PSK’den TC Başbakanı Erdoğan’a:
“Kürt Sorununun Çözümü Doğrultusunda Atacağınız
Her Olumlu Adımı Destekleyeceğiz”
TC Başbakanı Erdoğan’ın Diyarbakır
ziyaretinde ve öncesinde aydınlarla yaptığı
toplantıda dile getirdikleriyle ilgili olarak geniş
bir tartışma yaşanıyor.
Kürdistan Sosyalist Partisi-PSK Genel
Sekreteri Mesud Tek de, Erdoğan’a yazdığı
bir mektupla partisinin Kürt sorunu ve çözümüne ilişkin
görüşlerini dile getirdi. PSK Genel Sekreteri’nin mektubu
şöyle:
Sayın Başbakan,
Diyarbakır’a yaptığınız son ziyaret
esnasında Kürt sorununu kastederek “konuyla ilgili görüşü
olan herkesi dinlemeye hazırız” demiştiniz.
Partim Kürdistan Sosyalist Partisi-PSK, Kürt sorununun taraflarından
biridir ve Kürt sorunu ve çözümü ile ilgili görüşlerini
defalarca kamuoyu ile paylaşmıştır. Diyarbakır’daki
konuşmanız vesilesiyle konu ile ilgili görüşlerimizi
bir kez daha sizinle ve kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
Sayın Erdoğan,
TC Başbakanı olarak, bugüne kadar yanlış
bir biçimde ve çarpıtılarak anlandırılan
sorunu kendi adıyla nitelendirerek “Kürt sorunu” demeniz
kayda değer bir gelişmedir.
Kürt sorunu bir “aşayiş” ve “terör” sorunu değildir.
Sizin de belirttiğiniz gibi “siyasal, kültürel ve ekonomik”
yönleri de olan bir sorundur. Öteki tüm siyasal ve toplumsal
sorunlar gibi polisiye ve güvenlik önlemleriyle değil,
siyasal yöntemlerle çözülür. Bu nedenle “sorun demokratikleşmeyle
çözülür” demeniz de önemli bir belirlemedir.
Sayın Başbakan,
Siz de takdir edersiniz ki bir sorunu doğru adlandırmak
ve çözümü için genel bir çerçeve belirlemek önemli olmasına
karşın, sorunun çözümü için yeterli değildir.
Kürt sorunu bir ulusal sorundur ve çözümü, dünyada çözüme
kavuşan tüm benzer sorunlarda olduğu gibi Kürtlere
Birleşmiş Milletler belgelerinde, AGİT ve Paris
Şartın’da da yer alan ulusal haklarının
tanınmasıyla mümkündür.
Sizin Diyarbakır konuşmanızda dile getirdiğiniz
“tek devlet, tek millet, tek bayrak prensibi”, Kürt sorununu
çözmek bir yana, kangrenleşerek devam etmesinden başka
bir sonuca yol açmayacağı, bugüne kadar yaşanan
deneylerle sabittir. Çünkü bu söylem sorunun ağırlaşarak
devam etmesine yol açan kemalizmin bir söylemidir. Çünkü “tek
devlet, tek millet, tek bayrak prensibi” Türkiye’nin etnik
ve dinsel alanda çeşitlilik arzeden mevcut gerçeğine
uymamaktadır. Farklı ulus, milliyet ve dini inançlara
mensup insanları türdeş sayıp dar bir cendereye
şıkıştırmanın bir başka
biçimde ifadesi olan bu prensib, sürekli etnik ve dini gerginlikler
yaratmaya mahkumdur. “Tek devlet, tek millet, tek bayrak prensibi”ne
sarılarak Kürt sorununa çözüm aramak, sorunun adını
koymada gösterdiğiniz cesaretle uyuşmayan büyük
bir talihsizliktir.
Sayın Erdoğan,
Diyarbakır konuşmanızda “devletin geçmişte
yaptığı yanlışlarla yüzleşmesi”
gereğini dile getirmenizi, “yeni ve beyaz bir sayfa açma”
önerinizi de önemsiyoruz.
Bildiğiniz gibi bu söylemleri dile getirmek kadar yeni
ve beyaz sayfada nelerin yer alacağı konusu da önemlidir.
Sorunun uluslararası belge ve anlaşmalarda da yer
alan Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkının halkımıza
tanınmasıyla çözüleceğine inanıyoruz.
