Kürdistan Sosyalist Partisi 9. Kongresi
Toplandı
Bir müddet önce toplanan Kürdistan Sosyalist Partisi-PSK
9. Kongresi, ülkede ve bölgede yaşanan siyasal gelişmeleri
ve örgütsel durumu değerlendirdi.
Merkez Komitesi’nin PSK Tüzük Programı’nın güncelleştirilmesine
ilişkin olarak hazırladığı taslağı
görüşerek kabul eden, önümüzdeki döneme ilişkin
olarak örgütsel ve siyasal kararlar alan, yenii Merkez komitesi
üyelerini seçen 9. Kongre aynı zamanda aşağıdaki
bildirinin kamuoyuna yayınlanmasına karar verdi.
Yeni Merkez Komitesi yaptığı ilk toplantısında
Mesud Tek’i yeniden PSK Genel Sekreterliği’ne seçti.
PSK Basın Bürosu
***
Kürdistan Ssosyalist Partisi 9. Kongre
Sonuç Bildirisi:
Verili Şartlarda Kürt Sorununun çözümü, eşitlik
temelinde inşa edilecek federasyon ile mümkündür“
Değişim kaçınılmazdır
Tunus’ta başlayıp kısa bir süre içinde Kuzey
Afrika ve Ortadoğu ile Körfez ülkeleriyle Yemen’e sıçrayan
kitlesel halk hareketleriyle, Yunanistan ve İspanya başta
olmak üzere bir çok Avrupa ülkesinde yaşananlar,
uluslararası düzlemde giderek güçlenen değişim
sürecinin parçalarıdırlar.
Kendisini “daha iyi bir yaşam”, “daha fazla demokrasi”,
“daha çok özgürlük”, “temiz doğa”, “her türlü kimliğin
kendini ifade edip özgürce yaşanması”, vb. talepler
biçiminde ortaya koyan ve dünyayı etkisi altına
alan bu değişim sürecinde hedefler ve bu hedefler
uğruna verilen mücadelenin biçimi ülkeden ülkeye değişiyor.
Hedefleri ve mücadelenin alacağı biçimi belirleyen
ise, esas olarak o ülkedeki siyasi iktidarın niteliği
ve toplumsal yapısıdır.
Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Yemen ve Bahreyn’de
kendini, diktatörlük rejimlerinin yıkılması
talebiyle yapılan gösteriler biçiminde ortaya koyan değişim
süreci, Yunanistan ve İspanya’da olduğu gibi bazan
da, kendisini, kitlelerin hükümetlerin ekonomik politikalarına
ve sosyal hakları budama amaçlarına yönelik tepkileri
biçiminde ortaya koyuyor.
Bu sürecin önemli özelliklerinden birisi de, eylemlerin kitlesel
ve barışçıl olması, eylemcilerin şiddete
başvurmaktan kaçınmalarıdır. Halk Tunus
ve Mısır’da şiddete başvurmadan diktatörleri
alaşağı etmeyi başardı. Ama süreç
Libya’da NATO’nun da müdahil olduğu iç savaş halini
aldı, Yemen’de ise giderek aşiretler arası
çatışmalar biçiminine bürünüyor. BAAS diktatörlüğünün
tüm acımasız ve insanlık dışı
saldırıları ve katliamlarına karşın,
Suriye’de halk, şu ana kadar örgütlü şiddete başvurmadı.
Değişim süreci, Tunus’tan Yemen’e kadar olan coğrafyada
kendisini özgürlük, diktatörlüğün yıkılması
ve demokrasi talebiyle sokaklara dökülen halk yığınlarının
eylemleri biçiminde gösteriyor. Facebook, Twitter vb. sosyal
iletişim araçlarını kullanan gençlerin yoğun
bir biçimde yer aldığı eylemlere, toplumun
tüm kesimlerinden katılım oluyor.
“Şu ya da bu siyasi örgüt öncülük yapıyor” demenin
mümkün olmadığı eylemlerde, siyasi parti ve
guruplar, insan hakları örgütleri ile sivil toplum kuruluşları
ve sosyal medya gurupları önemli görevler üstleniyorlar.
