Son
cezaevleri Operasyonu
Hayata Döndürme
mi, Kıyım mı?
Türk
hükümeti son cezaevi operasyonunun adını ”hayata
dönüş” koydu, yani sözde ölüm oruçlarına son verip
tutukluların hayatını kurtarmak için.. Oysa
operasyon sırasında jandarma ve polis kurşunla,
gaz bombasıyla, demir çubuklarla, süngüyle vurdu, kırdı,
döktü ve yaktı. Operasyon anında 24 tutuklu öldürüldü.
Koğuşlar boşaltıldıktan sonra da
dayak ve işkence devam etti. Rejim siyasi tutuklulara
kin ve düşmanlık kustu. Yüzlerce ağır
yaralının bir bölümü hastanelere taşındı,
bir bölümü ise F tipi cezaevlerine kondu. Yaralılar arasında
ölümler devam ediyor, kimi tutuklular kayıp. F tipi cezaevlerinde
ise 12 Eylül türü işkence ve baskı yapıldığına
ilişkin haberler geliyor.
Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan
aşağıdaki rapor, sözde güvenlik güçlerinin
tutuklulara nasıl acımasızca saldırdıklarını
ortaya koyuyor. Ölüm orucunun 50-. ya da 60. günündeki, kımıldayacak
hali olmayan insanların bile başları yarılmış,
burunları kırılmış, vücutları
yara bere içinde. Varın gerisini siz hesaplayın.
İnsan böylesi bir acımasızlık, hunharlık
karşısında acı duyuyor, nefret ediyor,
isyan ediyor…
Gazeteci Oral çalışlar’ın
yazısından aldığımız bölüm,
tutuklu kadınların mektupla verdikleri bilgileri
içeriyor. Bu bilgiler tutuklarının kendi kendilerini
yakmadıklarını, güvenlik güçleri tarafından
yakıldıklarını ortaya koyuyor.
Yine aşağıda sunduğumuz
adli tıp raporu ise bu bilgileri doğruluyor. Rapor,
tutuklulardan beşinin kurşun yarasıyla, ikisinin
gaz etkisiyle öldüğünü, ölenlerin vücudunda çok sayıda
darp ve kesici alet izi olduğunu belgeliyor.
Görülüyor ki bu operasyon, ”hayata
döndermek” için değil, tam anlamıyla bir kırım
operasyonudur. Ölüm oruçları ve açlık grevleri ise
artarak devam ediyor. Yaralıların tedavi edilmesine
olanak verilmiyor. Fazla söze gerek yok, bu raporlar ve bilgiler
herşeyi açıklamaya yetiyor:
'Toplu ölümler çok yakında'
ANKARA / İZMİR (Cumhuriyet)
- İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ve Sağlık
Bakanı Osman Durmuş 'un, cezaevi operasyonlarından
sonra hastaneye getirilen tutuklu ve hükümlülerin ölüm orucunda
olmadığına yönelik savlarına karşın
ölüm orucunun 1. ve 2. grubundaki eylemcilerin hastaneye getirilmedikleri
ve ölüm oruçlarının cezaevlerinde sürdüğü bildirildi.
F tipi cezaevlerine karşı önce açlık grevi
olarak başlayan, daha sonra tutuklu ve hükümlülerin
gruplar halinde ölüm orucuna çevirdikleri eylem 67. gününe
girerken F tipine sevk edilen ölüm orucu eylemcilerinin durumunun
son derece kritik olduğu bildirildi. Müvekkilleriyle
görüş yapmak üzere 22 Aralık günü Sincan F Tipi
Cezaevi'ne giren avukatlar,
önceki gün tekrar ziyaret etmek istedikleri hapishaneye sokulmadılar.
Avukatlar, tutuklu ve hükümlüler arasında müvekkilleri
olmasına karşın dün de uzun süre cezaevine
girebilmek için uğraştılar.