Partimiz -Türkiye için- bugüne kadar bu ilkenin pratikte
aldığı biçimlerden biri olan Federasyonu savundu;
bugün de bu görüşteyiz. Bize göre eşitlik temelinde
oluşturulacak federatif bir yapı Kürt sorununu çözer,
ülkeyi değişim ve gelişim yoluna sokar. Ama
elbette bu hedefe bir anda ulaşılamaz. Bu, toplumda,
özellikle Türk kesimi bakımından köklü bir zihniyet
değişimi dahil, uygun koşulların oluşmasını
gerektirir. Bunun için öncelikle aşağıda belirtiğimiz
adımların atılması gereklidir:
- 12 Eylül
faşist döneminin ürünü olan 1982 Anayasası ve getirdiği
antidemokratik kurumlar kaldırılmalı, yerine
Kürtlerin ve diğer ulusal, dinsel grupların hak
ve özgürlüklerini de tanıyıp koruyan demokratik
bir anayasa yapılmalıdır;
- Toplumsal
gerginliklerin sona erdirilmesine yardımcı olacak
koşulsuz bir genel af çıkartılmalıdır;
- Kürt dili,
kültürü ve basını üzerindeki baskılara son
verilmeli, Kürtçe’nin, ilkokuldan üniversiteye kadar eğitimin
tüm aşamalarında kullanılması için gerekli
yasal değişiklikler gereçekleştirilmeli, devlet
radyo ve televizyonlarında hiç bir koşula ve süreye
bağlı olmaksızın Kürtçe yayınlar
yapılmalı, özel yayınlar serbest bırakılmalıdır;
- Kürt partilerinin
serbestçe çalışmalarını engelleyen yasalar
ortadan kaldırılmalı, Kürtlerin ve sosyalist
solun parlamentoda temsil edilmelerini engellemek amacıyla
konulan seçim barajı kaldırılmalıdır;
- Güvenlik
güçleri tarafından yerlerinden yurtlarından edilip
sürgüne gönderilenlerin ata topraklarına dönebilmeleri
için gerekli ortam oluşturulmalı, evleri, tarla,
bağ ve bahçeleri yakılıp yıkılanların
zararları devlet tarafından tazmin edilmelidir.
Sayın Başbakan,
Siz de takdir edersiniz ki bu ve benzeri adımlar sadece
Kürt sorunun çözümünü kolaylaştırmakla kalmazlar,
aynı zamanda şahsınızın ve hükümetinizin
uğruna büyük çabalar harcadığı AB üyeliğini
de kolaylaştırır, üyelik görüşmelerinde
hükümetinizin elini güçlendirirler.
Sayın Erdoğan,
Eğer ortada bir sorun varsa, doğal olarak bu sorunun
tarafları da vardır. Sorunun çözümü için taraflar
arasında diyalog gereklidir.
Türkiye’de bugüne kadar sorunun çözümünü istemeyen, suyu
yokuşa süren kesimler, hep “teröristlerle”, elinde silah
bulunanlarle bir masaya oturmayız” dediler. O insanları
silah kullanmaya zorlayanların bile kendileri, kendi
politikaları olduğunu bilmezden gelerek… Ama Kürt
örgütlerinin tümü silah kullanmış değildir,
sizin deyiminizle “terörist” değildir. Partimiz de dahil,
eğer bu örgütlere yasal çalışma imkanı
tanınsaydı, ya da legal partiler birbiri peşi
sıra kapatılmayıp yüksek seçim barajıyla
parlamentoya girişleri de engellenmeseydi, bugün Türkiye’de
legal planda ve parlamentoda Kürt halkını temsil
eden, sorunun çözümü için tümüyle barışçı ve
demokratik yöntemlerle mücadele eden güçlü bir muhatap olacaktı.
Yine de diyalog kurup sorunu çözmek için şimdi bile muhataplar
vardır: Barışçı yöntemi seçmiş partiler,
yasal partiler, bölgenin seçilmiş belediye başkanları,
kültür kurumları vb…
Kaldı ki Kürtlerin büyük bir çoğunluğu tarafından
dile getirilen yukarıdaki taleplerin karşılanması
tek yönlü bir irade ile bile mümkündür.
Sayın Başbakan,
Ortadoğu’daki son gelişmelerin bir kez daha gösterdiği
gibi, Kürt sorunu dört devleti ilgilendiren bölgesel bir sorundur.
Herbir parçadaki Kürtler diğer parçalardaki kardeşlerine
yönelik politikalara karşı çok duyarlıdırlar.
Bu nedenle eğer ülkenizdeki sorunu çözmek istiyorsanız,
Kürdistan’ın diğer parçalarındaki ulusal demokratik
mücadeleye karşı olmamanız gerekir. Örneğin
hem Türkiye’deki Kürt sorununun demokratik çözümünden bahsetmek
hem de “Kuzey Irak’a” askeri müdahaleyi gündeme getirmek,
Irak’ın yeni anayasasının bu ülkedeki Kürtlerin
aleyhine olması için çaba sarfetmek birbiriyle bağdaşmaz.
Bu konuda samimi ve tutarlı olmak, aynı zamanda
Güney Kürdistan’daki federe devletin iç işlerine karışmayı,
baskı ve tehditi bir yöntem ve hak saymaktan vazgeçerek
kendileriyle diplomatik, ekonomik, kültürel ilişkiler
kurmayı, var olanları geliştirmeyi gerektirir.
Kürdistan’ın diğer parçalarındaki ulusal demokratik
hareketlere düşmanlık yapmayıp bu ülkelerdeki
kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümüne
yardımcı olmak Ortadoğu’da barış
ve istikrarın sağlanmasına yapılacak en
büyük katkıdır.
Sizin de sık sık dile getirdiğiniz gibi, Türkiye’nin
çıkarı bölgede istikrar ve güvenliğin sağlanmasındadır.
Sayın Başbakan,
Partimin Kürt sorununun çözümü ile ilgili görüşlerini
kısaca dile getirmeye çalıştım. Bir kez
daha belirteyim ki Kürt sorununun barışçıl
ve demokratik çözümü her iki halkın çıkarınadır.
Partimiz bu doğrultuda atacağınız olumlu
adımları destekleyecektir.
Saygılarımla...
18 ağustos 2005
Mesud Tek
Genel Sekreter
|