Diktatörlük rejiminin yıkılması, özgürlük
ve demokrasi amacında birleşen kitlelerin, geleceğe
ilişkin olarak farklı hedeflere sahip olmaları
ve kitlesel harekete öncülük eden güçlü bir siyasi yapının
olmaması, değişim sürecinin geleceği konusunda
kaygı yaratıyor.
Bölgedeki değişim süreci, dünya politikasını
belirleyen “süper güçler”in ikiyüzlü politikalarına karşın
ilerliyor. Bugüne kadar yaşananların da gösterdiği
gibi “süper güçler” ile bölge devletlerinin politikasına
yön veren insani değerler ve vicdan değil, çıkarlarıdır.
Tunus, Mısır ve Libya’da diktatörlere karşı
kesin tavır alan bu güçler, Yemen ve Suriye konusunda
aynı kararlı tavrı göstermekten kaçınıyorlar.
Bahreyn’de ise haklı talepler uğruna sokaklara dökülen
halk yığınlarının Suudi Arabistan
ordusu tarafından bastırılmasını
desteklediler.
Diktatörlük karşıtı halk hareketlerinin yaşandığı
coğrafyanın bir bölümü bizim ülkemiz Kürdistan’dır.
Kürt halkı bölgedeki değişim sürecinin önemli
ve dinamik bir parçasıdır. Halkımızın
Türkiye, İran, Irak ve Suriye gibi bölgenin önemli ülkelerinde
yürüttüğü ulusal demokratik mücadelesi, bu ülkelerin
dolayısıyla da bölgenin demokratikleşmesine
önemli katkılar sundu, sunmaya da devam ediyor. Bölgedeki
değişim sürecinin etkileyen Kürdistan ulusal kurtuluş
ve özgürlük mücadelesi, aynı zamanda “Arap Baharı”ndan
etkileniyor.
Değişimin kaçınılmaz olduğuna
inanan Kürdistan Sosyalist Partisi-PSK, “Arap Baharı”nı,
Tunus’tan Yemen’e kadar olan coğrafyada özgürlük ve demokrasi
için sokağa dökülen halk yığınlarını
destekler, uluslararası kurum ve kuruluşları
diktatörlere karşı seslerini daha da yükseltmeye,
Batılı ülkeleri ikiyüzlü politikayı bir kenara
bırakarak, halkların demokrasi taleplerine kararlı
biçimde destek sunmaya çağırır.
Sosyalizm sosuna batırılmış Arap Milliyetciliği
de tarihin çöplüğündeki yerini alacaktır
Suriye’de BAAS diktatörlüğü karşıtı hareketin
zaferi, bölgenin geleceğini belirlemeye aday. Çünkü bu
ülkedeki değişim sürecinin başarıya ulaşmasının
etkileri sadece Suriye ile sınırlı kalmayacak,
Lübnan, Filistin ve İran İslam Cumhuriyetini de
ciddi bir biçimde etkileyecektir.
Suriye BAAS diktatörlüğünün yıkılması,
sadece sosyalizm sosuna batırılmış Arap
milliyetçiliğinin sonu olmayacak, aynı zamanda bölgedeki
dengeleri de alt üst edecek, yeni dengelerin kurulmasına
yol açacaktır. Ortadoğu’daki siyasi gelişmeleri
önemli oranda belirleyen ve İran İslam Cumhuriyeti,
Suriye, Lübnan Hizbullah’ı ve HAMAS’tan oluşan stretejik
eksende, Suriye’nin devre dışı kalmasından
etkileneceklerin başında İran ve Hizbullah
geliyor. Bölgede tek başına kalacak olan İran,
bölgeye öncülük etme yarışına girdiği
Suudi Arabistan-Türkiye karşısında zayıflayacak,
dış desteklerini yitirecek olan Hizbullah ise Lübnan
siyasetindeki yerini kaybetmekle yüzyüze gelecektir.
Kaderleri birbirine bağlı olan İran, Suriye
ve Hizbullah’ın bu durumu kabullenmelerini, Türkiye’nin
bölgede konumunu güçlendirmesine seyirci kalmalarını
beklemek saflık olur. İran ve Hizbullah tüm güçleriyle
halkına karşı katliam uygulayan BAAS diktatörlüğünü
destekliyor, Suriye’deki muhalefeti destekleyen devletleri
ve siyasi yapıları tehdit ediyorlar.
