşturacağını
söyledi.
İlgili bakanlığın, yani İçişleri
Bakanlığı’nın yaptığı soruşturmaların
ne menem bir şey olduğunu, kamuoyu en son Kızıltepe’de
yaşanan cinayetle ilgili yapılandan biliyor.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu başta olmak üzere
siyasi parti ve insan hakları örgütlerinin hazırladığı
raporlar, olayın tanıkları, 12 yaşındaki
Uğur Kaymaz ve babasının güvenlik güçleri tarafından
katledildiklerini söylemesine karşın, araştırma
yapan İçişleri Bakanlığı Müfettişleri’nin
polisleri aklayıp, mağdurları suçladığı
henüz unutulmadı.
Diyarbakır’ın kulp İlcesine bağlı
Keper mezrasında bulunan toplu mezarlarla ilgili olarak
Başbakan R.T. Erdoğan’a verilen soru önergesine
verilen cevapta İçişleri Bakanı A.Kadir Aksu,
“Bu tür iddiaların örgüt sempatizanı kuruluş-şahıslar
tarafından güvenlik güçlerini yıpratmak amacıyla
gündeme getirildiğini” söylüyor. Yani bölücüler, ona
hizmet edenler önce insanları öldürüp suçu güvenlik kuvvetlerine
yıkıyorlar, daha sonra da AİHM giderek Türkiye’yi
mahkum ettiriyorlar!..
Aynı anlayış 8 Mart gösterilerinde yaşananlara
yönelik olarak ta dile getiriliyor. Hükümet sözcüleri “olayın
provakasyon” olduğunu söyleyerek güvenlik güçlerinin
“astığım astık, kestiğim kestik”
tavrına desteklerini devam ettiriyorlar; 12 yaşındaki
Uğur’u katledenleri taltif ettikleri gibi... Hükümet
sözcülerinin dediğine bakılırsa AB üyeliğine
engel olmak isteyenler kendilerini polise kovalatmış,
yerlerde sürükletmiş, joplatmışlar!...
AKP hükümeti, AB üyeliğini gerçekten istiyorsa eğer,
gülünç duruma düşmekten vazgeçmeli. Demokrasi konusundaki
ezberini bozmalı, demokrasiyi sadece işine geldiği
kadarıyla değil, herkes için istemeli ve bu doğrultuda
çalışmalıdır. AB karşıtlarının
bizzat ordu ve emniyet içinde de yuvalandıklarını
görmeli, iktidarını korumak amacıyla sözkonusu
militarist ve tutucu kesimlerin sırtını sıvazlama
yerine, Kopenhag Siyasi Kriterleri doğrultusunda yapılan
değişikliklerin hayata geçmesi için çaba sarfetmelidir.
***
Öyle anlaşılıyor ki “bölücüğü önlemek”
öteki tüm hükümetler gibi AKP Hükümeti’nin de öncelikleri
arasında.
Ülkenin birliği ve bütünlüğünü koruma amacıyla
cansiparane çaba harcayan hükümet hızını alamamış
olacak ki bazı tilki, yabani koyun ve karaca türlerinin
isimlerini ülkenin birlik ve beraberliği için tehlikeli
bularak, değiştirmiş.
Çevre ve Orman Bakanlığı, “Türkiye'nin üniter
yapısını” korumak amacıyla adı “Vulpes
Vulpes Kurdistanica” olan Kızıl Tilki’ye “Vulpes
Vulpes”, adı Ovis Armeniana olan Yaban Koyunu’na “Ovis
Orien Anatolicus”, “Capreolus Capreolus Armenius adlı
Karaca türüne de “Capreolus Caprelus Capreolus” adını
takmış,.
Bilimsel literatüre usulüne uygun olarak kaydedilen bu isimlerin,
siyasi saiklerle değiştirilmesinin bilim çevrelerince
kabul edilmesi söz konusu bile olamaz.
Buna rağmen AKP hükümeti, tüm hükümetlerin TC’nin kuruluşundan
itibaren devam ettirdiği geleneği sürdürmekte herhangi
bir beis görmüyor. Kürtçe, Ermenice, Lazca, vb olan şehir,
köy, dağ ve vadilerin yanısıra hayvanların
isimlerini de değiştirerek “üniter yapıyı”
koruyor!..
Oysa Türk hükümetinin, kendisini uluslararası bilim
arenasında gülünç duruma düşürmeden de “üniter yapıyı”
koruması mümkün. Bölücü adlar taşıyan tilkiler,
yaban koyunları, karaca ve öteki hayvanlar toptan yok
edilirlerse, “üniter yapı” sonsuza kadar korunmuş
olur.
Hükümetin hayvanseverlerin tepkisinden korkmasına da
gerek yok. Bazı hayvanseverlerin bölücü hayvanların
öldürülmesine sessiz kalacaklarından emin olabilir. Ülkenin
birliği, bütünlüğü için bu konuda çıkabilecek
bazı çatlak seslere de gögüs germek gerekir artık!...
AKP bilimsel literatüre geçmiş hayvan isimlerini değiştirerek
“üniter yapıyı” koruyabilir mi? Bilinmez.
Ama bu kafa yapısıyla AB’ye giremeyeceği kesin.
|