PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

PKK’dan ayrılanların açıklamaları ve gerçeği çarpıtanlar

Daha aylar öncesinden, son politikaları benimsemedikleri ve eleştirdikleri için, PKK’nın birkısım kadrolarını tutukladığı çeşitli kaynaklar, özellikle de sözkonusu tutukluların yakınları tarafından yurtsever kişi ve kuruluşlara yansıtıldı. Bunların hayatından endişe ediliyordu.

Nitekim, örgütten kaçıp Yekıti’nin (Kürdistan Yurtsever Birliği) yanına sığınan bir grubun açıklamalarıyla bu kişilerin durumu biraz daha açıklık kazandı. Gesellschaft für Bedrochte Völker adlı örgüt (Baskı Altındaki Halklar Örgütü), 13 Temmuz tarihinde yayanladığı bir bildiri ile PKK’nın 26 gerillayı 19 mayıs tarihinde tutukladığını açıkladı. Örgüt, bizzat Öcalan’ın Serxwebun’da yayınlanan mesajını kanıt göstererek bu kişilerin hayatının tehlikede olduğunu söyledi ve bunlara zarar verilmemesi için PKK’ya çağrıda bulundu. Aynı günlerde Uluslararası Af Örgütü ve aralarında Kürt dostu bazı Alman milletvekillerinin de bulunduğu birçok demokrat kişi benzer açıklamalar yaparak PKK’yı uyardılar.

Bütün bunların ardından, biz de Kürdistan Sosyalist Partisi olarak 20 Temmuz tarihli bir bildiri yayınlayıp PKK’yı uyardık, bu kişilerin hayatına dokunulmamasını, örgütten ayrılmak istiyorlarsa, bu istemlerine saygı gösterilmesini istedik.

Gerek bir grubun PKK kamplarını terketmesi, gerek tutuklananlarla ilgili olarak iç ve dış kamuoyundan gelen tepkiler PKK şeflerini tedirgin etti ve büyük bir gürültü şamatayla piyasaya yeni bir komplo teorisi sunmalarına yol açtı. Onlara göre PKK’ya karşı başını ABD’nin çektiği, içinde Almanya’nın, Irak KDP ve KYB’nin yeraldığı bir komplo vardı. PSK da bu komplonun içindeydi ve Kürt dostu Almanlar ve öteki örgütler de bizim tarafımızdan yanıltılmıştı.. Medya TV ve Özgür Politika gazetesi haftalar boyu bu komplo masalını anlattılar. Medya TV’nin programına telefonla katılan (daha doğrusu katılmaya mecbur olan!) bazı kişiler, PKK’nın elinde tutuklu olmadığını kanıtlamaya çalıştılar. Bu arada PSK’ya ve Burkay yoldaşa yönelik küfürlü, tehditli kampanyalar açıldı. Özgür Politika gazetesi günlerce, ya beyni yıkanmış müritler, ya da hayali ve uyduruk kişiler adına, hakaret dolu çarşaf çarşaf okuyucu mektupları yayınladı.

Böylece PKK bir kez daha gürültü patırtıyla gerçekleri çarpıtmaya, gizlemeye çalıştı.

Çarpıtılanlardan biri şuydu: PKK’nın elinde bir grup tutuklu olduğunu ortaya atan ve böylece, iddia edildiği gibi, Avrupa’daki Kürt dostlarını “yanıltan” ya da “aldatan” PSK değildi. Bu bilgiler öncelikle PKK’nın elinden kaçan insanlar, yani tutukluların kendi arkadaşları tarafından kamuoyuna iletildi. Bu konuda ilk açıklamayı yapan da PSK değildi. Uluslararası AF Örgütü, Baskı Altındaki Halklar Örgütü ve Kürt dostu, tanınmış demokrat insanlardı. PSK’nın bildirisi bunlardan çok sonra çıktı. Aslında PSK bu açıklamada oldukça geç bile kaldı.

Öte yandan, bu açıklamalarla PKK’ya bir haksızlık yapılmış, olmayan birşey olmuş gibi gösterilmiş değildi. Aksine zeytinyağı gibi üste çıkıp gerçeği gizlemeye çalışan PKK’dır. Bunun en açık, güvenilir kanıtı ise, PKK’nın elinden kaçıp KYB’nin yanına sığınmış olan ve “Özgürlük İnsiyatifi” adını kullanan grubun söyledikleridir. Bunlar düne kadar PKK içinde etkin konumlarda olan insanlar. Aralarında Parti Meclisi üyesi ve Erzurum Eyaleti eski koordinatörü Z. Kaya (Ayhan Çiftçi), eski MK üyesi ve Amed eyaleti koordinatörü Yılmaz (Yıldırım Kaya), eski MK üyesi ve Garzan eyaleti koordinatörü Dr. Süleyman (Sait Çürükkaya), ayrıca Diyarbakır, Batman, Elazığ, Erzurum, Muş ve Bingöl alanlarının tüm bölge ve mıntıka sorumlularının bulunduğu belirtiliyor.

