Öcalan’a Yapılan Haksızlık!...
Mesud Tek
Yaşar Kaya’nın Kürdistan
Post adlı internet sitesinde yayınlanan bir yazısında
Abdullah Öcalan’a haksızlık yapıldığını
düşünüyorum.
Sayın Kaya sözkonusu makalesinde,
Kürt siyasetinde son dönemde meydana gelen değişikliklerden
bahsediyor. Özetle Leyla Zana ve arkadaşlarının
başlatmış olduğu Demokratik Toplum Partisi
girişimini, Osman Öcalan’ın bir gurup arkadaşıyla
KONGRA-GEL’den ayrılıp PWD’yi kurmalarını,
bu iki gelişmenin etkilediği Abdullah Öcalan’ın
da söylemlerini değiştirmeya başlamasını
önemli gelişmeler olarak değerlendiriyor.
Kuruluş kongresi yaparak ayrı
bir parti haline geldiğini ilan eden PWD’nin Öcalan’ı
ne denli etkilediğine, onun söyleminde ne gibi değişikliğe
yolaçtığına dair birşeyler söylemek için
zaman henüz erken.
Ama Yaşar Kaya’nın deyimiyle,
AB’nin desteğini alarak yeni bir parti kurmak amacıyla
girişim başlatan Leyla Zana ve arkadaşlarının,
Imralı’daki Öcalan’a etkileri konusunda söylenecekler
var.
Ve Öcalan’a da tam bu noktada haksızlık
yapılıyor!...
Kürdıstan-Post sitesinde de
yayınlanan “Avukat görüşmeleri”nin de ortaya koyduğu
gibi, Demokratik Toplum Partisi girişiminin yelkenlerine
üflenen rüzgar Imralı kaynaklı. Iddia edildiği
gibi AB kaynaklı değil.
Kamuoyu, daha Leyla Zana ve arkadaşları
hapisteyken, Öcalan’ın avukatları vasıtasıyla,
demokratik toplumu amaçlayan yeni bir parti kurulması
için talimat verdiğini, bu partinin programını,
tüzüğünü, yöneticilerini belirlediğini, tutuklu
DEP milletvekillerinin de bu işte görev almalarını
emrettiğini biliyor.
Buna rağmen Sayın Kaya’nın
da hoşgörüsüne sığınarak avukat görüşmelerinin
konuyla ilgili bölümlerini bir kez daha dile getirmenin zararı
yok. Aksine faydalı olur.
“(...) Bu süreçte tek yiğitlik
yapan namuslu ses Leyla oldu.
(...) Legal demokratik alanda sözcülüğümüzü
yapsın diyorum. Onu kullanabilirler.
(...) Demokratik Toplum Partisinin
geliştirilmesinde (bir avukat arkadaşımızın
ismini söyleyerek) olabilir mi?
(Olabilir) O zaman (görevlendirilen
avukat) benim sözcüm olacak. Kitle çalışmaları
ile tabandan hareket edecek. Sen de benim Vasimsin, yaptığım
tüm görevlendirmelerde onlara yardımcı olacaksın.
(Partinin çalışmaları için görevlendirilen
arkadaş) yanına birçok genci alsın, ekibini
oluştursun. (...)
(Parti için görevlendirilen avukat)
her gelişinde hesap verecek.” (19.05.04 tarihli görüşme
notları)
“(...) Çizgi belli. Bize bağlı
olan binlerce genç var, cezaevinden çıkanlar var, kadınlar
var. Herkes hızla görev almalı. Bu çerçevede Murat
Bozlak’larla görüşürsünüz. Çizgi çerçevesinde katılanlar
katılır, gelenler gelir, uzatılmasın.
Sizler de benim adıma hareket edersiniz. Savunmalarımdan
demokratik bir program çıkartırsınız.
Tüzük vb. hazırlıkları yaparak bir an önce
bu hareketi başlatmalısınız.
(...) Demokratik Toplum Partisi
Inşa Koordinasyonu kurulur, bağlı olanlar,
kitle temeli olan ilişkilerle bu geliştirilir. 50-60
kişilik kurucular kurulu bölgeler temelinde kurulur,
oluşturulur.” (21.07.04 tarihli görüşme notları)
“Şimdi toplumcu demokratik
harekete geleceğim. HEP, DEP ve HADEP’ten gelenlerin
ve DEHAP’lıların demokratlıkla ilişkileri
varsa, politik iddiaları varsa, bu çalışmaya
katılırlar, katkı sunarlar. ideolojik zemin
güçlü verildi.
(...) Bu savunma hem Türk milliyetçiliğini
hem de Kürt milliyetçiliğini engelleyecek.
(...) Cezaevinden son çıkanların
pozisyonu nasıl? Toplumcu demokratik harekete katkı
sunmaları gerekiyor. Kavramaları gerekir. Savunmalarımdan
yararlanmaları gerekir. HEP’ten, DEP’e ve HADEP’e kadar,
Ahmet Türk’ten Tuncer’e kadar toplumcu demokratik hareket
içinde yer almalılar.” (28 Temmuz 04 tarih görüşme
notları)
Daha onlarca alıntı yapmak
mümkün. Ama kanımca bu kadarı yeterli
Gelişmeler de avukatlar tarafından
ulaştırılan talimatlar doğrultusunda oldu.
Öcalan’ın “Kürt milliyetçiliğini engelleyecek” savunmaları
temel alınarak hazırlanacak bir partinin kurulması
çalışmaları, Öcalan’ın “legal demokratik
alanda sözcülüğümüzü yapsın” dediği, sık
sık mektup yazdığı Leyla Zana tarafından
başlatıldı.
Ve yine talimatlara uygun olarak,
daha düne kadar birbiri hakkında suçlamalarda bulunan
“HEP’ten, DEP’e ve HADEP’e kadar, Ahmet Türk’ten Tuncer’e
kadar” olan kişilerin, televizyonlar karşısında
arz-ı endam eyleyip koroya katıldıklarına
hep birlikte şahit olduk.
Gelişmeler böyleyken, Leyla
Zana’nın AB desteğini alarak başlattığı
girişimlerin Abdullah Öcalan üzerinde etkili olduğunu
söylemek Öcalan’a yapılan haksızlık değil
de nedir?
Kaldı ki Marks’ı aşan,
Lenin’i sollayan, peybemberlik mertebesini geçip tanrı
katına yaklaşan, daha da önemlisi biz “düşkün
Kürtleri” yaratan Öcalan’ın, Leyla Zana gibi fanilerin
etkisinde kalması mümkün müdür?. Böylesi bir iddiada
bulunmak, eğer Öcalan’ı küçük düşürmeyi amaçlamıyorsa,
en azından abesle iştigal etmektir!...
Elbette Öcalan’ın da politika
yapma, temsilci atama hakkı var. Ayrıca HEP’ten
HADEP’e kadar olan süreçte görev alan politikacıların
biraraya gelmeleri, en azandın bizi rahatsız etmez.
Ama Kuzey Kürdistan’da, ulusal mücadelenin
her alanında iki çizgi giderek netlik kazanıyor.
“Demokratik Cumhuriyet” konseptiyle Türkiyelileşmeyi
önüne hedef olarak koyanlar bir çizgiyi, Kürdistanlı
olarak kalıp mücadeleyi devam ettirmekten yana olanlar
ise öteki çizgiyi oluşturuyorlar.
Aydınlarımıza düşen,
bu netleşmede saf tutması, saflara kendi rengini
ve sesini katmasıdır, Öcalan’a haksızlık
yapmak değil!...
|