Suriye de Arap ülkesi olmasına karşın, Libya
ve Mısır’dan farklı siyasal ve toplumsal özelliklere
sahip ve bu özelliklerinden kaynaklanan sorunlarla yüz yüze.
Bu ülkede farklı dini ve etnik kimlikleri ve kimliklerinden
kaynaklı talepleri olan insanlar yaşıyor. Bu
durum ise Suriye’deki değişim sürecini daha girift
bir hale getiriyor.
Suriye’de örgütlü olan güçlerin başında Kürtler
geliyor. Bunun başlıca nedeni, hemen tüm Kürt örgütlerinin
Kürt sorunun çözümüne yönelik istemlerinin birbirine çok yakın,
hemen hemen bir olmasıdır. Suriye Kürdistanı’nda
faaliyet yürüten Kürt örgütleri aşağı yukarı
aynı talepleri dile getiriyorlar.
Suriye’de kitlesel eylemler sürecinde Suriye Kürdistan’ı
örgütleri, gelişmelere ilişkin tavırlarını
ortaklaştırdılar; işbirliklerini çok iyi
bir noktaya taşıdılar; Kürdistan’ın diğer
parçalarından örgütlerin desteğini arkalarına
aldılar.
Suriye Kürt örgütlerinin bu işbirliği başta
ABD olmak üzere Batılı ülkeler nezdinde olumlu bulunup
destek görürken, bölge ülkelerini ve özellikle de Türkiye’yi
korkutuyor. Arap âlemi ve Türkiye’de, Suriye’nin “ikinci Irak”
olmasından duyulan kaygı dile getiriliyor. BAAS
rejimi sonrasında Suriye Kürtlerinin özgür olması,
ulusal haklarına kavuşması bu ülkeleri ürkütüyor.
Çünkü Kürtlerin iki parçada özgürleşmesinin öteki parçaları
güçlü bir biçimde etkileyeceğini biliyorlar.
Suriye’deki diktatörlük karşıtı, özgürlük
ve demokrasi talep eden kitle hareketlerini destekleyen Kürdistan
Sosyalist Partisi-PSK, Suriyeli Kürt partilerinin oluşturdukları
işbirliğine olan desteğini belirtir, dost ve
kardeş parti ve siyasi yapıları işbirliklerini
koruyup güçlendirmeye çağırır.
Çanlar aynı zamanda İran İslam Cumhuriyeti
rejimi için de çalııyor
Nükleer programı nedeniyle uygulanan ambargo sonucu
ekonomik sorunlarla yüz yüze olan İran İslam Cumhuriyeti
hükümetinin, temel ihtiyaç maddelerine olan sübvansiyonu kesmesi
nedeniyle daha da yoksullaşan halk yığınlarının
tepkisi giderek artıyor. Bununla birlikte sistemin yürütücüleri
arasındaki sorunlar, Cumhurbaşkanı Ahmedinejad
ile dini lider Hameneyi arasındaki ayrılıklar
gün geçtikçe derinleşiyor, çatışmaları
kızışıyor.
İslam Cumhuriyeti rejimi ise çareyi, tüm totaliter rejimlerin
yaptığı gibi baskıyı artırmakta,
muhaliflerini hapishanelere doldurmakta, idamlarda, basının
sesini kesmekte, göstericilere şiddet uygulamakta görüyor.
Bir başka ifade ile devlet şiddetini giderek artırıyor
ve böylelikle kendi sonunu daha da yakınlaştırıyor.
Suriye’deki BAAS rejiminin yıkılmasından sonra
sıranın kendisine geleceğinin ayırdında
olan İran İslam Cumhuriyeti elindeki tüm kozlarını
oynuyor. Ayakta kalması için BAAS rejimini tüm gücüyle
destekleyen İslam Cumhuriyeti, Irak yönetiminde ve siyasetinde
belirleyici konumda olan Şiiler üzerindeki etkisinden
de yararlanıyor. İran, Irak yönetimi üzerinde varolan
etkisinden faydalanarak bu ülkedeki kendi muhalifleri ile
Suriye BAAS rejimi karşıtlarına baskı
uygulamak istiyor. Son dönemlerde halkın Mücahitleri
Örgütü’nün Bağdat yakınlarındaki kampına
yönelik askeri saldırılar, Bağdat hükümetinin
bu yılın sonuna kadar söz konusu kampın kapatılacağını
bildirmesi ve benzeri gelişmeler bu gerçeği işaret
ediyorlar.
