“Arap Çıktı”
Mesud Tek
Güney Kürdistan’dan deneyimli bir politikacı anlatmıştı.
Çok uzun yıllar Bağdat’ta yaşayan bir yurtsever
ve tanınmış bir Kürt, 35 yıllık eşinden
ayrılmış. “Bunca yıllık eşini
niçin boşadın” diyenlere, “Vallahi Arap çıktı”
demiş.
Irak Gecici Cumhurbaşkanı Gazi El Yaver de, göreve
gelmesinin üzerinden henüz bir yıl geçmemişken “Arap
çıktı.”
Referandum Hareketi Genel Komitesi’nin, geçtiğimiz günlerde
Süleymaniye, Kerkük ve bazı Avrupa kentlerinde gerçekleştirdiği
eylemler üzerine El Yaver, “Kürdistan’da referandum yapılması
Irak’a ihanettir. Bazıları ayrılıp ayrı
devlet kurmaktan bahsediyorlar. Biz bu tür şeyleri kabul
etmeyiz, tüm gücümüzle karşı çıkarız”
diyor. Hızını alamayan Gazi El Yaver, “Ayrılmaktan
bahsedenleri yokedene kadar şavaşırız”
demekten çekinmiyor.
Referandum Hareketi’nin düzenlediği eylemlerde dile
getirilen talepler meşrudur. Ana sütü kadar helal olan
haklardır. Irak Gecici Cumhurbaşkanı’nın
“yokedene kadar savaşırız” dedikleri ise öyle
bir kaç yüz kişi değil. Başta BM olmak üzere
uluslararası kuruluşlara verilen metni imzalayan
bir milyonu aşkın kadın-erkek, genç-yaşlı,
yürüyüşlere katılan yüzbinlerce insan...
Oysa El Yaver, bu yaz bölge ülkelerine yaptığı
gezi sırasında, “Federasyon Kürtlerin hakkıdır.
Komşu ülkelerin müdahalesi, sorunların çözümüne
yardımcı olmaz, aksine içinden çıkılmaz
hale getirir. Kerkük meselesi bizim sorunumuzdur.” diyerek
tüm Kürtlerin sempatisini de kazanmıştı.
Kendisinin de itiraf ettiği gibi, El Yaver Kürtlerin
desteğiyle Cumhurbaşkanlığı postuna
getirilmişti.
Öte yandan El Yaver’in uygulamakla yükümlü olduğu Irak
Gecici Yönetim Yasası’nda refarandum bir hak olarak tanınıyor.
Ama El Yaver “Arap çıktı”.
O halde Kürtler kırmadan-dökmeden, insanları kaçırıp
kellelerini uçurmadan, çağdaş mücadele yöntemlerini
kullanıp imza toplayarak, barışçıl gösteri
ve yürüyüşler yaparak taleplerini dile getirince, niçin
başta El Yaver olmak üzere öteki Arap milliyetçileri
cin çarpmışa dönüyorlar?
Sorunun cevabı Irak’da yaşanan gelişmeler
ve bölge devletlerinin bu gelişmelere yönelik tavırlarında
gizli.
Irak’ın yeniden yapılanmasında, huzur ve güvene
kavuşmasında önemli bir yere sahip olan genel seçimler
yaklaştıkça, bu ülkedeki güçler de ellerindeki kartları
yavaş yavaş açıyorlar.
Şiiler’in dini lideri Ayetullah Sistani, Şiileri
nufus sayımına katılmaya, seçimlerde ortak
liste oluşturmaya çağırıyor. Basra, Nasıriye
bölgelerinde yaşayan Şii mezhebine bağlı
bir Arap aşireti reisi, Irak Gecici Yönetimi’ne başvurarak,
aşiretinin yaşadığı bölgelerde federasyon
kurulmasını istiyor. Aksi halde seçimlerden sonra
direnişe geçeceklerini ilan ediyor.
Ordu, istıhbarat, güvenlik, vb. kurumlarıyla Saddam
diktatörlüğünün dayandığı temeli oluşturan,
bu rejimin eli kanlı suç ortaklarını içinde
barındıran Sunni Arap kesiminde örgütlenen, buralarda
belirli bir destek bulan radikal, dinci ve terörist guruplarınsa
seçim diye bir dertleri yok. Aksine seçimleri engellemek için
her türlü yola başvuruyorlar. Kürtlerle Arapların
yan yana yaşadığı Musul ve benzeri yerlerde,
Arap-Kürt çatışmasını yaratmak amacıyla,
fırsat buldukca Kürtleri katlediyorlar. Irkçı-şoven
Arap milliyetçiliğinin güçlü olduğu bu bölgedeki
camilerde, “ABD ve İsrail yanlısı” Kürtlerin
katlini helal eden fetvalar çıkartılıyor. Şiilerle
bir arada yaşamanın mümkün olmadığına
dair vaazlar veriliyor.
