Darısı Başımıza!...
Mesud Tek
Ve beklenen oldu. Başkanını seçtikten sonra
toplanan Irak Meclisi 227 oyla Kürdistan İttifak Listesi’nin
adayı, Kürdistan Yurtsever Birliği Genel sekreteri
Celal Talabani’yi Irak Cumhurbaşkanlığı’na
seçti.
Celal Talabani’nin Cumhurbaşkanlığı’na
seçilmesenin beklenen bir gelişme olması, onun önemini
hiç bir şekilde azaltmaz.
Bir hayli Kürdün, geçmişte, ülkemizi aralarında
paylaşan devletlerin önemli makamlarını işgal
ettikleri biliniyor. Bugün de önemli postlarda bulunan Kürtler
vardır. Bu postları işgal eden Kürtlerin önemli
bir bölümü, Bülent Ecevit örneğinde olduğu gibi
kimliklerini inkar etmekle kalmamışlar, mensubu
oldukları halkın ulusal demokratik haklarının
amansız birer düşmanı kesilmişlerdir.
Dilimizi, kültürümüzü kısacası kimliğimizi
yok etmek için elinden gelenleri ardlarına koymamışlar,
savaşmışlar, ölüm fermanları çıkarmışlardır.
Oysa Mam Celal kimliğini inkar etmek şöyle dursun,
bu kimliği elde etmek için yürütülen amansız ve
zorlu mücadelenin liderlerinden biri olarak cumhurbaşkanlığı
makamına seçilmiştir.
Güneyli Kürtlerin “Mame”si, her aşamasında görev
aldığı ve ömrünün beşte dördünü verdiği
ulusal demokratik mücadelenin sonucunda bu görevi üstlenmiştir.
Mam Celal’ın Irak Devlet Başkanı olmasıyla
aynı zamanda uluslararası arenada da bir ilk gerçekleşmiştir.
Mam Celal ülkesinin başkanlığına değil,
yaklaşık 60 yıl mücadele ettiği bir devletin
başkanlığına, hem de kendi mücadele kimliğiyle
seçilmiştir.
Güney Kürdistanlı örgütlerin ortak adayı Celal
Talabani’nin Irak Cumhurbaşkanlığı’na
seçilmesi, ABD ve müttefiklerinin bölgeye müdahalesiyle başlayan
sürecin önemli bir aşamasıdır. Mam Celal’ın
Cumhurbaşkanlığı, ülkedeki kaos ve terör
ortamının panzehiri olan federal ve demokratik bir
Irak için güvencedir aynı zamanda.
“Ağaçtan Maşa, Kürtten Paşa Olmaz”, “Kürtler
hayindir, hiçbir şekilde biraraya gelemezler”, vb. gibi
astı-astarı olmayan söylemleri yerle bir etmiştir
Mam Celal’ın Devlet Başkanlığı...
Geçmişte Mam Celal Talabani’yi “terörist, aşiret
reisi, çete, yolkesici” olarak suçlayan sömürgeciler, komşu
devletler, kendilerini ziyarete geldiğinde onu karşılamak
için kırmızı halılarını şimdiden
hazırlamalıdırlar.
Basına, öteki devlet kurumlarına gönderdiği
genelgelerle, zorunlu kalınması halinde Mam Celal’den
“aşiret reisi” diye bahsedilmesini buyuran, görüşmelerde
bulunmak amacıyla resmen davet ettiğinde onu “Kızıl
Elma”cılara tartaklatan Türk devleti, kırmızı
halıyı hazırlamanın yanısıra,
daha şimdiden olası bazı soruların cevabını
aramaya başlarsa iyi eder; örneğin “Federal Irak’ı
tanıyorsun, Kürdistan Federasyonu’nu kabul ediyorsun,
ama kendi sınırların içinde yaşayan 20
milyon Kürdün kimliğini, ulusal demokratik haklarını
tanımamada niçin israr ediyorsun?”, vb. soruların
cevaplarını...
Türk devletinin, onun Kasımpaşalı Başbakanı’nın,
Güneyli Kürtleri Kerkük konusunda üstü kapalı tehdit
etmeyi de bir kanara bırakması, bölgede barış
ve istikrarın yerleşmesine katkıda bulunmasının
yanısıra kendi çıkarlarınadır da.
AKP hükümeti, Kürtleri imha temelinde oluşturulan kırmızı
çizgilerin, Kürtlerin kararlı tavrı ve haklı
mücadelesi karşısında zamanla pembeleşip
uçtuğunu unutmamalı. Güneyli Kürtlerle diyalog içine
girmeli, Türkiye’de Kürt sorununun çözümüne yardımcı
olacak demokratik adımları atmalıdır.
Kuşkusuz böyle davranmak, bölgede barış ve
istikrarın tesis edilmesine katkı sunacak, Türkiye’ye
AB kapılarını açacaktır.
Tüm bunların yanısıra Mam Celal’ın Devlet
Başkanı olmasının, biz Kürtler için özel
anlamı vardır.
Herşeyden önce Mam Celal Talabani’nin Irak Devlet Başkanlığı’na
seçilmesiyle yakılan-yıkılan köylerin, sürgün
edilen milyonların, 8 bin Barzani erkeğiyle Enfallerde
kaybolan yüzbinlerce Kürdün, Halepçe Şehidleri’nin intikamı
alınmış oldu.
1975 yenilgisi, Enfalleri takiben yaşanan geri çekilme
gibi çok büyük yenilgilerin yaşanmasına karşın,
hedeflerden sapmadan, kararlı bir biçimde mücadele etmenin
mutlaka ve mutlaka başarıyla sonuçlanacağının
bir başka ifadesidir, Mam Celal’ın Devlet Başkanlığı.
Celal Talabani’nin Devlet Başkanlığı,
sadece Şii-Kürt ittifakının değil, aynı
zamanda her türlü zorluğa gögüs gererek, her türlü fedakarlığa
katlanarak ülke topraklarından kopmadan yürütülen amansız
bir mücadelenin de ürünüdür.
Kürtlerin kendisini Mam Celal’ın Cumhurbaşkanlığı
şeklinde ifade eden başarısı, kökü ta
1963 yıllarına dayanan ve 1998 yılına
kadar bazan alevlenip kardeş kavgasına dönüşen,
bazan geçici uzlaşma ve ateşkeslerle yatışan
bir gerginliğin, yerini tarafların sorumlu davranışları
sonucunda iş ve güç birliğine bırakmasının;
2004 yılında imzalanan “Selahaddin Anlaşması”nın
bir ürünüdür.
Ve Mam Celal’ın Cumhurbaşkanlığı
herşeyden önce Kürtler arasındaki ittifakın
sonucudur; Komünistinden islamcısına kadar, tüm
Kürtlerin oluşturdukları ittifakın...
Davaya olan inançın, kararlılık ve fedakarlığın,
birlik ve beraberliğin getirdiği Devlet Başkanlığı...
Darısı diğer parçalardaki Kürt hareketlerinin
başına!...
|