Selçuk Kozağaçlı, cezaevine
girişlerinin engellenmesine herhangi bir gerekçe gösterilmediğini
belirtti. Ölümlerin başladığı yönünde
ciddi kaygı taşıdıklarını bildiren
Kozağaçlı, avukatların cezaevine sokulmama
nedenlerinden birinin bu ölümleri gizleme çabası olabileceğini
ileri sürdü. Kozağaçlı, hapishanenin fiziki
koşullarının son derece olumsuz olduğunu
vurguladı.
Ankara Tabip Odası Genel
Sekreteri Tufan Kaan da, savcılık aracılığıyla
izin istediklerini ve bugün Ankara Numune Hastanesi'ndeki
tutuklu ve hükümlüleri ziyaret edeceklerini söyledi. Son bilgilere
göre, Numune Hastanesi'nde büyük bölümü darp ve yanık
tedavisi nedeniyle getirilen 29 tutuklu ve hükümlü bulunuyor.
Açlık grevi nedeniyle getirilenlerden Fatma Hülya Tümgan
ve Hatice Yürekli 'nin durumu ağır.
22 Aralık günü Sincan F
Tipi Cezaevi'ni ziyaret eden 10 avukat, müvekkillerinde darp
izi bulunduğunu ve çoğunun operasyon sırasında
kullanılan gazlardan dolayı solunum yetmezliği
çektiğini belirttiler. Avukatların tutuklu ve hükümlülerin
sağlık durumuna ilişkin olarak verdikleri bilgiler
şöyle:
Erdal
Doğan: Daha önce 35 gün açlık grevi yapmış.
Şu anda 10 gündür ölüm orucunda, sadece su alıyor.
Vücudun muhtelif yerlerinde darp izleri ve ekimozlar var.
Barış Gönülşen,
Ahmet Gün: Açlık grevinin 14. günündeler.
Abbas Irmak: Açlık grevi
yapıyor. Operasyon sırasında kullanılan
yoğun gaz nedeniyle ciğerlerinden rahatsız.
Hüseyin Canbaz: Ölüm orucunun 1.
ekibinden. Sadece su alıyor. Sol ayak parmakları
kırık, burun kemiği çatlak, kafasında
yarık, sol gözde morarma, sırtta ekimozlar var.
İdrarından kan geliyor.
Kahraman Kılıç: Ölüm
orucunda.
Enver Yanık: Operasyondan
beri ölüm orucu yapıyor. Kollarda, yüzde, kafasının
muhtelif yerlerinde darp izi, sıyrık, açık
yaralar var. Ellerini kullanmakta güçlük çekiyor.
Cem Şahin: Operasyondan beri
ölüm orucu yapiyor. Vücudunda
darp izleri var.
Mehmet Kansu Keskinkan: Ölüm
orucunun 2. ekibinden, ölüm orucuna devam ediyor.
Temel Bilir: Operasyondan beri
ölüm orucu yapıyor. Vücudunda belirgin darp izi yok.
Cem Göçer: Ölüm orucu yapıyor.
Genel darpların yanı sıra kafasında ciddi
yarık var. Hastanede bu yaraya dikiş atılmış.
Zeki Demirçivi: Gerek cezaevinde,
gerekse cezaevine getirilirken ciddi travmaya uğramış.
Ölüm orucunun 50. gününde.
Mehmet Kan: Ölüm orucunun 60. gününde.
Vücudunda darp nedeniyle morluklar, kanlı
ishal var.
Murat Kırsay: Ölüm orucunun
60. gününde. Ayakta duramıyor.
Mehmet Şahin Işik:
Vücudunda ekimozlar var.
Ali Akkurt: Operasyondan beri süresiz
açlık grevi yapıyor. Şeker ve su almiyor. Omurga
ya da bel kisminda darp nedeniyle oluşan şiddetli
agrilari var.
İrfan Gürz: Romatizması
ve kalp romatizması var. Malatya'da götürüldüğü
hastanede EKG'sinin en geç 1 gün sonra çekilmesi gerektiği
söylenmiş, ancak şu ana kadar hastaneye götürülmemiş.