İslam Cumhuriyeti, İran muhalefetinin en örgütlü
kesimi olan Doğu Kürdistanlı örgütlerin Güney Kürdistan’daki
faaliyetlerini engellemek için, bir yandan Kürdistan Bölgesi
Hükümeti’ne hem doğrudan hem de Bağdat Merkezi Hükümet
vasıtasıyla baskı uyguluyor. İran İslam
Cumhuriyeti’nin PEJAK bahanesiyle sınır boylarını
sürekli bombalaması, Kürdistan Bölgesi sınırlarını
ihlal edip sınırın bu yanında üsler kurması
bu amaca yöneliktir.
Son dönemlerde idam cezalarına hız veren
İran İslam Cumhuriyeti’nin, başta Kürtler olmak
üzere muhaliflerine yönelik insanlık dışı,
baskıcı politikasını, Kürdistan Bölgesi’ne
yonelik askeri saldırısını mahkum eden
Kürdistan Sosyalist Partisi-PSK, saldırılara karşı
Doğu Kürdistanlı yurtsever örgütlerle Kürdistan
Bölgesi Hükümeti’nin yanında olduğunu belirtir,
başta ABD ve Irak Merkezi Hükümeti olmak üzere Birleşmiş
Milletlerle uluslararası kurum ve kuruluşları
İran’ın saldırılarına karşı
seslerini yükseltmeye çağırır.
Kürdistan Bölgesi’nde de değişim rüzgarları
esiyor
Arap şoven ve milliyetçileriyle çevre ülkelerin her
türlü engelleme çabaları ve çıkarttıkları
sorunlara karşın, Kürdistan Bölgesi ekonomik, sosyal
ve siyasal alanlardaki gelişmesini sürdürüyor. Anayasal
güvenceye kavuşan Federal Kürdistan Bölgesi’nde yeni
kurumlar oluşturuluyor, önceki kurumlar yeniden yapılandırılıyor.
Güney’de sağlanan huzur ve güvenlik, ekonomik ve sosyal
alanlarda yaşanan gelişmeler, Kürdistan Bölgesi’nin
prestijini bölgede ve uluslararası areneda giderek artırıyor.
Kürdistan Bölgesi’nin kurduğu diplomatik ilişkiler
ile Hewlêr’de temsilcilik açan ülkelerin gün be gün artan
sayısı bu gerçeği gösteriyor.
Kürdistan Bölgesi Siyasi Önderliği’nin, “Arap Baharı”nın
estirdiği değişim rüzgarının etkisiyle
sokaklara dökülen kitlelere yönelik tavrı, göstericilerin
taleplerinde haklı olduğunu kabul edip, sorunların
çözümü doğrultusunda göstericilerle ve muhalefet partileri
ile görüşerek hazırladığı reform
programlarını hayata geçirmesi, bir yandan O’nun
uluslararası arenadaki prestijini artırıyor,
bir yandan da Güney’in “bir demokrasi adası” olduğunu
gerçeğini bir kez daha ortaya koyuyor.
Kürdistan Bölgesi Siyasi Önderliği’nin ekonomik ve toplumsal
sorunları inkar etmeyip, bu sorunları dile getirenlere
şiddet uygulamaktan kaçınması ve sorunları
diyalog yoluyla, barışçıl bir biçimde çözmek
amacıyla muhalefet güçleriyle diyaloğa girip görüşme
sürecini başlatması, Güney’deki demokrasi deneyini
güçlendiriyor.
Kürdistan Sosyalist Partisi-PSK, Kürdistan Bölgesi
Siyasi Önderliği’nin sözkonusu sorumlu ve makul tavrını
destekler, hazırlanan reform paketlerinin kararlı
bir biçimde hayata geçirilmesini, sosyal, siyasal ve ekonomik
taleplerin barışçıl biçimde dile getirilmesini
talep eder.
