Kerkük Sorunu Ve Dersleri
Mesud Tek
Tüm ağırlığıyla siyasi gündeme oturan
Kerkük sorunu, öyle anlaşılıyor ki bu kez uzun
bir süre gündemi işgal edecek, kendisini tartıştıracak.
Sorun, Irak seçimleriyle birlikte alevlenmiş olsa da,
seçimlerle doğrudan ilişkili değil.
Alevlenmesinin başlıca nedenleri, Kerküke ilişkin
Kürt taleplerinin Irak yönetimi tarafından kabul edilmesi,
dünyanın muhtarı ABD ile Kerkük Sorunu’nun yaratıcısı
İngiltere’nin Kürt taleplerini haklı bulması;
çözümünü Iraklılara bırakması; 58. Madde’nin
hayata geçirilmesi için yeni bir komitenin oluşturulması,
Kerkük dışında yaşayan Kerküklülere de,
30 Ocak’da yapılacak il meclisi seçiminde oy kullanma
hakkının tanınması...
Kerkük sorununu gündeme taşıtan, Türkiye başta
olmak üzere öteki sömürgeci devletleri yerinden hoplatan gelişme,
YNK Genel Sekreteri Mam Celal Talabani başkanlığındaki
Kürt heyetinin Bağdat’daki temasları sonucu başlasa
da, kökü daha öncelere, Devlet Gecici Yasası’nın
kabul edildiği günlere dayanıyor.
Devlet Gecici Yasası’nın 58. Maddesi Kerkük’e ilişkin.
58. Madde’nin Irak hükümetinin önüne koyduğu görev, Kerkük’ten
sürülenlerin geri dönmelerini, sürgünlerin yerlerine yerleştirilen
Arapların da geldikleri bölgelere gönderilmelerini sağlamak.
58. madde ayrıca BAAS’ın Kerkük’deki Kürt nüfusunu
az göstermek amacıyla, bu ilden ayırıp idari
olarak komşu illere bağladığı kaza
ve beldelerin tekrar Kerkük’e bağlanmasını
öngörüyor.
Kürtlerin, 58. Maddeyi hayata geçirmekle görevli komitenin,
BAAS artığı üyelerinin engellemeleri sonucu
hiçbir şey yapmamasına gösterdikleri demokratik
tepki, gelişmeleri hızlandırdı.
YNK ve PDK’nın Kerkük de dahil Güney Kürdistan ile ilgili
temel konularda görüş birliğine varmaları,
merkezi hükümete karşı tavırda hemfikir olmaları
ve bunu “Selahaddin Anlaşması”yla ete kemiğe
büründürmeleri, Güney’in öteki ulusal güçlerini yanlarına
alarak geniş bir yelpazede ulusal uzlaşma sağlamaları
gelişmeleri tetikledi.
Birliğini sağlayan, deyim yerindeyse kırmızı
çizgilerini tesbit eden Kürt tarafı, 58. Madde’nin hayata
geçirilmesi doğrultusunda ciddi adımlar atılmadıkça
seçimlere katılmayacaklarını ilan ettiler;
talepleri için kararlı bir duruş gösterdiler; saflarında
sömürgecilerin sızmasına yardımcı olacak
boşluklara yer vermediler.
Güneyli Kürtler, Kerkük’ün Kürt kimliğini başkalarıyla
tartışmadılar. Bu konuda gösterilen tarihi
ve kararlı duruşu devam ettirdiler.
Kürdistan Kralı Şeyh Mahmud ile İngilizleri
karşı karşıya getiren Kerkük sorunu, 11
Mart Otonomi Anlaşması’nın başarısızlığa
uğramasında da baş rolü oynadı. 1983 yılında,
YNK ile BAAS arasında yapılan görüşmelerin
de başarısızlıkla sonuçlanmasının
nedenlerinden birisi Kerkük Sorunu idi. Ötekisi ise dönemin
Türk hükümetinin yaptığı baskı...
Hemen her fırsatta Güneyli Kürtlere tehditler yağdıran
askeri ve siviliyle Türk yöneticileri, Kürtlerin Kerkük konusundaki
tarihi kararlığını görmeli, Güney Kürdistanlı
örgütlerin Kerkük konusunda söylediklerine kulak vermelidirler.
Türk yöneticiler eğer bölgede huzur ve güven istiyorlarsa
“Kerkük için savaşmayı göze alırız, tüm
kazanımlarımızı feda ederiz” diyen Mesud
Barzani’yle, “Kerkük diğer bölgeler gibi mutlaka Kürdistan’a
verilmelidir” diyen Noşırvan Mustafa’yı dikkate
almalıdır. Demografik yapısı BAAS dikkatörlüğü
tarafından bozulan Kerkük’de durumun normale dönmesini
talep eden Kürt tarafını “demografik yapıyı
değiştirmek”le suçlamayı bir kenara bırakmalı,
Kürtleri anlamaya çalışmalıdır.
Anlaşılan Türk yöneticileri Güneyli Kürtleri kendileriyle,
BAAS gibileriyle karıştırıyorlar.
Kürtler geçmişte “Kerkük’de bizim dışımızda
etnik ve dini guruplar yoktur” demediler. Aksine her zaman
“Kerkük Kürdistan’ın bir parçasıdır. Ama aynı
zamanda bu kentte yaşayan Türkmenlerin, Asurilerin, yerli
Araplarla Ermenilerin de vatanıdır. Onlar da Kerkük’ün
yönetiminde söz ve karar sahibidirler, olmalıdırlar”
dediler.
Bugün de aynı şeyleri söylüyorlar.
“58. Madde tamamiyle uygulandıktan sonra Kerkük’ün geleceğine
bu kente yaşayanlar karar vereceklerdir” diye diye Kürtlerin
dilinde tüy bitti. Ama Türk hükümetleri kırık plak
gibi aynı şeyleri tekrarlıyorlar: “Kürtler
Kerkük’ün demografik yapısını bozmaktan uzak
durmalıdırlar, gerginlik yaratmak Kürtlerin zararına
olur, vb..”
Üyelik için AB’den görüşme tarihi alan Türkiye hükümeti,
Güneyli Kürtleri tehdit etmeyi bir kenara bırakmalıdır.
Faşistinden ulusal solcusuna kadar uzanan statükocu cephenin,
Kerkük bahanesiyle Türk kamuoyunda oluşturmaya çalıştığı
Kürt düşmanlığına pirim vermemeli, Irak’ın
içişlerine müdahale etmekten vazgeçmelidir. AB kapılarının
açılması yönünde Türk hükümetine yardımcı
olacak bu tavır, aynı zamanda bölgede huzur ve güvenin
sağlanmasında da etkili olacaktır.
Kerkük konusunda yaşanan gelişmelerden biz Kuzeyli
Kürtlerin çıkarabileceği önemli dersler var. Bunlardan
birisi, ulusal taleplerin arkasında kararlıca durulması
halinde başarının kaçınılmaz olduğudur.
İkinci önemli ders ise haklı taleplerin ulusun
tüm kesimlerine mal olmasının, ulusal saflarda sömürgecilerin
sızmasına fırsat vermeyecek yapı oluşturmanın
zaferi kolaylaştırdığı, yakınlaştırdığıdır.
Kararlılık ve birlik...
Kanımca Kürt ulusal hareketinin bu iki ilkeye, her zamankinden
daha çok ihtiyacı var.
|