Ramazan Çiçek: Ölüm orucunun 56.
gününde, tuz ve şeker almiyor.
Vücudunda yaralar var.
Polat Han, Cemal Yaşar:
Bartin'daki operasyon nedeniyle vücutlarinin degişik
yerlerinde darp izleri var. Açlık grevine su alarak devam
ediyorlar.
Haydar Baran: Ölüm orucunun 59.
gününde. Şeker ve tuz almiyor. Sol ayak ve burun
kirik. Kaburga kirigi ve çatlagi var. Kafasinin arkasinda
ve önünde iki ayri yarik var.
Gürhan Hızmay: Daha önce
35 gün açlık grevi yapmış. Operasyondan beri
süresiz açlık grevinde. Yürüme ve hareket zorluğu
çekiyor.
Bülent Göksülük, İlhan Emrah:
Operasyondan beri ölüm orucundalar.
Kemal Ertürk: Daha önce 13 gün
açlık grevi yapmış, operasyon sırasında
ölüm orucuna dönüştürmüş.
Ali Çolak: Ölüm orucu 1. ekipten.
Bartın'daki operasyonda başından aldığı
tahta cop darbesinden dolayı kafasına 5 dikiş
atılmış. Bartın'daki son kilo kaybı
15-16 kilo. Ölüm orucuna devam ediyor, sadece su alıyor.
Aşırı zayıf, halsiz.
'Ölüm sınırı'
1. ölüm orucu ekibinde yer alan
ve avukatların ''ölüm sınırında'' olduklarını
ileri sürdüğü tutuklu ve hükümlülerin isimleri ise şöyle:
Resul Ayaz, Hamit Süren, Bekir
Batur, Ahmet Yılmaz, Erkan Çetin, Fehim Horasan, Selahattin
Ünyay, Yaşar Demirkan, Ali Ekber Doğan, Özgür Saltık.
Buca Cezaevi
Buca Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde
ölüm orucu ve süresiz açlık grevini sürdüren eylemcilerin
sağlık durumlarının kötüye gittiği
bildirildi. Avukat Nedim Değirmenci , Buca Kapalı
Ceza ve Tutukevi'ne güvenlik güçlerince gerçekleştirilen
operasyondan sonra, ölüm orucu ve süresiz açlık grevi
eylemini sürdüren iki tutuklu ve hükümlü ile görüştüğünü
açıklandı.
Değirmenci şunları söyledi:
''Ölüm orucunda bulunan Bülent
Ersoy ve süresiz açlık grevini sürdüren Cebrail Gündoğdu
ile yaptığım görüşmede ikisinin de sağlık
durumlarının kötü olduğunu gördüm. Ölüm orucunda
olan eylemciler, bir kişilik hücreye iki kişi konulmuş.
Süresiz açlık grevindekiler de 9-10 kişilik koğuşlarda.
Hücrelerin ve koğuşların camlarının
kırık olduğunu, koğuş kapılarının
sürekli kapalı olması nedeniyle hava alma olanaklarının
olmadığını söylediler. Gardiyanlar tarafından
sürekli taciz
edildiklerini söylediler. İzmir Tabip Odası'ndan
doktor istemişler, ancak bu istemleri yerine getirilmemiş.''
Değirmenci, müvekkilleri
ölüm orucundaki Bülent Ersoy ile süresiz açlık grevindeki
Cebrail Gündoğdu'nun tedavi kabul etmediklerini de belirtti.
Uşak Cezaevi
İHD İzmir Şube
Başkanı Günseli Kaya , operasyon sonrası Uşak
Devlet Hastanesi'ne sevk edilen kadın eylemcilerin sağlık
durumlarının da kötü olduğunu belirtti. Kaya,
Uşak Devlet Hastanesi'nde bulunanlar hakkında kendilerine
ulaşan bilgileri şöyle açıkladı:
'' Sevgi Erdoğan 'ın
idrar çıkışının olmadığı,
akut böbrek yetmezliği yaşadığı,
tedavi kabul etmediği, su da almaması nedeniyle,
sağlık durumu ağırlaşmış.
