Nazım'a resmi kutlama!
Nazım Hikmet'in 100. doğum
yıldönümü nedeniyle UNESCO, 2002 yılını
Nazım yılı ilan etti. Dostları, sevenleri
ve kültüre değer veren insanlar şimdi dünyanın
her yanında onu anıyorlar.
İşin ilginci Türk hükümeti
de Nazım'ı anıyor, hem de resmi törenlerle!
Peki bu adamların Nazım'ı
anmaya hakları var mı? Sağlığında
Nazım'a en büyük kötülüğü yapanlar, onu salt sol
görüşleri nedeniyle vatan ihaneti ile suçlayıp zindanlarda
çürütenler, gurbet ellere sürenler onlar değil miydi?
Nazım bir şiirinde şöyle
diyordu:
Çin’den İspanya’ya,
Ümit
Burnu’ndan Alaska’ya kadar
Her mil-i bahride, her kilometrede
dostum
var, düşmanım var.
Dostlar ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı
ekmek,
aynı
hürriyet,
aynı
hasret için ölebiliriz.
Düşmanlar ki kanlarına susamışım,
kanıma susamışlar…
Nazım'ın kanına susamışların
başında gelenler bu adamlar değil miydi? Geçmişte,
kendi ülkesini ona zindan edip şimdi de cafcaflı
anma törenleri düzenleyen aynı adamlar.. Nazım100
yıl önce doğdu ve ölümünün üzerinden 40 yıl
geçti. Çok değil, daha bundan 10-15 yıl öncesi o,
bu ülkeyi yönetenler için hala bir "kızıl komünist"
bir "vatan haini" idi. 1980'li yıllarda bile
sağ olsa da ellerine geçse onu dosdoğru, gözleri
bağlı biçimde işkencecilerin eline teslim ederlerdi.
Ne oldu da Nazım şimdi böylesine
kıymetli, değerli oldu Türk yönetimi için? Rejim
mi değişti? O adamlar gidip başkaları,
solcular, kültür dostları, ya da demokrat insanlar mı
Türkiye'de iktidara geldiler?.
Bunlar, Ecevit'i ile, posta zorbela veda
etse de hala post hasretiyle dolaşan Demirel'i ile, kurt
sütü değil, ama solcu ve Kürt kanı emerek büyümüş
bozkurtları ile, din adına Nazım'ın oyunlarını
temsil eden tiyatroları basan mürtecileri ile, aynı
adamlar değiller mi?.
Komünizm tehlike olmaktan çıktı,
değil mi?.
Nazım'dan, dünyaca tanınmış
bu "Türk ozanı"ndan da artık zarar gelmez,
kâr gelir..
Onu pekala Türkiye'yi tanıtmak,
ülkeye turist çekmek için değerlendirmek mümkün..
Kapitalist kafası bu yönde çalışır,
reklam sanatı bunu gerektirir, değil mi?.
Hatta, ırkçı ve faşistlerin
amansız düşmanı olan Nazım'ın kimi
mısralarını bile ırkçı, bozkurt ideolojisi
için artık neden kullanmayasınız?.
Nitekim, Nazım’ın ”kanına
susamış” ünlü ırkçı başı, birkaç
yıl önce onun şu ünlü dizelerini okuyarak yolu açmıştı:
Dört nala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi
uzanan
bu
memleket bizim!..
Bu sözler nasıl da hoşunuza
gidiyor, değil mi!
Öyle ya, geldiniz, zaptettiniz, Anglosaksonların
Amerika ve Avustralya yerlilerine yaptığı gibi,
üstelik sizden çok daha uygar olan yerli halkları, uygarlıklarını
alıp kendilerini kılıçtan geçirdiniz...
Helal olsun size, baylar, helal!..
Gerekirse siz Nazım'ı herkesten
daha coşkuyla kutlarsınız.
Hatta gerekirse, komünist bile olursunuz...
Ama Nazım’ın muradının
sizinki gibi olmadığını elbet bilirsiniz
ve yukardaki dizelerin devamını okumak işinize
gelmez:
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın
Yok edin insanın insana kulluğunu
bu
davet bizim!
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
bu hasret bizim!
*
* *
Öte yandan, Türkiye’yi yönetenlerin durumu
ve tutumu gerçekte değişmiş mi? Yani bu baylar
şimdi sanata ve düşünceye, ülkenin insanına
ve aydınına değer mi veriyorlar?
Ne gezeer!..
Dün Nazım’a, Sebahattin Ali’ye,
Orhan Kemal’e, Kemal Tahir’e, Şakir Karaagaç’a, Ahmed
Arif’e, Abdi İpekçi’ye, Musa Anter’e ve daha nice aydına,
sanatçıya yapılanlar bugün başkalarına
yapılıyor. Başka şairler, romancılar,
bilim adamları, gazeteciler kışla ve karakolları,
zindanları şenlendiriyor, kim vurduya gidiyor, ya
da gurbet yollarına düşmek zorunda kalıyor.
Değişen birşey yok. Kafa
aynı kafa. Adamlar aynı adamlar. Düşünceye
ve sanata düşman. Nazım’ın deyişiyle:
Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun
meyve çağında
ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı…
(………)
Sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir
sevgilim, onlar vatana düşman…
Onlar bakımından Nazım’ı
anma törenleri bir ikiyüzlülükten, ünlü şairin sırtından
rant yapma çabasından başka birşey değil.
|