Bu grubun internet aracılığıyla kamuoyuna yansıttığı 31 Temmuz 2000 tarihli açıklamada aynen şöyle deniyor:

“Tutuklu olan arkadaşlarımızla ilgili kamuoyuna daha objektif bilgi sunmak istiyoruz:

1-Ethem Karabulut (Numan) Bismil’lidir.

2-Remzi Balyeci (Berxwudan) Hazro’ludur.

Biz bu arkadaşlarla 19 Mayıs 2000 tarihinde PKK kampından ayrıldık. Daha sonra bu iki arkadaşımız bir görev için bizden ayrıldıktan bir müddet sonra İran sınırları içinde sağ olarak PKK’nın eline geçip tutuklandılar. Bu iki arkadaşın durumu 7 Haziran 2000 tarihli Abdullah Öcalan-avukat görüşmesinde şöyle dile getirilmiştir: "Bunlarla İran ve YNK arasında görüş alışverişi için görevlendirilen iki kişi, daha sonra parti tarafından yakalanıyor, bunların sorgularında verdikleri bilgilere göre…” diye devam ederek arkadaşlarımızın tutuklu olduğu belgeleniyor.

3- Nazime Adtürk (Devran) Doğubeyazıt’lıdır.

4- Derya Kül (Berivan) Bingöl’lüdür.

5- Şirin Dalduman (Medya) Mardin’lidir.

Bu üç arkadaş ayrı bir kampta kalıyorlardı. Bizimle aynı gece kamplarından ayrılıyorlar. Ama bizimle buluşamadıklarından kamplarına dönüp tutuklanıyorlar.

6- Yüksekova belediye başkanının oğlu Şemdin,

7- Nuray Şen’in oğlu Rahman,

8- Güler Bektaş (Newal),

9- Roj (Çukurovalı bir bayan),

Bu dört arkadaşımız, biz kamptan ayrılmadan 9 gün önce, yani 10 Mayıs 2000 günü, çete oldukları, partiden ayrılmaya çalıştıkları gerekçesiyle yapılan bir operasyonla tutuklandılar.

10- Faruk Bozkurt (Nasır),

7. Kongrede bizim dışımızda konseye muhalif diğer grubun başıydı. Kongreden sonra hiçbir çalışmaya katılmadı. 1 Mayıs kutlamalarında protokol yerine gitmeyi red ettiği için tutuklandı. Nasır tutukluyken Konseyin provakatör olduğunu belirten bir yazı kaleme alarak açlık grevine girdi, sonradan ölüm orucuna çevirdiğini duyduk.

Bu olay Öcalan-avukat görüşmesine şöyle yansımıştı: “Nasır açlık grevindedir. Davut pratiğini sergiliyor.” (Davut, PKK merkez komitesi üyesi olan Resul Altınok’tur. 1984 tarihinde Öcalan’ın talimatıyla Güney Kürdistan’da tutukluyken ölüm orucuna girerek öldürülmüştür.)

11- Reyhan yıldırım (Helin) Islahiye’lidir.

12- Şehnaz Altun (Sakine) Batman’lıdır.

13- Peyman Devrim, Dersim’lidir.

14- Şükran Deniz, Van’lıdır.

15- Bedriye Tepe (Veroz) Bitlis’lidir.

Bu arkadaşlar Güney Kürdistan’da yapılan PKK’nın 7. Kongresinde kadın partisinin ayrı örgütlenmesini istedikleri ve bu istemleri Konseyin yönlendirmesiyle kabul edilmeyince, bu beş kişinin de içinde bulunduğu 19 kadın PKK yönetiminde görev almayı kabul etmediler. Bu nedenle 19’u da tutuklandı. İki ay sonra 8 kadın serbest bırakılırken 11’i, biz ayrılırken yani 19 Mayıs gününe kadar tutukluydular.

16- Zübeyde Ersöz:

7. Kongrede tüm kadınlar saçlarını kestiler. Bu protesto eylemini Zübeyde Ersöz, kandil alanında telsizle Xakurki’ye bildirdiği için görevinden alınarak tecrite alındı. Tecrit de bir tutuklama biçimidir. Daha önce de bizimle hareket ettiği için hep kuşkulu karşılanırdı.

17- Mesut Buldan,

18- Mahmut Karadağ,

19- Kemal (Van belediye başkanının oğlu),

Bu üç arkadaşımız bizimle geleceklerdi. Ancak bizden ayrı kamplarda kalıyorlardı. Bu nedenden dolayı gelemediler. Bizimle ilişkileri ve irtibatları öğrenilmişti. Mesut ile Mahmut daha önce en az altı ay boyunca tutukluydular. Mahmut geçen kış boyunca tutukluydu.

