PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Görevleri yalana kılıf uydurmak olanlar..

Mustafa Metin

Bay Taha Akyol, sık sık Kürt sorunu üstüne, adını vermese de yazmayı seviyor. (Aslında seviyor mu, yoksa yazmaya mecbur mu, o da ayrı mesele. Çünkü bu köşe yazarlarının birçoğunun işi bu: devlete hizmet, devlet politikaları yönünde propaganda, izlenen politikalara kılıf biçmek…)

Bay Akyol, bu nedenle Kürt ve Kürdistan sorununu adıyla da anmıyor, devletinin şimdilik uygun gördüğü biçimde “Doğu sorunu” diyor veya bölgeden sadece “Doğu” diye söz ediyor.

Sosyoloji, hatta ekonomi üstüne de sık sık döktüren Bay Akyol, Doğu’nun geri kalmışlığına ilişkin de tezler ileri sürmekten geri kalmıyor. Bir ara feodal yapıyı gerekçe göstermişti, ayrıca “dağlık, kar-kış memleketi” demişti… Ve doğal olarak(!) bu geri kalışta politik nedenleri, bölünmüşlüğü, Kürt halkının özgür olmayışını, kaynaklarının talan edilişini, ikide bir Kürdistan’ın işgalci güçler tarafından yakılıp yıkılışını hiç gündeme getirmedi. Zaten görevi de asıl nedenleri gizleyip bölgenin yoksulluğunu, geriliğini başka nedenlerle izahtı…

Bay Akyol’un ve benzerlerinin bu tür gerikalmışlık gerekçeleri geçmişte bilimsel analizlerle çürütüldü, yüzlerine çarpıldı; İsviçre de dağlık memleket; İsveç, Norveç, Kanada da Kuzey Kutbu’na yakın, soğuk memleketler; ama geri kalmış değiller, dendi. Bay Akyol’a Kürdistan’ın geniş, verimli ve sıcak ovaları, Diyarbakır’ın, Cezire’nin Erbil’in  40 derece sıcakları hatırlatıldı; ama umurunda mı!

Son olarak yeni bir kitap okumuş ve hemen “Doğu neden geri kaldı?” diye kaleme sarılmış. (19 Eylül tarihli Milliyet). Yine aynı hikaye: Dağlık, çöllük, ırmakları düzensiz ülkelerde ulaşım rahat olmazmış, deve kervanlarıyla ulaşım pahalıymış; “Doğu bu yüzden geri kalmış…  Bir de feodal yapısı nedeniyle…”

Batıda kapitalist gelişmenin öyküsünü; buharlı makinanın, ardından lokomotifin icadını; bunun mal taşımacılığına, ticarete ve üretime getirdiği büyük kolaylığı ve ivmeyi, bunun batının gelişmesindeki ve Asya ile arayı açmasındaki rolünü elbet artık çocuklar bile biliyorlar ve bunun için Bay Akyol’un okuduğu taze kitaplara ihtiyaçları yoktur. Buharlı geminin icadının, Amerika’nın keşfinin, Ümit Burnu’nu dolanarak bulunan Hindistan yolunun, ardından Süveyş Kanalı’nın Anadolu, Kürdistan ve İran’dan geçen tarihi ipek yolunu önemsiz hale getirdiğini ve bunun, bu güzergah üzerindeki tarihi doğu kentlerinin gelişmesini durdurduğunu da elbet, çocuklar dahil, herkes biliyor.

Peki, Kaynakları bunca zengin olan (petrol, madenler, su, tarım toprağı, hayvancılık için ideal dağ ve yaylalar) “Doğu”nun, yani bayımızın dilinin varmadığı gerçek adıyla Kürdistan’ın, geri kalmasında, ülkemizin içine düştüğü bunca yoksullukta, başka etkenlerin payı yok mu?

Mesela Kürdistan’ın dörde parçalanmış olması, sınırların mayınlarla, dikenli tellerle, nöbetçi kuleleri ve panzerlerle geçilmez kılınması?.. (Salt bu parçalanmanın bile bir toplumun sosyal ve ekonomik hayatı üzerinde yıkıcı derecede olumsuz etkisi olmaz mı? Örneğin bu sınırlar ticareti engellemez mi? Kürdistan’da, kışlık konaklama yerleri olan sıcak bölgelerle zozan bölgesi arasındaki gidiş gelişi, yani hayvancılığı olumsuz şekilde etkilemez mi?)

Zengin petrolünün, madenlerinin, suyunun yağmalanması ve bu kaynaklardan Kürt halkının yararlanmaması?..

Koruyucu gümrük duvarları olmadığı için burada oluşan sermayenin de Batı’ya, Türk metropollerine akması?..

Kürtlerin Batı’da ucuz işgücüne dönüşmesi, Batı’ya beyin göçü?..

Kürt halkının dilinin kültürünün yasaklanması, kendi kendisini yönetim hakkından yoksun tutulması?...

Özgürlük istediği zaman ülkenin alt üst edilmesi, yakılıp yıkılması, halkın kıyımdan geçirilmesi ve kitleler halinde sürülmesi?..

Mal ve can güvenliğinin olmadığı bir yerde ticaret ve sanatın da gelişemiyeceği?..

Örneğin, kimi genelkurmay başkanlarının “buraya yol yapmayalım, düşman kolay girer,” tarzındaki güvenlik politikalarının geçerli olması?..

Rejimin, halkın uyanışından korktuğu için Kürt feodalleriyle işbirliği yaparak, bir toprak reformundan uzak durarak feodalitenin çözülüşünü engellemesi, geciktirmesi?…

Bu kadarı yetmez mi bay Akyol?

Ama biliyorum, ne söylesek senin gibileri için boş! Sen bir kapı kulusun ve kapı kullarının görevi gerçeği araştırmak değil, haklı-haksız, efendilerinin politikalarını savunmaktır. Ve bu politika çoğu kez de yalan üzerine kuruludur.

Evet, senin gibilerin görevi yalana kılıf uydurmak.

 
 
PSK Bulten © 2005