Eşitlik temelinde çözüm köklü çözümdür
12 Haziran 2011 seçimleri sonrasında Türkiye ve Kuzey
Kürdistan’da yaşanan siyasal gelişmeler ve giderek
artan çatışmalar, Kürt sorunu çözülmeden ülkede
huzur ve güvenliğin sağlanamayacağını
bir kez daha ortaya koyuyor.
Kürt sorunu da PKK ve başvurduğu şiddet de,
devletin bu konuda yürüttüğü politikaların sonucudur.
Kürdistanlı yurtsever güçlerle, barış yanlısı,
demokrat ve sol güçlerin onlarca yıla varan mücadelesi
ve AB sürecinin ürünü olarak, devletin red inkar ve asimile
politikasında, özellikle de AK Parti döneminde bir kısım
önemli değişikliklerin yaşanmasına karşın,
devletin çağdışı “tekçi” politikası
devam ediyor.
Kürt sorunu ulusal bir sorundur ve özü bölgenin en eski halklarından
biri olan Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkının
gaspedilmesidir. Kürt sorunu, öteki ulusal sorunların
çözümünde olduğu gibi, Kürtlerin kaderlerini ellerine
almalarıyla, gelecekleriyle ilgili kararları kendilerinin
vermesiyle çözülür.
Bize göre verili ülke, bölge ve uluslararası şartlarda
Kürt sorununun adil demokratik çözümünün yolu eşitlik
temelinde inşa edilecek federasyondur.
Türkiye’nin birçok temel sorununu derinden etkileyen Kürt
sorununun “tekçi” bir anlayış ve şiddet yoluyla
çözümü dün mümkün değildi; bugün de mümkün değildir.
Sorunun çözümü, bugüne kadar denenmeyen barışçıl
yol ve yöntemlerin ciddi biçimde uygulanmasını gerektiriyor.
Silahlı mücadelenin sonlandırılabilmesi için,
öncelikli olarak barışçıl demokratik kanallar
açılmalı, dağdakilerin dönüşü ve siyasal
yaşama katılmasına yönelik rasyonel-cesur adımlar
atılmalı, yükselen ırkçı şoven itirazlar
karşısında kararlı bir duruş sergilenmeli,
baştan sona hukuki skandala dönüşen ve demokratik
kanallar açısından tıkaç görevi gören KCK davası
bir an önce sonuçlanmalı, şiddetle ilgisi olmayan,
seçilmiş Kürt siyasetçiler serbest bırakılmalı,
kayıtsız sartsız siyasi af ilan edilmelidir.
Kangrene dönüştürülmüş, ağır tahribatların
yanı sıra on binleri aşan can kayıpları
ile olumsuz bir psikolojik zemin üzerinde bulunan Kürt sorununun
çözümü için kolları sıvayanlar, öncelikle şiddet
ve ırkçı şoven yaklaşımlardan uzak
durmalı, saygılı bir dil kullanmalı ve
iki taraf için de ezberleri bozan cesur, çözümü hedefleyen
bir yaklaşım içinde olmaları gerektiğini
hatırda tutmalıdırlar.
Bu çerçevede, PKK lideri Öcalan üzerindeki tecrit koşullarına
son verilmeli, sorunun çözümünde oynayacağı olumlu
rol için uygun koşullar yaratılmalıdır.
PKK de şiddette ısrarın çözüme değil,
çözümsüzlüğe hizmet ettiğini görmelidir.
Silahlı mücadelenin varabileceği en son noktaya
ulaştığına inanan Kürdistan Sosyalist
Partisi-PSK, Kürt sorunun barışçıl çözümüne
imkan tanınması için PKK’yi son dönemde artırdığı
askeri eylemlerine son vermeye, askeri vesayet sistemine karşı
konumunu güçlendiren AK Parti hükümetini de askeri operasyonları
sona erdirmeye çağırır.
AK Parti Hükümeti’nin iki yıl önce başlattığı
“açılım” süreci, Kürt sorunun barışçıl
çözümünün yolunu açma doğrultusunda atılmış
önemli bir adım olmasına karşın, ne yazık
ki AK Parti hükümetinin ırkçı, şoven ve militarist
kesimlerden gelen saldırı ve eleştiriler karşısında
kararlı davranmaması nedeniyle başırısız
oldu; durdu.
