“Barış” çok daha acil ve gereklidir
Dünya, bir kez daha 1 Eylül Barış Günü’nü savaşların
yarattığı yıkıntılar, açlık
ve acı çeken milyonların görüntüleri eşliğinde
idrak edecek.
Barışçıl bir dünya halkların özlemi olarak
yakıcılığını koruyor.
Emperyalist devletlerin müdahalesi ve sürükledikleri iç savaş
nedeniyle uranyumdan, petrole kadar çok zengin yer altı
kaynaklarına sahip olmasına rağmen açlıktan
kırılan Somali’den yansıyan dramatik görüntüler
savaşı kutsayanlar açısından ibret verici
olmalıdır.
Libya’dan Suriye’ye kadar değişime direnen, kendi
halkından demokrasiyi esirgeyen, kendi kentlerini bombalamaktan,
iç savaşa sürüklemekten çekinmeyen diktatörlerin ve rejimlerinin
akıbeti de barışçıl çözümlere kulaklarını
tıkayanlar için uyarıcı olmalıdır.
Türkiye’de ve Kürdistan’da, savaş uçaklarının
bomba yağdırdığı, top atışlarının
kulakları tırmaladığı, patlayan mayınların
parçaladığı cesetlerin yürekleri dağladığı,
ırkçı-şoven söylemin, intikam sloganlarının,
kan ve gözyaşının en uç noktalarda seyrettiği,
savaşın kutsanıp“şehit” edebiyatı
ile süslendiği bir dönemde, 1 Eylül Dünya Barış
Günü çok daha anlamlı bir şekilde kutlanacak.
Çünkü silahların susması ve sorunların barışçıl
yollarla diyalogla çözülmesi halklarımızın
öncelikli talebidir.
Çünkü “barış” çok daha acil ve gereklidir.
30 yıldır “Kanı yerde kalmayacak”-“şehit
namırın” sloganlarıyla toprağa verilen
asker ve gerilla sayısı neredeyse bir kent nüfusu
kadar.
Çeşitli amaçlar ve araçlarla teşvik edilen, at
izinin –it izine karıştığı, neye
ve kime hizmet ettiği belli olmayan bu kirli savaşın
hiçbir sorunu çözmediğini, savaşan taraflar başta
olmaz üzere giderek tüm toplumu kirletip, çürüttüğünü
görmek için daha ne kadar kurban gerekli?
Artık ısrarla sürdürülen bu savaşın sorunları
çözmek yerine ağırlaştırdığı,
kangrenleştirdiği ve sadece savaştan beslenenlerin
işine yaradığı görülmelidir.
Bu savaş, sömürgeci devletlerin Özgür Kürdistan topraklarına
ve Kürt halkının kazanımlarına yönelik
tehdit ve saldırılarının gerekçesine dönüşmüştür.
Bu kirli savaş ırkçı soven-militarist kesimin
demokratikleşmeye karşı direncinin dayanağıdır.
Bu kirli savaş sömürgeci rejimin Kürdistan’da yürüttüğü
Kürtsüzleştirme ve asimilasyon politikalarının,
insan hakları ihlallerinin üstünü örten ve iç ve dünya
kamuoyundan gizlenmesini sağlayan kalın bir örtüdür.
Bu kirli savaş Kürt sorununun demokratik barışçıl
çözümüne giden kanalları tıkayan, kamuoyunda yükselen
“çözüm” taleplerini baskılayan en önemli gerekçedir.
Savaşı sürdüren, onda çıkarı olan taraflar
toplumdan yükselen “barış” söylemleri ve taleplerine
kulaklarını tıkıyor, onu çarpıtıyor
kirli savaşlarının bir propaganda malzemesine
dönüştürmeye çabalıyor olsalar da Kürdistan Sosyalist
Partisi- PSK bir kez daha çağrısını yineliyor:
Operasyonlar dursun, silahlar sussun!
Diyaloga, barışçıl demokratik çözüme olanak
sunulsun.
Çukurca’da “savaşı durdurun” diyerek başörtülerini
çıkarıp atan anaları, sınırda canlı
kalkan olan kitlelerin mesajını almayan devlet de,
PKK de gerçekleri görmeli, barış seslerine kulak
vermelidir.
Savaşa hayır!
Yaşasın barış mücadelesi!
Yaşasın 1 Eylül Dünya Barış Günü!
Kürdistan Sosyalist Partisi-PSK
|