Parlamento
kavgalarının ilginç nedenleri..
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde
geçende, iç tüzük değişikliği görüşmeleri
sırasında yine kavga çıktı. Bu seferki
kavga geçmiştekilerini bastırdı. Milletvekillerinden
biri, Urfa’lı Şıhanlıoğlu aldığı
yumruk darbelerinin ardından kalb krizi geçirerek öldü.
İşin garibi ölen milletvekili
DYP’li bir Kürt ve de aşiret reisi.. Vuranlar ise MHP’liler.
Görünen o ki, MHP’lilerin huyu değişmemiş.
Böyle olması doğal, adamlar kurt soyundan gelme
ve kurdu ehlileştirmeyi henüz kimse başaramadı.
Ecevit’in bu kavga anıyla
ilgili olarak söyledikleri ise ilginç: Ecevit, yeni salonun
“kavgaya çok uygun” olduğu görüşünde. Yani zaten
bu bayların tabiatı kavga etmeye uygun değil
de, suç salonun mimarı yapısında.. Oysa bu
ülkede, son 30-40 yıldan bu yana yaşananlar, devletin
tüm sorunları cebir ve şiddetle çözme çabası,
şiddet eğilimini besleyip büyüttü, toplumun temel
bir özelliği haline getirdi. Özellikle de 12 Eylül’den
bu yana Kürt halkına karşı yürütülen
kirli savaş. Bu dönemde şiddet toplum hayatının
her alanına sızdı, toplumu adeta esir aldı.
Nereye baksanız kavga var. Sokakta, üniversitede, spor
sahalarında, adliyede, hatta camide… Parlamento bunun
dışında kalabilir mi? “Milletin vekilleri”
milletten
farklı olabilir mi? Öyle olunca da kusuru yeni genel
kurul salonunda bulmak gülünç değil mi?
Ama daha da ilginci, bazı
milletvekillerinin gerekçeleri. Onlara göre yeni salonun kırmızı
koltukları milletvekillerini tahrik ediyor! Vay canına,
desene bu adamlar da boğa türünden!.. Oysa biz onları
kurt türünden bilirdik..
Bir de Ecevit’in şu sözlerine
bakın: “Eskiden silahla genel kurula girme yaygındı.
Bu uygulamanın sona erdiğini sanıyordum. Ama
hala sürdüğü anlaşılıyor. Başımıza
birşey gelir diye, beni koruma gayretindeydi arkadaşlarım..”
Gördünüz mü? Bu kavga sırasında
bir ayağı çukurdaki Ecevit de can derdine düşmüş..
Onun hesabına arkadaşları da.. Bu telaş
komik kaçmıyor mu? Ecevit’te zaten can mı kalmış
ki birileri vursun?..
Evet sevgili okurlar, Türk
parlamentosundaki (eğer parlamento denebilirse) ilginç
kavga gerekçelerinden bazıları ve Ecevit’in kaygıları
böyle… Hem “büyük” hem de “milletin” olan bu “yüce meclis”te
işler bu minval üzere yürüyor… Sizin kanınız
ne? Bu kavgaların nedeni MHP’lilerin genleri
mi, ceylan derisinden yapılma kırmızı
koltuklar mı, yoksa genel kurul salonunun kavgaya uygun
oluşu mu? Fikrinizi bize yazın. Belki de daha akla
yakın, ya da daha saçma gerekçeler bulursunuz!..
Bizim
boğaları deli eden renkler..
"Büyük ve yüce meclis”teki
boğaları deli eden renk yalnızca kırmızı
değil, sarı ve yeşilin hakkını da
yemeyelim. Hele bu üç renk biraraya gelince, siz o zaman seyredin
gümbürtüyü!.
Çünkü bu renkler Kürt ulusal
renkleri, Kürt bayrağının renkleri.. Bu bayrak
henüz hiçbir ülkede resmen dalgalanmıyor. Ama olsun!
O, sömürgeci rejimin sorumlularını, ırkçı
ve şovenleri deli etmeye yetiyor. Çünkü bu ulusal renkler
Kürt halkı arasında yaşıyor, kitlelere
coşku veriyor. Onlar çoktandır ki mücadelemizin
bir sembolü.
Geçmişte, sarı-kırmızı-yeşil
renklerin parlamento içinde ve dışında yol
açtığı krizler hatırlardadır. Özellikle
Newroz dönemlerinde polis bu renklerin peşine düşer,
vatanı ve milleti onların şerrinden kurtarmaya
çalışırdı. Bu renklerden oluşan bir
saçbağı nedeniyle Leyla Zana’nın
başına gelmeyen kalmadı. İşler o
noktaya vardı ki, Diyarbakır’da trafik lambalarındaki
renkler bile değiştirildi!