Kürdistan Sosyalist Partisi-PSK, 12 Haziran seçimlerinde
yüzde 50 oranında oy alarak iktidarını sürdüren
AK Partisi’ni, yaşananlardan dersler çıkartıp
“açılım” sürecini yeniden başlatmaya, sürece
yönelik saldırılara karşı kararlı
bir biçimde gögüs germeye, süreci Meclis’te gurubu bulunan
BDP başta olmak üzere Kürt siyasal hereketleriyle, barışsever,
demokrat ve özgürlükçü güçlerle yürütmeye, yurtsever Kürt
hareketini de bu sürece destek olmaya çağırır.
PSK, AK Parti hükümetinin bu doğrultuda ileriye doğru
atacağı adımları, bugüne kadar olduğu
gibi bundan sonra destekleyecektir.
Demokrasi ve değişim sürecinin en önemli dinamiklerinden
birisi olan Kürdistan özgürlük mücadelesi, Türkiye demokrasi
hereketine güç ve ivme kazandırıyor, demokrasinin
giderek yerleşmesi ise Kürt kazanımları için
güvence oluşturuyor.
Özgürlük ve demokrasi mücadelesinin başarısı,
Türkiye’deki değişim ve demokrasi süreci ile Kürdistan
özgürlük hareketi arasındaki bu kopmaz bağların
güçlendirilmesini, her iki sürecin dinamiklerinin iş
ve güçbirliği yapmasını zorunlu hale getiriyor.
Türkiye, Kürtler açısından olanaklar ve tuzaklarla
dolu bir sürece girmiştir. Yeni ve sivil bir anayasa
gündemdeyken Kuzey Kürdistan siyasi parti, gurup ve kanaat
önderlerinin katılacağı bir konferansın
toplanması, Kürtlerin öncelikli taleplerinin ortaklaştırılması
ertelenemez bir görevdir.
Kürdistan Sosyalist Partisi-PSK, Kürdistan ulusal demokratik
hereketi ile barışsever, devrimci, demokrat güçleri,
demokrasinin yerleşmesi, Kürt sorununun adil ve barışçıl
çözümü için kalıcı işbirlikleri oluşturmaya,
önümüzdeki dönemin başlıca gündem maddesi olacak
olan yeni anayasanın hazırlanması sürecinde,
çağdaş, insan odaklı, ulusal ve dini kimlikleri
kabul edip haklarını güvence altına alacak,
Kürt sorunun eşitlik temelinde çözümüne yardımcı
olacak bir anayasa için el ele vermeye çağırır.
Değişim rüzgarını arkamıza almalıyız
Uluslararası planda kendisi değişik biçimlerde
ifade eden değişim rüzgarları, Ortadoğu’da,
bölgenin kendine özgü tarihsel, sosyal ve siyasal nedenlerinden
ötürü fırtınaya dönüştü. Yaklaşık
100 yıldır ulusal hakları için müdelede eden
Kürt halkının ulusal demokratik mücadelesi, bölgedeki
devrimci dinamiklerin başında gelmektedir. Bölgedeki
değişime azınmsanmayacak katkılarda bulunan
Kürdistan ulusal demokratik mücadelesinin, bölgede esen bu
fırtınadan etkilenmesi doğaldır.
Kürdistan ulusal ve demokratik güçleri fırtınaya
kapılıp sürüklenmemek için değişim sürecinde
özne olmalıdırlar. Bunun için yapılacak işlerden
biri sürecin iyi okunması, sürece uygun çalışma
tarzı tutturulması ve mücadele biçimlerine başvurulmasıdır.
Kürdistan ulusal demokratik güçleri, yelkenlerini değişim
rüzgarları ile doldurmak için uluslararası değişim
sürecinin ortaya çıkarttığı değerlere
sahip çıkmalı, bu değerler uğruna, uygun
araçlarla mücadele etmelidir.
Legal, demokratik alana önem verilmesi, sivil toplum ve örgütlerinin
güçlendirilmesi, baskı altında tutulan kimliklerin
kendilerini özgürce ifade etmeleri uğruna mücadele edilmesi,
değişim sürecinin önümüze koyduğu görevler
arasında bulunuyor.