20- Hatun Turhallı,

21- Baran Bingöl.

Bu iki arkadaş görüşlerimize katılıyorlardı. Bazı pratik nedenlerden dolayı bizimle çıkamadılar. Sonradan gelip bize ulaşan Arjin arkadaş, bu iki arkadaşın tutuklandığını söyledi.

22- Engin Karaaslan (Hıdır).

PKK 6. Kongresinde Dr. Süleyman ile birlikte tutuklandı. Engin’e işbirlikçi çete çizgisinin öğretmeni deniliyordu. 7. Kongreye katılmadı.

23- Casım Elma (Çektar).

Bizimle aynı görüşleri paylaşıyordu. Osman Öcalan’la girdiği bir tartışma sonucu biz daha ayrılmadan önce tutuklandı.

24- Murat Tutal,

25- Mahmut Evran,

26- Yücel Zeydan,

27- Berzan Dürre.

Bu arkadaşlar bizimle aynı düşünceleri paylaşıyorlardı.Bunlarla birlikte bizi grup, çete olarak adlandırıyorlardı. Durumları kesin tehlikede olduğu için tutuklandıklarını kamuoyuna açıkladık.

Eskiden Amed eyaletinde bölük komutanlığı yapan Güney Kürdistanlı Kurmanc takma isimli arkadaş, biz ayrılınca o da çıkmak isteyince tutuklanıyor. Ve sonradan aldığımız bilgiye göre bu durumu protesto etmek için kendisini hapiste yakıyor ve şehit düşüyor. Bu arkadaş onu tutukluyanlarca daha sonra şehit ilan ediliyor.

Güney Kürdistan’a gelecek olan heyet, Kandil dağında Sene Köyü yakınlarında bulunan “Şehit Harun” kampındaki zindanı görmelidir. Burada tutuklular, gece elleri ve ayakları zincirleniyorlar. Gündüz ayaklarında prangalar ile çalıştırılıyorlar.

Gelmek isteyen heyet bizimle görüşürse, biz onları, Kani Yılmaz (Faysal Durnayıcı) tarafından bizi öldürmek amacıyla gönderilen ölüm timi ile görüştüreceğiz."

Evet, daha üç ay öncesine kadar PKK içinde yetkili konumlarda olan ve gerilla saflarında bulunan insanların verdiği bilgi bu. Ayrıca, daha düne kadar PKK’nın içinde ya da çevresinde, önemli sivil görevlerde bulunmuş ve yakınlarının tutuklu olduğunu söyleyen, onların yaşamından endişe eden, sözüne güvenilir insanlar var. Bizzat Öcalan’ın ayrılanlar ve tutuklananlarla ilgili PKK basınına yansımış suçlayıcı ifadeleri var. Bütün bunların ciddiye alınmış olması doğal değil mi?.

Bu durumda yalan söyleyen, gerçekleri çarpıtan kim? Can korkusu içinde olan tutukluları telefona çıkarıp kendilerine dikte edilmiş şeyleri söyleterek gerçekler gizlenebilir mi? Dünyadan habersiz taraftarlara, müritlere mektuplar döşeterek gerçekler değiştirilebilir mi? Apo’nun ayrılanlarla ilgili verdiği ve bizzat Serxwebun’da yayınlanan idam fermanlarını, sıkışınca yok saymak, inkar etmek acaba nasıl bir tutumdur?

Teslimiyete, Kürt sorununun bir kelle karşılığında pazarlanmasına, görüş ayrılığı içinde olan insanlarla ilgili idam fermanlarına ses çıkarmazken, bu insanların yaşamına dokunulmamasını isteyen Kürt dostlarına ve teslimiyeti eleştiren Kürt yurtseverlerine bu düzeysiz saldırıları yöneltenlerin yüzleri acaba hiç kızarıyor mu?

Bu tutumla Kürt halkının kurtuluşuna hizmet edilir mi? Ama siz zaten, Kürt halkına değil, kime hizmet edeceğinizi açık açık söylediniz. Bunu birtürlü anlamayanlara, anlamak istemeyenlere ne diyelim!

Nazik bir ifadeyle, “anlayış kıtlığı”nın bu kadarı ancak allah vergisi olabilir…

Bazılarınız elbet “anlayış kıtlığı” çekmiyorsunuz, olan biteni bal gibi biliyorsunuz. Ama ya kişiliğinizi yitirmiş, korkuya –bazılarınız kine- tutsak düşmüşsünüz, ya da küçük şeylere, kariyere, kapı kulluğuna satılmış, kendinizi pazarlamışsınız.. Size de ne söylense boşuna!.

 
PSK Bulten © 2001