PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Türkiye’deki Le Pen’ler..

Fransa başkanlık seçimlerinde sağcı ve ırkçı Le Pen’in sosyalist aday Josping’i geride bırakıp ikinci tura kalması, Fransa’nın yanısıra, dünyada ve bu arada Türkiye’de şaşkınlık yarattı. Böyle birşey beklenmiyormuş..

Bize kalırsa ortada hiç de büyük bir sürpriz yok. Le Pen birkaç gün önceki ilk tur seçiminde yüzde 17 oy almıştı. 1995 seçimlerinde de oyları yüzde 15’ti. Demek ki, daha önceki artış trendi de göz önüne alınırsa, bu kadarı hiç de sürpriz sayılacak türden değil.

Bunun yanısıra Chirak’ın ilk turda aldığı oy oranı da ahım şahım sayılmaz: Yüzde 19,6..

Sosyalist Parti’deki düşüş biraz daha fazla. Jospin 1995’te yüzde 23 oy alırken bu seçimlerde yüzde 16’ya düştü. Buna karşılık “radikal sol” denen kesimin oylarında birhayli artış var. Hele solun toplam oyu, oran olarak bir önceki seçimi aşıp % 43,5’a ulaşmış.

Demek ki sürpriz nitelemesi ile Fransa’da ve Fransa dışında yaşanan “şok”lar epeyce abartma..

Avrupa ülkelerinde bir süreden beri “aşırı” denen sağda bir tırmanış var. Avusturya’da Heider’in partisi yüzde 30 dolayında oy almıştı. Sonra sağcılar İtalya’da, Norveç ve Danimarka’da, Hollanda’da tırmanışa geçtiler. Fransa’da Le Pen, ya da Ulusal Cephe olayı yeni değil.

Bunun nedenleri üstünde düşünmek gerekir. Sosyalist sistemin yaşadığı büyük yıkıntıdan sonra bir sağa çark ediş var. Sosyal demokrat partilerle sağ partiler arasındaki sınır da giderek belirsizleşiyor. Arada pek bir fark kalmayınca, işsizlik, konut sorunu ve benzerlerine bir çözüm sağlanamayınca, toplumun merkez partilerden uzaklaşması, demagok, yabancı düşmanı sağa yönelim bir bakıma doğal.

Öte yandan Türkiye bunun dışında mı? Hatta Türkiye’deki iktidar, 12 Eylül’ün ve 20 yıldır süren kirli savaşın bir ürünü olarak baştanbaşa sağ, üstelik aşırı sağ değil mi? Yani şimdi Ecevit’i ve partisini soldan mı sayacağız?.

Geçen seçimde yüzde 17 oy alarak ikinci parti durumuna yükselen, koalisyonda yer ve başbakan yardımcılıklarından birini alan MHP neyin nesidir? Irkçılıkta Le Pen’den veya Heider’den aşağı mı kalıyor?..

Aslında eğer teraziye vurulsa, Le pen’in veya Heider’in ne derece ırkçı oldukları bile tartışılır. Bunlar MHP’nin, bu namlı ırkçı ve faşist partinin yanında çok masum kalırlar. Hatta Çiller ve Ecevit’in yanında..

Türk parlamentosunun ve hükümetinin safları ırkçı ve faşist katillerle dolu. Son seçimlerde en azılı Kürt düşmanları, çeteciler, kirli savaş ağaları, yasa tanımaz polis şefleri ve generaller, işkenceciler, büyük bölümü DYP ve MHP’nin saflarında parlamentoya doluştular.

Durum buyken Türk basınında çoklarının modaya uyup, Fransa ve Avrupa hesabına kaygılara kapılıp “ırkçı Le Pen” edebiyatı yapmaları çok komik kaçmıyor mu?

Tencere dibin kara, benimki senden kara!

Baylar, hele şu günlerde, sözde AB’ye uyum sağlamak için “reformlar” yaptığınız bir zamanda bile Kürt halkına yaptıklarınızı bir düşünün.. Anadilde eğimi isteyenlere yaptıklarınıza, kürtçe isimlere karşı tavrınıza, Kürtçe türkülere karşı tavrınıza bir bakın...

Acaba bu dünyada sizden daha zorba, daha ırkçı ve daha utanmaz olanlar var mı?..

Asıl sorgulanması gereken Avrupa’nın Türkiye’deki bu azgın ırkçılık ve şovenizm, bu dizginsiz militarizm karşısındaki suskunluğudur. İşte bu tam bir ikiyüzlülüktür.

Avrupa buna aldırmıyor, çünkü bu ülke için ırkçılığı da, şovenizmi de, militarizmi de son derece doğal buluyor..

Gazetecilikle ilgili ünlü sözdür: Bir köpeğin bir adamı ısırması haber değildir, haber değeri taşıyan bir adamın bir köpeği ısırmasıdır.

Türkiye’de adam geçinenler sürekli olarak adamları da köpekleri de ısırıyorlar. Bunun olağanüstü hiçbir yanı yok. Dünya buna alışık.. 

 
PSK Bulten © 2002