PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Nazım'a resmi kutlama!

Nazım Hikmet'in 100. doğum yıldönümü nedeniyle UNESCO, 2002 yılını Nazım yılı ilan etti. Dostları, sevenleri ve kültüre değer veren insanlar şimdi dünyanın her yanında onu anıyorlar.

İşin ilginci Türk hükümeti de Nazım'ı anıyor, hem de resmi törenlerle!

Peki bu adamların Nazım'ı anmaya hakları var mı? Sağlığında Nazım'a en büyük kötülüğü yapanlar, onu salt sol görüşleri nedeniyle vatan ihaneti ile suçlayıp zindanlarda çürütenler, gurbet ellere sürenler onlar değil miydi?

Nazım bir şiirinde şöyle diyordu:
Çin’den İspanya’ya,
Ümit Burnu’ndan Alaska’ya kadar
Her mil-i bahride, her kilometrede
dostum var, düşmanım var.
Dostlar ki bir kere bile selamlaşmadık
                      aynı ekmek,
                              aynı hürriyet,                                   
                                     aynı hasret için ölebiliriz.
Düşmanlar ki kanlarına susamışım,
                                            kanıma susamışlar…         

Nazım'ın kanına susamışların başında gelenler bu adamlar değil miydi? Geçmişte, kendi ülkesini ona zindan edip şimdi de cafcaflı anma törenleri düzenleyen aynı adamlar.. Nazım100 yıl önce doğdu ve ölümünün üzerinden 40 yıl geçti. Çok değil, daha bundan 10-15 yıl öncesi o, bu ülkeyi yönetenler için hala bir "kızıl komünist" bir "vatan haini" idi. 1980'li yıllarda bile sağ olsa da ellerine geçse onu dosdoğru, gözleri bağlı biçimde işkencecilerin eline teslim ederlerdi.

Ne oldu da Nazım şimdi böylesine kıymetli, değerli oldu Türk yönetimi için? Rejim mi değişti? O adamlar gidip başkaları, solcular, kültür dostları, ya da demokrat insanlar mı Türkiye'de iktidara geldiler?.

Bunlar, Ecevit'i ile, posta zorbela veda etse de hala post hasretiyle dolaşan Demirel'i ile, kurt sütü değil, ama solcu ve Kürt kanı emerek büyümüş bozkurtları ile, din adına Nazım'ın oyunlarını temsil eden tiyatroları basan mürtecileri ile, aynı adamlar değiller mi?.

Komünizm tehlike olmaktan çıktı, değil mi?.

Nazım'dan, dünyaca tanınmış bu "Türk ozanı"ndan da artık zarar gelmez, kâr gelir..

Onu pekala Türkiye'yi tanıtmak, ülkeye turist çekmek için değerlendirmek mümkün..

Kapitalist kafası bu yönde çalışır, reklam sanatı bunu gerektirir, değil mi?.

Hatta, ırkçı ve faşistlerin amansız düşmanı olan Nazım'ın kimi mısralarını bile ırkçı, bozkurt ideolojisi için artık neden kullanmayasınız?.

Nitekim, Nazım’ın ”kanına susamış” ünlü ırkçı başı, birkaç yıl önce onun şu ünlü dizelerini okuyarak yolu açmıştı:

Dört nala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
                                            bu memleket bizim!..

Bu sözler nasıl da hoşunuza gidiyor, değil mi!

Öyle ya, geldiniz, zaptettiniz, Anglosaksonların Amerika ve Avustralya yerlilerine yaptığı gibi, üstelik sizden çok daha uygar olan yerli halkları, uygarlıklarını alıp kendilerini kılıçtan geçirdiniz...

Helal olsun size, baylar, helal!..

Gerekirse siz Nazım'ı herkesten daha coşkuyla kutlarsınız.

Hatta gerekirse, komünist bile olursunuz...

Ama Nazım’ın muradının sizinki gibi olmadığını elbet bilirsiniz ve yukardaki dizelerin devamını okumak işinize gelmez:

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın
Yok edin insanın insana kulluğunu
bu davet bizim!
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
                                            bu hasret bizim!

                      *   *   *

Öte yandan, Türkiye’yi yönetenlerin durumu ve tutumu gerçekte değişmiş mi? Yani bu baylar şimdi sanata ve düşünceye, ülkenin insanına ve aydınına değer mi veriyorlar?

Ne gezeer!..

Dün Nazım’a, Sebahattin Ali’ye, Orhan Kemal’e, Kemal Tahir’e, Şakir Karaagaç’a, Ahmed Arif’e, Abdi İpekçi’ye, Musa Anter’e ve daha nice aydına, sanatçıya yapılanlar bugün başkalarına yapılıyor. Başka şairler, romancılar, bilim adamları, gazeteciler kışla ve karakolları, zindanları şenlendiriyor, kim vurduya gidiyor, ya da gurbet yollarına düşmek zorunda kalıyor.

Değişen birşey yok. Kafa aynı kafa. Adamlar aynı adamlar. Düşünceye ve sanata düşman. Nazım’ın deyişiyle:

Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun
                      meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı…
(………)
Sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir
sevgilim, onlar vatana düşman…

Onlar bakımından Nazım’ı anma törenleri bir ikiyüzlülükten, ünlü şairin sırtından rant yapma çabasından başka birşey değil.

  

 
PSK Bulten © 2002