Trafik lambaları için tam
da bu üç rengi ne zaman seçmişler, kim seçmiş? Dünyada
bu işi ilk icat eden belki de bir Türk düşmanı..
Araştırmak gerekir!..
Hatırlar mısınız,
Bir afrika ülkesinin, sanırım Etopya idi, dışişleri
bakanının Ankara ziyareti sırasında da
bu renkler yüzünden bir skandal yaşanmıştı.
Bakanın otomobiline asılı sarı-kırmızı-yeşil
renkli bayrak, Türk polisince “PKK bayrağı” denip
indirilmişti! Meğer adamların bayrağı
da bu renkte imiş… Türk polisi nereden bilsin!
Bu renkler yüzünden Türkiye’de
kafayı bozanlar birhaylidir. Geçende bunun yeni bir örneğine
tanık olduk. Bu renkler yeni bir diplomatik skandala
neden oldu.
Şubat ayı başında
Almanya Parlamentosu Milli Savuma Komisyonu’nu temsilen bir
heyet Türkiye’yi ziyaret etti ve Türk parlamentosunun Milli
Savunma Komisyonu ile bir toplantı yaptı. Alman
heyetindeki Yeşiller milletvekili Angelika Beer, sarı-kırmızı-yeşil
renklerden
bir saç örgüsü taşıyordu. İstihbarat örgütleri
Türk heyeti başkanı Hasan Gülay’ı uyarmışlardı.
DSP’li Gülay toplantının başında, tam
da Ecevitvari bir kahramanlık gösterisiyle, vatan-millet-Sakarya
üzerine bir nutuk çekip, 30 bin şehit edebiyatı
yapıp
Bayan Beer’in saç örgüsünden söz etti ve bunun PKK renkleri
olduğunu ileri sürdü, onu çıkarmasını
istedi!
Bayan Beer ise, herhangi bir
terör örgütüyle ilişkisi olmadığını,
teröre de karşı olduğunu, ama takacağı
saç örgüsünün kendi özel yaşamını ilgilendirdiğini,
bu saç örgüsünü yedi yıldan beri taşıdığını,
onun Irak Kürdistanı’nda yaşamını yitiren
bir arkadaşının hediyesi olduğunu söyledi.
Tabi bu sözler, Hasan Gülay’ın
şaha kalkmış duygularını yatıştırmaya
yetmedi. Bayan Beer sözkonusu küstahlığa aldırmayıp
saç örgüsünü çıkarmayınca, Hasan Gülay toplantıyı
iptal etti..
Sözkonusu renkler, Türk sömürgeci
ve şovenlerini işte bu duruma düşürüyor, onlara
kabus yaşatıyor ve böylesi diplomatik rezaletlere
yol açıyor. Ermeni sorunu nedeniyle Fransa’ya, Kürt sorunu
nedeniyle Almanya’ya rest çekiyorlar. Gün yok ki bu yüzden
bir ülkeyle takışmasınlar. Adamlar “Ördek Hasan”dan
beter oldular, buluttan nem kapıyorlar…
Bu renklerin “PKK bayrağı”
diye nitelenmesine gelince. Bunu bazıları cehaletten,
bazıları da itliğinden yapıyor. PKK’nın
bayrağının rengi sadece kırmızıdır
ve içinde sarı bir yıldız vardır. Sarı-kırmızı-yeşilden
oluşan renklerse Kürt ulusal bayrağının
renkleri. PKK’lıların kendileri bile, uzun zaman,
kendilerinin dışında dünyayı görmedikleri
ve tarihi
kendileriyle başlattıkları için, bu bayrağın
da farkında değillerdi; gördükleri yerde ondan “KOMKAR’ın
bayrağı” diye söz etmekteydiler..
Türk yetkililere gelince, onlar
için zaten Kürt sorunu yok, PKK sorunu var; Kürt bayrağı
yok, PKK bayrağı var… Bu çarpıtmayla yıllardır
kendi kendilerini kandırıyor ve başkalarını
da kandırdıklarını sanıyorlar..
Devam edin baylar, bu aklın
yararını çok görürsünüz!
Bu arada bizden naçizane bir
hatırlatma: Bu baylar için çok daha tehlikeli bir durum
var, acaba farkında değiller mi?. Galatasaray sarı-kırmızı
renkleriyle çim saya çıktığı zaman ne
oluyor: Tam da sarı-kırmızı-yeşil!..
Olacak şey mi? Savcılar,
polisler ve bu ülkenin cümle şovenleri, Hasan Gülayları,
vatan kurtaran Şabanlar, uyuyor musunuz?!.
|