Zeliha Koyupınar 'ın, operasyon sırasında
koğuşta ranzaya kelepçeli tutulduğundan zehirli
gaz soluduğu, tüberküloz hastası olması nedeniyle
durumdan fazlasıyla etkilendiği ve kan kustuğu
bildiriliyor; vücudunda ikinci derece yanık var. Vicdan
Şahin 'in de baş, boyun ve göğsünde yanıklar
olduğu, idrar çıkışının azaldığı,
su almadığı haberi
geldi. Özgür Güdenoğlu 'nun da zehirli gaz solumaktan
kaynaklı solunum zorluğu var, su almıyor. Uşak
Devlet Hastanesi'nde bulunan bu tutuklu ve hükümlülerin tedavi
kabul etmediklerini ve ölüm orucuna devam ettiklerini öğrendik.''
Oral ÇALIŞLAR-Operasyon
Sonrası Notlar...
30'a yakın kişinin ölümüne
neden olan ve daha ne kadar insanın daha öleceğini
henüz kestiremediğimiz 'Hayata Dönüş' operasyonunun
dumanları henüz tütüyor. Bayrampaşa Cezaevi'nde
neler yaşandığını, şu ana kadar
operasyonu yapanlardan dinledik. Bu kez de kadın tutuklu
ve mahkûmlar anlatıyorlar. Şu anda Bakırköy
Kadın ve Çocuk Tutukevi'nde kalan 4 tutuklu kadın,
Ayla Özcan , Filiz Gencer , Suna Ökmen ve Fatma Güzel , baskını
anlatırken devlet açıklamalarından farklı
bir
durum yaşandığını söylüyorlar.
Filiz Gencer, avukatına yolladığı
uzun mektubun bir bölümünde olayları şöyle aktarıyor:
''...Kendimizi ıslak havlularla korumaya çalıştık.
Bir ara değişik bir bomba atıldı... Solunum
duruyor, kasılıyorsun. Bütün iç organların
patlıyormuş gibi bir acı veriyor. Bu bomba
hepimizi bayılttı. Sonra tekrar kalktık. Cam
kenarında olduğumuzu bildikleri için, bu hatta,
yanlış hatırlamıyorsam 7-8 delik açıldı.
Diğer yandan sürekli taciz edici konuşmalar, küfürler
savuruyorlardı... Tekrar
bomba sağanağı başladı... Ben yere
düştüm. Kafami yana çevirdigimde bir arkadaşin,
saçlarini yolarak bagirdigini gördüm... Sari duman yayan gaz
bombasi ve yangin bombalari atilmaya başladi. Arka ranzalar
yaniyordu. Mazgallardan da alev fişkirtiyorlardi.
Ortalik duman kapli ve birçogumuz baygin durumdaydik... Nilüfer
, Seyhan Özlem de baygin olanlar içindeydi. Seyhan'i kaldirdim,
kendine geldi. Öne dogru çikip kapiyi açmalarini, koguşu
boşaltacagimizi söyledik... Merdivenlere indim. Bir grup
arkadaşimiz
aşagidaydi. Sonra yukaridan tekrar sesler gelmeye başladi.
'Yaniyorlar, yaniyorlar' diye bagiriyorlardi. Birsen , Gülizar
'i kafalari yanmiş bir şekilde merdivenden indirdiler,
onlari çeşmeye götürüp suya soktuk...Dişarida Hacer
'i yere yatirmiş, üzerine
su döküyordu arkadaşlar.
Neredeyse beline kadar yanıktı. Üst kat tamamen
yanıyor ve merdiven başına çıkmak bile
mümkün olmuyordu. Birçok arkadaşımız çeşitli
yerlerinden yandılar. Özellikle başları yanmıştı.
Bunun bir nedeni mazgaldan, kapının önüne gelen
yere
alev püskürtülmesiydi. Birçok arkadaş burada kapıya
yakın yerde yanıyor. Yine duman nedeniyle fenalaşıp
düşenler kapıyı tıkıyor. Kapının
önüne Gülser düşmüş, onu dışarı çekmek
mümkün olmadı. Sıkışmış ve baygındı.
