PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Son cezaevleri Operasyonu

Hayata Döndürme mi, Kıyım mı?

Türk hükümeti son cezaevi operasyonunun adını ”hayata dönüş” koydu, yani sözde ölüm oruçlarına son verip tutukluların hayatını kurtarmak için.. Oysa operasyon sırasında jandarma ve polis kurşunla, gaz bombasıyla, demir çubuklarla, süngüyle vurdu, kırdı, döktü ve yaktı. Operasyon anında 24 tutuklu öldürüldü. Koğuşlar boşaltıldıktan sonra da dayak ve işkence devam etti. Rejim siyasi tutuklulara kin ve düşmanlık kustu. Yüzlerce ağır yaralının bir bölümü hastanelere taşındı, bir bölümü ise F tipi cezaevlerine kondu. Yaralılar arasında ölümler devam ediyor, kimi tutuklular kayıp. F tipi cezaevlerinde ise 12 Eylül türü işkence ve baskı yapıldığına ilişkin haberler geliyor.

Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan aşağıdaki rapor, sözde güvenlik güçlerinin tutuklulara nasıl acımasızca saldırdıklarını ortaya koyuyor. Ölüm orucunun 50-. ya da 60. günündeki, kımıldayacak hali olmayan insanların bile başları yarılmış, burunları kırılmış, vücutları yara bere içinde. Varın gerisini siz hesaplayın. İnsan böylesi bir acımasızlık, hunharlık karşısında acı duyuyor, nefret ediyor, isyan ediyor…

Gazeteci Oral çalışlar’ın yazısından aldığımız bölüm, tutuklu kadınların mektupla verdikleri bilgileri içeriyor. Bu bilgiler tutuklarının kendi kendilerini yakmadıklarını, güvenlik güçleri tarafından yakıldıklarını ortaya koyuyor.

Yine aşağıda sunduğumuz adli tıp raporu ise bu bilgileri doğruluyor. Rapor, tutuklulardan beşinin kurşun yarasıyla, ikisinin gaz etkisiyle öldüğünü, ölenlerin vücudunda çok sayıda darp ve kesici alet izi olduğunu belgeliyor.

Görülüyor ki bu operasyon, ”hayata döndermek” için değil, tam anlamıyla bir kırım operasyonudur. Ölüm oruçları ve açlık grevleri ise artarak devam ediyor. Yaralıların tedavi edilmesine olanak verilmiyor. Fazla söze gerek yok, bu raporlar ve bilgiler herşeyi açıklamaya yetiyor:

'Toplu ölümler çok yakında'

ANKARA / İZMİR (Cumhuriyet) - İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş 'un, cezaevi operasyonlarından sonra hastaneye getirilen tutuklu ve hükümlülerin ölüm orucunda olmadığına yönelik savlarına karşın ölüm orucunun 1. ve 2. grubundaki eylemcilerin hastaneye getirilmedikleri ve ölüm oruçlarının cezaevlerinde sürdüğü bildirildi. F tipi cezaevlerine karşı önce açlık grevi olarak başlayan, daha sonra tutuklu ve hükümlülerin gruplar halinde ölüm orucuna çevirdikleri eylem 67. gününe girerken F tipine sevk edilen ölüm orucu eylemcilerinin durumunun son derece kritik olduğu bildirildi. Müvekkilleriyle görüş yapmak üzere 22 Aralık günü Sincan F Tipi Cezaevi'ne giren avukatlar, önceki gün tekrar ziyaret etmek istedikleri hapishaneye sokulmadılar. Avukatlar, tutuklu ve hükümlüler arasında müvekkilleri olmasına karşın dün de uzun süre cezaevine girebilmek için uğraştılar.

Selçuk Kozağaçlı, cezaevine girişlerinin engellenmesine herhangi bir gerekçe gösterilmediğini belirtti. Ölümlerin başladığı yönünde ciddi kaygı taşıdıklarını bildiren Kozağaçlı, avukatların cezaevine sokulmama nedenlerinden birinin bu ölümleri gizleme çabası olabileceğini ileri sürdü. Kozağaçlı, hapishanenin fiziki koşullarının son derece olumsuz olduğunu vurguladı.

Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri Tufan Kaan da, savcılık aracılığıyla izin istediklerini ve bugün Ankara Numune Hastanesi'ndeki tutuklu ve hükümlüleri ziyaret edeceklerini söyledi. Son bilgilere göre, Numune Hastanesi'nde büyük bölümü darp ve yanık tedavisi nedeniyle getirilen 29 tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Açlık grevi nedeniyle getirilenlerden Fatma Hülya Tümgan ve Hatice Yürekli 'nin durumu ağır.