Bölgedeki gelişmeler tüm parçalardaki Kürt ulusal demokratik
güçlerin yaşanan sürece yönelik ortak tavır geliştirmelerini,
iş ve güç birliği yapmalarını daha yakıcı
bir hale getirmiş bulunuyor.
Kürdistan Sosyalist Partisi-PSK, tüm parçalardaki yurtsever
parti ve örgütleri aralarındaki ilişkileri güçlendirmeye,
ortak bir ulusal yapı oluşturmak için çaba sarfetmeye,
bu amaca ulaşmada ilk adım olacak olan “Kürdistanlı
Partiler Konferansı”nın toplanması için Kürdistan
Bölge Başkanlığı’na kayıtsız
şartsız yardımcı olmaya çağırır.
Ağustos 2011
Kürdistan Sosyalist Partisi-PSK
***
KÜRDİSTAN
SOSYALİST PARTİSİ 9. KONGRE KARARLARI
KARAR 1
Kongremiz, Kuzey Afrika ile Arap coğrafyasını
etkisi altına alan diktatörlük karşıtı
değişim, daha çok demokrasi ve özgürlük mücadelesini
destekler.
KARAR 2
Kongremiz, Kürt halkının, ülkemizin Suriye ve İran
devletlerinin egemenliği altındaki parçalarında
yürüttüğü mücadeleyi selamlar. Kürdistan’ın Suriye
egemenliği altındaki parçasında Kürt siyasal
hareketleri arasındaki işbirliğini ve üzerine
anlaşmaya vardıkları ortak hedeflerini içeren
deklârasyonu destekler.
KARAR 3
Kongremiz, Güney Kürdistan’da ulusal kurumlaşma yönündeki
hızlı gelişmeleri, ekonomik ve sosyal atılımları
sevinçle karşılar, Kürdistan hükümetinin hayata
geçirmeyi planladığı reformların ülkemizin
bu parçasındaki demokrasinin kökleşmesine katkı
sunacağına olan inancını belirtir, bu
yönlü çalışmaları destekler.
KARAR 4
Kongremiz, dünden bugüne Kuzey Kürdistan’da çeşitli
yol ve yöntemlerle yürütülen özgürlük ve demokrasi mücadelesinin
olumlu mirasını sahiplenir, gelinen aşamada
mücadelenin şiddete dayanmayan, barışçıl
yol ve yöntemlerle sürdürülmesi gerektiğinin altını
bir kez daha çizer.
KARAR 5
Kongremiz, Kuzey Kürdistan’daki yurtsever örgütler arasında,
halkımızın ulusal çıkarlarını
esas alan ilkeli birlikler oluşturulmasını
önemine bir kez daha dikkat çeker; bu amaçla taraflar arasında
yapıcı tutum ve tavırların önemini vurgular,
Kürdistan Ulusal Konferansı’nın gerçekleştirilmesi
için tüm tarafları çaba sarf etmeye çağırır.
KARAR 6
Kongremiz, gençlik, kadın ve sivil alandaki örgütlenmeye
dönük çalışmaların güçlendirilmesi ve aktif
biçimde desteklenmesini gerektiğinin altını
çizer, tüm alanlarda kadın temsilinin sağlanması
için pozitif ayrımcılık ilkesinin işletilmesinin
gerekliliğine inanır.
KARAR 7
Türkiye’deki değişim ve demokratikleşme yönündeki
çabaları destekleyen, Kürt sorununun köklü, adil, demokratik
ve barışçıl çözümü için, öncelikli olarak Kürdistan’ın
statüsünün belirlenmesinin şart olduğuna dikkat
çeken Kongremiz, bir arada yaşamak isteniliyorsa bunun
ancak Kürt halkının kendi kendisini yönettiği
federal bir sistemle mümkün olabileceğini vurgular. Kürt
yurtsever hareketinin “Yeni Anayasanın Hazırlanması
Sürecinde” Kürt halkının, ulus olmaktan kaynaklanan
haklarını esas alan politikalarını ortaklaştırması
gerektiğine inanır.
KARAR 8
Kongremiz, parti üyelerine, yaşamlarında ve mücadele
sürecinde Kürtçenin kullanılmasına özel önem vermelerini
tavsiye eder.
|