En uçta o vardı. Diğer yanan arkadaşlarımı
görmedim...''
Bayrampaşa Cezaevi'nde kadin
tutuklularin yaşadiklarindan, kendi anlatimlariyla kisa
bir kesit. Devlet açiklamalarini yayimlayan TV ve gazetelerin
bunlari da yayimlamasi ve halka duyurmasi gerekmiyor mu? Medya
etigi üzerine toplantilar düzenleyip kararlar alan basin örgütleri
bu konuda bir şeyler söylemeyecek mi? Uluslararasi toplantilarda
konuşmalar yapan ülkemizin taninmiş yazarlari, operasyonun
bir de karşi tarafi oldugu gerçegini araştirmak
ihtiyacini hissetmeyecekler mi?
Ön otopsi: Silah, gaz ve yanarak
ölüm
13 mahkûmda yapılan otopsinin
sonuçlarına göre, beşi silahla, beşi
yanarak, ikisi gaz ve dumandan zehirlenerek öldü
AHMET ŞIK
İSTANBUL - Bayrampaşa
ve Ümraniye Cezaevi'ne düzenlenen
'Hayata Dönüş' operasyonunda
ölen mahkûmların otopsilerinde
13 mahkumdan beşinin ateşli
silahla, ikisinin gaz ve
duman zehirlenmesiyle beşinin
ise yanmaya bağlı
olarak öldüğü belirlendi.
Bayrampaşa Cezaevi'ndeki operasyonda Fırat
Tavuk, Aşur
Korkmaz, Seyhan Doğan,
Yazgülü Güder Öztürk, Gülser
Tuzcu, Özlem Ercan, Şefinur
Tezgel, Murat Ördekçi, Nilüfer
Alcan, Ali Ateş, Mustafa
Yılmaz ve Cengiz Çalıkoparan;
Ümraniye Cezaevi'ndeki operasyonda
ise Ahmet İbili ölmüş ve üç gün boyunca İstanbul
Adli Tıp Kurumu'nda
otopsileri yapılmıştı.
Beşinde
yanık var
Ön otopsi tutanaklarında,
Bayrampaşa Cezaevi'nde ölen 12 kişiden 5'inde yanık
yaraları da bulunduğu,
ancak kesin ölüm nedeninin ateşli silah yaralanmasına
bağlı beyin dokusu
ve iç organ delinmesine bağlı iç kanama olduğu
belirtildi. Bir kişinin
gaz ve duman zehirlenmesine
bağlı olarak öldüğü
belirtilen ön otopsi tutanaklarında
altı kişinin de ağır yanık
ve duman zehirlenmesi nedeniyle öldüğü
yazıldı. Ağır yanık nedeniyle öldüğü
belirtilen bir tutuklunun aynı
zamanda gaz ve duman zehirlenmesine maruz
kaldığı da
belirtildi. Ümraniye Cezaevi'nde
ölen Ahmet İbili'nin vücudunda da ağır yanıklar
olduğu ancak ölüm nedeninin kurşunlama olduğu
belirtildi.
Otopsiye katılan doktor ve avukatlar bazı cesetlerde
çok sayıda darp
ve kesik izlerinin bulunduğunu
ileri sürdü.
Kimyasal
maddeler
Kişilerin
ölüm nedenlerine ilişkin açılacak olası bir
davada mahkemenin Adli Tıp'ta
kanaat raporu istemesi durumunda
ancak otopsi raporlarına
göre yorum yapabileceklerini belirten
doktorlar, "Çünkü gördüğümüz kadarıyla
yanma olayında
kimyasal maddelerin kullanılmış olduğu
görülüyor. Yoksa kömürleşmelerine
olanak yok" dedi. Adli Tıp
yetkilileri, kesin otopsi
raporlarının iki aydan önce çıkamayacağını
belirtti.
|