Kürtler ise şimdilik, bir denge politikası izliyorlar;
“Kıldan İnce Kılıçtan Keskin Sırat
Köprüsü”nden geçercesine..
Bir yandan Demokratik, federal Iraktan yana olan ulusal ve
dini gurupların seçimlere ortak listeyle katılmaları
doğrultusunda çaba sarfediyorlar.
Öte yandan Musul, Kerkük, Sincar, Xanıgin gibi Kürt
bölgelerinde, BAAS rejimi döneminde açılan yaraların
sarılmasına, bu bölgelerin özüne dönmesine çalışıyorlar.
Ve Kürtler en büyük ve amansız mücadeleyi, Kerkük için
ABD, İngiltere ve Türkiye başta olmak üzere öteki
komşu devletlere karşı veriyorlar. Araplaştırma
ve sürgün politikasına hedef olan bölgelerin, eski duruma
getirilmesiyle ilgili olan Irak Gecici Yönetim Yasası’nın
58. Maddesi’nin hayata geçirilmesi amacıyla, merkezi
hükümet nezdinde girişimde bulunuyorlar. Aniden Güney
Kürdistan’a gelen ve Kerkük konusunda “ihtiyatı” öneren
Britanya Dışişleri Bakanı’na, Celal Talabani
ve Neçirvan Barzani vasıtasıyla görüşlerini,
Kerkük’e geri dönenlerin karşılaştıkları
zorlukları anlattılar.
Aynı sorunlar, Mesud Barzani’nin son bölge gezisinde
yaptığı resmi toplantılarda dile getirildi.
Neçirvan Barzani’nin bugünlerde ABD Savunma ve Dışişleri
Bakanlığı üst düzey yetkileriyle yaptığı
toplantıların gündemi de, bu ve benzeri sorunlar.
Bu hengamede, ülkelerinde huzur ve güveni büyük oranda sağlayan,
demokrasiyi oturtmaya çabalayan Kürdistan Bölge Hükümet(ler)i,
başlattıkları yeniden inşa çalışmalarıyla
da çekim merkezi haline geliyorlar. Kürdistan bölgesini ziyaret
edip, bölge hükümetleriyle ilişki kuran devletlerin,
resmi, yarı-resmi kurumların sayısı giderek
artırıyor. ABD ve müttefiklerinin Irak’da oluşturmaya
çalıştıkları yapı, Güney Kürdistan’da
oluşuyor, gün geçtikçe güçleniyor. Sadece ABD ve müttefiklerinin
değil, giderek Avrupa ülkelerinin de desteğini kazanıyor.
Arap milliyetçilerini cin çarpmışa döndüren tablonun
tamamlanması için, bu gelişmelere, Irak’da huzur
ve güvenin sağlanmasından sonra sıranın
kendilerine geleceğini bilen komşu devletlerin gizli-açık
çabalarını da eklemek gerekir.
Ama gene de Gazi El Yaver’in daha birinci yılında
“Arap çıkması” olumludur diye düşünüyorum.
Çünkü en azından Arap milliyetçiliğinin yüzünü bir
kez daha açığa çıkarmışır.
Kuzey Kürdistan’da ise, Doğu Perincek, Yalçın Küçük
örneğinde olduğu gibi bazı “Türk çıktı”lar
yaşandı. Ama halen daha bazı “Türk çıktı”
adayları, suret-i haktan, mazlumdan yana görünerek, örgütlerinden
ayrılan Kürtleri “hain” ilan etmeyi sürdürüyorlar. “Ortadan
kaldırılması gerekli, emperyalizmin uşağı”
olarak gördükleri Güney Kürdistan’daki yapıya karşı
savaşmayı öneriyorlar biz Kuzeyli Kürtlere.
Öyle anlaşılıyor ki sayısı bir hayli
olan bu kişilerin de “Türk çıkması” için bir
müddet daha bekleyeceğiz.
|