22 Aralık günü Sincan F Tipi Cezaevi'ni ziyaret eden 10 avukat, müvekkillerinde darp izi bulunduğunu ve çoğunun operasyon sırasında kullanılan gazlardan dolayı solunum yetmezliği çektiğini belirttiler. Avukatların tutuklu ve hükümlülerin sağlık durumuna ilişkin olarak verdikleri bilgiler şöyle:

Erdal Doğan: Daha önce 35 gün açlık grevi yapmış. Şu anda 10 gündür ölüm orucunda, sadece su alıyor. Vücudun muhtelif yerlerinde darp izleri ve ekimozlar var.

Barış Gönülşen, Ahmet Gün: Açlık grevinin 14. günündeler.

Abbas Irmak: Açlık grevi yapıyor. Operasyon sırasında kullanılan yoğun gaz nedeniyle ciğerlerinden rahatsız.

Hüseyin Canbaz: Ölüm orucunun 1. ekibinden. Sadece su alıyor. Sol ayak parmakları kırık, burun kemiği çatlak, kafasında yarık, sol gözde morarma, sırtta ekimozlar var. İdrarından kan geliyor.

Kahraman Kılıç: Ölüm orucunda.

Enver Yanık: Operasyondan beri ölüm orucu yapıyor. Kollarda, yüzde, kafasının muhtelif yerlerinde darp izi, sıyrık, açık yaralar var. Ellerini kullanmakta güçlük çekiyor.

Cem Şahin: Operasyondan beri ölüm orucu yapiyor. Vücudunda darp izleri var.

Mehmet Kansu Keskinkan: Ölüm orucunun 2. ekibinden, ölüm orucuna devam ediyor.

Temel Bilir: Operasyondan beri ölüm orucu yapıyor. Vücudunda belirgin darp izi yok.

Cem Göçer: Ölüm orucu yapıyor. Genel darpların yanı sıra kafasında ciddi yarık var. Hastanede bu yaraya dikiş atılmış.

Zeki Demirçivi: Gerek cezaevinde, gerekse cezaevine getirilirken ciddi travmaya uğramış. Ölüm orucunun 50. gününde.

Mehmet Kan: Ölüm orucunun 60. gününde. Vücudunda darp nedeniyle morluklar, kanlı ishal var.

Murat Kırsay: Ölüm orucunun 60. gününde. Ayakta duramıyor.

Mehmet Şahin Işik: Vücudunda ekimozlar var.

Ali Akkurt: Operasyondan beri süresiz açlık grevi yapıyor. Şeker ve su almiyor. Omurga ya da bel kisminda darp nedeniyle oluşan şiddetli agrilari var.

İrfan Gürz: Romatizması ve kalp romatizması var. Malatya'da götürüldüğü hastanede EKG'sinin en geç 1 gün sonra çekilmesi gerektiği söylenmiş, ancak şu ana kadar hastaneye götürülmemiş.

Ramazan Çiçek: Ölüm orucunun 56. gününde, tuz ve şeker almiyor. Vücudunda yaralar var.

Polat Han, Cemal Yaşar: Bartin'daki operasyon nedeniyle vücutlarinin degişik yerlerinde darp izleri var. Açlık grevine su alarak devam ediyorlar.

Haydar Baran: Ölüm orucunun 59. gününde. Şeker ve tuz almiyor. Sol ayak ve burun kirik. Kaburga kirigi ve çatlagi var. Kafasinin arkasinda ve önünde iki ayri yarik var.

Gürhan Hızmay: Daha önce 35 gün açlık grevi yapmış. Operasyondan beri süresiz açlık grevinde. Yürüme ve hareket zorluğu çekiyor.

Bülent Göksülük, İlhan Emrah: Operasyondan beri ölüm orucundalar.

Kemal Ertürk: Daha önce 13 gün açlık grevi yapmış, operasyon sırasında ölüm orucuna dönüştürmüş.

Ali Çolak: Ölüm orucu 1. ekipten. Bartın'daki operasyonda başından aldığı tahta cop darbesinden dolayı kafasına 5 dikiş atılmış. Bartın'daki son kilo kaybı 15-16 kilo. Ölüm orucuna devam ediyor, sadece su alıyor. Aşırı zayıf, halsiz.

'Ölüm sınırı'

1. ölüm orucu ekibinde yer alan ve avukatların ''ölüm sınırında'' olduklarını ileri sürdüğü tutuklu ve hükümlülerin isimleri ise şöyle:

Resul Ayaz, Hamit Süren, Bekir Batur, Ahmet Yılmaz, Erkan Çetin, Fehim Horasan, Selahattin Ünyay, Yaşar Demirkan, Ali Ekber Doğan, Özgür Saltık.

