PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
PSK Genel Sekreteri Kemal Burkay'ın, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı'nın (OSCE) 18-19 Kasım 1999 tarihlerinde İstanbul'da yapılacak olan doruk toplantısı nedeniyle, ilgili devlet ve hükümet başkanlarına gönderdiği mektuptur.
 
 
 
... Ekim 1999
 
Sayın Başkan (Sayın Başbakan)
 
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın 18-19 Kasım'da İstanbul'da yapılacak olan doruk toplantısı yaklaşmaktadır. Bu nedenle, AGİT üyesi olan Türkiye'nin durumundan kısaca söz etmek istiyorum:
 
Türkiye açısından, ne yazık ki, daha önceki AGİT toplantılarında alınan kararların, eğer tamamı değilse, çoğu kağıt üzerinde kalmıştır. Bunlardan bazı örnekleri aşağıda veriyorum:
 
1- AGİT'in üzerinde görüşbirliğine vardığı ve Türkiye'nin de uymaya söz verdiği kararlardan biri, ulusal azınlıkların kültür haklarına ilişkindir. "Çoğulcu, demokratik bir toplumun yaratılması için" tüm etnik gruplara, kültürel hakların ve anadilde eğitim hakkının tanınması gerekir. Oysa Türkiye, kendi sınırları içindeki Kürdistan parçasında ve Türkiye'nin tamamında sayıları 20 milyona olaşan Kürt halkına bu hakları tanımamakta ısrar ediyor.
 
Bugün de Türkiye'de Kürt halkının kendi anadilinde tek bir okul dahi yoktur. Kürtlerin anadillerinde eğitim görmeleri için yasalarda ve eğitim sisteminde gerekli düzenlemeler yapılmadığı gibi, KURD-KAV adlı vakfın Kürtçe dil kursları açmak için yaptığı başvuru bile reddedilmiş, bu nedenle vakfın yöneticileri hakkında ceza davası açılmış, kurs odaları mühürlenmiştir.
 
Kürtçe radyo ve televizyon yayını bugün de yasaktır. Kürtçe müzik yapan bazı radyo ve televizyonlar bile, salt bu nedenle kapatılmışlardır.
 
Bir bölümüyle Kürtçe çıkan bazı periyodik yayınlar ise ağır baskılar altındadır. Bunların hemen her sayısı toplanıyor ve okuyucuya ulaşması engelleniyor. Bu yayınların yazarları gibi, sahipleri, sorumlu müdürleri, hatta okurları bile baskı ve koğuşturmalara hedef oluyor, ağır hapis ve para cezalarına çarptırılıyor. Bu yüzden yayınlar bir süre sonra kapanmak zorunda kalıyor. Haftalık Azadi, Dengê Azadi, Ronahi, Hêvi ve Roj gazeteleri bunun somut örneği. Bu yayınlar bir dönem çıktıktan sonra baskılara dayanamayıp kapanmak zorunda kaldılar.
 
Son olarak T.C. Parlamento Başkanı Akbulut, Kürt dilini Türkçe'nin bir lehçesi gibi göstererek Türkçe'den binlerce yıl önce tarihin sahnesine çıkmış olan bu zengin dili ve kültürü bir çırpıda yok saydı.
 
2- AGİT ırkçı uygulamaları yasaklıyor. Kürtler ise yıllardır Türk rejiminin pekçok ırkçı uygulamasına hedeftirler.
 
Ulus olarak yok sayılmak, soykırım, köy ve kasabalarının yakılması, kitlesel sürgün, dillerinin yasaklanması, kültürlerinin yok edilmek istenmesi, kendilerinin ve köylerinin adlarının Türkçeleştirilmesi; askeri ve polis okullarına alınmama, mülki görevlerden uzak tutulma, aşağılanma ve benzer nice uygulama, başından beri var.
 
Son zamanlarda buna yenileri eklendi. Sözde terörü protesto için, sivil ve savunmasız Kürtlere karşı, polis desteğinde linç sahneleri düzenleniyor. İki yıldır ki Ordu Valisi fındık toplamak için gelen Kürtleri il dahiline sokmuyor. Benzer uygulama başka yerlerde de var.
 
3- Bilindiği üzere Türk devleti, PKK'nın eylemlerini bahane ederek 15 Yıldan beri Kürt halkına karşı kirli bir savaş yürütmekte. Dört bin köy ve onlarca kasaba yakılıp yıkıldı, Kürdistan, özellikle kırsal kesim boşaldı. 4-5 milyon dolayında bir kitle büyük kentlere ve Batı'daki büyük metropollere göç etti. Bu insanlar çoğunlukla evsiz, işsiz, perişan durumdalar. Etnik arındırma planlarını uygulayan rejim, bu insanların köylerine dönmelerine izin vermiyor.
 
½imdiye kadar PKK terörü sürgün için bir bahane edi. ½imdi PKK silahları tek yanlı bırakmış bulunuyor. Öyleyse bu insanların dönüşüne fırsat verilmeli, yeniden evlerini inşa etmeleri ve bozulan düzenlerini kurmaları için kendilerine yardımcı olunmalıdır.
 
