Bir
özeleştiri
Sitemize gönderilen bir okuyucu mektubunu,
hiç bir yorum ve değişiklik yapmadan oluğu
gibi yayınlıyoruz.
Kemal abiye,
”Abi” demeyi hakediyor muyum? Bilmiyorum. Ama herşeye rağmen hoşgörünüze
ve en önemlisi Kürt halkının özgürlük tutkusuna
olan inancınıza sığınarak; Kemal
Abi demeyi uygun buldum.
Yazma amacımın hiçbir politik kaygı, ya da
herhengi bir politik istismarı içermediğini belirtmek
isterim. Sadece ve sadece yitik bir kuşağın
içinden bugüne ulaşabilen ve yaşadıklarını, kaybettiklerini, özlemlerini,
inançsızlık içinde kayboluşunu paylaşmak
ihtiyacı duyan bir Kürt yurtseverinin iç açımı
olarak algılanmasını istiyorum.
Kemal
abi,
Kavganın içinde bir özne olma ihtiyacını duyduğum günden bu yana,
Umudu yüreğimde coğaltmanın bir yolunu hep
buldum. Bugün artık bu umudu yeşertemez, canlı
tutamaz bir duruma düştüm. Bağımsızlık!
Sosyalizim! Ve o bildik kavramlara her sığınışımda
bir yolunu bulup yaşama yeniden bağlanmayı,
becerebildim! Kişilik yetmezlikleri dedim, savaşın
gerçekliği dedim, örgütsel zaaflar dedim ve her seferinde
yaşanan yetersizlik ve yetmezliklere bir anlam vermesini
becerdim.Yüreğimde gelecek günlerin güzeliklerle dolu
olacağına inancımı hiç kaybetmedim.
Bu gün artık hiçbirşeyi DÜŞÜNEMEZ, ÜRETEMEZ
bir konumdayım. Neyin doğru neyin yanlış
olduğunu ayırt edemez; inancını -çoklukla-
yitirmiş; hayal bile edemez bir halde savrulup duruyorum.
"Yaşadıklarımızın
bir anlamı olmalı?" Sorusunun cevabını
bulamıyorum. Hep çekilen acıların, birgün "özlenen
yaşama" ulaşma yolundaki özveriler olduğunu
düşündüm. Hep bunların yaşanmas gerektiğini,
bedellerin ödenmesinden doğal hiç birşeyin olmadığından
dem vurdum. Bu bedeller içinde bir özne, birey olduğum
için de kendimi mutlu hissetim. Kürt halkının gelecekteki
yerini bugünkü çekilen acılarla özdeşleştirdim.
Savaşın bu yolda gerekliliğine inandım.Yaşamak
için ölmek de gerek dedim.Yitik bir kuşak içinde, onbinlerce
Kürt gencinin kayboluşuna tanıklık etmenin
acılarına katlanmanın yolu, ancak "bir
değer yaratık" demeden geçtiğinin bilinciyle
yaşama sarıldım. Bugün, kağıttan
kulleler içinde yaşadığımı, bir
fiskede yerle bir olduğumu, yıkıntılar
içinde çaresizliği yaşadığımı
hissediyorum. Dün uğruna ölebileceğim inançlarımın
bugün yerle bir olduğunu seyretmekten daha acı ne
olabilir yaşamda.
Kemal abi,
Siyasallaşma sürecimde "özgürlük yolu" hareketine
yaklaşımım çoğu gibi "yetersiz, ılımlı,
uzlaşmacı" hata aşağılama boyutuna
varan önyargılarla oluştu. Her defasında dinlememeyi
becerebildim. Anlamak dahi istemedim hiçbir şeyi. Tek
doğru vardı önümüzde, o da "savaşmak"
hemde herşeyimizle savaşmak zorundaydık Bunun
dışında hiçbir alternatif yoktu. Savaşımın
tek anlamı silahtı. Demokratik bir geleneği
olmayan örgütsel yapılar içinde, ben de kardeş dahi
olsa hiçbir oluşumun düşüncesine saygı duymadım.Yaratılacak
olanın "bizim" olacağını düşünmek
yerine "benim" olacağına saplanıp
kaldım. Her ne pahasına olursa olsun ya benim
doğrularım! Ya da size yaşam hakı bile
tanımam! noktasından hareket etim. Bunu öğrenmiş,
bunu yaşamıştım her yönüyle. Bugün, evet
bu gün nedenli yanılgılarla yaşadığımı
öğrendim .Biliyorum ki bu ülke bizim. Özlemini duyduğum gelecek
hepimizin. Nedenli zor olduğunu bilemezsiniz.
Şu satırları yazarken beynimde ve yüreğimde kopup gidenleri;
ölüme yoladığımız gencecik yüreklerin bende
uyandırdığı acıyı bilemezsiniz.Bugün "hiçbir anlamı
yokmuş" demek çekilen, ödenen bedeller için.
Sizden ve Kürt halkından özür
dilemek, bağışlanmayı istemek, benim gibi
yaşamını Kürt halkına adamaktan bir an
bile tereddüt etmeyen biri için nedenli acı verici
olduğunu anlamanızı isterim. Umarım
tüm yaşadıklarımız Kürt halkının geleceğinin yaratılmasında
bir basamak teşkil etmiştir. Ödenem bedellerin çok ama çok
büyük olduğu bu kavganın içinde, sorumluluğunu,
katkısı oranında taşıyan bana ve
benim gibi yitik bir kuşağın temsilcilerine
sonsuz hoşgörüyle yaklaşır. Her ne istediysek
ve yaptıysak bunu Kürt halkının gelecek
düşleri için yaptık.
En
içten selam ve sevgilerimle.
Yitik kuşaktan bir Kürt yurtseveri
|