Buca Cezaevi

Buca Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde ölüm orucu ve süresiz açlık grevini sürdüren eylemcilerin sağlık durumlarının kötüye gittiği bildirildi. Avukat Nedim Değirmenci , Buca Kapalı Ceza ve Tutukevi'ne güvenlik güçlerince gerçekleştirilen operasyondan sonra, ölüm orucu ve süresiz açlık grevi eylemini sürdüren iki tutuklu ve hükümlü ile görüştüğünü açıklandı. Değirmenci şunları söyledi:

''Ölüm orucunda bulunan Bülent Ersoy ve süresiz açlık grevini sürdüren Cebrail Gündoğdu ile yaptığım görüşmede ikisinin de sağlık durumlarının kötü olduğunu gördüm. Ölüm orucunda olan eylemciler, bir kişilik hücreye iki kişi konulmuş. Süresiz açlık grevindekiler de 9-10 kişilik koğuşlarda. Hücrelerin ve koğuşların camlarının kırık olduğunu, koğuş kapılarının sürekli kapalı olması nedeniyle hava alma olanaklarının olmadığını söylediler. Gardiyanlar tarafından sürekli taciz edildiklerini söylediler. İzmir Tabip Odası'ndan doktor istemişler, ancak bu istemleri yerine getirilmemiş.''

Değirmenci, müvekkilleri ölüm orucundaki Bülent Ersoy ile süresiz açlık grevindeki Cebrail Gündoğdu'nun tedavi kabul etmediklerini de belirtti.

Uşak Cezaevi

İHD İzmir Şube Başkanı Günseli Kaya , operasyon sonrası Uşak Devlet Hastanesi'ne sevk edilen kadın eylemcilerin sağlık durumlarının da kötü olduğunu belirtti. Kaya, Uşak Devlet Hastanesi'nde bulunanlar hakkında kendilerine ulaşan bilgileri şöyle açıkladı:

'' Sevgi Erdoğan 'ın idrar çıkışının olmadığı, akut böbrek yetmezliği yaşadığı, tedavi kabul etmediği, su da almaması nedeniyle, sağlık durumu ağırlaşmış. Zeliha Koyupınar 'ın, operasyon sırasında koğuşta ranzaya kelepçeli tutulduğundan zehirli gaz soluduğu, tüberküloz hastası olması nedeniyle durumdan fazlasıyla etkilendiği ve kan kustuğu bildiriliyor; vücudunda ikinci derece yanık var. Vicdan Şahin 'in de baş, boyun ve göğsünde yanıklar olduğu, idrar çıkışının azaldığı, su almadığı haberi geldi. Özgür Güdenoğlu 'nun da zehirli gaz solumaktan kaynaklı solunum zorluğu var, su almıyor. Uşak Devlet Hastanesi'nde bulunan bu tutuklu ve hükümlülerin tedavi kabul etmediklerini ve ölüm orucuna devam ettiklerini öğrendik.''

Oral ÇALIŞLAR-Operasyon Sonrası Notlar...

30'a yakın kişinin ölümüne neden olan ve daha ne kadar insanın daha öleceğini henüz kestiremediğimiz 'Hayata Dönüş' operasyonunun dumanları henüz tütüyor. Bayrampaşa Cezaevi'nde neler yaşandığını, şu ana kadar operasyonu yapanlardan dinledik. Bu kez de kadın tutuklu ve mahkûmlar anlatıyorlar. Şu anda Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'nde kalan 4 tutuklu kadın, Ayla Özcan , Filiz Gencer , Suna Ökmen ve Fatma Güzel , baskını anlatırken devlet açıklamalarından farklı bir durum yaşandığını söylüyorlar.

Filiz Gencer, avukatına yolladığı uzun mektubun bir bölümünde olayları şöyle aktarıyor: ''...Kendimizi ıslak havlularla korumaya çalıştık. Bir ara değişik bir bomba atıldı... Solunum duruyor, kasılıyorsun. Bütün iç organların patlıyormuş gibi bir acı veriyor. Bu bomba hepimizi bayılttı. Sonra tekrar kalktık. Cam kenarında olduğumuzu bildikleri için, bu hatta, yanlış hatırlamıyorsam 7-8 delik açıldı. Diğer yandan sürekli taciz edici konuşmalar, küfürler savuruyorlardı... Tekrar bomba sağanağı başladı... Ben yere düştüm. Kafami yana çevirdigimde bir arkadaşin, saçlarini yolarak bagirdigini gördüm... Sari duman yayan gaz bombasi ve yangin bombalari atilmaya başladi. Arka ranzalar yaniyordu. Mazgallardan da alev fişkirtiyorlardi. Ortalik duman kapli ve birçogumuz baygin durumdaydik... Nilüfer , Seyhan Özlem de baygin olanlar içindeydi. Seyhan'i kaldirdim, kendine geldi. Öne dogru çikip kapiyi açmalarini, koguşu boşaltacagimizi söyledik... Merdivenlere indim. Bir grup arkadaşimiz aşagidaydi. Sonra yukaridan tekrar sesler gelmeye başladi. 'Yaniyorlar, yaniyorlar' diye bagiriyorlardi. Birsen , Gülizar 'i kafalari yanmiş bir şekilde merdivenden indirdiler, onlari çeşmeye götürüp suya soktuk...Dişarida Hacer 'i yere yatirmiş, üzerine su döküyordu arkadaşlar. Neredeyse beline kadar yanıktı. Üst kat tamamen yanıyor ve merdiven başına çıkmak bile mümkün olmuyordu. Birçok arkadaşımız çeşitli yerlerinden yandılar. Özellikle başları yanmıştı. Bunun bir nedeni mazgaldan, kapının önüne gelen yere alev püskürtülmesiydi. Birçok arkadaş burada kapıya yakın yerde yanıyor. Yine duman nedeniyle fenalaşıp düşenler kapıyı tıkıyor. Kapının önüne Gülser düşmüş, onu dışarı çekmek mümkün olmadı. Sıkışmış ve baygındı. En uçta o vardı. Diğer yanan arkadaşlarımı görmedim...''