4- İnsan hakları alanında Türkiye'de dünden bugüne bir iyileşme yoktur.
 
a) İşkence devam ediyor ve onu önlemek için hiçbir ciddi tedbir yok. Son sözde af yasası "düşünce suçluları"nı kapsamazken, işkenceciler bundan yararlanıyor.
b) "Faili meçhul" denen siyasi cinayetler, yargısız infazlar devam ediyor. Bunu yapanlar, geçmiqte olduğu gibi bugün de yakalanmıyorlar, devlet himayesindeler.
c) İfade ve basın üzerinde baskılar sürüyor. İfade özgürlüğünü engelleyen yasa hükümleri Anayasa'da, Türk Ceza Kanunu'nda, Terörle Mücadele Kanunu'da varolmaya devam ediyor. Özellikle Kürt sorunuyla ilgili olarak hükümetin baskı ve ayrımcılık politikalarını eleştirmek ağır suç sayılıyor. Türkiye'de hala rejimin hoşuna gitmeyen düşünceler suç. Öyle ki, İstanbul'un Belediye Başkanı bile bir konuşmasından dolayı 10 ay hapis yattı.
d) Basın özgürlüğünü engelleyen yasal sistem devam ediyor. Son, sözde af yasası ile kimi yazar ve gazeteciler bırakıldılar. Ama üç yıl içinde aynı türden bir suç işlememek koşuluyla.. Yani en az üç yıl susmak zorundalar! Eğer bu süre içinde "görüşlerini söyleme suçunu" tekrar işlerlerse, hem önceki cezaları geri gelecek, hem de yeni suçtan dolayı bir ceza daha eklenecek!..
f) Örgürce örgütlenme hakkı bugün de yoktur. Örneğin Kürtlerin kendi ulusal kimlikleriyle parti, hatta Kültür derneği kurmaları yasaktır ve ağır suç sayılmaktadır. Siyasi partiler için Kürt halkının, hatta Kürt kültürünün varlığından bile söz etmek suçtur, kapatma sebebidir. Bu nedenle son yıllarda pek çok parti kapatıldı.
Partimiz, Kürdistan Sosyalist Partisi, başından beri barışçıl yöntemlerle mücadelesini sürdürdüğü halde yasaklıdır. Bir yandan terörden şikayetçi görünen rejim, bize yasal çalışma hakkını tanımamakta ısrar ediyor. Gerçekte Türk rejimi terörü seviyor ve istiyor. Onun korktuğu demokrasidir.
Böyle bir sistem pluralist sayılabilir mi?
g) Siyasi partilerin propaganda hakları da, yine çeşitli gerekçelerle sınırlandırılmıştır. Devletin resmi görüş ve politikalarını paylaşmayan partiler içinse bu hemen hemen imkansızdır. Son seçimler sırasında da bu görüldü. Demokrasi ve Barış Partisi (DBP) ile Halkın Demokrasi Partisi (HADEP)'in birçok yerde toplantı yapmalarına izin verilmedi. Seçim konuşmalarıyla ilgili olarak "söylenebilecekler ve söylenemeyecekler" hükümet kararıyla tespit edilip polis ve savcılara bildirildi! Seçim çalışması muhalif partiler için iğneli fıçıya dönüştü.
Bu koşullarda yapılan seçimin özgür ve serbest olduğu söylenebilir mi?
Son olarak, Demokrasi ve Barış Partisi'nin, Kürt sorununun çözümüne ilişkin olarak 19 Eylül 1999'da düzenlediği tartışma toplantısı İstanbul Valiliğince engellendi. Basın toplantısı yapan DBP Genel Başkanı Yılmaz Çamlıbel ve arkadaşları ise polisçe gözaltına alındılar.
i) Baskı ve engellemelere hedef olma bakımından sivil toplum örgütlerinin durumu da farklı değil. İnsan Hakları Derneği üzerindeki ağır baskılar bunun somut örneği. İHD'nin pekçok şubesi kapatıldı, birçok yöneticisi rejimi eleştirdikleri için koğuşturuldu, tutuklandı; bazıları cinayetlere kurban gitti; Genel Başkanı Akın Birdal bile devlet güdümündeki çetelerin saldırısına uğradı ve ölümden döndü; ama bu yetmiyor gibi iki yıl hapis cezasıyla cezaevine kondu. (Ecevit'in, ABD seyahatinin öngününde Birdal'ın cezasını 6 ay ertelemesi bir göz boyamadır).
h) Keyfi uygulamalar toplantı ve gösteri yürüyüşleri için de devam ediyor. Barış istemek bile suç sayılıyor ve bu tür yasal gösteri ve toplantılara izin verilmiyor.
 
Sayın Başkan (Sayın Başbakan),
Türkiye bakımından bu listeye eklenebilecekler pekçoktur. Ama bu kadarı bile, Türkiye'nin AGİT normları ve İnsan hakları açısından perişan durumunu göstermeye yetiyor. Türk yönetimi bu durumu değiştirmek, verdiği sözleri yerine getirmek için hiçbir çaba göstermiyor. Sadece uluslararası kamuoyunu oyalıyor, onunla adeta alay ediyor.
Umarım ki, AGİT doruğu, örgütü en üst düzeyde temsil eden bu saygıdeğer kurul, hoş olmayan bu duruma seyirci kalmayacaktır. Türkiye'nin durumunun ele alınması ve ikili görüşmelerden de yararlanarak, onun verdiği sözleri yerine getirmeye zorlanması için, sizlerden etkinizi kullanmanızı bekliyoruz.
En içten saygılarımla.
 
Kemal Burkay
Genel Sekreter
 
PSK Bulten © 2001