Bayrampaşa Cezaevi'nde kadin tutuklularin yaşadiklarindan, kendi anlatimlariyla kisa bir kesit. Devlet açiklamalarini yayimlayan TV ve gazetelerin bunlari da yayimlamasi ve halka duyurmasi gerekmiyor mu? Medya etigi üzerine toplantilar düzenleyip kararlar alan basin örgütleri bu konuda bir şeyler söylemeyecek mi? Uluslararasi toplantilarda konuşmalar yapan ülkemizin taninmiş yazarlari, operasyonun bir de karşi tarafi oldugu gerçegini araştirmak ihtiyacini hissetmeyecekler mi?

Ön otopsi: Silah, gaz ve yanarak ölüm

13 mahkûmda yapılan otopsinin sonuçlarına göre, beşi silahla, beşi yanarak, ikisi gaz ve dumandan zehirlenerek öldü

AHMET ŞIK
İSTANBUL - Bayrampaş
a ve Ümraniye Cezaevi'ne düzenlenen 'Hayata Dönüş' operasyonunda ölen mahkûmların otopsilerinde 13 mahkumdan beşinin ateşli silahla, ikisinin gaz ve duman zehirlenmesiyle beşinin ise yanmaya bağlı olarak öldüğü belirlendi.
Bayrampaşa Cezaevi'ndeki operasyonda Fı
rat Tavuk, Aşur Korkmaz, Seyhan Doğan, Yazgülü Güder Öztürk, Gülser Tuzcu, Özlem Ercan, Şefinur Tezgel, Murat Ördekçi, Nilüfer Alcan, Ali Ateş, Mustafa Yılmaz ve Cengiz Çalıkoparan; Ümraniye Cezaevi'ndeki operasyonda ise Ahmet İbili ölmüş ve üç gün boyunca İstanbul Adli Tıp Kurumu'nda otopsileri yapılmıştı.

Beşinde yanık var

Ön otopsi tutanaklarında, Bayrampaşa Cezaevi'nde ölen 12 kişiden 5'inde yanık yaraları da bulunduğu, ancak kesin ölüm nedeninin ateşli silah yaralanmasına bağlı beyin dokusu ve iç organ delinmesine bağlı iç kanama olduğu belirtildi. Bir kişinin gaz ve duman zehirlenmesine bağlı olarak öldüğü belirtilen ön otopsi tutanaklarında altı kişinin de ağır yanık ve duman zehirlenmesi nedeniyle öldüğü yazıldı. Ağır yanık nedeniyle öldüğü belirtilen bir tutuklunun aynı zamanda gaz ve duman zehirlenmesine maruz kaldığı da belirtildi. Ümraniye Cezaevi'nde ölen Ahmet İbili'nin vücudunda da ağır yanıklar olduğu ancak ölüm nedeninin kurşunlama olduğu belirtildi.
Otopsiye katılan doktor ve avukatlar bazı cesetlerde çok sayı
da darp ve kesik izlerinin bulunduğunu ileri sürdü.

Kimyasal maddeler

Kişilerin ölüm nedenlerine ilişkin açılacak olası bir davada mahkemenin Adli Tıp'ta kanaat raporu istemesi durumunda ancak otopsi raporlarına göre yorum yapabileceklerini belirten doktorlar, "Çünkü gördüğümüz kadarıyla yanma olayında kimyasal maddelerin kullanılmış olduğu görülüyor. Yoksa kömürleşmelerine olanak yok" dedi. Adli Tıp yetkilileri, kesin otopsi raporlarının iki aydan önce çıkamayacağını belirtti.

 
PSK Bulten © 2001